Yeni Üyelik
10.
Bölüm

❅ Kırılmış Kum Saati | 8

@buzlarkralicesi

-8-

MARDİN

Koridorda yürürken sekreterinin yanına gelmesiyle "Babam odasında mı?" diye sordu Azad. Son günlerde onu çok az görüyordu. Şirkette karşılaşırlarsa şanslıydı. Şehir dışına da çok sık çıkıyordu. Her şeyin yolunda olup olmadığına emin değildi adam.

"Odasında efendim."

Aydın "Kızım sen bize birer kahve getir." dedi buyurgan bir ses tonuyla. Arkadaşı kendisine ters ters baktığında durumu kavramıştı. Doğru ya, Azad hiçbir zaman çalışanlarıyla böyle kaba ve buyurgan bir üslupla konuşmazdı. Her konuda farklı oldukları gibi bu konuda da birbirilerinden tamamen zıtlardı. Azad'ın arkasından odaya girerken sebepsiz yere güldü adam. Sağ eli cebindeyken "Biz nasıl arkadaş olduk ya? Şuan ciddi ciddi bunu düşünüyorum." diye sordu rahatça.

Masasına otururken gülüp duran arkadaşına baktı meraklı bir ifadeyle. "Niye, neyimiz varmış?"

"Bence dostluğumuz çok tuhaf. Yani... Ne bileyim, seninle geceyle gündüz gibiyiz. Senin çalışanlarına tavrın kibar, bense emir vermekten hoşlanıyorum. Sen sevdin mi tam seviyorsun, benim sevgim yatak odasında bitiyor. Bazen nasıl anlaşabildiğimizi sorguluyorum doğrusu."

Onaylarcasına "Haklısın." diyerek başını aşağı yukarı salladı. Birden oturduğu yerde durup düşündü. Tek kaşını kaldırarak "Anlaştığımızı nereden çıkardın sen?" diye sorduğunda gülüşmeye başladılar. Masasındaki dosyalara odaklanırken bir şey unuttuğunu hatırladı. "Babamın odasında bir evrak unutmuşum. Kahvelerimiz gelene kadar onu alıp geleyim."

"Sekretere söyle getirsin oğlum."

"Yok, ben gitsem daha iyi. Hem halini hatırını da sorarım."

"Sahi, Bilal Amca iyi mi Azad? Ben onu biraz yorgun görüyorum şu sıralar."

"Son günlerde kalp çarpıntısı başladı, ondan biraz endişeleniyorum ama önemli bir şey olmadığını söyleyip duruyor." Kapıdan çıkarken "Az sonra gelirim." deyip koridora çıktı. Aynı şeyleri kendisi de düşünüyordu ama bir türlü babasından sağlıklı bir yanıt alamıyordu. Ne sorsa geçiştiriyordu babası. Bu işin pek de hayra yorulacak türden olmadığını anlayabiliyordu Azad.

●●●

Telefonu tuşladı sakin bir biçimde. Asmin'in sağlıklı sesini duyunca sevindi. "Nasılsın kızım, iyi misin? Seni çok merak ettim."

"İyiyim Bilal Baba, sağ ol. Sen nasılsın?"

"İyiyim."

"Hani aramayacaktın beni, bir süre görüşmeyecektik?"

"Halâ öyle diyorum. Ama şuan şirketteyim, tek başımayım. Rahat konuşabiliyorum bu yüzden." Birden dikkat kesilip "Sende bir şey var." dedi. "Bir şey mi oldu?"

"Yok... İyiyim ben, sen beni merak etme."

"Asmin, bir şey var da benden saklıyorsan-"

"Yok, gerçekten. Olsa söylerim zaten biliyorsun."

"Adam göndereyim mi oraya?"

"Hayır, gerek yok güvendeyim ben zaten. Hem apartmanın önünde beklemeleri tedirgin eder apartman sakinlerini."

"Sen bunları düşünme, kendini güvende hissetmediğin an bir alo de ben her şeyi hallederim. İyisin değil mi? Bak son kez soruyorum."

"İyiyim, valla bak."

"İyi o zaman, kapatıyorum ben." Aniden kapısı çalınınca tedirgin oldu, "Gir!" cevabını verse de kendini hazırlıksız yakalanmış gibi hissetti. İçeri Azad girdiğinde yüzünde bir tuhaflık var gibiydi. Konuştuklarını duymuş olabilir miydi? "Ben seni tekrar ararım, görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra renk vermemeye çalışarak "Hoş geldin oğul, geç otur şöyle karşıma."

"Yok baba, ben gideceğim zaten. Dolaptan bir dosya almam lazım sadece."

"E sekretere söyleseydin ya."

"Seni de görmek istedim, hani son zamanlarda iyi değilsin ya."

"Abartılacak bir şey yok Azad." Göğsünü kabartarak "Turp gibiyim maşallah, eski topraklara bir şey olmaz." dedi.

"Orası öyle tabi."

Kaşlarını çatarak "Oğul, senin neyin var?" diye sordu aniden. Bakışları meraklı olduğu kadar tedirgindi de. Öte yandan oğlunun alev alev yanan canlı yeşil gözlerinde bir şeylerden şüphelendiğini görür gibiydi. Azad zeki bir adamdı, bu yüzden en ufak bir şeyden farklı anlamlar çıkarıp onu sorgulayabilirdi. Nitekim öyle de olmuştu.

Genç adam az önce duyduklarını yutamayacağını anladığında "Baba senin hayatında başka biri mi var?" diye sordu aniden. "Ya da bizim dışımızda başka bir ailen falan..."

"Höst! Sen ne dersin be oğul? Ben öyle bir insan mıyım sanki?"

Ellerini iki yana açarak "E bu davranışlarına başka bir açıklama bulamıyorum baba!" dedi. Dayanamamıştı, babasının bir şeyler sakladığı çok belliydi. "Sık sık seyahate çıkıyorsun, anneme iş seyahati diyorsun da bunlara gerek olmadığını ben biliyorum. Telefonda gizli saklı birileriyle konuşuyorsun. Az önce de bir kadınla konuşuyordun, inkâr etme."

"Oğlum, sen... Sen çok yanlış anlamışsın." Şimdi çıkıp Asmin'le konuşuyordum da diyemezdi ki. İşler sarpa sarmıştı. "Düşündüğün gibi değil... Ben orada..."

"Neyi yanlış anlamışım? Sen orada ne yapıyorsun?"

Biraz kem küm ettikten sonra toparlayacak gücü buldu kendinde. "Ya ben oraya düzenli olarak kontrol için gidiyorum tamam mı? Bunu annene söyleyip endişelendirmek istemiyorum, bu yüzden de işti seyahatti uyduruyorum bir şeyler. Oldu mu, rahatladın mı?"

Gerilen vücudu bir anda rahatladı Azad'ın. "Öyle desene be baba, ben de bir şey sandım." Sonra işi şakaya vurarak "Bak eminsin değil mi? Sonra başka kadından olma kardeşlerimiz çıkmaz inşallah." dedi ve güldü. Aslında böyle bir şeyin olma ihtimali, ineklerin uçması kadar imkânsızdı.

"Sıpaya bak, babasıyla nasıl konuşuyor. Al dosyanı da git, elimde kalacaksın yoksa." Gülerek elindeki dosyayla kapıdan çıkan oğlunun arkasından bakakaldı. Sızlayan kalbine gitti sağ eli. Suçluluk duygusuyla kavruluyordu. "Oğlum... Beni affet canım oğlum. Senden sevdiğini, kıymetlini sakladım bunca yıldır. Affet beni... Hepsi sizin iyiliğiniz içindi." Onu kandırmak hoşuna gitmiyordu ama buna mecburdu. Asmin'in hayatı, Azad'ın itibarı, kısacası herkesin iyiliği için... Telefonuna uzandı tekrar. Tuşladığı numaradan sonra kulağına götürdü ve konuşmaya başladı. "Şakir, beni iyi dinle şimdi. Halâ İstanbul'dasın inşallah."

"Evet, ağam. Senin emrinden çıkmadık. Biz halâ İstanbul'dayız."

"Bizim kızı fark ettirmeden takip edin olur mu? Kısa bir süreliğine, başında bela var mı diye takip edip bana rapor edin. Eğer bir şey yoksa takibi keseriz."

"Emrin olur ağam. Başında bir bela yoktur inşallah?"

"Bilmiyorum, emin olmaya çalışıyorum. Siz benim dediklerimi yapın, birkaç günlüğüne takip edip bana dönüş yapın."

"Sen hiç meraklanma, ona yaklaşan kuştan bile haberdar olacaksın."

"İyi." diyerek kapattı telefonu. Sekreterini çağırıp "Bana bir kahve getir kızım." dedikten sonra iyice koltuğuna yaslandı. Sağ elini kalbinin üzerinde sabitledi. Bu çarpıntılar iyiden iyiye artmaya başlamıştı ya, hadi hayırlısı...

Yıllardır yaşadığı strese kalp mi dayanırdı? Daha az önce Asmin'le konuşurken Azad'a yakalanıyordu neredeyse. Tüm bunlar onu tedirgin eden, strese sokan etkenlerdi. Korktuğu tek şey, plansız bir şekilde bu dünyadan göçüp giderse ne olacağıydı. Asmin'in yaşadığı ortaya çıkarsa onu koruyamayacaktı, o olmadan zavallı kızcağız ne yapardı? Tamam, onun sayesinde okumuş doktor olmuştu. Varlıklıydı ama ailem diyebileceği tek kişi kendisiydi. O da ölürse Asmin ne yapardı? "Yalnızlıktan kafayı yer kız..." diye mırıldandı yaşlı adam. "Vaktinde beni dinleyip birileriyle evlenmedi ki. Ah Asmin ah, Azad Azad diye çürüyüp gideceksin." diye söylendi kendi kendine.

Genç kızın bu kadar sadık olması çok hoştu, onu gururlandırıyordu fakat artık Azad'la kavuşmalarının en ufak bir imkânı bile yoktu. Oğluna olan sevgisi inanılmazdı... Lakin artık o da kendi hayatına bakmalıydı. Bu kez İstanbul'a gittiğinde bunu onunla konuşup konuşmaması hususunda kararsızlığa düştü birden. Alacağı yanıtın hiddetinden korktuğu için vazgeçti sonra. Başını iyice yaslayıp kahvesinin gelmesini bekledi usulca.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! ✨ Bu bölümü gulzarahmedova5 , matruska_ , rabiaolgun1 , @Cemreogretmen , AyeSeldaPolatahin okurlarıma armağan ediyorum. 🎁 Yeni bölümümüz hakkında yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz. ❤️ Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%