Yeni Üyelik
2.
Bölüm

♅ KUTU | 1

@buzlarkralicesi

-1-

Gerçek bir hikâye, iki şekilde yazılır. Biri, gerçekten yaşayacaksın. Ya da gerçekten yaşamış gibi hissedeceksin. Ben henüz beceremesem de ikinci şıkkı tercih ederdim. Asla birincisini yaşayacağım aklımın ucundan geçmezdi. Hep aklımızın ucundan geçmeyen şeylerle sınanmaz mıyız zaten?

 

 

Boynumda müthiş bir uyuşmayla kendime geldim. Gözlerimi dahi açamadan bir soğukluk hissi vücudumu sardı. İlk birkaç saniye değil bana ne olduğunu, adımı, kim olduğumu ve nerede olduğumu bile hatırlayamadım.

 

Üzerimdeki sersemlik kalktığında her şeyi bir bir hatırlamaya başladım. Ben Melisa'ydım ve yazarlık için gazeteciliği bırakan o dangalaktım. Ve sanırım dün gece bir saldırıya uğramıştım. Issız bir sokakta takip edilmiştim ve bayıltılıp kaçırılmıştım.

 

Bayıltılıp kaçırılmıştım. Ne?

 

Hışımla yerimden kalktığımda irkildim. Durumun ciddiyetinin yeni yeni farkına varıyordum. Kocaman, küp şeklinde bir odadaydım ve ne olduğunu anlayamıyordum. Duvarlar vardı. Hiç cam yoktu. Nerede olduğuma dair bir tahminde bulunmama izin verecek manzara, tabela, dışarıya dair hiçbir şey yoktu, görünmüyordu. Duvarlardan ibaret bir odaydı. Kapı. Bir de kapı vardı evet. Yatak vardı, koltuk vardı. Labirent gibi bir koridor görünüyordu ileride. Ucunda ne olduğu görünmeyen bir koridor. Odada neler olduğu daha fazla umurumda olmadı çünkü anlaşıldığı üzere kaçırılmıştım. Kaçırılmıştım. Dehşet vericiydi.

 

Hızla yerimden kalkarken ayaklarım beni taşıyamadı ve jöle gibi yere yığıldım. Boynumun uyuşmasına ve bayılmama bakılırsa vücuduma verilen şey her neyse hâlâ etkisinden kurtulabilmiş sayılmazdım.

 

Vücudum ağır çekimde yere düşerken felçli gibiydim. Sert bir soluk alıp sakinleştikten sonra düştüğüm yerden kalktım ve kapıya doğru koştum.Çekiştirmek için bir kol aradım ama kapının bir kolu yoktu. O da duvar gibiydi. Kapıyı duvardan ayıran tek şey çizgi gibi dikdörtgen sınırlarıydı. Eee, yani? Kapının kolu yoksa iyi o zaman, ben burada kalayım mı diyecektim? Kapıyı ittirmeye çalıştım. Parmaklarımı kenarlarından çekiştirmeye çalıştım ama çelik gibi sertti. Milim yerinden oynamıyordu. Çığlık attım.

 

Ellerim başımda birleşmiş bir biçimde düşünürken defalarca kapıyı yerinden oynatıp açmaya çalıştım ama asla olmadı. Çabalarım hiçbir sonuç vermiyordu. Kapının yanındaki duvarda, sağ üstte sanki duvara kazılı bir yazı gibi görünen küçük bir tabela vardı. Üzerinde yalnızca #271 yazıyordu.

 

#271.

 

Bunun anlamı neydi? Bu bir oda sayısı mıydı, bir kodlama mıydı yoksa daha kötüsü müydü? Belki de burada kalacağım gün sayısıydı. Allah'ım, sen esirge.

 

Neler oluyordu? Burası çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibi tüm gizemiyle karşımdaydı. Beni kim, neden kaçırmıştı? Ben o kadar önemli biri değildim ki. Neden? Ünlü değildim, zengin değildim, aşırı güzel de değildim. Kendi hâlimde biriydim. Ne amaçla yapmıştı bunu? Benden ne gibi bir çıkarı olacaktı? Düşündüğüm şey dışında. O da hiç tercih ettiğim bir şey değildi hâliyle ama işlerin bu kadar basit olması için dua etme noktasına kadar gelmiştim. Sonuçta herhangi bir organınızın vücudunuzdan sökülmesini falan tercih etmezdiniz, değil mi?

 

Mantık olarak düşündüğümde organlarımı çalmak isteselerdi bu kadar nitelikli bir organizasyona gerek olmazdı diye düşünüyorum. Günlük ya da haftalık kiralanan bir evin banyosunda, buz konulmuş bir küvette organlarım çalınmış bir şekilde gözlerimi açmam daha mantıklı olurdu sanki. Ne saçmalıyorsun Melisa, öyle mi olsun isterdin? Ama işte kafamda oturmayan parçalardan biri de buydu. Burası sanki daha farklı ve daha uzun vadeli bir amaca hizmet ediyor gibiydi. Beni korkutan da sanırım buydu. Karşımdaki kişinin ne planladığını asla anlayamamak, bilmemek. O tehlikeli belirsizlik duygusu.

 

Bir diğer gizem de şu kapının yanındaki #271 yazısıydı. Neyi sembolize ediyordu? Bir anlamı olmalıydı ki oraya konulmuştu. Bana bir mesaj mıydı yoksa? Sadece bir odayı numaralandırmış olsalardı kapının dış kısmına konulması daha mantıklı olmaz mıydı? Böylece yemeğimi getiren her kimse onun için konulmuş diyebilirdim ama odanın iç kısmına konulmasının anlamı tam olarak neydi? Bana bir mesaj olma ihtimali güçleniyordu.

 

Aklıma takılan o kadar çok gizem vardı ki düşündükçe beynim yoruluyordu. Bu soruların yanıtını almasaydım çıldıracaktım. O zaman içinde neler olduğu umurumda olmayan odanın içinde çaresizce gezinmeye başladım. Bir çarkta dönen hamster gibi. Sorularımın yanıtlarını ancak bu şekilde alabileceğimi düşündüm. Bağırdım, çağırdım.

 

Sanki beni buraya kaçıran biri olduğunun farkında değilmişim gibi "Kimse yok mu?" dedim. Yok, kızım Melisa. Kimse yok. Sen buraya kendi kendine geldin. "Yardım edin!" diye bağırdım. Aynen Melisa, kesin seni kaçıran kişi birazdan sana yardım edecek, bekle sen. Ancak dış dünyayı bilmiyordum. Nerede olduğumu. Eğer beni kaçıran kişi dışında birine sesim ulaşırsa diye yardım istemeye devam ettim. Belki oralarda bir yerlerde insaflı birileri vardır, kim bilir. Böyle düşünmek içimi ferahlatsa da yoktu maalesef. Ne ses ne seda. Dakikalarca bağırıp durdum deli gibi. Odada gezinip durdum panikle. Kendi kendime konuşmaktan başka bir şey yapmıyordum şuan. Bu uzun vadede delirtici bir şeydi.

 

O kadar çok seslendim ki herhangi bir cevap veren olmadı. Bu da garip bir durumdu. Normalde biri sizi kaçırdıysa her ne çıkarı olursa olsun sizinle iletişime geçerdi değil mi? Ama beni kaçıran manyak benimle iletişime geçmiyordu.

 

Acaba seslendiğim yerde kimse yok muydu? Beni kaçıran kişi burada değil miydi? Beni buraya attıktan sonra unutup gitmiş olabilir miydi? Hani yabancı filmlerde olur ya, adamın psikolojik rahatsızlığı vardır, beni kaçıran manyak da öyle biri miydi? Unutkanlık hastalığı olan biri falan. Beni kaçırmıştı ve unutmuştu. Belki de bu manyak beni kaçırdı, sonra dışarı çıktı ve yolda yürürken buna araba çarptı. Bu geberip öldü, benim burada olduğumu da yalnızca o manyak bildiği için ben burada açlıktan ölmeyi bekliyordum. Hızla başımı iki yana salladım. Bu korkunç senaryoları hemen aklımdan atmaya çalıştım.

 

Kimsenin olmadığı iki göz bir oda düşünün. Günlerce kaldınız, haftalarca kaldınız sorun olmadı belki. Ama o odada bir başınıza aylarca, yıllarca kalsaydınız delirmez miydiniz? Ben şimdiden burada esir düşmenin verdiği korkuyla haftalar ve aylar sonrasını gözümde canlandırdım. Hayır, bu olamaz. Öyle ya da böyle buradan bir çıkış yolu olmalı.

 

"Ya kimse yok mu? Çıldırtmayın beni!"

 

Delirmek üzereyken ellerim yolmak üzere saçlarıma gittiğinde hiç beklemediğim yerden bir ses geldi.

 

"Evine hoş geldin, Melisa."

 

...

 

*

 

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 KUTU'nun ilk bölümüyle karşınızdayım. ✨ Bölümü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Ve başladığınız tarihi de buraya yazabilirsiniz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

 

•••

 

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

 

Loading...
0%