@buzlarkralicesi
|
-20- Fark ettim ki beni korkutan Kral'ın yaptıkları değildi. Yapabileceklerinin yanı sıra yapmadıklarıydı. Ve bir de o meşhur sessizliğinin ardında gizlediği ne zaman ne yapacağı belli olmayan biri oluşu. Hiç tanımadığım biri -tanıdığımı zannetmiyordum- beni buraya kaçırmıştı. Burası neresiydi bilmiyordum. Bir binanın yalıtımı iyi yapılmış bodrum katı da olabilirdi, hiç tahmin edemeyeceğim kadar büyük bir organizasyonun parçası da olabilirdi. Kral'ın yapabileceklerinin bir sınırı yok gibiydi. O benim gözümde çok güçlü ve korkunç biriydi. Korkunç olmasının başlıca sebebi de yaptıkları değil, yapabileceği hâlde yapmadıklarıydı. Beni burada öldürebilirdi, nefesimi kesebilirdi, istediği gibi bana dokunup istediğini yapabilirdi. Sonra da yok edebilirdi. Ancak Kral'ın sınırları vardı. Başta ona yaklaşmama kendisi izin vermiyordu. Önceleri korktuğunu sanmak gibi komik bir düşünceye kapılsam da bunun gizemini çözemedim. Çünkü hiç de korkuyor gibi görünmüyordu. Yalan söylememiştim, gerçekleri biraz çarpıtarak sunsam da Kral'a onu korkunç bulduğum gerçeğini söylemiştim işte. Ne olduysa da ondan sonra olmuştu. Ne kadar zaman geçtiğini bilmesem de epey uzun bir zaman olduğunu biliyordum. Kral'dan ses seda yoktu. Yine sessizlik yemini ettiği günlere gelmiş gibiydik. Tüm ihtiyaçlarım karşılanıyordu. Yemeğim saatli geliyordu hatta son birkaç seferdir sevdiğim ayva tatlısından bile geliyordu. Şimdi Kral'ın ayva tatlısını sevdiğimi nereden bildiğini sorgulayacaktım, komik kaçacaktı. Beni çok iyi tanıdığını ve tesadüfen kaçırdığı biri olmadığımı iyi anlamıştım. Hâliyle hakkımda çok fazla bilgisi olması şaşırtıcı gelmemeliydi. Asıl şaşırtıcı gelen şey, Kral'ın bıçak gibi kesilen sesiydi. Her zamanki döngüyü yaşıyordum. Yemeğim geliyordu, aynı düzende okumamı istediği kitapları gönderiyordu, tüm ihtiyaçlarım görülüyordu ancak kendi yoktu. Neredeydi? Ne yapıyordu? Bir daha yanıma gelecek miydi yoksa bu tek seferlik bir şey miydi? Buraya gelmesini de geçtim, benimle ne zaman konuşacaktı? Onun hakkındaki ham düşüncelerimi paylaştığım için ne hissediyordu? Onu korkunç bulduğum için üzgün müydü yoksa beni korkutmayı başardığı için kendi kendine böbürleniyor muydu? Sanırım bunların cevabını öğrenebilmem için beklemem gerekecekti. Beklediğim takdirde umduğumu bulabilecek miydim? O da bilinmezdi. O gün -yine aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama yemek seferlerinden üç gün geçtiğini tahmin ediyordum- kısık bir mikrofon sesiyle varlığını hissettirdi. Ama bu ses bir konuşma sesi değildi, yalnızca mikrofona hafifçe vurma sesi gibiydi. Sessizce çıkıp gitmesine anlam veremediğim adam, günlerce düşünüp durmama sebep olan Kral yeniden gelmişti. Ve bu kez belki de sessizlik protestosu yaptığını hissettirmeye çalışıyordu. Gayet sakin bir giriş yapma kararı aldım ve ses düzeyimi normal tuttum. "Bir daha gelmezsin sanmıştım." Konuşmayacağını düşünsem de "Neden?" sorusu eşlik etti sözlerime. Eskiden ortadan kaybolduğu zamanlarda yaptığım gibi bağırıp çağırmadım ya da burada beni yalnız bıraktığı için onu sorumsuzlukla suçlamadım. Sükûnetimi koruyarak "Öyle birden çekip gittin. Hiçbir şey söylemedin." yanıtını verdim. "Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı." "Neyi, korkunç bir canavar olduğunu söylemiş olmamı mı?" Düşünmeden kurduğum bu cümleyle istemsizce alt dudağımı ısırdım. Kendimi buraya hapsettirme ve öldürtme konusunda çok sağlam çalışıyordum. Kral, beklediğim ya da düşündüğüm gibi öfkeli bir karşılık vermedi. Düşünceli bir ses tonu hâkimdi sanki. "Aslında... Benim hakkımda böyle düşünmen hoşuma gitmese de dürüst olman hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim." Buna memnundum. Çünkü hiçbir hesap kitap yapmadan, gerçekten içimden geçtiği gibi konuşmuştum onunla. "Eğer yalandan güzel şeyler söyleseydin daha çok canım sıkılırdı." Kral beni şaşırtan biriydi. Bazen çok öfkeli, tehditkâr görünürken hiç beklemediğim anlarda sakin ve sağduyulu olabiliyordu. Ancak fark ettiğim şey, annesi söz konusu olduğu noktada anlayışı son buluyordu. Annesi onun zayıf noktasıydı. Aralarında ne geçmişti ya da nasıl bir ilişkileri vardı bilmiyordum ama bildiğim tek şey, onun hakkında konuşurken çok kırılgan olduğuydu. Onun dışında birçok şeyi tolere edebiliyordu. Onun gibi acımasız bir psikopattan beklenmeyecek sakinlikteydi. Bu bana zaman zaman kimlik bunalımı yaşatabiliyordu. Acaba burada sorunlu olan taraf ben miyim gibi komik düşünceler uğultu hâlinde yakamı bırakmıyordu. Hakkında düşündüklerim gibi şu anki düşüncelerim konusunda da dürüstlüğümü korudum. Madem birbirimize karşı dürüst olma gibi bir köprü kurmuştuk aramızda, o köprünün taşlarını yıkmak istemedim. "Böyle düşünmene şaşırdım." O ise bahsi geçen konunun üzerinde durmadığını "Yazdıklarında eksiklikler var ama sahiciliği insanı içine çekiyor." sözleriyle belli etti. Bariz bir biçimde konuyu değiştiriyordu. Sanki bana karşı verdiği tavizler onu zayıf gösterecekmiş gibi hissediyordu. Onun ne hissettiğini tahlil edebilmek heyecanlandırıyordu. Dudağımın kenarıyla alaycı bir gülüş savurdum. "Yani lafı evirip çevirip beni buraya hapsetmendeki payını temize çıkarman..." "Hayır, yapmak istediğim bu değil. Aslında daha farklı bir şeyin üzerinde duruyorum. Yaşadıkların seni daha yaratıcı yapıyor, farkında değil misin? İçinde bulunduğun duygu durum seni farklı açılarda düşünmeye itiyor. İster istemez benimle empati kuruyor, beni anlamaya çalışıyorsun. Özellikle kitapta buraya hapsedilme sebebini sorgularkenki kısım çok sahici. Neden başkaları değil de sen? Doğru noktaya parmak basmıştın." Dikkatle gözlerim kısıldı. "Neden başkaları değil de ben?" O an bir aydınlanma yaşamış gibi hissettim. Çünkü başkasını kaçırabilirdi. Hatta benimle beraber başkalarını kaçırmış da olabilirdi. Ama neden ben? Neden benimle bu kadar mesai harcıyordu? Ya da her kaçırdığı insanın özel yaşamıyla bu kadar itinayla ilgileniyor muydu? Hepsi kafamda bir soru işaretiyken az önceki cümlemi tekrarladım. "Sahi, neden başkaları değil de ben, Kral?" Gizemli bir sesle "Bilmem, sen bul." dediyse de bu yeterli bir cevap değildi. Bana yardımcı olmuyordu. Nasıl bulabilmemi bekliyordu ki? "Bunu nasıl bulabilirim? Senin hastalıklı beyninden neler geçtiğini nasıl anlayabilirim?" "Oysa son derece iyi ilerliyordun. Artık beni anlamaya, hissetmeye başlamıştın. Benim gibi düşünmeye çok yakındın." O an aklımdan geçen tek şey, onun ne düşündüğü değildi hatta ne hissettiği bile değildi. Ensemden soğuk bir nefes gibi geçen o soruydu; Benim gibi başkaları var mıydı? Kendimi tekrarlamak istemiyordum ama bunu sormadan devam edebilecekmişim gibi hissetmiyordum. "Benim gibi başkaları da var değil mi? O odalarda..." Nasıl devam edeceğimi bilemeden kafamın kurcalanmış olduğunu gizlemedim. "O odalar boşuna numaralandırılmadı değil mi?" "Hiçbir şey boşuna değildir." "Yani benim gibi başkaları olduğunu kabul ediyorsun." "Başkaları olduğunu kabul ediyorum ama bir yanlışın var. Senin gibi oldukları kısmına katılmıyorum. Sen farklısın." Sen farklısın. Ne anlama geliyor olabilirdi ki bu? Benim farklı olduğum kanısına nasıl varmıştı? Onların birbirinin aynısı olduğunu nasıl düşünebilmişti? Ki aynı olduklarını düşünmesi bile çok saçmaydı. Asıl kafamda çınlayan soru, ben neye göre farklıydım? Farklı olmayanların akıbeti neydi? Beynimin içine karıncalar hücum etmiş gibi hissediyordum bunları düşünürken. Çünkü bu gerçekle yüzleşmek istemiyordum. Özel olduğuma inanmak istiyordum ama başkaları varken nasıl özel ya da farklı olabilirdim ki? Bu durum, kafamdaki Kral'ı hepten psikopat bir manyak hâline getiriyordu. Eskiden en azından beni kaçırmış olmasını bir mantığa oturtmaya çalışıyordum. Kafamda bazı sebepler uydurup onu kendi mahkememde aklıyordum. Ancak şimdi dümdüz bir manyaktı. Kadınları kaçıran bir sapık. Belki bir gün birinin farklı olduğunu düşünürken ertesi gün onu diğerleriyle aynı görüyor ve yok ediyordu. Kim bilebilirdi? Artık Kral hakkında hiçbir şeyi tam anlamıyla bilemezdim. Zira bildiğim tüm doğrular yanlış çıkmıştı. ... * YAZAR NOTU: Hi guyss! ⚡ Nasılsınız bakalım? Biraz KUTU hakkında konuşmak istiyorum. Bu hikâyeye başlarken çok heyecanlıydım, açıkçası daha fazla ilgi olabileceğini düşünmüştüm ama sanırım okur kitlem yeniliğe ve farklılığa sandığım kadar hazır değil. Mühim değil, sitem etmek için başlatmadım bu konuşmayı. Sandığım veya düşündüğüm kadar heyecan verici ve güzel bir hikâye olmayabilir. Bununla biraz barıştım. 🪷 KUTU hakkında konuşacağım şey bu değil. KUTU, odamda sessizce otururken düşündüğüm ve aklıma gelen anlık bir fikirdi sadece. Farklı olan tek şey türü değil, insanların beklentilerini karşılama ya da her şeyi bir çözüme kavuşturma kaygısı taşımayan bir kitap. Bu her şeyin havada kalacağı anlamına gelmiyor ama normal kitaplardan beklediğimiz gibi her şeyin en ince ayrıntısına kadar açıklamasını bulamayabiliriz. Bazı ucu açık sonlara ve kafanızda yorumlanabilecek soru işaretlerine hazır olun KUTU biterken. Ve ben bu soru işaretlerinin oluşturduğu yolları, tahminleri okumaktan çok zevk alacağım. Bunları söylemek istedim. Ve tabii mümkün olursa final bölümünde de yazar notunda ne demek istediğimle ilgili daha detaylı bir açıklama bulabilirsiniz. Şimdi eğer isterseniz buraya KUTU'nun bu bölümü hakkındaki yorumlarınızı yazabilirsiniz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA Bölüm : 18.12.2024 07:59 tarihinde eklendi |