@buzlarkralicesi
|
-21- İnce bir buz kütlesinde yürüyor gibiydim. Kral tarafından kaçırılmıştım, onun tarafından arzu nesnesi hâline getirilmiştim, zaman zaman öfkesine maruz kalmıştım, sonra tek olmadığımı öğrenmiştim ve şimdi yeniden onun için farklı olduğumu anlamıştım. Tam bir karmaşa içindeydim. Kendimi değerli mi yoksa değersiz mi hissetmem gerektiğinin beni kaçıran adama bağlı olması zihnen yorucuydu. Akli dengesi yerinde olmayan birine endekslenmiş olmamdan daha kötüsü, bunun farkında olmama rağmen durumu engelleyemememdi. Onun duygu ve düşüncelerinin, değer yargılarının benim için önemli olmaması gerekiyordu. Hasta deyip geçmem gerekiyordu. Şimdiyse geçmiş karşıma, bana farklı ve özel olduğumu söylüyordu. Avın avcıyla oynadığı bir satranç oyunuydu bu. Kaybedeceğim şey bir taş ya da piyon değil, hayatım olabilirdi. Buna rağmen sanki hayatımla kumar oynamıyormuş gibi rahattım. Sanki çoktan ölmüştüm de kaybedecek bir şeyim olmadığındandı adımlarımın kaygısızlığı. İçime sorulsa zihnimi kemiren kaygıların ucu bucağı yoktu. Bir an durup düşündüm. Bu da Kral'ın bana oynadığı psikolojik oyunlardan biri miydi? Yoksa delirmem için mi uğraş veriyordu? Bu soruların cevabı yalnızca ve yalnızca Kral'ın iki dudağının arasında saklıydı. O yüzden "Sen farklısın da ne demek?" diye sordum. Bu, Kral'ın gözündeki etkisiz soruya cevap gelmeyeceğini anladığım an yeni bir soru yönelttim. "Neye göre farklıyım? Bu kanıya nasıl vardın?" Beni ne kadar süreceğini tahmin dahi edemediğim bir sessizliğin içine atan Kral, yine beklemediğim bir an soruma yanıt vermeyi uygun buldu. "Burada maruz kaldığın her şey, her durum bir sınavdı aslında. Senin davranışların da bu sınavın sonucu. Bazı sınavlardan geçtin, bazılarından kaldın. Ama genele bakacak olursak... Özel bir karakterin var. Diğerleri gibi yüzeysel değilsin. Özelsin." "Peki, diğerleriyle de benim kadar yakından ilgileniyor musun?" İmalı bir ses tonuyla ekledim. "Benim kitabıma yardımcı olduğun gibi onların da işleri, yaşamları ve hobileriyle bu kadar ilgili misin?" "Pek değil. Onlar gözlem altında tutuluyorlar. İzlenip inceleniyorlar. Seni ilgi çekici ve tanışmaya değer buldum." "Peki... Diğerlerine ne oluyor?" Çekinerek dilimin ucuna gelen o soruyu sordum. "Özel olmayanların başına ne geliyor?" Sessizlik. Bu beni korkutuyordu. "Onları yok ediyorsun değil mi?" Güldü. Sesindeki keyif sanki söylediklerimi komik bulur gibiydi. "Beni ne sanıyorsun Melisa?" Alay ediyordu sanki benimle. Ya da ben öyle hissediyordum. "Sadece geldikleri yere geri gönderiyorum." "Geldikleri yere giderken nefes alıyorlar değil mi? Yani hayatta olduklarına emin miyiz?" Az öncekinden daha coşkulu bir kahkaha patladı. Sanki insanların ölmesi komik bir şeymiş gibi. Hasta. Kral'ın güldüğünü kolay kolay göremezdiniz. Sanırım bu nadide anın keyfini çıkardım. "İnan bana onlara zarar vermiyorum. Evlerine geri dönüyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi." Sorgular gibi tekrarladım. "Hiçbir şey olmamış gibi." Bu bana pek mantıklı gelmiyordu. "Nasıl geri gönderiyorsun?" Kafam karışmıştı. Buraya gelen birini nasıl hiçbir şey olmamış gibi geri gönderiyor olabilirdi ki? Bu mantıklı değildi. "Sonuçta seni, kaçırdığın yeri ifşa edebilecek insanlar bunlar. Hiçbir şey bilmeseler bile kaçırıldıklarını ihbar ediyorlardır. Tüm bunlara rağmen onları serbest bıraktığını düşünmemi beklemiyorsundur umarım." Tekrarladım sorumu. "Nasıl gönderebilirsin ki onları?" "Hafızalarını sildirip geri gönderiyorum. İnanıp inanmamak sana kalmış ama yaptığım tam anlamıyla bu. Kimseye zarar vermiyorum. Burada bulundukları zamanları hatırlamıyorlar bile." Kaşlarım çatıldı. Büyücü müydü bu adam, nasıl hafızalarını resetliyor olabilirdi ki? "Nasıl yapabilirsin ki böyle bir şeyi?" İnanılmaz bir şeymiş gibi abartıyla sordum. "Unutma iksiri falan mı içiriyorsun?" Daha sakin bir gülüşten sonra "Onun gibi bir şey." yanıtını verdi Kral. Merakımın giderilmediğini anladığından olsa gerek kısaca açıklama gereği duydu. "Belirli dozlarda kullanılan bazı anestezikler vardır Melisa. Uzun süreli hafıza kaybına neden olabilir. Maruz kalan kişi zaman zaman parçalar hâlinde ilaç etkisi altında yaşadıklarını hatırlayabilir ama bu hem çok düşük bir ihtimaldir hem de hatırlasa bile anlam ilişkisi kuramaz. Gördüğü parçaları gerçekte birleştiremez, kâbus zannederek görebilir. Rüya ya da sanrı zannedebilir. Görsel ve işitsel birtakım uyaranlar hatırlamasında tetikleyici olabilir ama yüzde doksan sekiz ihtimalle burada yaşadıklarını unutmuş bir biçimde hayatlarına devam ederler." Söylediği şeyler beni dehşete düşürmüştü. İnsanları kendi arzuları doğrultusunda eğip büküyor, kullanıyor, işine yaramadıklarını da çöp gibi atıyordu. İşin en korkunç yanı, insanların daha sonra bu yaşananları hatırlamıyor olmasıydı. Korku filmi gibi. Sonra da bu adam karşıma geçip beni özel ve tanışmaya değer bulduğunu söylüyordu. Tanışmaya değer bulmuş. Lütfettiniz beyefendi. Ne saçmaladığını bile anlamadığım adam bu sözleri öyle inanarak ve kararlı bir biçimde söylüyordu ki bana kendimi sorgulatıyordu âdeta. Yüzeysel olup olmadığım hangi sınavın sonucuna göre belirlenmişti? Hangi sınavlardan ne yaparak geçmiştim veya kalmıştım? Bunları derin derin düşünüp sorguladım. Düşünmenin de bir faydası olduğuna inanmıyordum artık. Tüm gün kukumava kuşu gibi düşünsem de Kral'ın yaptıklarına -en azından bazılarına diyebilirim- akıl sır erdiremiyordum. Kendimi aynı yadırgadığım mantıksızlığın içinde buldum. Kral'ın beni özel bulması gururumu okşasa da bu karara nasıl vardığı bir sırdı. Ve kalıcı olup olmadığı da öyle. Bugün özelsem ve yarın özel olmadığıma karar verirse ne olacaktı? Beni yok mu edecekti? Özel bulmadıklarına ne yapmıştı? Hâlâ hayattalar mıydı? Bu hafıza sildirme saçmalığı gerçek miydi? Kafamın içinde saydığım tüm bu soru işaretlerine rağmen benim merak ettiğim detaylar da komikti doğrusu. Mesela benim dışımda başkalarına da aynı ilgiyi gösteriyor olsa ne olacaktı, olmasa ne olacaktı? Onun gibi bir ruh hastasının ne düşündüğü, beni özel bulup bulmadığı, başkalarına da benim gibi davranıp davranmadığının ne önemi vardı? Asıl amacım buradan çıkmaktı sonuçta. Onu anlamak istememin bile temelinde buradan kurtulmak yatıyordu. Neden onunla ve duygu dünyasıyla ilgili hiç işime yaramayacak bilgileri merak edeyim ki? Yoksa işe yaramaz gibi görünse de işime yarayabilir bilgiler miydi bunlar? O da sorgulanmaya değer bir soruydu ya, neyse. Tamamıyla hastalıklı bir zihnin pençesinde olduğumu ilk defa bu kadar yoğun bir biçimde anladım. Onun her an dengeleri değiştirebilecek tavırları karşısında hiç olmadığım kadar dikkatli olmam gerektiğini de. Buradan kurtulmaktan başka çıkar yolum yoktu. Kral'ın bana olan ilgisini, varsa zaafını akıllıca kullanmak buradan tek kurtuluş biletim olacaktı. Bunu hissediyordum. Kral'la aramızda geçen sessiz düşünme süreleri boyunca bunları düşünmüştüm. Onun ne düşündüğüyse merak konusuydu. Belki benden sonraki mahkûmuna sıkacağı palavraları düşünüyordu. O kızı nasıl bir sınava tabi tutacaktı? Benden daha özel biri çıkardı belki kim bilir... Hayatı böylesi pamuk ipliğine bağlı biri olmama rağmen sakinliğimi ayakta alkışlıyordum. Birden fazla kişiyi kaçırıp hapsettiğini itiraf eden ve onları neye göre kategorize ettiği belli olmayan bir psikopatın elindeydim, üstüne üstlük tüm hesapsız konuşmalarıma rağmen hâlâ hayattaydım. Bu da bir başarıydı bence. Kral "Sana bir kararımı açıklamak istiyorum." dediğinde açıklayacağı şeyin ne olduğunu düşündüm durdum. Bir süre aklımdaki kaygıların etkisinden kurtulamadım. Sanki tüm bunların üzerine uyuyup biraz dinlensem her şey berraklaşacak ve düzelecek gibi geldi. Ne karar vermiş olabilirdi ki? Beni öldürmeye mi karar vermişti? Yeniden zincirleyecek miydi? Yoksa benimle ilgili başka planları mı vardı? Hiç tanımadığım ve normal yaşamda bana etkisi olmayacak birinin sırf şuan savunmasızca eline düştüğüm için hakkımdaki kararları beni korkutucu derecede düşünmeye sevk ediyordu. Öyle ki, düşündüğüm her saniye beynimin her kıvrımının yorgunluktan nefes alıp veremediğini hissediyor gibiydim. Hiç tanımadığım birinin -belki de tanıyordum ama bu da bilinmezdi- hayatımın içinde bu kadar yaptırım payı olması korkunçtu. Benim buna izin vermek zorunda kalacak kadar eli kolu bağlı, esaret içinde olmam ve hiçbir şey yapamamam, sanki benim arkadaşımmış gibi davranmasına eşlik etmek zorunda olmam da öyle. Beni buna mecbur bırakıyordu. Onunla konuşmaya, tanışmaya, arkadaş olmaya, onu önemsemeye mecbur bırakıyordu. Önce beni buraya hapsederek yalnızlaştırmıştı. Sonra da tanımadığım birine yani kendisine bağımlı hâle getirmişti. Onunla iletişim kurmaya zorlamıştı beni, başka çare bırakmamıştı. Onunla konuşmasaydım delirirdim belki. Bilmiyordum, asıl istediği bu da olabilirdi. Dediğim gibi, Kral'ın oyunları bitmezdi. Kim bilir şimdi kafasında ne planlar vardı da beni şüpheye düşürecek kadar etkisi altına alıyordu? İçimdeki merakı kaşıyacak kadar büyük ne karar vermiş olabilirdi? Bu kararı beni nasıl etkileyecekti? Çok düşünmekten çıldırmama ramak kalmıştı. Üstelik düşünmenin bana faydası olmadığını bildiğim hâlde bundan vazgeçemiyordum. Verdiğim bir kararın ya da bir kanıya varmamın beni buradan kurtarmaya en ufak bir etkisi bile yoktu. Kral'la konuşmama kararı alsam, bu yine benim zararıma bir karar olurdu. Sırf küstüm diye beni serbest bırakacak hâli yoktu ya sonuçta. Zihnimin içini kemiren hayatta kalma korkusu ve geleceğime dair duyduğum kaygıyı kısa süreliğine de olsa sessize almayı başardım ve "Nedir?" diye sormayı başarabildim. O kadar çok düşünmüştüm ki ne söylediğini bile unutmak üzereydim. Ha, Kral bir karar verdiğini söylemişti. Bense bu kararın ne olduğunu ve sonuçlarını düşünüyordum. Sonuçlarının beni nasıl etkileyeceğini. Ben kurtuluş biletimi elde etmek için binbir düşüncenin içinden sağ çıkmayı düşünürken hayatın ve Kral'ın benim için ne planları olduğundan haberim yoktu. Çaresizce çırpınıp kurtulmaya çalışıyordum. Ancak bilmiyordum ki kurtuluş biletimin Kral'ın iki dudağı arasından bu kadar basit ve sürprizli bir biçimde çıkacağını. Kararlı sesi eskisinden de tok çıkan Kral konuştuğunda tüm tüylerim diken diken oldu. "Seni buradan, kutudan çıkarma kararı aldım." ... * YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Aman da aman, KUTU'ya ekstra bölüm mü gelmiş? 😍 Aslında biliyor musunuz, bu hikâyeye yoğun ilginiz olsa ve yorumlarda coştursanız ben her gün yeni bölüm yayınlamak isterim. Tamam, belki her gün siz de sıkılırsınız okuyup yorumlamaktan ama en azından iki günde bir bölüm yayınlamak isterdim açıkçası. Yoğun ilgi olsaydı tabii. Her neyse, bölümümüze geçelim. Sizce Kral'ın söyledikleri doğru mu? Özel olmayan diğer kişileri zarar vermeden gönderdiği konusunda samimi olabilir mi? Düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. Peki, Kral'ın Melisa'yı kutudan çıkarma kararı sizce neye bağlı? Neden birdenbire böyle bir karar verdi? Bu kararında ciddi mi ya da bu kararı verirken kafasında ne gibi bir planlar olabilir? Tahmin ve teorilerinizi tam olarak buraya bekliyorum. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA Bölüm : 18.12.2024 07:48 tarihinde eklendi |