Yeni Üyelik
6.
Bölüm

♅ KUTU | 5

@buzlarkralicesi

-5-

Karşımda kim olduğu, nasıl biri olduğunu bilmediğim bir yabancı vardı. Sınırlarını bilmediğim, tamamıyla tanımaktan uzak olduğum biri. Kendine Kral dedirten bir megalomandı. Neyi severdi, en çok neye kızardı? Hiçbirini bilmiyordum. Çok komiktir ki en sevdiği rengi ya da yemeği bile merak ediyordum. Çünkü düşmanımı en iyi şekilde tanımam gerektiğini biliyordum.

Onun hakkında bildiğim, emin olduğum tek şey kabalıktan hoşlanmadığı. Kendisine saygısızlık yapılmasına ya da hakaret edilmesine taviz göstermeyen biriydi. Bildiğim tek sınırı buydu. Beni neden kaçırdığını, buraya neden hapsettiğini bile bilmiyordum ama kendisine ana avrat küfredilmesine tahammülü olmadığını iyi biliyordum. Garipti değil mi?

Yaklaşık dört saattir burada sessizliğin içinde delirme aşamasındaydım. Sadece dört saat olsa iyi, bu delirtici sessizliğin ve yalnızlığın ne kadar süreceğini bile bilmiyordum. Belki günler sürebilirdi. Kral denen o manyak belki günlerce, haftalarca buralara uğramayabilirdi. Konserve yemekler sayesinde haftalarca hayatta kalabilirdim belki ama bu sessizlik beni delirtirdi.

Etrafı incelemek, kurcalamak istiyordum ama o an kendimde bu gücü bulamadım. Burada hareketsiz ve hantal kaldıkça daha da beter olacaktım, biliyordum.

Kral'ın bir an önce dönmesi için Allah'a yalvardım. Evet, beni kaçıran adamın en kısa sürede dönmesi için sabırsızlanıyordum, ne acınası değil mi?

Onunla yeniden kontak kurduğumda bir yandan onu tanımaya çalışırken diğer yandan buradaki ihtiyaçlarımdan bahsetmeyi düşündüm. Burada böyle sessiz, hareketsiz kalamazdım. Delirirdim. Bir televizyona ve hareket edebilmem için spor yapabileceğim bir şeylere ihtiyacım vardı.

Ayağa kalkıp vücudumu esnemesi için zorladım. Bazı esneme hareketleri yaparken televizyonun spor ekipmanlarından daha öncelikli bir ihtiyaç olduğuna karar verdim. Çünkü sporumu bu şekilde ekipmansız da yapabilirdim ama o manyak buralarda yokken sessizliğe uzun süre katlanamazdım. Kral eğer iki ihtiyacım arasında seçim yapmamı isterse önce televizyonu seçecektim.

Biraz hareket edip vücudumdaki tutulmaları iyileştirmeye çalıştıktan sonra sıkıntıyla yerime oturdum. Beklemek dünyanın ne zor şeyiymiş meğer. Ben beklemenin korkunç olduğunu yayınevlerinden cevap beklerken düşünürdüm ama şuan bulunduğum durum içler acısıydı. Meğer ne saçma şeyler şikâyet edermişim de haberim yokmuş. O günlere dönebilsem, neleri değiştirmek isterdim...

Hoparlörden usul bir mikrofon ses duyduğumda heyecanla yerimde dikeldim. Sahte bir hayretle "Beni özlemiş gibisin?" diyen adamın olduğunu düşündüğüm yere öfkeli bir bakış attım. "Gözlerim yaşarıyor doğrusu."

"Sen ne biçim insansın? Beni burada it gibi bağlayıp siktirip gidemezsin! Ben bir insanım, insan!"

"Tamam, biraz sakin ol, olur mu?" Ona sert çıkışmamak için kendime verdiğim tüm sözleri unutmuş gibiydim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken o sözlerin gereklerini yerine getirme kararı aldım. "Burada yalnız kaldığın için öfkelenmekte haklısın."

Sertçe solumamın aksine sakince yanıt vermeye çalıştım. "Bak, ben burada böyle yaşayamam anlıyor musun? Kral mısın nesin, ya beni buradan çıkar ya da burada kaldığım sürece ihtiyaçlarımı karşıla." Emrivaki konuşmanın onu öfkelendirebileceğini hatırladığımda daha yapıcı davranma gayreti gösterdim ve dişlerimi sıkarak zoraki "Lütfen." dedim.

"Sihirli kelimeyi söylediğin için sana saygı duydum." Kısa bir nefes alıp devam etti. "İsteklerinde haklısın. Bu yüzden sorunlarını ve ihtiyaçlarını dinlemeye hazırım." Tam yüzüm güler bir biçimde konuşmaya hazırlanırken onun sonraki sözleri beni durdurdu. "Ancak makul istekler olsun. Beni buradan çıkar gibi istekler değil. Ve her isteğinin bir karşılığı olduğunu da unutma."

Karşılık kelimesi beni ürpertti. Aptal mıydım neydim, bana karşılıksız imkân sağlayacağını nasıl düşünebilmiştim ki? Kim bilir ne isteyecekti benden pezevenk. "Ne karşılığı?" Korka korka sorduğum sorunun barındırdığı manalar adamı güldürmüşe benziyordu. "Aklından nasıl sapıkça şeyler geçiyorsa onları unut."

"Ne saçmalıyorsun, ne sapıklığı?" Güldü adam. Uzun uzun güldü. Bu söylediklerim ona pek bir komik gelmişe benziyordu. Katıla katıla gülmekten kendine geldiğinde "İlk olarak ne istiyorsun?" sorusunu yöneltti.

Gözüm odada dolanırken sağ elim belimde iyice düşündüm. Televizyondan daha öncelikli bir ihtiyaç olup olmadığını düşündükten sonra ona döndüm. "Televizyon." Sessizliğini koruyan adama bunun neden bu kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu açıklamak zorunda hissettim kendimi. "Burada sen yokken ses yok seda yok. Delirecek gibi oluyorum. Beni böyle sessizliğe ve ıssızlığa terk edip gününü gün etmeye gidemezsin. Buna hakkın yok."

Biraz sert çıksam da bu kez geri adım atmadım. Çünkü haklıydım. Son derece haklıydım ve pazarlıktan çekilmeye hiç niyetim yoktu.

Bir süre isteğimi ölçüp tarttığı için sessiz kaldığını düşündüğüm adam sonunda söze girdi. "Bu makul ve anlaşılabikir bir istek." Umutla gözlerim parlarken hah şöyle der gibi gülümsedim. Ancak bu mutluluğum uzun sürmedi. "Karşılığında..."

"Ne karşılığı ya? Neyin karşılığı? Benden özgürlüğümü alıyorsun ve özgürlüğümün küçücük bir kısmını bana geri vermek için karşılık bekliyorsun! Adil mi bu şimdi?"

"Dur, celallenme hemen. Daha karşılık olarak ne isteyeceğimi bile bilmiyorsun." Sesi aniden daha meraklı bir hâl aldı "Sen beni kafanda nasıl bir yere koydun acaba?" derken.

"Valla bilmiyorum, Kral, beni kaçırıp buraya hapsettiğini düşünürsek kaçırdığın kadınları becerip kanlarını içtikten sonra çöpe attığını bile düşünebilirim." Gözlerimi kısarak sordum. "Sen ne düşünmemi bekliyordun ki?"

Güldü adam. "Güzel fanteziymiş. Ama tarzım değil." Ciddileşti. "Ben öyle biri değilim." Salt bir biçimde iç geçirdi. "Ama ben ne dersem diyeyim sen anlamayacaksın, beni tamamen tanımadan kötü biri olmadığımı göremeyeceksin."

Bu laf salatasıyla uğraşamayacak kadar sıkılmıştım. Bu yüzden kısa kesmek istedim. "Karşılığında ne istiyorsun, uzatma da söyle."

"Benim çok sevdiğim bir oyun vardır. Oyun şöyle, sen bana kendinle ilgili bir gerçeği söylüyorsun. Kendinle ilgili bir şey paylaşıyorsun. Ben de senin bir isteğini gerçekleştiriyorum." Ben herhangi bir şey söylemeyince nabız yoklar gibi sordu. "Nasıl, kârlı bir anlaşma gibi mi görünüyor?"

"İstediğim bir gerçeği seçip söyleyebilir miyim?"

"Uyduruk olmadığı takdirde evet."

Odada dolanırken bir elim çenemde düşünüp durdum. Kendim hakkında bu pisliğe çok gizli olmayan ne söyleyebilirdim ki? Bir de uyduruk olmamalıydı. Oldu paşam, siparişiniz üç iş günü içerisinde teslim edilir. Şuna bak.

Öte yandan inanamadım. Ne yani, ben ona hayatım hakkında bir şey söyleyecektim ve o da bana televizyon mu getirecekti? Ona nasıl güvenecektim? Çenemi ovalayıp ona döndüm. "Şimdi ben kendimle ilgili bir şey söyleyeceğim ve sen de bana televizyon vereceksin öyle mi?"

"Aynen öyle."

Kuşkuyla kaşlarımı çattım. "Bu işin içinde bir Ali Cengiz oyunu yok değil mi?"

"Nasıl yani, ne gibi?"

"Bir hesap kitap peşinde değilsin yani öyle mi? Mesela ben bu şeyi söylediğimde sözünden vazgeçersen?"

"Öyle bir şey olmayacak. Ben her zaman sözlerimi tutarım." Sesi hiç olmadığı kadar ciddiydi. "Sen bir şey söyleyeceksin, ben de sana istediğini vereceğim, bu kadar basit." İyi de bu anlaşma daha çok benim lehime gibi görünüyordu. Bu biraz fazla değil miydi? Herhâlde düşündüklerime aşina olacaktı ki açıklar gibi söze girdi yeniden. "Burada kalmanın sebebi birbirimizi tanımamız değil mi? Neden bu kadar şaşırdın?"

Dudak büktüm. "Ne bileyim... Fazla artısı var gibi geldi. Şüphe uyandırıcı." Yürüdüm koridor boyunca ve geri dönüp yeniden ona baktım. "Şu fare hikâyesini hatırlattı bana teklifin."

"Hangi fare hikâyesi?"

"Yok mu canım hani şu farenin hikâyesi..." Odada dolanıp dururken açıkladım. "Fareye demişler ki arka odada bir kalıp peynir var, git de al senin olsun. Fare durmuş düşünmüş, olmaz demiş. Niye diye sorduklarında mesafe kısa, ödül büyük, kesin bir bokluk var bu işte demiş. Benimki de o misal." Bu masada saf bir fare olmadığımı anlamasını istedim. "Ne derler bilirsin, mesafe kısa, ödül büyük, kesin bir bokluk var."

Yine güldü adam. Bu kez gurur duyar gibi "Akıllı kızsın." dedi ve ekledi. "Merak etme, bunda bir bokluk yok. Hem ayrıca denemesi bedava. Canını alacak değilim ya. Hakkında bir gerçeği söyle, televizyonu al."

Düşünüp dururken aklıma içinde bulunduğum garip ve komik durum geldi. Düşünsenize, ben hakkımdaki gerçekleri söyleye söyleye buranın bütün beyaz eşyasını düzüyormuşum. Hey Allah'ım ya, Melisa, düştüğün şu duruma bak.

O an Kral'a feda edebileceğim basit bir sır arıyordum hayatımla ilgili. Ne söyleyebileceğimi düşündüm durdum. Beni bu kadar manyaklık derecesinde takip eden adamın hakkımda bilmediği ama aslında o kadar da önemli olmayan ne söyleyebilirdim ki?

Odada dolanıp durdum. "İşini görür mü bilmem ama... Ben bugüne kadar hiç doğum günümü kutlamadım."

"Neden?"

"Bir soru hakkın olduğunu sanıyordum."

"Böyle bir şey konuşmamıştık."

Tamam, sadece şansımı denemiştim. Omuz silkip cevap verdim. "Ne bileyim, sanırım hiç gerçek anlamda sevildiğimi hissetmediğim için doğum günü kutlamaları bana çok samimiyetsizce geliyor. Seni gerçekten sevdiklerini hissetmediğin insanlar bir günlüğüne sana özelmişsin gibi davranıp rol yapıyor. Riyakârca."

"Sana gerçekten değer veren biri yapsaydı anlamlı bulurdun yani."

"Bilmem, belki de." Gerçekten bana ait bir şeyi paylaşmanın verdiği heyecanla Kral'a döndüm. Çarkıfelek'den kazandığı ödülü bekleyen yarışmacı gibi bekledim vereceği cevabı. "Eee, oldu mu?"

Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Oldu." dedi yalnızca. "Yarın televizyonuna kavuşacaksın."

Neşeyle gülümserken küçük bir çocuk gibi coşkuyla yerimde zıpladım. "Oley be!" diye bağırdıktan sonra minnettarlıkla "Teşekkür ederim!" dedim.

Beni kaçıran, tüm özgürlüğümü elimden alan ve pazarlık masasına oturduğum, özgürlüğümün sadece ö harfini bana geri veren adama teşekkür ettim. Benim esaretim de böyle başlamıştı. Hakkım olanı aldığım için teşekkür ederek.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Bu bölümü zehraakar158 , FatmaNurapar5 , LeylaAda887 , AyeSeldaPolatahin okurlarıma armağan ediyorum. 🌸 Her bölüm hatırlatmakta fayda görüyorum, bu hikâyedeki bölümlerimiz mini kısa olacaktır. Ama buna karşılık eve döndüğümde diğer hikâyelerime göre daha sıklıkla bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Bölüm hakkındaki tahmin ve yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%