Yeni Üyelik
10.
Bölüm

♅ KUTU | 9

@buzlarkralicesi

-9-

 

Kendime geldiğimde vücudum kasılmış durumdaydı ve boynumda feci bir sıkışma hissettim. Gözlerimi açtığımda yatakta oturur pozisyondaydım. Asıl korkunç kısma gelirsek... Boynumda ve ellerimde zincire bağlı demir kelepçeler vardı. Korkudan nefesim kesildi.

 

Buraya hapsedildiğimden beri ilk defa bu kadar korkuyla dolmuştum. Kendimi hareket kabiliyetim daha da kısıtlanmışken el bileklerimdeki ve boynumdaki kelepçelere dokunup bu hâlime karşımdaki aynadan baktığımda kanım dondu. Artık içimde bulunduğum esaret daha korkutucu bir hâl almıştı.

 

Belki de Kral denen bu adam, bahsettiği kadar zararsız ve iyi niyetli biri değildir. Kendini bana hiç olmadığı biri gibi tanıtmış olabilirdi. Ona dair hiçbir şey bilmediğimi varsayarsak... Tehlikede olduğumu bu kez daha derinden hissettim. Bu kez iliklerime kadar.

 

Ensemde garip bir ağrı vardı. Sızlama gibi. Elimi enseme götürdüğümde ise hiçbir şey yoktu. Anlam veremedim. Ancak tehlike altında olmak beni öyle germişti ki burada hapsolalı uzun zaman olmasına rağmen ilk kez bu kadar gergin ve endişeliydim.

 

Zincirlerimden kurtulmaya çalışıp kurtulamayınca bağırmaya başladım. "İmdat! Yardım edin! Lütfen bana yardım edin!" Bulunduğum yatağın duvarın vuruyordum ama beni duyabilecek birilerinin olduğuna dair hiç inancım yoktu. Yapabildiğim tek şeyi yapıyordum. Bağırıyordum. "İmdat!" Sesim kısılana kadar bağıracaktım. Başka çarem yoktu.

 

Buraya hapsedilmek tahammül etmeye alıştığım bir şeydi. Ancak bir köpek gibi zincirlenmem... Bu tahammül sınırlarımın da ötesindeydi. "Çıkarın beni buradan! Çıkarın! Kimse yok mu?"

 

Delirmenin eşiğindeyken yeniden onun sesini duydum. Benim aksime son derece sakindi. "Kimse yok. Benim dışımda."

 

Dudaklarım öfkeden büzülüp şekilden şekle girerken ona küfretmemek için kendimi zor tutuyordum ama dayanması çok güç bir durumdu bu. "Pislik! Aşağılık pislik! Çöz beni!"

 

"Beni hayal kırıklığına uğrattın, Melisa."

 

"Neye hayal kırıklığına uğruyorsun piç kurusu! Sen beni buraya kaçırmadın mı? Fırsatını bulduğumda tabii kaçacaktım! Sonsuza dek senin hareminde kalacağımı mı sanıyordun? Ruh hastası!"

 

Tükürürcesine söylediklerim üzerine aynı sakinlikle fakat bu kez bir tutam da merak eklenmiş sesi karşılık verdi. "Haremim mi?"

 

"Gördüm! Koridorda benimki gibi numaralanmış bir sürü oda vardı, gördüm! Manyak herif! Hani beni tanımak için kaçırmıştın? Hani önyargımı kırmak için buradaydım? Benim gibi önyargısını kırmak istediğin daha kaç kadın saklıyorsun hapishanende? Allah'ın belası pislik! Cevap ver!"

 

"Öncelikle sakin ol." Kısa bir nefes arası verdikten sonra yeniden söze girdi. "Hiçbir şey düşündüğün gibi değil ama yine de merak ettiğim bir şey var." Neyi merak ediyordu acaba? Beni buraya hapsettikten sonra tüm kontrol onun elindeyken ve benim bir şeyleri merak etmem, endişelenmem gerekirken o neyi merak ediyor olabilirdi? "Sen, seni buraya hapsettiğim için mi öfkelisin yoksa tek olmadığını düşündüğün için mi?"

 

Anlayamamıştım. "Ne?" Aklımla oynuyordu sanki. "Ne demek istiyorsun sen be?"

 

"Seni ilk kaçırdığımda bu kadar öfkeli değildin. Ama numaraları odaları gördükten sonra resmen delirdin. Bunun sebebi düşündüğüm şey olabilir mi?"

 

"Hastalıklı beyninde ne düşündüğünü nereden bileyim psikopat herif!"

 

"Seni kaçırmama kızdın, tamam. Bu normal bir tepkiydi. Ama seninle sağlıklı veya sağlıksız bir iletişim kanalı kurmuştuk. Konuşuyorduk, anlaşıyorduk, birbirimizin huylarını öğreniyorduk, ödüle dayalı oyunlar oynayıp pazarlık bile yapıyorduk. Şimdi o odaları görünce ne değişti? Neye öfkelendin bu kadar? Tek olmayışına mı? Benim gözümde tek kadın olmayışına mı?"

 

Ne saçmalıyordu bu? Delirmek üzereydim. Beni buraya zincirleyip hapseden o değilmiş gibi. Sanki sevgilisini kıskanan bir kızmışım gibi. Ne saçmalıyordu? Haklı olabilir miydi?

 

O an yanıt vermesem de içime dönüp düşündüm. Beni kaçırmasına kızmıştım. Ama bugün burada öfkemi artıran ne olmuştu? Başkaları oluşu mu? Hayır, tabii ki hayır. Ayrıca kaçmaya çalışıp kaçamamak beni daha da delirtmişti. Sonrasında gözlerimi açtığımda bu adam beni zincirlemişti. Buna çok kızmıştım ben. Başka kadınlar olup olmadığı umurumda değildi.

 

"Saçma sapan konuşup benim tepemi attırma! Sen beni buraya kaçırdın! Beni serbest bırak, kimlerle ne bok yiyorsan ye, bana ne? Başka kadın varmış yokmuş beni ilgilendirmez!" İşaret parmağımla zincirlerimi gösterip üstüne basa basa konuştum. "Sen beni buraya zincirledin! Bir köpek gibi!"

 

"Çünkü kuralları ihlâl ettin. Buradan kaçmaya çalıştın."

 

"Tabii fırsatını bulduğumda kaçacağım, sen babamın oğlu musun?"

 

Aptal değildi bu adam. Biliyor olması gerekirdi. Dünyanın bir dengesi, herkesin bir rolü, görevi vardı. O kaçıranken, ben de kaçırılanken tabii ki zamanını kollayıp kaçacağımı biliyor olmalıydı. Zaten adamın gecikmeyen yanıtı da bana haksız çıkmadığımı gösterdi.

 

"O fırsatı sana yaratan bendim."

 

Kafama dank etti. Hepsi Kral'ın kurguladığı bir oyundu. Bu kadar güvenlikli bir yerde böyle bir şeyin olmasını beklemek de benim aptallığımdı. O an anlamıştım ki bu adam beni bırakmazsa ben buradan asla kurtulamayacaktm. Belki de iskeletimi bulacaklardı.

 

Çaresizlik. Şuan hissettiğim en yoğun duygu buydu. Hayatta kalmamı ya da ölmemi sağlayacak tek kişiyle de inatlaşıyordum. Bu bir intihar gibiydi. Çünkü artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Kaderimin onun ellerinde olmasındansa ölmeyi tercih ederdim.

 

"Melisa, ben senin düşmanın değilim. Bunu anlamalısın. Eğer seni kötü niyetle kaçırmış olsaydım istediğimi yapar seni öldürürdüm. Buna gücüm yok mu sanıyorsun?"

 

"Öldür o zaman!" Kurtulmaya çalışırken zincirlerin gürültülü şangırdaması. "Öldür! Öldür beni!"

 

"Bunu yapmam Melisa. Çünkü amacım hiçbir zaman bu olmadı."

 

"Ben istiyorum! Beni öldürmeni istiyorum! Öldür beni! Öldür!" Delirmiş gibi bağırırken hıçkırıklarla dolu bir ağlama hissi alı beni. O hissin kuvvetli dalgalarında savrulurken kendimi öyle acınası hissetmiştim ki. Karşımdaki adama karşı güçsüz ve savunmasız. Eğer o an orada imkânım olsaydı kendi kendimi öldürürdüm. Öyle büyük bir öfke ve umutsuzluk vardı içimde.

 

"Ağlamandan nefret ediyorum. Bunu sana yapmaktan da nefret ediyorum ama başka çare bırakmıyorsun, Melisa. Çok isyankârsın. Kuralları çiğnemeye meyillisin. Bu seni de beni de zorlar. İşleri zora koşma. Kurallara uyduğunda her şeyin ne kadar yolunda gittiğini gördün. Eğer kuralara uyarsan burası senin için bir cennet olur."

 

"Seni de cennetini de istemiyorum, pis ruh hastası! Anladın mı beni?" Öfkeyle sesli sesli solurken sordum. "O odaların anlamı neydi? Numaralı odalarla benim odamda eksilen sayıların bir alakası var mı? Ne anlama geliyor bütün bunlar?"

 

"Bunların yanıtlarını alacaksın." Dürüstçe ve sakince ekledi. "Ama şimdi değil. Öfkeni yen, sakinleş. Yeniden konuşacağız. Bilmen gereken tek şey, sana zarar vermeyi aklımın ucundan dahi geçirmediğim. Ve şuan seni zincirlemekten ben de nefret ediyorum. Böyle olması gerektiği için nefret ederek yaptım. Yeniden kaçmaya çalışma, kendine zarar verme diye. Sonra uygun zamanda yeniden serbest kalacaksın."

 

Uygun zamanda. Her şeye karar verdiği gibi benim için uygun zamanı da o tayin ediyordu. Tuvalete gitme zamanıma kadar her şeyi o seçiyordu. Pislik herif. Onun ölmesini istiyordum. Önce kim olduğunu öğrenmek, sonra da gözlerimin önünde öldüğünü görmek istiyordum.

 

Öte yandan bana söyledikleri algısı bozulmuş aklımın içinde dönüp duruyordu. Ben senin düşmanın değilim. Bunu anlamalısın. Eğer seni kötü niyetle kaçırmış olsaydım istediğimi yapar seni öldürürdüm. Ben seni öldürmek istemiyorum. Seni öldürmek istemiyorum. O zaman ne istiyorsun Allah'ın cezası? Ne istiyorsun?

 

Şuan seni zincirlemekten ben de nefret ediyorum. Böyle olması gerektiği için nefret ederek yaptım. Yeniden kaçmaya çalışma, kendine zarar verme diye. Aklımdan geçenlere kadar nasıl her şeye hâkim olabilirsin ki? Beni nasıl bu kadar tanıyabilirsin? Ben bile tanıyamazken.

 

Nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım ama mümkün değildi. O odaları, numaraları merak ediyordum. Başka kadınlar var mıydı merak ediyordum ama sormama rağmen yanıt vermediği için tekrar sormuyordum. Yanıtını alamayacağımı biliyordum.

 

"Biraz yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacın var, Melisa. Sakinleşmeye ihtiyacın var. Yeniden görüşeceğiz. O zamana kadar söylediklerimi iyi düşün. Öfkenin gerçek sebebini iyi düşün. Belki de her şey bunun içinde saklıdır."

 

Sağır edici mikrofon sesinsen sonra yok olan Kral. Her zamanki şeyler. Benimse içimde korkunç bir umutsuzluk. Buradan kaçacağıma dair biraz bile umudum kalmamıştı. Kendimi güçsüz ve bitkin hissediyordum. Bitik belki de. Ama hissettiğim daha yoğun bir his vardı.

 

Hayal kırıklığı. Acı hayal kırıklığı.

...

*

 

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞
Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

 

•••

 

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%