Yeni Üyelik
15.
Bölüm

❅ Napoli'de Bir Gece | 11/2

@buzlarkralicesi

-11/2-

❝Valentino❞

"Seni istiyorum, Valent." Elleri kemerimde gezinen kadının bakışları isteğini yeterince belli etmiyormuş gibi bunu dürüstçe dile getiriyordu.

Bundan daha ne kadar kaçabileceğimi bilemiyordum. Ancak içimde netleşmeyen şeyler varken bunu yapamazdım. Onunla olamazdım. İki kadının da bana öfkeli ve tavırlı olduğunu görebiliyordum ama karşımdaki kadının gelgitli tavrında anlam veremediğim şeyler vardı. Çözemediğim şeyler. Sanırım biraz dürüst olmanın zamanı gelmişti. Pantolon kemerimi çözmeye çalışan elini engelledim. "Lâl, yapma lütfen." Ona Lâl diye hitap etmek o kadar yavan gelmişti ki. Bir an kendimi sorguladım. Dudaklarımdan çıkan ismi sorguladım.

"Valent, ne oluyor?"

"Bir şey olduğu yok. Sadece istemiyorum."

"İstemiyor musun?" Duraksadı. "Beni istemiyor musun?" Bu kadar dürüst olmamı beklemediği her hâlinden belliydi.

"Sence bu durumda düşünmemiz gereken şey bu mu olmalı? Ortalık bu kadar karışıkken." Ortada karmaşık bir durum olduğunu düşünen tek kişi ben miydim? Karşımdaki kadın yerine biri geçmeye çalışırken neden bu kadar rahattı? Kuşku. Hissettiğim duyguyu tarif etmeye yetmiyordu.

"Karışacak bir şey yok, Valent. Ben kendimden eminken kafam neden karışsın ki? Ben Lâl'im. Senin tanıdığın, âşık olduğun Lâl. Ben senin yanındayım. O sonradan gelen kadınsa sadece kafanı karıştırmak için oyun oynayan bir yalancı! Belki de bana benzemek için estetik yaptırdı, kim bilir. Durum böyleyken ilişkimizi nasıl bozabilirsin? Bana arkanı nasıl dönebilirsin?"

Söyledikleri inandırıcı gelmemişti. Tam olarak emin olmasam da mantıklı olmayan bir şeyler vardı. İfadesiz bir biçimde "Şuan tartışmak için doğru bir zaman değil. Yetişmem gereken bir toplantım, yapmam gereken işler var. Bu konuyu biraz zamana bırakalım, lütfen." demekle yetindim. Bu konuyu çözümlemenin zamanı gelmişti de geçiyordu bile. Saate baktığımda gideceğim yere yeterince geciktiğimi fark ettim ve "İzninle, şimdi gitmem gerekiyor." dedikten sonra aceleyle çıktım. Çember daralıyordu, hissediyordum. Beni rahatlatan tek şey, hiçbir yalanın sonsuza dek sürmeyeceği gerçeğiydi. Tek dileğim, her şey için geç olmadan gerçeklerin açığa çıkmasıydı. Bunun için elimden ne geliyorsa yapacaktım.

❝Azize❞

Herkesin bir hikâyesi vardır. Benim hikâyem, Gündayların küçük kızı olarak dünyaya geldiğimde başladı. Uzun bir hikâyem var. Yarım kalmış. Ancak hikâyeyi bu kadar geçmişe taşıyıp anlatmaya niyetim yok. Çünkü size her şeyin bittiğini sandığım anda başladığı o hikâyeyi anlatacağım. Hayatımı çalan kadının yerine geçtiğim hikâyeyi.

Ne paradoks ama.

Ne diyebilirim ki? Ömrüm boyunca bu anı bekledim. Türlü bedeller ödedim. Buna birbirimize benzemeyen yönlerimizi benzetmek için bıçak altına yatıp kendi üzerimde oynamak da dâhil. Bunun intikamını bir şekilde almak için görünmez oldum. Yokmuşum gibi davrandım. Her şey pamuk ipliğine bağlı bir planın parçasıydı. Şansımı denedim, tuttu. Doğru zamanda doğru yerdeydim de diyebiliriz.

O gün korumalara Valentino Riccardo denilen adamla görüşmek istediğimi söylediğimde tekrar etmeme bile gerek kalmadan içeri aldılar beni. Planımı uygulamak için doğru zamandı.

Evin önüne geldiğimde daha zili bile çalmadan kapı açıldı ve karşımda o adam dikiliverdi. Valentino Riccardo. Esmer, uzun boylu, sert yüz hatlarına sahip, fotoğraflardan çok daha farklı, çok daha karizmatik. Etkileyici bakışlarını bana dikmişti. Beni gördüğüne şaşırmış gibiydi.

İşte her şey böyle başladı. Bu intikam oyunu böyle başladı. Öncesine dair çok şey var, mesela buraya gelene kadar yaşadığım kötü şeyler, travmalar... Ama ben bu hikâyenin kötü kadınıydım ve yaşadığım kötü şeylerin pek de bir haber değeri yoktu. Bu yüzden benim hikâyem gerçek anlamda tam da bu kapı eşiğinde başladı. Valentino'nun hayatına bir kapı aralığından girmiştim. Keşke kalbine girmek de bu kadar kolay olsaydı.

İlk karşılaşmamızda Valent'in bana karşı yabancılaştığını hissetmek hiç de zor değildi. Bana bir başkasıymışım gibi bakıyordu. Onun hakkında çok araştırma yapmıştım ancak bunların yeterli gelmeyeceğini o an anlamıştım. O sandığımdan da zeki bir adamdı. Hakkında bildiklerim Lâl'in ona hissettirdiklerini hissettirmem için yeterli değildi. Sonuçta ben başka biriydim. Bunu yalnızca ben biliyor olsam da gerçek buydu.

Başlarda her şey titiz planlanmış ve profesyonel oynadığım bir intikam planından ibaretti ama onu tanıdıkça varlığına hiç inanmadığım bir adamla tanıştığımı fark ettim. Lâl'in tıpkı kendisi gibi belalı, pislik bir adamı bulduğunu düşünsem de Valentino dışarıdan göründüğü gibi biri değildi. Bunu Andrea'nın odasına girdiğimde daha iyi anladım.

İçeride ilginç bir atmosfer vardı. Duvarlarda, her yerde o vardı. Hayatımı çalan kadın. Lâl. Onun resimleri, eskizleri. Bir hırsız. Bu kadar sevilmeyi, değer görmeyi hak ediyor muydu? Üstelik çaldığı şey para da değildi. Paradan çok değerli bir şeyi çalmıştı benden. Yerine konulamayacak bir şeyi. Hayatımı çalmıştı.

Tembel adımlarla odayı gezmeye başladım. Duvardaki resimleri inceledim. Resimlerden birinin önünde durdum. Bu bir resmin henüz tamamlanmamış hâliydi. Gözleri, dudakları özenle çizilmiş, gerçeğinden bile güzel bir resimdi. Ona dokundum. Ellerim resmin üzerinde dolanırken aklımda resmin her zerresinde o adamın dokunuşlarının gizli olduğu vardı. Bu aşktı. İstemsizce mırıldanırken buldum kendimi. "Valentino... Bu kadar sert zırhların, aşılmaz duvarların varken böyle güzel sevmeyi kim öğretti sana?" İç geçirdim. "Her kadın senin Andrea'n olmak ister."

Hak etmeyen birini bu kadar sevmesi içimde volkan gibi patlamaya hazır bir duyguyu harekete geçirmişti. Onun yerinde olmak isterdim. Valent'in beni de onun gibi sevmesini. Bana da onun gibi dokunmasını. Ama duvarları vardı. Zor bir adamdı. Tahmin ettiğimden daha zeki bir erkekti. Onu diğer erkekler gibi basit ayak oyunlarıyla, kadın cilveleriyle elde etmek mümkün değildi. Yeterli gelmiyordu. Kesin olarak bilmese de hissediyordu. Benim o olmadığımı. Onunla her birlikte olmak istediğimde beni reddediyordu, bahane olduğu çok açık gerekçeler sunuyordu. Ona ulaşamıyordum. Ne yapsam olmuyordu. Tıpatıp benzemek yetmiyordu. Uzun uzun düşündüm. O kadında neyi veya neleri sevmiş olabileceğini. Onun neyini sevmişti? Anlamak güçtü. Direkt olarak Valent'e soramazdım, benden yeterince şüpheleniyordu zaten. Bu soru onda daha çok kuşku uyandırırdı.

Ben kısa zamanda profesyonellikten uzak bu duygular arasında gidip gelirken beklenmedik bir şey oldu. O geldi. Lâl. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkmıştı. Valent'i kendime âşık etmeye vaktim olmadan çıkagelmişti. Çıldıracaktım. Nasıl gelebilmişti? Neden önce değil de şimdi? Neden daha sonra değil de şimdi? Henüz hiçbir şeyi başaramamışken gelmesi beni delirtmişti. Onun gelişiyle her şey altüst olmuştu. Bu da yetmezmiş gibi tek başına gelmemişti. Hamileydi. Valent'in çocuğunu taşıyordu. Allah'ım. Ne olacaktı şimdi? Ne yapacaktım? Birkaç ay sonra her şey kendiliğinden ortaya çıkacaktı.

Bu durumda yapmam gereken şey çok basitti; sonuna kadar inkâr etmek. Yalanlarımın arkasında durup onları birbirinden uzak durmak. Bebek için ne yapacağıma ise henüz karar verememiştim. Şimdilik Lâl olarak varlığımı sürdürüp gerçek Lâl'i yalancı çıkarmam ve onları birbirinden uzak tutmam önceliğimdi. Bu yüzden Valent'e yaklaşmak için adımlar atmaya devam ettim.

Kaos yaratmalıydım.

İşe saçlarımı Lâl'in rengine boyayarak başladım. Ona yabancı gelmemin sebeplerinden biri de buydu belki. Mağduriyet oyunlarım da Valent'i sandığım kadar etkilememişti. Direkt yüzüme söylememişti belki ama hâlâ bana yabancıydı. Ağlarken beni teselli edişi bile içten değildi. Bunu hissedebiliyordum. Yoksa neden bana dokunmaktan imtina etsin ki? "Sonunda tanıdığın Lâl'e döndüm. Gerçek benliğime." Şuan tavır yapıp öfkemi abartabilecek bir durumda olmadığım için anlayışlı ve işveli davranmaya devam ettim. Onu bir şekilde elimde tutmalıydım, sıkmamalıydım. Naif bir sitemle "Umarım kafa karışıklığın son bulur artık." dedim yalnızca. Çok fazla üstüne gidersem ters tepebilirdi. Valent gereğinden fazla nazı çekebilecek erkeklerden değildi. Şuan onu kaybetmeyi göze alabilecek bir pozisyonda değildim. Elimde bir koz yoktu. Lâl'in eliyse benden daha güçlüydü, her şeyden önce karnında Valent'in bebeği vardı.

Ona sarıldığımda karşılık bulamadım. Kibarca ayrıldı kollarımdan. "Üzerimi değiştirip çıkmam gerekiyor. Dışarıda bazı önemli görüşmelerim var." Göz göre göre onu kaybettiğimi görebiliyordum. Bu gidişle çok yakında gerçek Lâl'i ayırt edebilecekti. Benim kullanabileceğim bir bebeğim yoktu. Karşımdaki adama karşı kullanabileceğim tek şey kadınlık hünerlerimdi ancak ona da fırsat vermiyordu. Bana dokunmuyordu. Ona dokunmama izin vermiyordu. Bir şekilde bana dokunmasını sağlamalıydım, onu baştan çıkarmalıydım.

Yavaş yavaş ona yaklaştığımda parmaklarım adamın pantolon kemerinde dolandı. "Seni istiyorum, Valent."

Bana boş boş bakıyordu. Daha önce gözünün önünde soyunduğum hâlde harekete geçmemişti, şimdiyse yine o günkü gibi bomboş bakışlarla süzüyordu beni. Pantolonunun kemerini çıkarmak için hamlede bulunduğumda elleriyle durdurdu ellerimi. "Lâl, yapma lütfen."

"Valent, ne oluyor?"

"Bir şey olduğu yok. Sadece istemiyorum."

"İstemiyor musun?" İlk defa bana karşı bu kadar dürüst oluyordu. Sormaya korktuğum o soru dudaklarımın arasından fırladı. "Beni istemiyor musun?"

"Sence bu durumda düşünmemiz gereken şey bu mu olmalı? Ortalık bu kadar karışıkken."

"Karışacak bir şey yok, Valent. Ben kendimden eminken kafam neden karışsın ki? Ben Lâl'im. Senin tanıdığın, âşık olduğun Lâl. Ben senin yanındayım. O sonradan gelen kadınsa sadece kafanı karıştırmak için oyun oynayan bir yalancı! Belki de bana benzemek için estetik yaptırdı, kim bilir. Durum böyleyken ilişkimizi nasıl bozabilirsin? Bana arkanı nasıl dönebilirsin?"

Söylediklerimden hiç etkilenmişe benzemiyordu. Gayet soğukkanlı bir biçimde yanıtladı. "Şuan tartışmak için doğru bir zaman değil. Yetişmem gereken bir toplantım, yapmam gereken işler var. Bu konuyu biraz zamana bırakalım, lütfen." Saatine baktıktan sonra buz gibi bir sesle "İzninle, şimdi gitmem gerekiyor." diyerek konuşmama bile fırsat vermeden odadan çıkıp gitti. Öylece gitti. Beni kaybetmekten korkmuyordu, gözden çıkarmıştı bile. Gitmem ya da kalmam onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Biliyor olabilir miydi? Öğrenmiş olabilir miydi? O kadın bebeğiyle gelip kafasını karıştırmayı başarmıştı. Anlaşılan oydu ki Valent'i ondan uzak tutamayacaktım. Bebek fikri varken hem de.

Hızlı bir planla taktik değiştirdim. Madem Valent'i Lâl'den uzak tutamıyordum, o hâlde Lâl'i ondan uzak tutmanın yollarını aramalıydım. Çok düşünmeden aklıma ilk gelen planı aynı gece uyguladım. Bir fare gibi evde gezinirken tıkırtılarını duyduğum kadına sesli bir illüzyon performansı sergilemeye karar verdim. Gelen kişinin o olduğuna emin olduktan sonra oyunumun ilk perdesini başlattım. İnandırıcı olması için tüm bunları yaparken onu hayal ettiğime inanamıyordum. Valent'i. Bir intikam oyunu olarak başladığım bu yolda dokunamadığım o adamı hayal ederek kendimi tatmin ettiğime inanmak güçtü.

Valent'le birlikte olamıyordum, bu doğruydu. Ancak bunu Lâl'in bilmesine gerek yoktu. Onu Valentino'dan uzak tutabilmek için birlikte olduğumuza inanması yeterliydi. Ben de gerekeni yaptım. Bir kumar oynamıştım aslında. Lâl Valent'in dışarı çıktığını görmüş olsaydı planım suya düşmüş olacaktı. Bu durumda kapıyı açıp içeri bakabilecek gücü bulamayacağını tahmin ediyordum ama eğer baksaydı ve Valent'in içeride olmadığını, bizim sevişmediğimizi görseydi biterdim. Neyse ki hiçbiri olmamıştı ve oynadığım kumarı kazanmıştım. Çıkardığım seslerle onu yanılttıktan sonra odanın kapısını hafif araladım ve Lâl'in tepkisini gözlemledim. İnanmıştı. Yıkılmış görünüyordu. Bu benim için yeterli bir sonuçtu. Yerine geçen kadının -yani benim- Valent'le seviştiğini düşündükten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına emindim. Şimdilik planın ilk aşamasını halletmiştim, sayemde Lâl Valent'ten uzak duracaktı ama bu yetmeyecekti. Bebek meselesi ortaya çıktığı için adamın kafası hâliyle karışmıştı, bebeğin kendisine ait olduğuna dair bir şüphesi hep olacaktı. Lâl gitmek, uzak durmak istese de Valentino sırf bebek için de olsa peşinden gidecekti. Bu yüzden onu da Lâl'den uzaklaştırmanın bir yolunu bulmalıydım.

Bunun için bir plana ihtiyacım vardı. Kusursuz bir plan.

Merdivenlerden indiğimde mutfaktaki tıkırtılara kulak verdim. Mutfakta su içiyordu. Onun bu evde yediği her lokmayı, içtiği her yudumu zehir edecektim. Beni karşısında gördüğünde su bardağını tutan elleri titriyordu, henüz benimle yüzleşmeye hazır değildi. Sevdiği adamla sevişen kadın olarak benimle karşı karşıya gelmesi zamansız olmuştu. Bunu neden yaptığımı sorduğunda üzerine nefretimi kusmamak için kendimi zor tutmuştum. Söylediklerimden sonra benim kim olduğumu anlamıştı ve şok olmuştu.

"S-Sen..." Kekeledi, dili tutuldu. Şaşkınlığı her halinden belli oluyordu. Yerine geçtiği kadını karşısında bulduğu için hortlak görmüş gibi hissettiği açıktı.

"Sen benden bir hayat çaldın ve cezanı çekeceksin. Senin cezan da bu olacak Lâlciğim. Benden çaldıklarına karşılık sevdiğin adamı çalacağım. Senin yerine her gece onunla aynı yatakta..."

"Sus!" Kulaklarını kapattı. Bunu duymaya bile tahammülü yoktu. Valentino'yla olmayan ilişkimiz onu perişan etmişti. "Sus artık."

"Daha yeni başlıyoruz, Lâl. Sana duymaya bile tahammül edemeyeceğin şeyleri yaşatacağım, göreceksin." Usulca üstüne yürüdüm. "Ne derler bilirsin hayatım, intikam almayı sevmem ama ödeşmek adettendir."

Onu mutfakta korkularıyla baş başa bıraktığımda içim çok rahattı. Ben yeterince çektim, biraz da o içindeki kurtlarla baş başa kalsın, diye düşündüm. Yaptıklarının bir bedeli olacağını biliyordu artık. Bu gerçekle her saniyesi zehir zemberek olacaktı.

Tıpkı ona da söylediğim gibi. Ben Azize Günday. Benden çalınanları geri almaya geldim.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Nasılsınız bakalım? 16 Bin okunmaya özel yeni bölümümle karşınızdayım işte! ✨ Umarım beğenirsiniz, çok ara vermeden getirdim bölümü. Bu bölüm biraz da hikâyenin kötü kadını Azize'nin aklına girdik, onun perdesinden okuduk bazı şeyleri. Aslında bu kısımları ilâhi bakış açısıyla yazmaya karar vermiştim ama yeterince etkili olmayacağını fark edip vazgeçtim. O yüzden arada bir yan karakterlerin ağzından kısımlar okumanız olası, buna hazırlıklı olun. Çok sık olmayacağını söyleyebilirim ama. 💫 Bu Azize - Lâl olayının ne kadar süreceğini, ne zaman düzeleceğini çok merak ettiğinizin ve bu hüzünlü bölümleri okurken canınızdan can gittiğinin farkındayım çünkü ben de öyleyim. İçinizi rahatlatacaksa yakında bu işin çözüme kavuşacağını söyleyebilirim. Elbette Lâl'in bu durumu affetmesi zaman alacaktır ama gerçeklerin açığa çıkması çok yakın, bilesiniz. Valent'in aklında şüpheler olduğunu ve gerçek Lâl'e daha farklı şeyler hissettiğini istemsiz de olsa davranışlarından görebiliyoruz. 💫 Her neyse, bu kadar spoiler yeter. Bu bölümü zozkarlikli , maviboncuk_38 , filmseverkoala , havvakr3455 , FatmaKuuolu okurlarıma armağan ediyorum. Hikâyemi okuyan tüm okurlarım, hepiniz çok özelsiniz benim için. İyi ki varsınız, bu satırları okuyorsunuz. ❤️ Buraya bölüm hakkındaki yorumlarınızı, buraya da yeni bölüm tahminlerinizi yazabilirsiniz. Ayrıca ilerleyen bölümler için hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini de buraya yazarsanız çok çok çok mutlu olurum. Romantik sahneler olabilir. 💐 Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub

Loading...
0%