@buzlarkralicesi
|
-15/1- ❝Lâl❞ Sabahın ilk ışıklarında son zamanlar sıkça uykumdan uyanmama sebep olan şey yine aynıydı. Sık sık tuvalete çıkmam gerekiyordu. Hamilelikte olduğunu duymuştum ama bu kadar sık çişe çıkıldığını da pek tahmin etmemiştim. Sıkışma hissiyle gözlerimi araladığımda Valentino yanımda üstü çıplak bir biçimde uyuyordu. Dağınık saçları, uykudan yumuşamış sert yüz hatlarıyla yaramaz bir erkek çocuğunu andırıyordu. Öte yandan vücuduna vuran güneş ışığıyla kavga etmek istiyordum çünkü bu tenine dokunma isteğimin fitilini ateşliyordu. Yutkundum ve yataktan kalkıp tuvalete gittim. Döndüğümde yavaşça yatağa uzandım ve yanımdaki manzaradan uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım. Yanımda uyuyan adama arkamı dönüp tekrar uyumaya çalıştım. Uzun zamandır ilk defa bu kadar güzel rüyalarla uykuya dalmıştım. Dudaklarımda ufak bir gülümsemeyle uyandığımın bile çok sonra farkına varmıştım. Daha gözlerimi açmadan vücudum sıcak bir şeye sarılmış gibi hissetmeye başlamıştım. Bu çok güven verici bir histi. Ama sarıldığım şey neydi? Kirpiklerimi kırpıştırarak uyandığımda Valent'le sarmaş dolaştık. O henüz uyuduğu için bunun farkında olmasa gerekti çünkü ahtapot gibi adama sarılan bendim. Büyük ölçüde. O da karşılığında kollarını bana sarmıştı. Onu uyandırmadan yavaşça kollarından sıyrılmaya çalışsam da uykuyla arası benim kadar iyi olmayan adamın uyanması çok sürmemişti. "Şey..." İçinde bulunduğum durumu açıklamak için doğru kelimeleri bulamayınca "Uyku sersemliği, kusura bakma." diyerek uzaklaştım ondan. Çarpık bir gülümsemeyle "Bir şikâyetim olduğunu sanmıyorum." diye mırıldandı uykulu sesi. Şikâyetin olmaz tabii. Niye olsun? Ayrıca beyefendinin sesindeki imayı da anlamadım sanmayın. Sanki amaaan birbirimizden utanacak neyimiz kaldı, çocuğu nasıl yaptık sanıyorsun der gibi bir rahatlıkla yanıt vermesi. Her daim cool ve rahat duruşu canımı sıkıyordu. Hiçbir tartışmaya girmeden hatta belki de söylediklerini duymazdan gelerek "Doktor kontrolüne gecikmeyelim. Ben duşa giriyorum." dedim ve yataktan kalktım. ❝Valentino❞ Birkaç gün boyunca Lâl ile sessiz bir ilişkimiz olmuştu. Konuşmak, kendimi anlatmak istiyordum ama konunun tartışmaya uzanacağını tahmin ettiğim için sürekli erteliyordum. Çünkü onunla tartışmak için doğru bir zaman olmadığını, riskli bir dönemden geçtiğini iyi biliyordum. Konuşmak için ne kadar sabırsızlansam da sırf bu yüzden acele etmiyordum. Şu dönemde yaptığımız hiçbir tartışma ona iyi gelmeyecekti. Bekleyecek sabrım da vardı, zamanım da. Sabahki sarmaş dolaş uyanma hikâyemizle biraz olsun içim ısınmıştı. İstemsiz de olsa bana bir adım atmıştı. Zaten Lâl hiçbir zaman duygularını dürüstçe ifade eden biri olmamıştı. Onun bu tür tavırlarına alışıktım. Sevgi dilinin farklı olması beni sevmediği anlamına gelmiyordu. Ben hissediyordum, beni seviyordu. Sadece yeniden kırılmamak için artık sevmiyormuş gibi davranmak bir çözüm gibi geliyordu. Bunun da üstesinden gelecektik. Kolay kolay vazgeçmeye niyetim yoktu. Yalnızca şartların biraz olgunlaşması için zaman veriyordum. Geçen kontrolde doktor yakın zamanda Lâl'i tekrar görmek istediğini söylediği için bugün kontrole gelmiştik. Lâl'in telaşlı tavrı beni tedirgin etmişti. Kontrolde doktora "Geçen kontrolde yaptığımız testlerin sonuçları çıktı mı acaba?" diye sorduğunda bir terslik olduğunu hissediyordum. Benimle pek bir şey paylaşmadığını anlamamak güç değildi. Önceki kontrolde de doktorla yalnız kalıp birkaç dakika bazı şeyler konuşmuştu ve ben de sormamıştım. Özel bir konu olduğunu düşünmüştüm ama onun bu tedirginliği bana da yansımıştı. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiriyordu. Doktor sıradan bir sesle "Evet, sonuçlar çıktı." dediğinde onun da benim gibi Lâl'e soru dolu bakışlarla baktığını görebiliyordum. "Geçen kontrolde de sizi biraz telaşlı bulmuştum, söylemek istediğiniz bir şey mi var?" Çekingen bir ifadeyle "Bana bazı ilaçlar verdiler." dedi Lâl. "Ne verdiklerini bilmiyorum. Kendimde olduğum sürece çoğunu içmemeye çalıştım. Ama içmek zorunda kaldığımda ilaçların zihnimi bulandırdığını hissettim." Cılız bir sesle sordu. "Testlerde bununla ilgili bir sorun görünüyor mu? Bebek iyi mi?" Doktor elindeki kâğıtları inceledi sakin bir edayla. "Size hangi ilaçları verdiklerini bilmiyorsunuz. Dolayısıyla kesin bir şey söylemem pek mümkün değil. Ama daha önce yaptığımız testlere bakarak gözüme çarpan bir durum olmadığını söyleyebilirim. Şimdilik bir sorun görünmüyor. Dilerseniz daha kapsamlı testler yapabiliriz." Lâl kısmen rahatlamış bir biçimde nefes verirken "İyi olur." dediğinde ben şaşkındım. Onun ve bebeğimin hayatının bu kadar dışında kaldığım için kendime öfkeliydim. Gözlerimi ona dikip "Bana neden bir şey söylemedin?" diye sordum hesap sorar gibi bir ifadeyle. Endişeliydim de. O ilaçlar yüzünden ya ona bir şey olsaydı? Ya bebeğimize bir şey olsaydı? Bunları benimle paylaşması gerekirdi. Ortamdaki soğuk atmosferi dağıtmak üzere "Bir sonraki kontrolde de dörtlü tarama testimizin zamanı geliyor." dedi doktor ve ekledi. "Cinsiyetini öğrendiniz mi?" Doktorun bu sözüyle ikimiz de birbirimize bakmıştık. Belki Lâl biliyordur diye ona dönsem de bakışlarından onun da benim gibi bir şey bilmediğini anlamam uzun sürmemişti. İlgi ve merakla "Erken değil mi?" diye sordum. Biraz da heyecan duyduğumu itiraf etmeliyim. Ancak kız ya da erkek olması benim için bir şey ifade etmeyeceğinden merakım daha ağır basıyordu. Kızım ya da oğlum. Onu her durumda seveceğim için bu küçük bir detaydı. "Teorik olarak 14. haftadan itibaren görebilmemiz mümkün ama 18. ile 22. hafta arasında daha net bir şekilde görebiliriz." Doktorun açtığı cinsiyet konusuyla az önceki gergin hava bir anda dağılıvermişti. İkimiz de doktorun söyleyeceklerine odaklanmıştık. Monitöre dikkatle bakan doktor ise onaylarcasına başını salladı. "Eğer izin verseydi küçük hanım mı yoksa küçük bey mi olduğunu görebilirdik ama kendisi şimdilik tanışmaya hazır değil belli ki. Gizemini korumakta kararlı görünüyor." Lâl ile farkında olmadan birbirimize bakarak güldüğümüzde ikimizin de uzun zamandır güldüğü nadir anlardan birinde olduğumuzu fark etmemiz zaman almıştı. Kontrol bittiğinde sedyeden kalkması için yardım ettiğimde beni itmemesi de iyi bir gelişme gibi hissettirmişti. Bana karşı yavaş yavaş yumuşuyor olabilir miydi? Doktorun karşısına oturduğumuzda Lâl sıkılmış bir ifadeyle "Tehlike geçti mi? Artık ayağa kalkabilir miyim?" diye sordu. "Gerçekten yatakta hayat çok zor geçiyor." "Hassas bir dönemden geçiyorsunuz, tehlike tamamen geçti diyemem. Ama dikkatli olmak şartıyla ayağa kalkabilirsiniz. Kendinizi yormadan yavaş yavaş hafif yürüyüşler yapabilirsiniz. Ancak bunları yaparken dikkatli olmanızda ve yanınızda birileri olmasında fayda var." Sıradan bir yüz ifadesiyle Lâl'e baktığımda ironi dolu bir ses tonuyla "Sizi dinleyeceğine eminim. Kendisi çok uysal biridir." derken alaycı tavrıma karşılık kadının ters bakışlarına maruz kaldım. Arabada eve doğru giderken aramızdaki sessizliği benim tepkili sorum bölmüştü. "İlaçlardan bana neden bahsetmedin?" Umursamaz bir biçimde kaşlarını kaldırarak "Umurunda mıydı?" diye sordu cesurca. "Hâlbuki eve ilk geldiğimde canı gönülden anlatmak isterdim başıma gelenleri ama çok meşgul olduğunu görüp vazgeçtim." Şimdi benimkinden daha alaycı ve pasif agresif bir ses tonuyla bana saldırıyordu ve bu benim için yaralayıcıydı. "Lâl, bu şekilde ilerleyemeyiz." Başımı onaylarcasına sallayarak ılımlı bir yaklaşım sergiledim. "Hatalı olduğumu kabul ediyorum. Ama geçmişte yaşayamayız." "Geçmiş dediğin birkaç hafta öncesi, Valentino. Sen de her şeyi benden bu kadar çabuk unutmamı bekleyemezsin." "Doğru. Ama bebekle ilgili bir durum söz konusu olduğunda bunu benimle paylaşman gerekir. Sen annesiysen ben de babasıyım. Aramızdaki gerginlik onu etkilememeli." Onay ya da ret gibi bir yanıt vermeden kollarını kavuşturarak başını çevirdi ve camdan dışarı bakmaya devam etti. Lâl... Çok zorsun. Seninle baş etmek tüm düşmanlarla savaşmaktan daha zor. Düşmanınız olduğunda onunla savaşmak, onu kendinizden uzak tutmak ya da size savaş açamaması için önlem almak kolaydır. Ama sizi yaralayabilecek kişinin yanınızda, yatağınızda olması sizi savunmasız kılar. Aşk savaşı işte bu yüzden her zaman daha kanlıdır. Eve ulaştığımızda Lâl'in iyi olduğuna emin olduktan sonra odadan çıktım. Holde Pietro ve Luigi ile karşılaştım. Luigi "İsteğin üzerine Manrico geldi, seninle görüşmeye hazır." dediğinde başımı salladım. Her açıdan tehlikeli bir dönemdeydik ve yeni önlemler almak için harekete geçeli çok olmuştu. Babamın eski consiglieresini çağırmamın en güçlü sebebi de buydu. Babama yıllarca büyük hizmetlerde bulunmuş, tecrübeli, bilgili, cesur ve bilge biriydi. Bizim için çok faydalı olacağı açıktı. "Güzel. Çalışma odamda bekliyorum." Pietro'ya döndüm ve "Diğer hazırlıklarla ilgili çalışmalar nasıl gidiyor?" diye sordum. "Evle ilgili olanı soruyorsan her şey hazır, yarın bitmiş olur." "Güzel." Çalışma odama geçtiğimde bugün iyi haberler aldığım için memnundum. Birkaç dakika içinde kapı çaldı ve Pietro ile Luigi'yle birlikte Manrico içeri girdi. "Hoş geldin, Manrico. Gelmene memnun oldum." Hatırladığımdan farklı değildi. Saçları biraz daha beyazlamıştı sadece. "Sen çağırdıktan sonra gelmemem mümkün mü?" Alaycı bir bilgelikle tebessüm ettikten sonra dürüstçe ekledi. "Ben de burada olduğuma memnunum." Artık gerçek bir ailem oluyordu, sorumluluklarım artmıştı. Herkesi en iyi şekilde koruyabilmek için kuralları iyi bilen, en tecrübeli kişinin yanımda olacağını bilmek beni memnun ediyordu. Luigi'nin yeniden ondan çekindiğini görmek de keyif vericiydi üstelik. Yüzünde ne düşündüğünü ya da hissettiğini anlayamadığım bir ifadeyle "Baba oluyormuşsun, tebrik ederim." dedi Manrico. Baş işaretiyle onayladım. Kültürümüze yabancı biriyle olmam, onunla evlenmem konusunda Manrico'nun da Luigi'yle aynı fikirde olduğunu tahmin etmem pek zor değildi. Sadece Luigi'den tek farkı, Manrico daha uzlaşmacıydı. "Gelir gelmez çalışmalara başlamışsın." Başını salladı Manrico. "İşim bu." Telefonum çaldı. Arayan kapıdaki güvenliklerden Montrel'di. Bekletmeden yanıtladım. "Evet." "Efendim, Lâl Hanım kaçmaya çalışıyor. Henüz onu fark ettiğimizden haberi yok." Sağ elim gerginlikle alnımda gezindi. Tanrım. Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi, Lâl? "Müdahale etmeyin, gitmesine izin verin ama takibi bırakmayın. Birazdan orada olacağım." Telefonu kapattığımda yüzümdeki gerginlikten bir şeyler olduğunu anlayan Manrico "İşler pek yolunda gitmiyor anlaşılan." derken yüzündeki imayı fark etmemek mümkün değildi. Sakince "Halledemeyeceğim bir şey değil." diye kestirip attım ve masadan kalktım. "Sonra devam ederiz." Manrico'nun peşimden gelmesine itiraz etmedim. Adamlarımın takip ettiği sokağa geldiğimde devriyede görevli polislere dert anlatmaya çalışan Lâl'i görmüştüm. Henüz varlığımdan haberi bile olmayan kız İngilizce yardım istiyordu. "Bakın ben Türkiye'de yaşıyorum. Buradan gitmek istiyorum, lütfen ülkeme dönmeme yardım edin." Polislerin bakışları bana döndüğünde Lâl de arkasına dönmüştü. Beni gördüğüne şaşırdığını gözlerinden görebiliyordum. Polislerin baş işaretiyle yanımızdan ayrılması üzerine ona döndüm. "Çok amatörce." Başımı iki yana sallayarak alaycı bir biçimde söylemiştim bunu. "Bu kadar kaçma girişiminde bulunmuş biri olarak senden daha iyi bir performans beklerdim." ❝Lâl❞ Polislerin baktığı yöne döndüğümde Valentino'yla karşı karşıya kalmıştım. Polis memurları beni görmezden gelerek arkamdaki adama baş işaretiyle veda ettikten sonra öfkeyle gözlerimi kapadım. Lânet olsun. Onun elinden bu kadar kolay kurtulabileceğimi düşünmek aptallığın daniskası olsa da denemekten başka çarem yoktu. Biz bizeyken dürüst olalım, Valent'e karşı duygularım bitmiş değildi. Ona kırgındım, kızgındım, öfkeliydim, eskisi kadar güvenmiyordum ama duygularımı bitirememiştim işte. Sabah onun kolları arasında uyandığımda bunu daha iyi anlamıştım. Ve korkmuştum. Ona olan duygularım beni ele geçiriyordu. Kontrolümü kaybetmek üzereydim ve kendimi yeniden onun kollarında gururuma ihanet ederken bulmak istemiyordum. Ondan uzak olursam unutmam daha kolay olurdu. Ancak böyle dip dibeyken unutmam nasıl mümkün olabilirdi ki? Kokusu burnuma dolduğunda bile her şey başa sarıyordu. Doktor yavaş yavaş iyileştiğimi söylediğine göre harekete geçme zamanı geldi diye düşünmüştüm. Ancak bu kadar çok kaçma girişimimin ardından böylesine kolay kaçabileceğimi sanmam büyük aptallıktı. Karşımdaki adam da bunu yüzüme vururcasına başını iki yana salladı. "Çok amatörce." Yüzündeki alaycılık canımı çok sıkmıştı. "Bu kadar kaçma girişiminde bulunmuş biri olarak senden daha iyi bir performans beklerdim." Sakinliğini koruyan adam koluma uzandığında geri çekildim. "İstersen artık uzatmayalım." "Bırak beni." "Lâl." Yüzündeki emredici otoriter tavır ciddiyetini korurken sesinde uyarıcı bir ton vardı. Kendi isteğimle onunla gitmeyeceğimi anlayınca "İşleri zora koşmaya bayılıyorsun değil mi?" diye söylenerek beni kucakladı. "Valentino, bırak beni diyorum sana!" "Bırakmak isterdim. Tabii laf dinleyip peşimden geleceğini bilseydim. Ama her şeyi zorlaştırmak için programlanmış gibisin." Kucağında kağıttan bir bebek misali öylece dururken beni arabaya bindirdi ve emniyet kemerini taktı. "Uslu dur." Yanındaki kısa boylu, yaşlı ve tonton adam bana gözlerini kısarak baktıktan sonra Valent'e İtalyanca bir şeyler söyleyip önümüzdeki arabaya bindi ve gitti. Arabada pek konuşmasak da Valent'in göz hapsinde olduğumu anlamak zor değildi. "Bana öyle bakıp durma." diye söylendim öfkeyle. "Nasıl?" "Hapishane kaçağını gözlemleyen gardiyan gibi." "Haberim ve iznim olmadan buradan kaçabileceğini nasıl düşünebilirsin, anlamak güç." "Benimle konuşma." "Sen başlattın." Kollarımı kavuşturmuş ona bakarken ekledi. "Kaçmaya kalkışacak kadar iyileştiğine göre konuşmanın zamanı gelmiş demektir." "Benim seninle konuşacak bir şeyim yok." "Elbette var." Eve geldiğimizde yine aynı muameleyle karşılaşmıştım. Beni kucaklayıp odaya kadar getirdi. Her şeyin onun kontrolünde olması ve rahatlığı daha çok öfkelenmeme ve ona daha da gıcık olmama sebep oluyordu. Kollarındayken erkeksi kokusu burnuma dolarken başımı aksi yöne çevirdim. Sanki kendimi ondan ve bende bıraktığı etkisinden böyle kurtarabilirmişim gibi. Bana yaramaz bir çocuğu uslandırmaya çalışır gibi sahte bir biçimde kaşlarını çattı. "Uslu dur. Eğer uslu durmazsan daha kısıtlayıcı önlemler almak zorunda kalırım." "Daha ne yapacaksın Valentino, ayaklarımdan eve mi zincirleyeceksin beni?" "Seni buraya hapsetmek istemiyorum." Beni yatağa oturttuğunda burun buruna geldik. Birkaç milimetre daha yakınlaşsak dudaklarımız birleşecek gibiydi. Onunla bu kadar yakınlaşmak benim için çok tehlikeliydi. Biraz gururlu ol, Lâl. Sana bunları yaşatan adamı öpmek isteyemezsin. Kendine gel. Hemen kendine gel. Benimle öpüşmek için dünden hevesli adamın tersi yönde başımı çevirdiğimde yutkundum. Hormonların da verdiği etkiyle resmen ona çekilirken kendimi engellemek oldukça zordu. Oturduğum yatağa yaslanmak için Valent'ten uzaklaştım. Bende bıraktığı etkinin son derece farkında olan adam ise çöktüğü yerden ayağa kalktı ve sakince "Şimdi işlerim var, gitmeliyim. Tekrar kaçmaya çalışacak kadar acemi olmadığını umuyorum. Buradan benim isteğim dışında gidemeyeceğini anlamışsındır." diyerek odadan çıktı. ... * YAZAR NOTU: Hi guyss! 💫 27 Bin okunmaya özel jet hızıyla gelen yeni bölümümüze hoş geldiniz! Nasılsınız? 💞 Ben bomba gibiyim, yani sadece yeni bölüm yazarken. Çünkü buralarda hava çok kötü günlerdir ve kötü havalar benim psikolojimi, motivasyonumu bozar. 🥲 Neyse, yeni bölümümüzü nasıl buldunuz? Bu arada hepiniz Lâlentino'nun barışmasını dört gözle bekliyorsunuz, farkındayım ama size şu kadarını söyleyebilirim, çok az kaldı. Şu kadarcık falan. 🤏🏻 O yüzden sabırlı olmanızı rica ediyorum çünkü bu kavuşmayla büyük coşkulanacağınızı düşünüyorum. Buraya yeni bölümde olmasını istediğiniz şeyleri yazabilirsiniz. Buraya da bu bölümü okurken hissettiklerinizle ilgili bir emoji bırakabilirsiniz. Yorumlarınız benim için altın değerinde, o yüzden bol bol yorum bekliyorum. ✨ Bu bölümü yagnisa , fakyubitchbenzey , kafandakiyer ve KimJunMyeonunKalbi okurlarıma ithaf ediyorum! 💞 Ayyy unutmadan, buraya hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini yazarsanız aşırı aşırısı sevinirim, romantik ve tatlı sahneler de olur, aksiyonlu sahneler de olur size bağlı. Bizi Instagram ve Tiktok hesaplarımızdan takip eder ve desteklerseniz çok çok mutlu olurum, hesaplarımız aşağıda yazıyor. Sevgiler ve de bol kokulu öpçükler efenim! 💋 ••• SOSYAL MEDYA HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI |
0% |