Yeni Üyelik
3.
Bölüm

❅ Napoli'de Bir Gece | 2

@buzlarkralicesi

-2-

GEÇMİŞ • AĞUSTOS, 2021

❝Lâl❞

Elleri dantelli siyah braletimi kavradığında ona yardımcı olup iç çamaşırımı çıkararak ellerimi sırtına sardım. Dudakları önce boynumda sert ve nemli izlerini bırakırken göğüslerime doğru iniyordu. Dudakları göğüslerimi sırasıyla ama sabırsız bir biçimde emiyordu. Bense ellerimi boynunda ve sırtında gezdirirken dudaklarının amansız hamleleriyle ürperiyordum. Sağ elinin kalçalarımdan ayrılıp bacaklarımın arasına ilerlediğini hissettiğimde yapmaya çalıştığı şeyi anlayıp başımı geriye atarak gerildim. İçimde parmağının varlığını hissettiğim an kendimi daha da gerip inledim. Diğer eli kıvrım kıvrım kıvranan kalçamı sıkıp okşuyordu.

Kendimi kastığımı fark ettiğinde bu hoşuna gitmişe benziyordu. "Aferin, işte böyle." Onunla birleşmek için sabırsızlandığımı hissettiğini biliyordum. Çarpık bir gülüşle kulağıma fısıldadı. "Sabırlı ol, uslu dur. Her şeyin bir zamanı var." Islandığımı hisseden adam bundan zevk alıyordu. Beni kıvrandırmaktan. İçimden çıkardığı parmağını görünce rahatlamıştım. Daha fazla bekleyemeyecektim çünkü. Oysa yanılmıştım. Bu kez aynı şeyi iki parmağıyla tekrarlarken istemsizce kalçamı kaldırıp kendimi kastım. Sihirli parmaklarının maharetleri beni köşeye sıkıştırıyordu. Öyle öldürücü bir yavaşlıkta davranıyordu ki dayanamayacağımı hissediyordum. Onu istiyordum. Onun için kıvranıyordum. Ve bunu biliyordu.

Oyunu bozup sağ elimi göğsünden göbeğine kadar tüy hafifliğinde gezdirdim ve bacaklarının arasında durdum. İç geçirip tatlı tatlı bana kızan bakışlarla başını iki yana salladı. "Oyuna hile karıştırdığım için üzgünüm ama seni istiyorum." Hafifçe sıkıp okşadıktan sonra elimde daha da büyüyen varlığını hissettim. "Ve bekleyemeyecek kadar sabırsızım." Valent ise hile yaptığım ve durumu hızlandırdığım için yavaşça soluduktan sonra kollarımı tutup başımın üzerinde sabitledi.

"Eğer oyunun kurallarını değiştiriyorsan, sonuçlarına katlanırsın." Hamle yapmamı engellemesi ve kontrolün onun elinde olması beni daha da tahrik ediyordu. Onun karşısında çaresizce kıvranmak da buna dâhil. Sağ eliyle avuçladığı göğsümü sıktıktan sonra ucunu ısırdı. Bu sırada hızla içime girip beni soluksuz bıraktı. Yana yakıla istediğim bu birleşmeyi hiç beklemediğim bir anda gerçekleştirdiği için tuhaf bir zevk dalgasıyla sarsıldım. Şaşkınlık ve zevk bir girift gibi birbirine karıştı. İçimdeki hareketlerini ve her hamlesini en bariz şekilde hissederken ritmik bir biçimde inliyordum. Diğer tüm birleşmelerimizden daha farklıydı. Daha beklenmedik, daha tutkulu, daha acımasız ve daha zirvede.

İçimdeki hızlı ve güçlü hamleleri nefes alış verişlerimi düzenlememi zorlaştırsa da bu anın sonsuza dek sürmesini isterdim. Gitgelleri hızlandıkça tırnaklarımı sırtına batırıp kendisine birkaç gün taşıması için çizdiğim bir harita armağan ettim.

İçimden çıktığında soluk soluğaydık. Bittiğini sandığım an her şeyin daha yeni başladığını anlamam zaman almıştı. Sırtımı kavradı ve beni kâğıttan bir bebekmişim gibi hiç zorlanmadan yüzüstü yatırdı. Karnımda ve hâlâ zonklayan kasıklarımda gezinen elleriyle bacaklarımı araladı ve kısa süre içinde tekrar erekte olmuş erkekliği tekrar kadınlığımı zorluyordu. Bense nefes nefeseydim ve daha az önceki doyumun şokunu atlatamadan heyecanım ve hormonlarım yeniden tırmanışa geçmişti. Bu kez daha yavaş bir biçimde içime süzülürken daha merhametli falan değildi. Bir eli bacaklarımın arasını okşarken diğer eli göbeğimden iman tahtama kadar geziniyordu. Otoriter bir biçimde bacaklarımı aralık tutmaya devam ediyordu. Boynumu kavradı. Dudakları enseme şehvetli bir üfleyişle nemli izler bırakırken içimde gidip gelmeye devam etti. Nefesini düzenlemeye çalışırken "Kurduğun bu oyundan memnun musun?" diye sorarken bana haddimi bildirmişe benziyordu.

Nefes almaya çalışırken "Son derece." yanıtını verdim yutkunduktan sonra. Her hamlesi vücudumu kasıp zevk dalgalarına kapılmama sebep oluyordu. İhtiras dolu darbeleri içimde çok farklı doyum hisleri uyandırırken farklı bir Valentino tanımamı sağlamıştı. Daha tutkulu, daha güçlü, daha acımasız...

Nefes nefese sırtüstü yatağa uzanırken yaşadığım orgazmdan büyük mutluluk duyuyordum. Karmaşık bir zevk dalgasında yüzüyor gibiydim. Yanımda dirseğinde yükselip bana doğru dönük adamın beni seyredişinin farkındaydım. Bir süre herhangi bir şey söylemeden beklesem de beni izlemekten bıkmışa benzemiyordu. Beklenmedik bir anda "Sen vücudum için büyük bir tehlikesin." dedim imalı bir ses tonuyla. "Ama tuhaf bir biçimde her defasında seni daha çok istiyorum."

"Benim için sakıncası yok." Elbette bir mahsuru yoktu. O asla doymayan, zevk almasını iyi bilen biriydi. Ondan çok şey öğrendiğim açıktı. Her anlamda. Ardından beklemediğim bir şekilde "Tabii gece katılmamız gereken bir balo olmasaydı." deyince gözlerimi kocaman açıp inanmaz bir biçimde adama baktım.

"Ne balosu, Valentino?" Duvardaki saate baktım. "Bunu bana şimdi mi söylüyorsun?" Yatakta kıpırdanarak "Siktir." dedim ağzımın kenarından. Hemen duşa girmem, duştan çıkmam, güzel bir balo kıyafeti bulmam, saçımı ve makyajımı halletmem gerekiyordu. Yapmam gereken çok şey vardı ama yetişebilecek miydim, şüphedeydim.

Yatakta rahatını bozmayan adam bana dönerek "Nereye gidiyorsun?" derken iki ayağımı bir pabuca soktuğu için keyifli görünüyordu.

"Bir de soruyor musun Valentino? İnanamıyorum sana! Nasıl yetişeceğim ben şimdi?"

Güldü adam. O güldükçe gençleşiyordu. Yüzü daha önce olmadığı gibi parlıyor, farklı biri oluyordu sanki. Tıpkı öfkelendiğinde yüzü kararıp bambaşka biri olduğu gibi. "Merak etme, ben her şeyi hallettim. Balo kıyafetin geldi, seni hazırlayacak ekip de öyle. Aşağıda, holde bekliyorlar."

"Ne güzel, bunu şimdi söylemen çok iyi oldu." Kinayeli bir ses tonuyla yanıt vermiştim. "Biz burada altlı üstlü sevişirken insancıkları saatlerce beklettiğimiz falan bayağı iyi oldu. Gerçekten!" Benim huysuz hâllerim onu hiç olmadığı kadar havaya sokuyor, keyifleniriyordu. "Biraz daha gülmeye devam edersen Valent, çok kötü şeyler olacak!" Banyoya girdiğimde hâlâ onun kahkahaları kulaklarımda yankılanıyordu.

Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki masallardaki prensesler gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Ekipten biri makyajımla, diğeri saçımla ilgilenirken askıdaki balo kıyafetime bakıyordum. Şık bir seçim. Gerçekten zevk sahibi bir adamdı Valentino Riccardo. Keşke biraz da her şeyi son ana bırakmasaydı.

Saçım ve makyajım bittiğinde kıyafetimi giydim ve aynada uzun uzun kendime baktım. Bambaşka biri olmuştum sanki. Perdenin aralandığını görünce adamın aynadaki yansımasıyla göz göze geldim. Siyah takımı, papyonu ve beyaz gömleğiyle karşı konulamaz görünüyordu. Çok yakışıklı olmuştu.

Baştan aşağı beni tutku ve beğeniyle süzüyordu. İç geçirerek "Çok güzelsin." diye mırıldandı. Beni istediğini anlamak o kadar da zor değildi. Sanki daha yeni sevişmemişiz gibi. Gözlerinden okunuyordu hakkımdaki planları. "Sürpriz olması için sana sormadan seçmek durumunda kaldım, tarzına uygun bir şey seçtiğimi umuyorum."

 

 

Ellerim kıyafetimin eteklerini düzeltirken "Gerçekten çok güzel. Çok beğendim." yanıtını verdim. "Sanki bambaşka biri oldum. Farklı biri."

 

Perdeyi kapatıp içeri girdiğinde yine uslu durmayacağını düşünerek uyaran bakışlarla geç kalmak üzere olduğumuzu hatırlattım aynadaki yansımasına. Adam ise usulca bana yaklaştı, ellerini karnımda birleştirip sağ omzuna yasladı çenesini. Aynada doya doya beni seyrederken bir kez daha iç geçirdi. "Sen zaten çok farklı birisin, Lâl. Bu kıyafetlere ihtiyacın yok."


Beni kendi gözlerimle gördüğümden bile değerli gören biriyle birlikteydim ilk kez. Belki sağlıksızdı bundan etkilenmem, belki de yaşadıklarım yüzünden bu kadar ezik hissediyordu bir yanım. Ama ben Valent tarafından sevilmenin ayrıcalığını tatmaktan mutluydum. Ah, kendimi masallardaki prensesler gibi hissettiğimi söylemiş miydim? Sanki bir rüyaydı tüm yaşananlar. Çok güzel bir rüya. Asla gerçek olamayacak bir rüya.

Saray gibi büyük, tarihi mimariye benzer binadan içeri girerken Valent'in uzattığı koluna girdim. İçerisi çok kalabalıktı, insanlar aralarında konuşurlarken oluşan uğultu biz içeri girince kesilmişti. Herkes sessizliğe bürünmüş bizi seyrediyordu. Kendimi o an çıplak gibi hissetmiştim. Sanki ayıp bir şey yapmışım ya da rezil olacak bir harekette bulunmuşum da herkes bana dönüp bakmış gibi hissediyordum o an. Alışık değildim tabii girdiğim ortamda böylesine saygı görmeye. Orada gördüğümüz saygı ve ihtimam hoşuma gitmişti. Buna alışmam zaman alacaktı sanırım. Kokteyllerimizi yudumladık ve yanımıza gelen Dmitri ve Irina'yla koyu bir sohbete koyulduk. Allah'tan Irina gelmişti de burada kendimi yabancı hissedip sıkılmamıştım. Bir ara beyler iş konuşmak için yanımızdan ayrıldığında Irina'yla baş başa kalmıştık.

Her zamanki dost canlısı tavrıyla "Valent'le hayat nasıl gidiyor?" diye sordu Irina.

Bense yalnızca "Rüya gibi." diyebilmiştim. "Onun hayatına alışmak biraz zor, kabul ediyorum. Her an tehlikeyle yüz yüze olmak. En çok da onu kaybetme korkusu... Ama o çok özel bir adam."

"Seni gerçekten sevdiği gözlerinden okunuyor."

"Ben de onu seviyorum." Omuz silkerek küçük bir pürüzden bahsettim. "Luigi'yle yıldızımız pek barışmadı tabii ama..."

"Bu çok normal."

Olanları normal karşılayan Irina'nın neden bahsettiğini biraz daha açmasını istediğim için "Neden öyle söyledin? Bildiğin bir şey mi var?" diye sordum.

"Lâl, sen çok iyi bir kızsın. Güzelsin, cana yakınsın, Valent de seni çok seviyor. Hayatta belki de en değer verdiği kadınsın. Önemli olan da bu. Ama o geleneksel bir İtalyan ailesinin başındaki adam. En tepede olmanın da bazı bedelleri var. Fazlasıyla güç ve saygının yanı sıra Valent çok göz önünde olan biri. Ailenin de ondan bazı beklentileri olması çok doğal."

"Ne gibi Irina, biraz açık konuşur musun?"

"Ailede Luigi gibi geleneklerine bağlı olan insanlar Valent'in eşi olarak kendileri gibi bir ailenin kızını görmek isterler."

Anlamıyordum. Aslında anlıyordum ama daha önce böyle bir şeyin aramızda sorun olabileceğini hiç düşünmemiştim. Çünkü böyle hissetmemi gerektiren bir durum olmamıştı. Daha buna gelene kadar ne kadar çok engel vardı. "Onlardan biri olmadığım için mi beni istemiyorlar?"

Pek hoşuna gitmese de başını sallayarak "Evet." diye yanıtladı Irina. "Valent'in yanında kendileri gibi bir aileden gelen bir kadını görmek istemeleri çok doğal. İtalyan bir aileye mensup Katolik bir kız. Tercihen de Valent gibi güçlü bir aileden gelmiş olması." Anlamıştım sanırım. Ben ne İtalyandım, ne katolik, ne de güçlü bir mafya ailesinden geliyordum. Irina'nın kast ettikleri tamamıyla bunlardı, değil mi? "Açıkçası herkes Valent'in Zita'yla evleneceğini bekliyordu. Seninle el ele ortaya çıkana kadar..." Anlayışıma sığınan ılımlı bir edayla açıklayan Irina ekledi. "Belki de biraz zamana ihtiyaçları var. Sana alışmaları için..."

Haklı olabilirdi. Belki bir gün bana alışırlardı, belki de hiç alışmazlardı. Ancak Irina her ne kadar önemli olan Valent'in sana olan aşkı dese de öncesinde söyledikleri söyledikleri ister istemez kafamı karıştırmıştı. Aklımdaki karmaşayı beslediğini inkâr edemesem de Irina'yla konuştuğum için rahatlamıştım. Ne var ki bizden çok önce geldikleri için biz geldikten bir süre sonra gitmek zorunda kalmışlardı.

Tango müziği çalmaya başladığında hiç beklemediğim bir biçimde beni dansa davet etmişti. Onun tango yapabileceğini sanmazdım. Ben düz bir adamım, demişti sonuçta. Tango, aşkın ve tutkunun dansıydı. Hareketlerine uyum sağlamaya çalışıyordum. Tango biliyordum ama bu öyle bir danstı ki çok iyi bilseniz bile partnerinizle uyumunuz bildiğiniz her şeyden daha büyük önem taşıyabiliyordu. Garip bir biçimde onunla uyumlu bir yapboz parçasıymışım gibi hissediyordum. Kontrollü bir biçimde çalan parçaya ve karşımdaki adamın kollarına bırakıverdim kendimi. Libertango... Özgürlüğün tangosu. Anlamlı bir tesadüftü doğrusu. Kim bilir, belki bir gün bu karmaşanın içindeki ilişkimiz hiç olmadığı kadar özgürlük kazanacaktı. Önümüzdeki tüm engellerden ve etkenlerken bağımsız bir biçimde mutlu olduğumuz günler artacaktı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde yavaş tempolu bir müzikte dans etmek için elini bana uzatan adama mutlu bir gülümsemeyle karşılık verdim. Başımı omzuna yaslayarak anın tadını çıkardım. Benim bu hareketimle "Yorgun musun?" diye sordu Valent sakince. "Bu kadar telaş içinde yorulmuş olabileceğini tahmin etmemiştim. İstersen erkenden dönebiliriz."

Yavaşça başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yorulduğum doğruydu ancak onunla bu büyülü anı doyasıya yaşamak için "Yorgun değilim." diyerek yalan söyledim. Uzunca bana dönük yüze, gözlerine baktım. "Sadece anın tadını çıkarıyorum. Her şey bir rüya gibi. Bitmesinden korkuyorum."

"Neden böyle düşünüyorsun?"

"Her şey gerçek olamayacak kadar güzel. Hayatımda bu kadar mutlu oldum mu hiç hatırlamıyorum. Ya bir sabah uyanırsam ve tüm bunlar bir rüya olarak kalırsa? Biterse..."

Uzanıp dudaklarıma yumuşak bir öpücük kondurdu. "Bitmeyecek." Sağ eli boynumu kavrayarak yukarı çıktı ve çenemi okşadı. "Düşünme bunları."

İnanmaz gibi elimi kaldırıp yüzünde gezdirdim. "Bazen sen uyurken seni izliyorum. Yüzüne dokunuyorum. Gerçek misin, değil misin? Emin olamıyorum. Kafam karışıyor. Gerçek olamayacak kadar beni tamamlayan bir parçam gibisin."

"Aşk bu, Lâl. Âşık olduğun kişi senin kayıp parçandır. Yıllarca onu bulmak için ararsın. Ben de yıllarca seni aradım. Her şehrin ve ülkenin her sokağında. Tam bulacağıma dair ümidimi yitirmişken karşıma çıktın. Luigi, Pietro, herkes... En yakınlarım beni deli sanırken hiç beklemediğim bir anda kucağıma düştün." Şefkatle yanağıma dokunurken bakışları tutkuyla gözlerimi içiyordu. "Sen benim gerçekleşmiş rüyamsın."

Huzurla gülümsedim. İçimde tek bir dileğin duası yeşillenip büyüyordu, bu rüya hiç bitmesin. O an konuyla hiç alakası olmamasına rağmen adı geçtiği için aklıma düşen o soruyu sordum aniden. "Luigi beni neden sevmiyor? Neden birlikte olmamızı istemiyor?" Aslında cevabını bildiğim bu soruyu soruyordum, çünkü Valent'in ağzını arıyordum. Onun bu konuda ne düşündüğünü öğrenmeye ihtiyacım vardı.

Belli belirsiz omuz silkti. "Bilmiyorum. Açıkçası umurumda da değil. Ben istiyorum, yetmez mi?"

Başımı öne eğerek güldüm ve "Onu kast etmiyorum, Valent." dedim ve usulca devam ettim. "Birinden durduk yere nefret etmezsin ya da birine durduk yere antipati duymazsın. Luigi'nin bana karşı bu tepkisinin sebebini merak ettim."

"Aslında bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan biri senin bir rüyadan ibaret olduğunu sanması." Andrea. Doğru ya. Bir yalan, bir rüya, bir hayalken gerçek olmam ve her şeyin ortasına bir bomba gibi düşmem bile yeterli bir sebepti ancak daha sonra Valent sözlerine devam edince bu geleneksel İtalyan ailesine ne kadar zıt bir karakter olduğumu anlıyordum. "Öte yandan Luigi geleneksel, kuralcı biridir. Aileye yabancı bir gelinin gelmesini hoş karşılamaması da normal."

"Yani sorun Türk ve Müslüman olmam mı?"

Evet ya da hayır demese de asıl sorunlardan birinin bu olduğunu anlamıştım. Tıpkı Irina'nın da dediği gibi. Bizde de yok mudur bu ayrım? Boşuna demezler mi davul bile dengi dengine diye. Gözlerime baktığında yüzümü avuçladı. "Bunların hiçbir önemi yok. Seni seviyorum, önemli olan tek şey bu. Seni severken, beklerken hangi ülkeden, hangi dinden, nasıl biri olduğunu hiç düşünmedim. Umurumda olmadı. Tek isteğim gerçek olmandı. Gerçek aşk her şeyden daha soyut bir kavram, bunu yaşamayan insanlara hiçbir şey kanıtlamak zorunda değiliz." Kafamın karıştığını bakışlarımdan anlayan adam ikna edici bir ses tonuyla gözlerini gözlerime dikmeye devam etti. "Bilmen gereken tek şey seni her hâlinle, tüm renklerinle sevdiğim. Gerisinin hiçbir önemi yok."

Dudaklarıma kapanan dudakları aynı anda birçok duyguyu hissettiriyordu. Mutluluk, huzur, tutku... Öyle bir şeydi ki bu, o an mutluluktan ağlayabilirdim bile. Ancak elbette yüzünüzde bir kilo boya varken ağlamak pek de tercihiniz olmaz. Bir de rimelinizin suya dayanıklı olup olmadığına emin değilseniz.

Sadece düşünüyordum, bu adamı hak etmek için ne yapmıştım? Nasıl mükemmel, nasıl rüya gibi bir adamdı? Acaba gerçekten rüya mıydı? Bir sabah uyandığımda yanımda bulamazsam... Ne yapardım?

Bu rüyadan uyanmak istemiyordum.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guysss! ✨ Nasılsınız, iyi misiniz canım okurlarım? Yeni bir maratona başladığım için ben şahsen çok mutluyum. Esasında yeni bölüm 5 Bin okunmaya ulaşınca gelecek demiştim ama o kadar heyecanlıyım ki bunun için bekleyemedim bile. Hem de yeni bölümü rahat rahat yazabilmek için 5 Bin okunma gibi zaman alacak bir hedef koymuştum, bölümü yetiştirince de dayanamadım. Umarım beğenirsiniz. İkinci kitabımızda geçmişten okuduğunuz ve okumadığınız bölümler de olacak ve kurgu itibariyle biraz daha girift, karmaşık olaylar da olabilir o yüzden dikkatli, yoğunlaşarak okunması gereken bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Veee... Evet, ben de tıpkı sizler gibi Valent'i çok özledim. 💞 Geri dön kral, diye geçiriyorum içimden. ❤️ Buraya bölümü okuduğunuz tarihi not düşebilirsiniz, buraya bölüm hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Sizce yeni bölümde ne gibi şeyler bekliyor bizleri? Buraya da yeni bölüm tahminlerinizi yazabiliriz. Son olarak buraya hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini yazarsanız çok sevinirim, elbette Halikarnas'ta Bir Gece özel bölümlerinde yer alması için söylüyorum. Burada henüz geçmiş sahneler, rüyalar ve hayaller haricinde Valent yok gördüğünüz gibi. Sonrasında da olup olmayacağını, neler olacağını zamanla göreceğiz. Sizleri çok sevdiğimi asla unutmuyorsunuz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub

Loading...
0%