Yeni Üyelik
43.
Bölüm

❅ Napoli'de Bir Gece | 29

@buzlarkralicesi

-29-

7 YIL ÖNCE

❝Lâl❞

Ölüm. Korku. Kaza.

Üç duygunun hayatımı mahvettiği, yaşamımın geri kalanını ele geçirdiği o dehşet gecesinden daha fazla kaçamayacağımı anlamıştım.

Kan kokusu.

O geceye dair en keskin hatırladığım şey buydu. Bilenler bilir, kanın kendine has bir kokusu vardır. Metalik, iğrenç bir koku. O gece aklıma geldiğinde beni sarsan en büyük duygu korku, aklıma kazınan en keskin koku da kan kokusuydu.

Eğlence için toplandığımız çiftlik evindeki o gecenin böylesine korkunç bir anıyla sona ereceğini tahmin edemezdim. Beklenmedik. Korkunç. Ve dehşet verici.

Her şey çiftlik evinde düzenlediğimiz o parti gecesiyle başlamıştı. Çocuklarla yeni albümümüzü kutlamak için yalnızca sevdiklerimizden oluşan bir parti organizasyonu düzenlemiştik. Eğleniyorduk da.

O zamanlar Batur vardı. Onunlaydım. Ona âşıktım. Gerçek aşkımın o olduğunu düşünüyordum. Hayatımın aşkı o sanıyordum. Ne büyük yanılgı. Geçmişteki o kıza bir şeyler söyleme imkânım olsaydı asla inanma, sevme derdim. Onun uğruna kendimi attığım tehlikeye değmediğini çok sonra anladım ama geç oldu. Bu benim hayatıma mâl oldu.

Düzenlediğimiz bu kutlamada okuldan arkadaşlarımız, yakın dostlarımızın yanı sıra Batur'un kız kardeşi Suna ve yine Batur'un eski arkadaşı Okay da vardı. Eski arkadaşıydı ama pek sık görüşmüyorlardı, fazlasıyla yapışkan bir tip olduğu için de kendini zorla davet ettirmiş olduğunu tahmin ediyordum.

Herkes oldukça eğleniyor, keyifli vakit geçiriyordu. Organizasyon öncesi Batur'un Vural abiyi de mi çağırsaydık ısrarı üzerine biraz gerilmiştik ve ben hâlâ bu gerginliği üzerimde taşıyordum. Bazen Batur bu tür aptallıklarıyla beni öylesine çileden çıkarıyordu ki, her an patlayıp Vural'ın nasıl biri olduğunu anlatacakmış gibi hissediyordum kendimi. Ve zor tutuyordum içimdekileri.

Gürültülü müzik eşliğinde dans eden insanları yarıp merdivenleri tırmanırken Okay'la çarpıştık. Adam beni kısa bir an süzdükten sonra "Pardon." dedi, tam yukarı çıkacakken "Sen Batur'un sevgilisiydin değil mi?" diye sordu merakla.

Soğuk bir edayla "Evet." deyip merdivenleri çıkmaya devam ettim. Gördüğüm ilk andan beri hoşuma gitmeyen sırnaşık bir tipti Okay. Toplasak üç kere ya görmüşümdür ya da görmemişimdir. Batur'un çok samimi bir arkadaşı değildi ama nasıl olduysa bu organizasyona katılmış bir şekilde. Hiç gözüm tutmamıştı. Bir keresinde Batur'un sevgilisi olduğumu bilmediği için numaramı almaya bile çalışmıştı. Baktığı insanları gözüyle soyan cinstendi. Kıl herif.

Şöyle bir etrafa baktım. Batur da eğlenen insanlar arasındaydı. Sevgi'yle öyle havadan sudan eşlik ederken içip dans ediyorlardı. Onları geride bırakıp yukarı çıktım. Koridorun sonundaki balkonda biraz hava almak istedim. Gökyüzünü seyrettim. İflah olmaz umutsuz bir aşk insanı gibi hayallere daldım. Batur'la körkütük kurduğum aptal hayallere. O zamanlar aptalca olduğunun farkında değildim tabii. Beni bu aileden, bu hayattan kurtarabilecek tek kişinin Batur olduğunu, onunla hayatımı birleştirdiğimde her şeyden kurtulacağımı düşünüyordum. Gelecekteki Lâl bir yerlerde geçmişteki o kızın aptal düşüncelerine gülüyordu.

Gökyüzüne bakıp hayaller kurarken ne kadar süre geçtiğini fark etmemiştim ancak omzuma uzanan Batur'un eliyle düşüncelerimden sıyrılıp arkama döndüm. "Sen miydin?" Hâlâ aramızda geçen o küçük tartışmanın gerginliği ve soğukluğu vardı ama Batur bunu yok sayıyordu. Ona karşı neden tepkili olduğumu anlayamıyordu haklı olarak. Vural'ın nasıl bir pislik olduğunu bilmiyordu.

"Biraz yalnız kalalım mı, ne dersin?" Belimi kavrayan adama baktım. Hafif içkiliydi. Herhangi bir yanıt vermedim ama konuşmak istediğini düşünerek başımla onayladım. Aramızda çözmemiz gereken sorunlar vardı. Boş odalardan birine girdiğimizde aşağıdaki gürültülü müzikten biraz uzaklaşıp kafa dinlemiştim. Müzik artık bastırılmış bir biçimde doluyordu kulağıma. Artık o kadar rahatsız edici değildi. Yatağa oturan adam bana baktı ve eliyle yanındaki boş yeri gösterdi. "Gelsene."

"Ne konuşacağız Batur?"

"Bir şey konuşmayacağız."

"E niye yalnız kalmak istedin o zaman?"

"Biraz yalnız vakit geçirelim istedim ama..." Omuz silkti umarsızca. "İlle de konuşalım istiyorsan, Vural abiye neden bu kadar tepkili olduğunu konuşabiliriz."

"Batur, bu konuyu defalarca konuştuk."

"Hayır, konuşmadık. Sen hep geçiştirdin."

Haklıydı. Her seferinde geçiştiriyordum çünkü başka çarem yoktu. Nasıl bir çırpıda her şeyi anlatabilirdim ki? Yaşananları kendim bile sindirememişken ona nasıl anlatabilirdim? Sanki anlattığım kişiler söylediklerime inanıp beni desteklemiş gibi. Annem bile bana inanmamıştı. Şimdi kalkıp neredeyse ona tapan Batur'a nasıl Vural bana tecavüz etti diyebilirdim? Benden yanıt bekleyen adama ağzımın içinden öyle geveledim. "O adamdan hoşlanmıyorum, Batur. Hepsi bu. Her dakika etrafımızda olmasına gerek yok. Saçma bir aile dostu işte, neden bu kadar samimi olmamız gerekiyor ki?"

"Gerekmiyor, Azize. Sadece kafa adam, onunla vakit geçirmeyi seviyorum. Herkes ondan çok hoşlanıyor, bütün arkadaşlarımız onu havalı buluyor. Bu kadar önemli bir insanken hepimize karşı çok alçakgönüllü ve arkadaş canlısı. Bize abilik yapıyor. Ama sen ne zaman Vural abiyi görsen cin çarpmışa dönüyorsun. Ve bunu anlamıyorum." Duraksadı. "Yoksa sana karşı fazla korumacı davrandığı için mi rahatsız oluyorsun?" Boş ver dercesine elini salladı. "Birlikte büyüdünüz, seni bir abi gibi kollaması çok doğal."

"Batur yeter!" Dolup taşmıştım o an. Söyleyeceğim her şey dilimin ucuna kadar gelmişti. İtiraf etmek istediğim o gece. Bana yaptıkları. Abime yaptıkları. Ama yapmadım. Tuttum kendimi. Yuttum tüm söylemek istediklerimi. Anlatıp rahatlayacağım, bir zehir gibi içimden atacağım o şeyleri yine susup yuttum. Yutkundum. "Bütün gece Vural'ı konuşmayacağız herhâlde."

"Bence de. Gerek yok." Tekrar yanındaki boş yeri gösterdi. "Hadi, gel."

Umursamaz tavırlarının beni rahatlatmasına izin verdim. Ama beni rahatlatacağı yerde daha fazla geriyordu. Yanına oturdum. "Batur, seni seviyorum." Kollarıyla beni sardı. "Ama... Bazen beni anlamadığını düşünüyorum." Söylediklerimle ilgileniyormuş gibi değildi. "Ayrı frekanslardayız sanki."

Başını boynuma gömen adam iç geçirdi. "Çok güzel kokuyorsun."

Boynuma öpücükler kondurmaya başladığında huzursuz hissettim ve geri çekildim. "Batur, ne yapıyorsun?"

"Biraz güzel vakit geçirelim istiyorum sadece." Dudaklarıma uzandığında onu engelledim. Bilmiyorum. Batur'u seviyordum ama sebebini açıklayamayacağım bir biçimde onunla daha fazla yakınlaşmak istemiyordum. İstesem de yapamazdım ama tuhaf olan şuydu ki, yakınlaşmak istemiyordum da. İçimden gelmiyordu. Onu seviyordum ama ona karşı cinsel bir çekim hissedemiyordum. Belki de yaşadıklarımdan sonra bu normaldi. Vural'ın bana yaptıklarından sonra. Travma olmuştu. Ama Batur bunu bilmiyordu. O yüzden şımarık bir kızın kaprisi olarak algılamış olabilirdi durumu. Bıkkın bir yüz ifadesiyle bana baktı. "Her seferinde beni kendinden uzaklaştırıyorsun Azize. Fark etmiyor muyum sanıyorsun?"

"Batur, her şey bu mu demek gerçekten?" Harika. İlişkimizde yeni sorun kilidi açıldı. Bana kendimi suçlu hissettirmeyi başarmıştı. Ona istediğini vermediğim için kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuştu. Ne de olsa beni seviyordu, ben de onu seviyordum. Sağlıklı her ilişkide olması gereken bir şeydi bu ona göre. Belki de doğruydu. Olması gerekiyordu. Bilmiyordum. Ve ben de ona bunu vermiyordum. Hata mı ediyordum? "Bütün dertlerimiz bitti, bir sevişmemiz mi kaldı yani?"

Yatağın üzerinde yayvan yayvan oturan adam "Benim bir derdim yok." dedi net bir biçimde. "Senin derdin varsa paylaşmanın tam sırası." Sessiz kalmama karşılık devam etti. "Bence sorun ne biliyor musun? Sen beni cezalandırmaya çalışıyorsun."

"Ne alakası var Batur?"

"Vural abi meselesinden dolayı-"

"Batur, yeter! Vural abi aşağı, Vural abi yukarı? Ne oluyoruz ya? Bu konuyu bile onunla bağdaştırıyorsun!"

"Kızım ne oluyor sana böyle, ne bu hâller?"

"Benimle kızımlı mızımlı konuşma!" Öfkeyle soluk alıp verdim. İkimiz de biraz sessiz kalıp sakinleşmeye çalıştık.

İlk söze giren Batur oldu. "Azize, beni sevdiğini söylüyorsun. Bunca zaman da birlikteyiz ama benimle birlikte olmak istemiyorsun. Sana dokunmama bile tahammül edemiyorsun. Sürekli kaçıyorsun. Ne zaman sana yaklaşsam beni kendinden uzaklaştırıyorsun." Kaşlarını çattı alayla. "Zor kadını falan mı oynuyorsun sen? Taktik mi bunlar? Hani beni avucunun içine almak için falansa geri tepiyor haberin olsun bak."

"Batur saçmalama!" Böyle alaycı ve duyarsız konuşmaları beni öfkelendirmişti. "Birini seviyoruz diye hemen onunla sevişmemiz mi gerekiyor ben anlamıyorum bunu!"

"Azize, birini seversen ona karşı bir çekim hissedersin. Ona dokunmak istersin. Ama sen bunu istemiyorsun."

"Ne demek bu şimdi? Seni parmağımda oynattığımı falan mı ima ediyorsun anlamıyorum ben!"

"Bak Azize, ben bir erkeğim anlıyor musun? Bazı dürtülerim var. İhtiyaçlarım var, bunu inkâr edemeyiz sonuçta değil mi? Seni istiyorum. Ama sen..."

"Bu ne iğrenç bir üslup, ne bağnaz bir konuşma şekli?" Gözlerimi öfkeyle kısıp sevdiğimi düşündüğüm adama baktım. Hem şaşkın hem öfkeliydim. Karşımda bir yabancı vardı sanki. Tanıdığımın dışında biri çıkıyordu içinden. "Ne yani, benim bu konuda bir rahatsızlığım, bir hastalığım olsa sen bu yüzden çekip gidecek misin? Bu mu senin gerçek aşk, sevgi kavramın?"

"Konuyu çarpıtma! Ben öyle bir şey söylemedim. Sadece biyolojik bir gerçekten bahsettim. Ben bir erkeğim ve birtakım ihtiyaçlarım var. Eğer bunları alamazsam..."

İğrenç üslubuna devam eden adamın sözünü keserek yüzüne hayretle baktım. "Alamazsam ne? Benimle yatmazsan ben de gider başka kadınlarla yatarım mı demek istiyorsun? Sen beni tehdit mi ediyorsun Batur?"

"İyice saçmaladın ya, konuyu nereden nereye getirdin!"

"Topu çevirme Batur, eğer böyle düşünüyorsan bu ilişki bitsin gitsin! Bu ne ya? Ben nasıl bir adamla birlikteyim?" Doğru soru, ben bir adamla mı birlikteyim olmalıydı herhâlde. İçimden kendimi sorguluyordum. Erkek olmayı bir ayrıcalık gibi gören bu adamı mı sevmiştim? Hem karşımdaki adama hem de kendime öfkeliydim. Aramızdaki restleşmeyi bölen koridordaki tartışma sesleri olmuştu. Sesler öyle yükselmişti ki kendi derdimizi unutup dışarıdaki seslere kulak vermiştik.

Sesler Batur'un kardeşi Suna ve arkadaşı Okay'a aitti. Birbirilerine bağırıyorlardı.

"Okay sana inanamıyorum! Ya sen nasıl bir insansın? Bunu bana nasıl yapabiliyorsun?"

Batur merakla mırıldandı. "Ne oluyor ya?" İkimiz de durumu anlamaya çalışırken kavga seslerini dinlemeye devam ettik.

Adam bağırarak karşılık verdi Suna'ya. "Kızım ne saçmalıyorsun sen ya?"

"Beni sevdiğini söyledin! Abimle konuşma cesaretinde bulunmamanı bile sineye çektim ben, sabırla bekledim! Değişirsin sandım! Tek bir cümlenle her şeyini hoş gördüm senin! Seni seviyorum dedin! Ya hepsi nasıl yalan olabilir?"

"Suna, yeter ama artık cidden ya! Gerçekten bu kadar abartacak mısın?"

"Beni sevdiğini söyleyip başka kadınlarla nasıl kırıştırabiliyorsun?"

"Suna ne bu kıskançlık tripleri be? Beni sürekli boğuyorsun! Kısıtlamaya çalışıyorsun! Ben alışık değilim böyle şeylere. Rahat bir adamım ben. Böyle şeylere takılmam. Arkadaşlarımla yakın temaslarım da olur. Ne yaptık yani adam mı vurduk?"

"Ya sana inanamıyorum, nasıl pislik bir adamsın böyle ya? Gözümün önünde Sevgi'ye yazıyorsun! Abimin sevgilisine bile asıldın ya! Ben nasıl bakacağım bu saatten sonra Azize ablanın yüzüne? Beni herkese rezil ediyorsun!"

"Kızım ilişkimiz olduğunu bilmiyorlar ki, ne rezil olması? Yoksa sen birilerine bahsettin mi bizden? Bana bak öyle bir şey yaptıysan biteriz biz ha!"

"Ya sen ne korkak bir adamsın! Bu ne pişkinlik? Kimseye asılmıyorum falan bile demiyorsun! Yanlış anladın demeye bile tenezzül etmiyorsun! İnkâr bile etmiyorsun! Hem korkaksın hem de pişkin! Ben nasıl birini sevmişim böyle? Ne aptalmışım! Ya ben senin için her şeyimi feda ettim! Sen istedin diye bebekten vazgeçtim! Seni sevdiğim için! Seni kaybetmek istemedim! Sen sırf erken dedin diye, abimi bahane ettin diye bebeğimizi aldırdım ben! Hiç mi için acımadı?"

"En doğru kararı verdin, erkendi çünkü! Ne gerek var şimdi çocuğa falan ya? Bu genç yaşımızda!"

"Ya sen ne biçim bir adamsın? Bu ne vurdumduymazlık? Bu nasıl bir karaktersizlik?"

Benim gibi tartışmayı dinleyen Batur hayretler içindeydi ve öfkeliydi. Arkadaşı ve kardeşi arasında geçen konuşmalara inanamıyor gibiydi. "Ne oluyor lan burada? Ne konuşuyor bunlar? Ne bebeği, ne ilişkisi, ne aldatması? Ne demek tüm bunlar?"

Deliye dönen adamın önüne geçtim. "Tamam Batur, dur bir sakin ol önce." Az önceki gerginliğimizi unutacak kadar ciddi bir olayın içindeydik ve ben onun sonradan pişman olacağı bir şey yapmasını istemiyordum. O yüzden engel oldum. "Derin bir nefes al, sonra gider yanlarına konuşursun."

"Bu köpek sana da mı asıldı?" Yanıt vermedim. "Niye bana söylemedin?"

"Ya tatsızlık çıksın istemedim! Zaten samimi bir arkadaşın değil, belli ki herkese asılan yavşak bir tip. Bir daha nerede göreceğiz dedim, umursamadım işte!" Kapıya doğru yeni bir hamlede bulunan adamı durdurdum. "Bak şuan çok sinirlisin, sakinleş öyle konuşun. Suna'yı da korkutma bu hâlinle."

Beni dinleme tenezzülünde bulunmayan Batur'un gözü dönmüş vaziyetteydi. Beni kenara çekip kapıyı hışımla açtı ve aralarına daldığı gibi sorgusuz sualsiz Okay'a bir kafa attı. "Orospu çocuğu! Sen benim kardeşimi nasıl hamile bırakırsın, nasıl duygularıyla oynarsın? Sen kimsin de onu kandırırsın?" Yerde itişip kakışırlarken Batur bir yumruk daha indirdi Okay'ın suratına. "Seni arkadaş bildik de aramıza soktuk be! Ne biçim bir pislik çıktın sen böyle? Hayvan herif!"

"Ne yapıyorsun be? İmdat! Kurtarın beni! Gözü dönmüş bu herifin!" Gürültülü müzikten aşağıdakiler yukarıda olanları duymuyordu, kendi havalarındaydı.

Suna korkudan köşeye sinmişti. Abisinin her şeyi öğrenip deliye dönmesi onu epey korkutmuştu ve sıranın ona da geleceğini, Batur'un ona da hesap soracağını biliyordu. Araya girmeye çalıştım. "Batur bırak, dövmekten öldüreceksin adamı! Batur!"

"Piç kurusu!" Beni duymazdan gelen adam Okay'ı hınçla yumruklamaya devam ediyordu. Ayağa kalkıp ona karşılık vermeye hazırlanan adama bir yumruk daha attı Batur. Her şey bir anda oldu. Okay yediği yumrukla merdiven korkuluklarını da kırıp şiddetle aşağıya düştü. Gürültülü müzik durdu. Korku dolu çığlıklar yükseldi. Korkuluktan aşağıya bakmaya cesaretim yoktu ama kendimi zorladım. Yerde kanlar içinde yatan adama baktım. Aşağıdakilere döndü korkmuş bakışlarım. Sadece Sevgi, bizim gruptan Çağın ve Acar vardı. Batur'a döndüm. Şokta gibiydi. Korkuyordu. Titriyordu. Ne yapacağımızı bilemez hâldeydik. Üçümüz de içgüdüsel olarak merdivenlerden aşağı indik. Hepimiz donup kalmıştık. Hareketsiz yatan adama yaklaşmaya cesaret edemiyorduk. Saniyeler içinde adamın başının etrafı küçük bir kan gölüne dönmüştü. Belki de dakikalar içinde. Öyle şaşkındım ki ne kadar zaman geçtiğini anlayamamıştım.

En sonunda Çağın yerde yatan adama yaklaşma cesaretinde bulundu ve nabzına baktı. Hepimiz ondan gelecek yanıtı korku ve heyecanla beklerken Çağın başını iki yana salladı. Yüzündeki dehşet her şeyi anlatıyordu. "Ölmüş."

Ölmüş.

Tek bir cümleyle hepimiz buz gibi kaskatı kesilmiştik. Dakikalar sonra Batur salonda volta atıyordu. Vücudu hâlâ titriyordu. Sürekli "Ben hapse falan giremem. Hapse falan giremem. Yapamam." diye sayıklıyordu.

Herkes korkmuş ve dehşet içindeydi. Ben hâlâ neler olup bittiğini anlayamıyor gibi boş boş bakışlarla etrafı seyrediyordum. Şoktaydım. Acar ve Çağın koltukta otururken Sevgi ve Suna korkuyla ağlıyordu. Batur'un böyle bir şeye sebep olabileceği aklımın ucundan geçmezdi. Şimdi ne olacaktı? Bilmiyordum. Acar ve Çağın aralarında bu duyulursa gruba ne olacak, tam ivme kazandığımız sırada olanlara bak gibi konuşmalar yaparken benim tek düşündüğüm Batur'du. Hapse girecekti. Hayatı bitmişti. Her şeyden önce bir insan ölmüştü. Bir insan ölmüştü ve bunlar grubu falan mı düşünüyordu? Allah'ım, korkunç. O yerde yatan ben de olabilirdim. Her şey bir anda olabilirdi. O zaman da arkamdan üzülmek yerine grup ne olacak diye mi düşüneceklerdi? İnanılmaz bir bencillik.

Herkes ne olup biteceğini düşünüp çıkmaza girerken ve aralarında tartışırken o hengâmede Batur'un telefonla konuştuğunu ilk fark eden ben olmuştum. "Ne yapıyorsun? Polisi mi arıyorsun?"

Soruma yanıt vermeyen adam telefonun diğer ucundaki kişiye durumu anlatıyordu. "Çiftlik evindeyiz. Acil gelmen lazım. Her şey bir anda oldu. Çok kötü. Çok kötü. Senden başka kimse yardım edemez bize. Ne olur hemen gel."

Telefonu kapatan adama baktım. "Kimle konuştun diyorum Batur? Kimi aradın?" Söylediklerine bakılırsa polisi aramamıştı.

"Vural abiyi aradım tabii kimi arayacağım! Bizi bu durumdan kurtarsa kurtarsa o kurtarır." Sabırsızca volta atmaya devam ediyordu.

Bense Batur'un sözleriyle şoka uğramıştım. "Ne? Batur ne yaptın sen?" Sağ elim alnımda, saçlarımın arasından geçerken çaresizce nefes almaya çalıştım. "Sen ne yaptın Batur?"

"Ben doğru olanı yaptım!" Yaptığından pişmanlık duymayan, kendinden emin bir biçimde savunmaya geçmişti.

"Vural'ı neden çağırdın buraya? Polisi aramak yerine ne diye onu çağırıyorsun? İnanmıyorum sana!" Başımı iki yana salladım. "Ben polisi arıyorum. Bu saçmalığa daha fazla müsaade etmeyeceğim."

Numarayı tuşlarken telefonu sertçe elimden çekip aldı Batur. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

"Polisi arıyorum, Batur! En doğrusu bu! Her şey bir kazaydı, sen isteyerek yapmadın bunu."

"Beni hapse atacaklar Azize! Bunun farkında mısın? Ama eğer Vural abi gelirse her şey farklı olabilir. Vural abi bizi bu durumdan kurtarır. Onun gücü buna yeter."

"Onun nasıl biri olduğunu bilmiyorsun Batur! Bunu sonsuza kadar kullanır! O kötü biri! Ona güvenemeyiz! Ona güvenemezsin Batur!"

"Umurumda bile değil, Azize! Kullanacaksa kullansın! Yeter ki beni hapse girmekten kurtarsın!" Yutkundu. "Ayrıca Vural abi öyle biri değil. Şimdi senin onun hakkındaki kuşkularınla uğraşacak hâlim yok. Başım belada diyorum, Azize!"

"Batur eğer Vural'a güvenirsen başın daha büyük belaya girecek bunu göremiyor musun?"

Araya Acar girdi. "Bu olay ortaya çıktığında grubun akıbeti ne olacak bu konuda bir fikrin var mı Azize? Bırak da Batur yapabileceği ne varsa yapsın!"

Başını sallayarak "Katılıyorum." diye onayladı Çağın. "Bu olay ortaya çıktığı takdirde en az Batur kadar zarar göreceğiz bunu anlamıyor musun?"

Salonun ortasında bir ceset yatarken arkadaş diye yanımda gezdirdiğim insanların sözleriyle delirmenin eşiğindeydim. "Ya siz aklınızı mı kaçırdınız? Bu odadaki herkes kafayı mı yedi? Hiç mantıklı düşünemiyor musunuz? Olay bir kazadan ibaretti, hepimiz bu yönde ifade vereceğiz."

Acar atıldı. "Bu olay duyulduktan sonra kaza olup olmadığının bir önemi var mı sanıyorsun? Hepimizin eğitim hayatı, sanat hayatı, her şeyimiz bitecek farkında değil misin bunun? Menajer, sponsorlar kazaymış cinayetmiş bakarlar mı sanıyorsun? Hepsi sırt çevirir bize, her şey biter!"

"Söz konusu bir insanın ölümü, Acar! Orada yatan sen de olabilirdin, o zaman da böyle olmasını ister miydin?"

"Olabilirdim, evet! Ama yerde yatan ben değilim! Bu durumda kendimizi düşünmek zorundayız!"

Ağzımı açıp karşılık verecekken Sevgi sözümü kesti bu sefer. "Sana göre hava hoş tabii, ailen var, Vural var! Yığarlar bir avukat ordusunu, kurtarırlar seni tabii. Arkan sağlam. Ama biz ne yapacağız Azize hiç düşündün mü? Şuan yaptığın şey bencillik! Kendini kurtarmak için bizi ateşe atıyorsun."

"Ne saçmalıyorsun sen Sevgi? Doğru olan polisi aramak! Yoksa ben de sizinle aynı durumdayım!"

"Güldürme beni! Vural senin hapse girmene izin verir mi sanıyorsun? O adamın gücü ortada! Ailen desen zaten üstüne titriyor. Sana hiçbir şey olmaz. Olan yine bize olur. O yüzden sus otur ne olacaksa olsun bitsin."

O gece üzerimdeki baskıya rağmen polisi aramak istesem de Batur için sustum. Hayatımın hatasını yaptım. Batur'un hapse girmesini istemediğim için, bunun sorumlusu olmak istemediğim için kendi hayatımı mahvedecek o karara istemsiz de olsa uyum sağladım. Tek bir yanlış karar insanın hayatını başından sonuna kadar değiştiebilir miydi? Benimkini değiştirmişti o gece. Hem de baştan sona.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! ✨ Özlettim ve özlendiniz! 💖 Ama merak etmeyin, tam da şuan telafi etmeye geldim! Bugün yeni bölümü yetiştirebilmek için canım çıktı. Doktor randevusu, akademi falan derken nihayet vakit bulabildim, umarım yeni bölümü beğenirsiniz. 🙏🏻 Çok geciktirmeden yılbaşı özel bölüm de yazıp yayınlamayı düşünüyorum, geç de olsa. 🌟 Eveeettt... Yeni bölümü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. ❤️ Sonraki bölümde bizleri neler bekliyor sizce? Bu olayın Lâl ile bağlantısı ne şekilde olacak da katil olmakla suçlanıyor? Bunun gibi tahminlerinizi de tam olarak buraya yazabilirsiniz. ✨ Notu uzun tutmayacağım bu kez, daha sonra bol bol gevezelik ederiz. Son olarak buraya hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini de yazabilirsiniz ya da Lâl ve Valentino tekrar nasıl birleşecek, bununla ilgili fikir ve isteklerinizi de buraya yazabilirsiniz. 💖 Şimdilik benden bu kadar, sevgiler ve de bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @halikarnastabirgece
Tiktok Kişisel: @buzlarkralicesiofficial

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub

Loading...
0%