Yeni Üyelik
9.
Bölüm

❅ Napoli'de Bir Gece | 8

@buzlarkralicesi

-8-

GÜNÜMÜZ • 24 ARALIK, 2021

❝Lâl❞

Omzuma dokunan elin sahibine yüzümü dönmeye korkuyordum ama korkunun ecele faydası olmadığını anlayacak kadar büyümüştüm. Arkama döndüğümde celladımın yüzüyle karşılaştım ve büyük bir hayal kırıklığıyla omuzlarım düştü.

Vural "Ben gider gitmez bunu yapacağını biliyordum." derken gözlerinden alevler fışkırıyordu. Oyuna gelmiştim. Kolumdan tutup beni sorgusuz sualsiz eve doğru sürüklemeye başladı.

"Bırak beni! Canımı yakıyorsun!"

"Daha kötü şeyler yapmadığıma dua et. Allah'tan seyahatten bir gün önce nabzını yokladım da ne haltlar yiyebileceğini gördüm." İçeri girdiğimizde beni bir patates çuvalı gibi koltuğa savuruverdi. "Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?"

Savrulduğum yerde koruma içgüdüsüyle elim karnıma gitti. Nefes nefeseydim. "Şunu unutma, hayatta olduğum sürece asla vazgeçmeyeceğim! Asla senin olmam!"

Sert bir tokatla beni koltuğun başka bir köşesine savurduğunda afalladım. "Sen benimsin Azize, bunu sen unutsan da ben unutturmayacağım." Bakışlarındaki kötücül ve histerik ifade midemi bulandırıyordu. "Kendine gel artık. Buradan çıkamayacaksın. Kaçmaya çalıştığın her an kendi canını yakmış olursun, bilesin."

Beni orada öylece bırakıp gittiğinde ben de artık kaçacağıma dair ümidimi yitirmek üzereydim. Kaçış denememden sonra koruluklara çıkan teller konusunda da bir önlem alacaklarına emindim. Allah'ım, ne yapacaktım? Artık her şeyi bildiğimin de farkındaydılar. Daha dikkatli davranacaklardı. Her şeyin gerçek olduğunu biliyordum, bu onlar için bir tehditti. Öte yandan insanlara deli olmadığımı izah etmekse dünyanın en zor şeyiydi. Kim inanırdı ki bana bu hâldeyken? Her şeyi bildikleri için bebekten kurtulmak istemeleri de an meselesiydi. Öyle köşeye sıkışmıştım ki çaresizlik tüm bedenimi sarmıştı. Burada kalamazdım. Nefes alamazdım. Canım pahasına da olsa buradan çıkmalıydım. Ama nasıl?

Ertesi gün vücudumda ağrılarla koltuk tepesinde uyandım. Sanki koltukta uyuyakalmışken bir temiz dayak yemiş gibiydim. Kolumu kaldıracak hâlim yoktu. Bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum ama savaşacak gücüm yoktu. Ancak diğer günlere göre zihnim daha berraktı. Artık aklımda gelgitlerim yok denecek kadar azdı. Verdikleri hiçbir şeyi yiyip içmiyordum, iyileşmemi de bundan başka bir şeye bağlayamazdım. Zar zor ayağa kalktım. Odaya çıktım ve yatağa uzandım.

Tekrar uyandığımda komodinin üzerindeki dijital takvime baktım, 26 Aralık'ı gösteriyordu. 2 gün boyunca uyuduğuma inanamıyordum. Hiç bu kadar fazla uyuduğum bir zaman olmamıştı. İlaçları bıraktığım için bunun bir yan etki olabileceğini düşünüyordum. Merak ettiğim tek şeyse bebeğime bir şey olup olmadığıydı. Bu düşünce bile nefesimin kesilmesine neden oluyordu.

Banyodan su sesi geliyordu. O pislik duş alıyor olmalıydı. Yatağın karşısındaki küçük vestiyerde pantolonu ve ceketi asılıydı. Oraya telefonunu bırakacak kadar aptal olmadığını tahmin edebiliyordum ama insanlık hâli, unutmuş olabileceğini umdum. Şansımı denemekten başka çarem yoktu. Bir şekilde birilerinden yardım almalıydım. Valentino'ya asla ulaşamıyordum. Numara kullanılmamaktadır, demişti telesekreter. Vural'ın telefonunu aşırabilirdim. Ancak bir kişiyi arama hakkım vardı. O yüzden iyi düşünmeliydim. Fuat... Onu aramalıydım. Şuan için yalnızca ona güvenebilirdim. Ya telefonu açmazsa, o zaman ne yapardım? Allah'ım, yardım et. Yataktan zar zor doğruldum ve vestiyerdeki pantolonunu kurcaladım, bir şey yoktu. Ceketinin ceplerine baktım, hâliyle orada da bir şey yoktu. Ama dış cebine bakarken iç cebinde bir kabartı hissedince el çabukluğuyla elimi ceketin iç cebindeki astara soktum. Telefon oradaydı. Yırtık astarın içine kaçmış olmalıydı. Muhtemelen banyoda ıslanmasın diye iç cebinde bırakmıştı, benim bakabileceğime ihtimal vermemişti.

Telefonu elime aldığımda etrafı kolladım, banyodan su sesi gelmeye devam ediyordu. Elim ayağıma dolandı. Kimi arayacağımı biliyordum. Ama lanet olası şu numara aklıma gelmiyordu bir türlü. Neydi, neydi... Bin yıllık numarayı nasıl unutabilirdim? Kendimi çok baskı altında ve stresli hissediyordum, belki de bu yüzden bir türlü aklımı toparlayamıyordum. Bunları düşünürken aklıma gelen numarayı tuşladım. Hatırladığım numaranın doğru olmasını umdum. Çalıyordu. Kısa bir süre sonra telefonu tanıdık bir ses açtı. Fuat eniştemdi. Allah'ım, sana şükürler olsun...

Buz gibi bir sesle "Ne var Vural, ne istiyorsun?" diye sordu telefonun ucunda benim olduğumu bilmeksizin.

Kısık sesle konuşmaya başladım heyecanla. "Enişte, ben Lâl. Beni kurtar lütfen, bir şeyler yap!" Kalbim ağzımda atıyordu.

"Lâl! Allah aşkına nerelerdesin?"

"Vural beni kaçırdı! Beni delirtmeye çalışıyorlar. Bana yardım et lütfen, buradan çıkmam gerekiyor. Kurtulmam gerekiyor."

"Tamam, hemen bana adresi ver. Gelip seni alıyorum."

"Bu Vural'ın ç-" sözümü tamamlayamadan elimden hızla çekip aldı telefonu Vural.

Telefonu kapayan adam sağ eliyle boynumu kavradı. Tek bir hamlesiyle boynumu çıt diye kırabilecek güçlü eliyle beni ayağa kaldırdı. "Seni aptal sürtük, ne yaptığını sanıyorsun?"

"Bırak beni!" Nefes alamıyordum. Beni yatağa sabitleyip üzerime çıktı. Boynumu sıkmaya devam ediyordu. Vücudunun karnıma yaptığı baskıdan korktum, başımı yana çevirdim acıyla. Ellerimle ondan kendimi kurtarmaya çalışıyordum. "B-Bırak b..eni!"

Eliyle çenemi kıracakmış gibi güçlü bir biçimde sıkarken kendine doğru çevirdi, gözlerimin içine baktı ve korkunç bir bakışla fısıldadı. "Bir daha bunu yaparsan... Seni gebertirim, anladın mı beni?" Sertçe üzerimden kalktığında serbest kalan boynuma dokundum. Çok acıyordu. Bornozunu çıkarıp hışımla giyinmeye başlamıştı. Belli belirsiz sözlerinin devamı kulağıma çalınıyordu. "Ayrıca o çok sevgili Fuat eniştenin seni buradan çıkarabileceğini mi sanıyorsun? Daha kapının önünde indirirler onu, gözünün yaşına bile bakmazlar." Alaycı bir ses tonuyla "Yeğeninin babasız kalmasını istemiyorsan bir daha böyle bir aptallık yapmazsın." diye eklemeyi de ihmal etmedi. O an aklıma abimi nasıl gözünü kırpmadan öldürdüğü gerçeği geldi. Şakası yoktu, yapardı. Giyindikten sonra bana döndü ve çenemi sıkıca tutup bana baktı. Gözlerime. "Kendinle birlikte bu uçuruma günahsız insanları da sürükleme, hepiniz o uçurumu boylarsınız Azize. Sonra uyarmadı deme."

Vural odadan çıkıp gittiğinde gözyaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Ağlamaya başladım. Dayanamıyordum artık. Nereye, hangi dala uzansam kırılıyor, elimde kalıyordu. Nasıl kurtulacaktım buradan? Son olanlardan sonra kimseden yardım da isteyemezdim. Başkalarının başını da belaya sokamazdım. Her şeyi düşünmüşlerdi, hesaplamışlardı. Kendi başıma buradan nasıl kurtulacaktım?

GÜNÜMÜZ • 24 ARALIK, 2021

❝Valentino❞

Karşımda onu gördüğüme inanamıyordum. O sırada merdivenlerden aşağı elinde telefonla Pietro iniyordu ve tam "Az önce korumalardan haber aldım, Lâl kapıdaymış Valent..." derken Lâl'i karşısında görünce bu haberi vermekte geciktiğini fark edip duraksadı. "Seni tekrar gördüğüme sevindim, Lâl." Kadından soğuk bir baş işaretiyle karşılık aldıktan sonra dış kapıya yöneldi. Bu yeni Lâl'i görünce ne diyeceğini pek bilemedi. "Ben sizi yalnız bırakayım." Lâl'in yanından geçip gitti ve tekrar baş başa kaldık.

Bense ne düşüneceğimi bilemez hâldeydim. Onu gördüğüme şaşkın ve mutluydum. Hemen sarıldım ona. "Tanrım... İyisin." Ayrıldıktan sonra vücudunun her yanına baktım. "Yaralandın mı?"

"Hayır, ben iyiyim." dediğinde ses tonu buz gibiydi. Hiç Lâl gibi değildi. Biraz dikkatle baktığımda tanıdığım Lâl'den çok farklı olduğunu hissettim.

Çene hizasında kısalmış ve koyu kumrala boyanmış saçlarına baktım. "Saçların..." Rüyalarımda gördüğüm kadının saçları, bakışları yoktu sanki. "Onlara ne yaptın?" Tek fark saçları olsaydı keşke. Yüzüne baktığımda Lâl'di, sesi ve bakışlarıysa bir yabancıya ait gibiydi.

Lâl ise umursamaz bir el işaretiyle "Küçük bir imaj değişikliği." diye geçiştirdi. "Eee, bunları kapı önünde mi konuşacağız?" Kenara çekilmemle içeri girdi. Yürüyüşü, konuşması, bakışı, duruşu... Tamamıyla farklı biri olmuştu sanki. Büyük salona geçtiğimizde yüzüne üzgün ve kırılgan bir ifade takınmış, daha detaylı bir açıklama gereksinimi duymuş olmalıydı. "Farklı göründüğümü biliyorum. Yabancılaştığının farkındayım. Ama peşimdeki belalardan kurtulmak için buna mecburdum. Biraz değişikliğe gitmem gerekiyordu."

Şimdi anlıyordum sanırım. "Başkan ve Vural'ın peşine düşmemesi için mi demek istiyorsun?" Tahmin etmek zor değildi.

Başını onaylarcasına salladı kadın. "Aynen öyle." Elindeki bavulu yere bıraktıktan sonra kollarıma atladı ve ellerini tutkuyla enseme ve saçlarıma sararak kokumu içine çekti. "Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin." Kokusu bile... Farklıydı. Afallasam da bunun benimle ilgili bir sorun olduğunu düşünüyordum. Son zamanlarda ikimiz de üst üste çok şey yaşamıştık. Böyle hissetmem belki de normaldi.

Nazik bir biçimde onu kendimden uzaklaştırdıktan sonra aklımdaki soruyu sormakta gecikmedim. "Bunca zaman nerelerdeydin? Neden aniden yok oldun?" Sakince nefes aldım. "Her yerde seni aradım." Cevabını acilen almak istediğim sorular vardı. Neler olduğunu merak ediyordum.

Bana arkasını dönerek birkaç adım yürüdü ve kollarını kavuşturarak camdan dışarı baktı. "Biraz yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. Herkesten uzakta."

"Tanrım..." Sağ elimi saçlarımdan geçirdim ve sakinleşmeye çalıştım. Aradığım ya da duymayı umduğum cevap bu değildi. "Kafa dinlemenin sırası mıydı, Lâl? Sana bir şey oldu sandım! Yaralandın sandım!"

"Ama yaralanmadım Valentino, görüyorsun ya. Ben iyiyim." Kollarını gövdeme sardı işveli bir biçimde. Elleriyle yüzümü okşadı. "Ve buradayım, senin yanında."

...

*

YAZAR NOTU: Hi guysss! ✨ Bu sefer araya çok zaman koymadan yeni bölümü getirdim! 9 Bin okunmaya özel bölümümüz karşınızda! Yeni bölümü nasıl buldunuz? Oha falan dediniz mi yine? 😂 Ya da çoğunuzun elini alnına dayayan emojisi olduğunu tahmin edebiliyorum. 🤦🏼‍♀️😂 Evet buraya bölüm hakkındaki yorumlarınızı yazabilirsiniz, buraya da yeni bölüm tahminlerinizi yazarsanız çok sevinirim. Olmasını istediğiniz şeyleri de yazabilirsiniz. Unutmadan, geçenlerde "bu hikâyede bazı durumlarda Lâlentino gıyabında gerçekleşen sahneler olacak, onları yan karakterlerin ağzından mı yoksa ilâhi bakış açısıyla mı okumak istersiniz?" diye bir soru sormuştum ve bu anket ilâhi bakış açısıyla okumak isteriz yanıtıyla sonlanmıştı. Burada sordum mu hiç hatırlamıyorum, siz hangi şekilde okumak istersiniz; karakter bakış açısıyla mı yoksa ilâhi bakış açısıyla mı? Buraya yazabilirsiniz. Ve son olarak buraya da hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini yazarsanız sevinirim, şimdi buraya "Lâlentino mu bıraktın hain karı!" diyenler de doluşabilir, onları da kocaman öpüyorum ve de haklısınız ama siz yine de hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini bi yazın lütfen. 💞 Gel gelelim kuru fasulyenin faydalarına... Bu bölümü ithaf edeceğim şanslı okurlarım, en çok ve en güzel yorumlarıyla FatmaKuuolu , nzfn53 , gedadeniz , rabiaolgun1 , Fallonce , morpapatyaprensesi , oynenemyauw , cielocielo68 , NilgnErtrk3 , ccrawlingback2u , Wvweever canımlar oldu, bu bölümü sizlere ithaf ediyorum! Bol yorumlarınızı bekliyorum, sevgiler bol kokulu öpçükleeer! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub

Loading...
0%