@buzlarkralicesi
|
Vahşi doğa, acımasız kurallara sahiptir. Ve bu kuralları hayatta kalmak isteyen tüm canlılara kabul ettirir. Kuralları canlılar değil, vahşi doğa koyar. Doğanın işleyişine karşı gelen her canlı yem olmaya mahkûmdur. Geri geri adımlarken karşımdakinin o olduğunu anlamıştım. Onun sırtlan olduğunu. Artık biliyordum. Geç olsa da. Cesur bakışları beni süzerken tek bir adım atmadan "Beni aramıyor muydun?" diye sordu. Bir süre öyle hareketsizce beni izledikten sonra yavaşça bana doğru bir adım attı. "Şimdi neden kaçıyorsun?" Doğada her canlının bir naturası vardır. Çita hızlı koşmak zorunda olduğunu bilir. Bukalemun renk değiştirerek hayatta kalacağının farkındadır. Aslan, her gün ormanın kralı kalmak için tahtında kalmanın ağırlığını korur. Tavşan, sırtlana sokulmamalıdır çünkü fırsatını bulduğunda cansız bedeninin ona yem olacağının bilincindedir. Hazırlıksızdım. Savunmasızdım. Ve bunun kıran kırana bir mücadele olacağını biliyordum. Muhtemelen kanlı bitecek bir mücadele. Vahşi doğada kurallar nettir. Katidir. Değişmez. Kimse için değiştirilemez. Herkes buna uymak zorundadır. Güçlü olan zayıf olana acımaz. Büyük balık küçük balığı yer. Sırtlan, tavşanın peşinde sinsice takipteyken aklında tek bir şey vardır. Karnını doyuracağı leşinin tadı. Bana doğru yaklaştı. Ona arkamı döndüm. Sanki onu görmezsem yok olacakmış gibi. Oysa düşmanına arkanı dönmek yapacağın en büyük hata olur. Bunu bilecek kadar tecrübeliydim. Ve bile bile yapacak kadar da gergin. Algımı bozmasına izin vermedim. Sırtlan ise arkamdan bana yaklaştı. Sert göğsünün sırtımdaki güçlü varlığını hissedebiliyordum. Tıpkı kan kokan soğuk nefesinin tadını ensemden alabildiğim gibi. Sesli bir biçimde ensemden kokumu alıp nefesini bıraktı. Bunu yaparken burnunun soluma sesi ve dudaklarının arasından nefesini bırakma sesine kadar her şeyi duyabiliyordum. Hiç aceleci görünmüyordu. Usulca kulağıma fısıldadı. "Uzun zamandır sana o topuklu ayakkabıları giydirip sadece iç çamaşırlarınla poz verirken seni şu koltuğun üstünde çekmeyi hayal ediyordum." Kapının köşesinde duran bir çift kan kırmızısı stiletto topukluları gördüm. Kan kırmızısı. Ölümü simgeliyor gibiydiler. Bundan zevk duyuyor gibi. Hâlâ ılık nefesi ve dudaklarının kulaklarımın kıyısında gezindiğini duyumsarken cümlesinin benim tarafımdan beklenmedik devamı geldi. "Ve seni becerdikten sonra parçalara ayırıp kendime saklamayı sabırsızlıkla bekliyordum." Bunu büyüleyici bir şeymiş gibi söylerken kanım damarlarımda donduğunu hissettim. Bu kez sıradan bir ses tonu takınan adam ekledi. "Ama bana kızamazsın değil mi? Bir nevi kendi ayaklarınla geldin." Aslında haklıydı. Ben buraya kendi ayaklarımla gelmiştim. Sırtlan'ı avlamaya geldiğim bu yerde av olduğumun farkında olmadan. Avcıyken avım tarafından avlandığımı bilmeden. Sahi, bu hikâyede avcı kimdi? Onu bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı. Sırtlan ve tavşanın çarpışma hikâyesiydi bu. ... ⫷ 2025'de SİZLERLE... ⫸ * YAZAR NOTU: Hi guyss! 🔥 Beni elinize geçirirseniz dövmek istediğinizi çok iyi biliyorum. Ama bu kurgu aklıma gelir gelmez beni heyecanlandıran bir kurgu oldu. Bunu yazmak istiyorum dedim. Böyle bir şeyi yazmaya ihtiyacım var dedim. Ve karşınızda, NATURA! Merak etmeyin, gerekli ayarlamaları yaptım. Natura 2025'de sizlerle olacağı için beklediğiniz diğer hikâyelerime öncelik verebileceğim, bu sırada da Natura hakkındaki araştırmalarım ve çalışmalarım sürecek. Şimdilik sadece küçük bir teaser yayınlamak istedim. Burada, takipte kalırsanız ve desteğinizi esirgemezseniz sevinirim. Kısa teaserımızı nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Buraya da okumaya başladığınız tarihi yazabilirsiniz. Şimdilik benden bu kadar. Beni aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirsiniz. Sizleri çok sevdiğimi asla unutmayın. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA |
0% |