Yeni Üyelik
2.
Bölüm

✥ NİKOLAİ MİLORADOV : Milyon Dolarlık Proje | 1

@buzlarkralicesi

-1-

Nikolai

Elimdeki telefonu sehpaya koyarken sıkıntıyla iç çektim. Sabahtan beri Lâl'i aramama rağmen cevap vermiyordu. Başına bir şey gelmiş olmasından endişe ediyordum ama itici görünmek de istemiyordum. Mecburen kliniği aradım. Telefona her zamanki gibi Şebboy yanıt verdi.

"Alsancak Merkez Klinik C, buyurun?"

"Ben Nikolai."

"Ah, Niko Bey, nasılsınız?"

"İyiyim." Yerimden kalkıp odada bir aşağı bir yukarı yürürken boşta kalan elimle ensemi ovuyordum. "Lâl'i aradım, açmadı da. Merak ettim. Klinikte mi acaba?"

"Evet, şuan bir danışanı var. Meşgul. O yüzden açmamıştır."

Aldığım nefesi geri bırakırken rahatlamıştım. "Tamam o hâlde, teşekkür ederim. İşi bittiğinde bana dönmesini söyler misin?"

"Elbette, söylerim."

"Teşekkürler." Telefonu kapattığımda koltuğuma usulca oturabilmiştim.

Riccardo öldüğünden beri onunla en azından arkadaşça bile olsa görüşebiliyor olmak bana iyi geliyordu. Onun bir şekilde yanımda, yakınımda, hayatımın bir köşesinde var olması bana umut veriyordu. Olur da bir gün yası biterse bana bir şans verebilirdi.

Sırf ona yakın olmak için İstanbul'da bir Club Hydra açma fikri Ivan'a delice gelse de bu onun da yararına olmuştu. Wendy'yle daha rahat görüşebiliyorlardı. Ve sırf bir kadın için tamamen hayatımı, düzenimi değiştirip Türkiye'ye gelmem ve burada Hydra'yı işletmem ne kadar deli saçması gibi görünse de burada beklediğimden de çok kazanç sağlamıştık. Ivan'ın deyimiyle benimle olmayacak bir kız için yaptığım bu hamle bize tahminimden de çok kazanç sağlamıştı. Oysa ben başlarda zarara uğramaya hazırdım.

Kendime bir içki alıp bu gece odamda kalmaya karar verdim. Hydra'nın gürültülü sesinden uzak.

Bir süre bekledim ama Lâl geri dönüş yapmadı. Çok merak etsem de aramadım. Sonuçta iyi olduğunu öğrenmiştim, önemli olan da buydu. Yapışkan görünmek istemiyordum. Ancak onu düşünmediğim bir saniyem bile olmuyordu. Yediğim yemekte, içtiğim içkide bile onun bir sözünü, bir hareketini, kaşının kalkışını, zoraki tebessümünü hatırlıyordum. Onu görmeden geçen günlerimin bir anlamı yoktu.

Telefonum çaldığında heyecanla uzandı ellerim sehpaya. Ekranda onun adını görünce günüm bir başka güzelleşti. "Lâl. Nerelerdesin? Seni merak ettim."

"Klinikteydim." Kadife gibi yumuşak sesi içimde uyandırdığı duygulardan habersizdi. "Sen aradığında danışanım vardı. Israrla aramışsın, ne oldu?"

"Senden bir konuda yardım istemem gerekiyordu." Bu doğruydu. Gerçekten de ondan yardım istemek için aramıştım. Nadia'nın doğum günü hediyesi için ne alacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.

"Nedir konu?"

"Hafta sonu Nadia'nın doğum günü var."

"Ne güzel! Nadia çok sevinecek." Neşeyle cıvıldayan sesi kalbimi ısıttı. "Sürpriz parti sanırım?"

"Onun gibi bir şey. Ama asıl sorun o değil. Henüz bir hediye seçemedim. Çok beğeneceği bir şey olsun istiyorum. Bana yardımcı olur musun?"

"Bilmiyorum, Nikolai."

Hayatında Riccardo olmasa dahi beni kendinden uzak tutuyordu. Beni ve tüm erkekleri. Herhâlde bir rahibe gibi hayat sürmeyi planlıyordu. Bu bir yandan içimi rahatlatırken diğer yandan ona uzak olmanın ıstırabını yaşatıyordu. Ona kimsenin dokunmadığını bilmek huzur verirken beni kendinden uzak tutması içimde bir şeyleri ateşe veriyor gibiydi.

Benden uzak durma çabasına tatlı tatlı sitem ettim. "Hadi ama Lâl, bir hediye sadece. Sonra belki bir yemek yeriz, hepsi bu."

"Şansını zorlama."

Gülmemek için kendimi zor tuttum. "Tamam, belki bir kahve. Olmaz mı?"

Bir süre telefonun diğer ucundaki kadın düşünürken "Bakarız." yanıtını verdi.

Beni reddetmediği için şanslıydım. Lâl'in insanları kırmaktan pek de korkusu olduğu söylenemezdi. Aslında bu ne düşünüyorsa söyleyen dürüst yanı da âşık olduğum yanlarından biriydi ama her zaman reddedilme korkumu ve heyecanımı diri tutuyordu. Vücuduma sürekli adrenalin pompalıyordu. "Tamam, yarın müsait misin?" Kabul görme şansımı hızla somutlaştırmak istedim.

"Konuşuruz, Nikolai."

"Anlaştık."

Telefonu kapattığımda dalgın bir tebessümle çalan kapıya "Gir!" yanıtını verdim. Kartıyla açtığı kapıdan içeri giren Ivan masumca odamda takılmam detayını "Bir aziz gibi yaşadığının farkında mısın?" şeklinde eleştirdi. Sanırım eski çılgın seks partilerimizi özlüyordu ancak unuttuğu bir şey vardı, o da Wendy'ye karşı bir sadakat borçluydu. Gördüğüm kadarıyla bu kuralı ihlal etmese de bana verdiği tavsiyeler pek de iç açıcı değildi. "Dostum, hayat böyle geçmez, artık mala vurman lazım."

"Ivan, iğrençleşme."

Bana dikkatle bakarken ekşimiş yüz ifadesiyle "Yine onunla mı konuştun?" diye sordu.

"Yarın buluşacağız."

Sağ elini cebine sokan adamın dudakları kıvrıldı. "Gören de date'e çıkıyorsunuz sanacak." Sahte bir merakla ekledi. "Çıkışta onu yatağa atabilecek misin?"

"Ivan, yeter." Gözlerimi devirerek arkadaşıma baktım. Her şeyin bundan ibaret olduğunu sanan dostuma. "Benim böyle bir beklentim yok. Lâl yanımda, yakınımda olsun yeter."

"Niko, gerçekçi ol. Hiç değilse kendine dürüst ol. Bu şekilde ne kadar yaşayabilirsin? Hayatında bir kadın var ama yok. O senin hayatında ama sen onun hayatında bile değilsin. Sen yoksun. Ona dokunmak istiyorsun ama dokunamıyorsun."

"Aşk senin için iki bedenin birbiriyle penetrasyonundan ibaretse bu senin sorunun, Ivan. Dahiyane fikirlerini kendine sakla."

"Sadece benim için olsa iyi." Ellerini iki yana açtı. "Eski hayatını hatırla. Sonsuza dek Lâl'i beklerken bu şekilde yaşayabilecek misin? Üstelik sana sadakat borcu olmayan bir kadın söz konusuyken."

"Kapa çeneni."

"Evet, elbette kaparım çenemi. Ama gerçek bu."

Bir an önce beni rahat bırakması için gözlerimi devirerek "Sen neden geldin?" diye sordum.

"Hydra'ya yeni çalışanlar aldım." Sormama fırsat vermeden "Gizlilik ve rıza sözleşmeleri imzalandı." yanıtını verdi.

"Güzel. Sözleşme önemli." Ivan'ın yeniden yargılayıcı bakışlarla bana bakmasını görmezden gelerek "Söyleyeceklerin bittiyse çıkabilirsin." dedim.

Dişlerinin arasından "Elbette çıkabilirim, Hydra'nın prensi Don Miloradov." diye mırıldandı.

"Bir daha bana böyle hitap edersen beynini uçururum." Odamdan gücenmiş bir biçimde çıkan adama öldürücü gözlerle baktım. O bile bir gün babamın yerine geçip onun servetini kabul edeceğimi düşünüyordu içten içe. Bu benim için tarif edilemez derece sinir bozucuydu.

Ertesi gün hazırlanıp çıktım. Kliniğe gitmeye karar verdim. Belki bir şansım olurdu da Lâl ile yemeğe çıkabilirdim. Önce evi aradım, Nadia'nın sesini duydum. İyiydi, mutlu görünüyordu. Lâl sayesinde.

Onun hayatımıza dokunuşları bir perinin sihirli değneği gibiydi. Bir sihir gibi. İmkânsız sayıp hayatıma devam ettiğim şeyi gerçek kılmıştı, kardeşimin iyileşmesine yardımcı olmuştu. Hep yanımızda olmuştu. Nadia sayesinde onunla daha sık görüşür olmuştuk. Bu beni mutlu ediyordu. Beni sevmediğini bilsem de yanımda, yakınımda olması bile yetiyordu. O cıvıl cıvıl neşesi, sıcaklığı... Riccardo'nun ölümünden beri eski neşesinin yerinde yeller esiyordu ama o hâldeyken bile enerjisiyle insana canlılık katıyordu. Onda farklı bir şey vardı. Herkese iyi gelen farklı bir şey.

Ilya

Bordo renkli sade odayı gösteren Ivan "Burası senin odan." dedi açıklama yapmaktan bir parça sıkılmış gibi. Büyük patronun yardımcısı olduğuna göre böyle basit işleri üstlenmediği için benimle bu kadar uğraşmaktan bıkkınlık duyduğunu hissettim. "Normalde aynı odada iki veya üç kişi kalır." Sıradan yüz bir ifadesiyle iç geçirdi. "Şanslısın. Oda iki gün önce boşaldı. Şimdilik burada yalnız kalacaksın."

Odanın önceki sahiplerine ne olduğunu merak ettim istemsizce. Sanki bilmek bana bir fayda sağlayacakmış gibi. Kontrolüm dışında "Öncekilere ne oldu?" diye soruverdim.

"Büyük patron derilerini yüzüp kanını içti." Öyle sıradan bir ses tonuyla söylemişti ki bunu, korkudan içim tir tir titredi. Nefesimi tuttum. Kısa bir an sonra gülmeye benzer tek hecelik bir ses çıkardı ancak yüzünde herhangi bir değişim olmadı. "Çok safsın. Her şeye inanıyorsun." İki yatağın ortasında duran adam ellerini ceplerinden çıkardı. "Bu kadar gereksiz sohbet yeter. Soyun, yerleş. Artık yaşadığın yer burası."

Kapıya doğru yürürken bakışlarım Ivan'ın hareketlerini takip ediyordu. Ortak arkadaşlarımızın olduğu bu adama güvenebilir miydim? Emin değildim.

Çıkmadan önce bana dönüp ciddi ve uyarıcı bir ifadeyle "Ha, burada bir şeyi yanlış yaparsan, az önceki şaka gerçek olur. Nikolai Miloradov asla affedici biri değildir." dediğinde bunu daha çok sorguladım.

Gerçekten de güvende miydim?

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! 🌙 NİKOLAİ MİLORADOV: Milyon Dolarlık Proje kitabımızın ilk bölümüne hoş geldiniz! 🌸 Öncelikle bu bölümü niyevarki , BranurTrk6 , ufuktan12 , hananheyder07 , isimsizkatip ve kubs03 okurlarıma armağan ediyorum. 🌿 İlk bölümü nasıl buldunuz? Sizce Ilya kim, nasıl bir karakter ve neden kaçıyor? Buraya yazabilirsiniz. Ilya ve Nikolai'nin yollarının kesişmesine yardımcı olacak, onları yakınlaştıracak ne gibi şeyler olacak sizce? Tahmin ve teorilerinizi buraya yazabilirsiniz. Bu bölümlük notlarımı kısa kesiyorum, nasılsa ilerleyen bölümlerde bol bol gevezelik yapacağız. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! ❤️

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
Twitter: @buzdanjuliet
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @halikarnastabirgece
Tiktok Kişisel: @buzlarkralicesiofficial

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@iamdokuzofficial

Loading...
0%