@buzlarkralicesi
|
-12- ❝Nikolai❞ Ilya'nın başkasına çalışan ve bana suikast düzenlemek için gelen biri olduğunu düşündüğüm zamanlardan tüm samimiyetimle özür diliyordum. Bu kız değil bana suikast düzenlemek ya da gizli bilgileri ele geçirmek, düz yolda yürümeyi bile beceremeyen bir şapşaldı. Evet, şapşaldı. Merdivenlerden yukarı çıkıp bana doğru gelirken bunu bir kez daha anlamıştım. Yukarı çıkarken tam yedi kez düşme tehlikesi geçirdi. Bense mecburen merdivenlerden inip koluna girmeye çalıştım ama sanırım pek iyi değildi. Bir kez daha düşme tehlikesi geçirip başımı belaya sokmasın diye onu kucaklayıp odama çıkardım. İçki kokuyordu. Odaya girdiğimizde inmek için debelendi ve sarhoş değilmiş gibi rol yapmaya çalıştı. "Ben iyiyim." dedi gözlerime bakarak. Rol yeteneği berbattı. Ama bozmadım. Ellerim ceplerimde onu izlerken "Eminim iyisindir." dedim eğlendiğimi gizlemeyen bir alayla. Onu baştan aşağı süzdüm. Bu gece için çok güzel olmuştu. Fazla güzel. Minik bir kadın gibi duruyordu karşımda. Büyümüş de küçülmüş gibi. Makyajı ve kıyafetiyle tam bir kadını yansıtırken gözlerindeki çocuksu masumiyeti ele veriyordu onu. Merakla gözlerine baktım. "Söylesene, ne vardı bu kadar içmeni gerektiren?" "Ben iyiyim diyorum, neden inanmıyorsunuz ki?" Peltek konuşmaları çok sevimliydi. Yatağın üstüne küskünce oturduğunda dargınca dudaklarını şişirdi. "Yanlış yaptım galiba." Kaşlarım hafif havalanırken merakımı gizlemedim. "Ne konuda?" "Yulia bana böyle olmayacağını söylemişti. Ben... O... Bana dedi ki... İçki içersen rahatlarsın dedi." Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Kafasını toparlamaya çalışıyor gibi düşünüp tekrar söze başladı. "Ben çok heyecanlıydım. Bu son şansım dedim. Ne olur bana yardım et dedim." "Ne için son şansın?" "Senin için." Alkollüyken sonunda sizden sen kelimesine geçiş yapabilmişti. Buna memnun oldum. Eskiden mesafenin iyi olduğuna inanırdım hatta bu birlikte olduğum kadınlar için bile geçerli bir şeydi ama Ilya'nın bana siz diye hitap etmesi garip hissetmeme sebep oluyordu. Aynı yatağa girdiğiniz, kimseyle yakınlaşmadığınız kadar yakınlaştığınız biriyle iş ilişkisi kurar gibi konuşmak ilk kez Ilya bana siz diye hitap ettiğinde rahatsız etmişti. Sebebini bilmiyordum. Öte yandan benimle olmak için son şansı olduğunu düşünüyordu. Bunu söylerken yüzündeki saf endişe istemsiz bir tebessüm etmeme sebep oldu. Usulca ona doğru yürüyüp karşısında durdum. Yatakta geri kaykılan kızın gözlerindeki isteğin farkındaydım ama alkolün etkisinde olduğu için ona dokunmaya niyetim yoktu. Hem sarhoş bir kadınla olmazdım, prensip meselesi. Hem de yaşayacağımız her anın zihnine kazınmasını arzu ederdim. Ona gerçek bir sevişmenin nasıl olacağını göstermek istememin asıl sebebi de bu değil miydi zaten? Yine de davetkâr bir biçimde geriye kayan kıza doğru ilerledim ve sağ dizimi bacaklarının arasındaki boşluğa koyarak ona yakın bir biçimde oturdum. Çenesini baş ve işaret parmağımla kavrayıp yukarı kaldırdığımda gözlerindeki sahici heyecanın kanatlanıp uçan bir kuş gibi hareketli olduğunu gördüm. "Benimle olmak için heyecan mı duyuyorsun?" Hızla aşağı yukarı salladı başını. Bakışları baygındı. "İçine yeniden girmem için yanıp tutuşuyor musun?" Alkolden yanakları kızaran kız hiçbir cevap vermeden bana bakıyordu. Sanki soru soran ben değil de oymuş gibi. Ben de sorumun yanıtını bekliyor değildim zaten. Usulca eğilip dudaklarından bir öpücük çaldım. Dudaklarım alt dudağına dilimle tatlı bir işkence çektirirken çenesine uzanan dil darbelerimle inledi. Hamlelerim biraz daha yukarıya uzanıp tüm dudağını hedef alırken dilimle ağzının içini araladım. O tatlı dudaklarının ıslaklığını hissederken ben onun gibi gözlerimi kapatmıyordum. Öpüşümü sonlandırdığımda kapalı gözleri bir rüyadan uyanır gibi aralandı. Yüzüme devamı için bakarken alkolün verdiği uyku hâli bakışlarında hâkimiyet kuruyordu. Beklentisine karşılık "Bu gece sana dokunmayacağım." dedim alnına düşen saç tutağımı kulağının arkasına iterken. "O küçük, dar ıslaklığını aletimle doldurmayacağım." Kaşlarım havalandı büyük bir şeyi kaçırdığına inanması için. "Ne yazık, keşke bu kadar içmeseydin. Tüm eğlenceyi kaçırdın." Söylediklerimi anlamıyormuş gibi bakan kız boş gözlerini üzerimde gezdirirken mahzun görünüyordu. Gerçekten bir şeyi kaçırdığına inanıyordu ama bu kez dikkatini bende toplayamıyor gibiydi. Bana anlamsız bakışlar atan kıza kaşlarımı çatarak baktım. "Hey, orada mısın?" Yanıt bile vermeden hızla yataktan kalkarken elleriyle ağzını tutuyordu. Tuvalete koşacakken ayağına dolanan çarşafla yeri boyladı. Çaresizce kusmak üzere yerde kıvranırken uzanıp ayakkabısını çarşaftan kurtardım, ayakkabılarını çıkardım ve aceleyle tuvalete götürdüm onu. Klozete eğildiğinde saçlarını tuttum. Kusmaya başladı. Bu kadar içmesine lânet ederken kusmasına yardım ettim. Midesindeki her şeyi boşaltana kadar yanında bekledim. Bir elim bedenini sararken diğeri saçlarını düzene sokmaya çalışıyordu. Tamamen bittiğinde yavaşça ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Aynanın önünde yüzü bitkin ve sararmıştı. Belli ki ya alkole intoleransı vardı ya da içmeye alışık değildi. Bence ikincisiydi çünkü alkol kullanan birine benzemiyordu. En azından gördüğüm kadarıyla. Suyu açtım ve tek elimle onu tutarken diğeriyle yüzünü yıkadım. Üşüyor gibi dişleri takırdarken "Aleksey beni böyle görürse çok kızar." diye söylendi. Kaşlarım çatıldı. Aleksey de kimdi? Aynadaki yansımasına baktım. "O kim?" "Hem kızar hem de üzülür." Soruma yanıt vermek yerine ondan bahsetmeye devam ediyordu. "Kendime dikkat etmemi söyledi. Hem de defalarca." Yeniden şansımı deneyip "Aleksey kim?" diye sordum ama yine cevap yoktu. "Çocukluğumdan beri hep beni korudu o. Ona söz verdim. Aklının bende kalmayacağına dair söz verdim." Sayıklayıp durduğu için ondan bir cevap alamayacağımı anladım. Ama hakkını vermeliydim, sarhoşken ayık olduğundan daha gevezeydi Havluyla yüzünü kuruladıktan sonra ayakta bile zor duran kızı kucakladım ve yatağıma yatırdım. Üzeri batmış durumdaydı. Sakince uzanıp önce kıyafetini çıkardım. Cılız sayılabilecek ince vücudu gözler önüne serilirken iç çamaşırlarına uzandım. Önce sütyenini çıkarıp küçük göğüslerini serbest bıraktım. Sonra ince, küçük külodunu bacaklarının arasından çıkarıp yere bıraktım. Dolabıma uzandığımda bir şeyler olabileceğini düşünüyordum ama bulabilmem için iyice karıştırmam gerekti. Ivan burada her zaman yedek kıyafetler, iç çamaşırları bulundururdu. İpek geceliği bulduğumda neredeyse sevinecektim. Yeniden odaya döndüğümde yatağın üzerinde çırılçıplak uzanan kız cenin pozisyonuna gelmişti. Gözleri yarı uyur yarı uyanık gibi hafif aralık biçimde bana bakıyordu. Beni tanımaya çalışıyor gibiydi. "Sen de kimsin?" diye sordu gözleri kısık bir biçimde. "Bana yaklaşma." Kollarını çıplak vücuduna sarmıştı tehlikeden korunmak ister gibi. "Sakin ol." Bunu soğukkanlı bir biçimde söylemiştim. Belli ki kendinde değildi. "Benim, Nikolai." Kısık gözlerini bana dikip tanır gibi baktı. "Bay Miloradov?" diye mırıldandı doğrulamak ister gibi. Gülümseyerek başımı salladım. "Evet, Bay Miloradov." Onun bana hitap etme şeklini abartılı bir ifadeyle doğruladım. Gözleri kapanır gibi olan kızın yanına geldim ve ipek geceliği giydirmeye çalıştım. "Biraz daha böyle kalırsan üşüteceksin." Kollarından geçirdiğim geceliği kalçalarına kadar indirdim. Usulca kalçasını havaya kaldırdığımda itiraz etmedi. Şu Aleksey konusu... Belki de sevgilisiydi. Ancak kim sevgilisini böyle bir ortama sokardı ki? Nasıl izin verebilirdi böyle bir şeye? Giden şüphelerim geri geliyordu sanki. Bu işin içinde bir şeyler döndüğüne yeniden inanmaya başlıyordum. Belki de abartıyordum. Her şeyden şüpheleniyordum. Aleksey de belki sadece basit bir eski sevgiliydi. Bilemiyordum. Onunla birlikte olmadığını biliyordum. Peki ya ileri gitmeden bir şeyler yaşamış mıydı onunla? Sevişme olmasa da ön sevişme gibi şeyler... Ya da daha başka şeyler? Sanmıyordum ama tam olarak kesin yargıda da bulunamazdım. Ilya denen kızı o kadar iyi tanımıyordum. Sadece hislerime güvenmem gerekirse daha önce bir erkekle yakın temasta bulunmadığını söyleyebilirdim. Sessizce yana doğru dönüp gözlerini araladı hafifçe. Yaramaz bir çocuk gibi gözü bendeydi. "Yüzündeki yara çok yakışıklı, bunu biliyor muydun?" Söylediği şeyi beklemediğim için kaşlarım havalandı. Sanırım sağ yanağımda belli belirsiz duran küçük yara izimden bahsediyordu. Bunu söylemesi hoşuma gitmişti. Dudaklarım kıvrıldı. "Demek yara izimi yakışıklı buluyorsun." "Evet." Dürüstçe iç geçirdi. "Sana dair çok fazla şeyi yakışıklı buluyorum. Ama korkuyorum." "Neden?" "Söylersem benden uzaklaşmandan. Çünkü ben sana zarar vermem, başına bela olmam, senden bir şey istemem. Sadece seni..." Usulca ona yaklaştım. "Evet, beni?" Ondan bir yanıt beklerken yavaşça gözlerinin kapanmasını izledim. Dudaklarında ise belli belirsiz bir mırıltı yayılırken duymak için ona daha da yaklaştım. "Sen... Özelsin." Küçük dudaklarından çıkan cümleye sanki hâlâ oradalarmış gibi bakarken kendimi savunmasız hissettim. Benim için hiçbir şey ifade etmeyen birinin beni özel bulması... Benim bile kalbimi kırardı. Ne bulmuştu ki bende? Sevilecek neyim vardı? Tıpkı Lâl ile ilişkimize benziyordu bu durum. O benim için çok özeldi ama ben onun için hiçbir şey ifade etmiyordum. Ilya da küçük kalbiyle bana bağlanmıştı. Buna aşk denmezdi, çocukça bir duyguydu belki ama ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Onu sevimli buluyordum. Komik buluyordum. Yer yer şüpheli bile buluyordum ama asla onu âşık olabileceğim bir kadın olarak görmüyordum. Bir arzu nesnesi değildi benim için. Olacağı da yoktu. Ilya'nın üzerinin tamamen örtüldüğüne emin olduktan sonra yanına uzanıp ellerimi başımın altına yerleştirdim. Gözlerimi kapayıp biraz uyudum. Sabah ondan önce uyandığımda başını göğsümün üzerinde görmeyi beklemiyordum. Kesik kesik küçük nefesler aldığını hissedebiliyordum. Uyurken bir kedi gibi mırıl mırıl mırıldanıyordu. Anlamsız mırıltılardı bunlar. Ve onu sevimli gösteren şeylerden sadece biriydi. Onu öylece izlerken kendiliğinden başını göğsümden kaldırıp diğer tarafa döndü ve yastığa yayıldı karamel saçları. Kısa bir süre ona baktıktan sonra yataktan kalktım ve duşa girdim. Çıktığımda hâlâ uyuyordu. Pencerenin önündeki koltukta oturup sessizce dışarıyı seyrettim. Aklım hâlâ Aleksey diye bahsettiği adamdaydı. Kimdi bu herif? Ve Ilya'nın hayatında ne ifade ediyordu? Onun neyiydi? Bunları düşünürken buldum kendimi. Basitçe bir meraktı sadece. Yerinde rahatsızca kımıldanan kızın uyanmasıyla kafamdaki düşünceler dağılıverdi. İçtiği için bok gibi hissettiğine emindim. Başını tutarken yüzündeki rahatsız ifadeden bile belli oluyordu bu. "Ne oldu bana?" Yerimden hafifçe doğrularak bana garip bakışlar atan kızın yüzünde gezindi bakışlarım. "Uyandın demek." Bakışlarımda dün geceye dair bir ipucu aradığı kesindi. Korkuyla gözleri büyürken aklına gelen ilk şey "Ben... Yanlış bir şey yapmadım umarım." olmuştu. Ne yaptığını sanıyordu ki? Ya da bana ne yapabileceğini sanıyordu? Ama sanırım merak ettiği şey kendini rezil edip etmediğiydi. Üstündeki geceliğe bakarken panik olmuş gibiydi. "Ben... Ne yaptım?" Deja vu. Kadınların bana olan güvenleri her zaman gözlerimi yaşartmıştır. Anlamıyordum, sarhoş bir kadını becermenin ne kadar zevkli olduğunu sanıyorlardı? Bence değildi. Hiç yapmamıştım ama ben karşımdaki kişinin de her şeyi hatırlamasını ve bundan zevk almasını isterdim. Normal bir erkek de bundan tahrik olurdu zaten. Ha, onlara rızaları dışında dokunmayacağım prensibini de unutmamak gerekirdi elbette. Benimle birlikte olmak için ne kadar heyecanlı olduğunu ağzından kaçırdığı için bu kızla biraz eğlenmek istedim. Sonuçta beni tanımıyordu. Kendi zevklerim için sarhoş bir kadını düzdüğümü de düşünebilirdi. Bunu kısa bir eğlence için kullanmak istedim. "Çok içmişsin." Bacağımı diğerinin üstüne atarken son derece rahat bir ifadeyle devam ettim. "Sana bunun tek seferde olacağını söylemiştim. Sana yaptıklarımı göremedin." Başımı iki yana salladığımı gören kız bozguna uğramış gibiydi. Aklının karmakarışık olduğunu görmek için yüzüne bakmak yeterliydi. "Bütün eğlenceyi kaçırdın." Keyifli gülüşüme takılmış bir biçimde aralıksız baktıktan sonra gözlerini kıstı korku ve endişeyle. "Sarhoşken size... Bir şeyler saçmalamış olabilir miyim?" Sarhoşken her şeyi sayıp dökmüş küçük saf Arı Maya benim, Nikolai Miloradov'un ağzından laf almaya çalışıyordu. Ne komik. Anlamazdan geldim neyi kast ettiğini bile bile. "Ne gibi?" Aslında tam olarak her şeyi sayıp dökmüş sayılmazdı. Hâlâ Aleksey denen adamın kim olduğunu bilmiyordum. Ama belki onu tıpkı onun yöntemiyle ağzından laf alarak konuşturabilirdim. "Yanlış bir harekette bulunmak, yanlış bir şeyler söylemek..." Bana daha çok aşk sözleri içeren şeyler söylemesine rağmen takıldım ona. "Bilinçaltında bana küfretmek mi yatıyor, Ilya? Açık konuş." O kadar masumdu ki küfür bildiğine bile emin değildim. Ağzımdan herhangi bir argo kelime çıktığında bile yüzü kızarıyordu. Küçük Arı Maya. "Elbette hayır... Siz benim için..." Ona onun sözleriyle karşılık verdim. "Özel miyim?" Bunu söylerken tek kaşım havalanmıştı. Sorgular gibi ona bakarken nefesini tuttuğunu görebiliyordum. Aramızdaki sessizlikten nedense rahatsız olmuştum. Onun için özel biri olmaktan da rahatsız olmuştum. Ben bunu hak eden biri değildim. Sadece kendi zevklerini düşünen, beni sevmeyen bir kadına âşıkken bedensel zevklerim için karşımda hiçbir şeyden haberi olmayan bu kızı kullanan biriydim. Beni özel bulması bile abesti. Onun bu kadar saf olmasına bile küçük bir öfke duyuyordum. Sanırım benden sakladığı küçük şeylere de kafayı takmış olabilirdim. Belirsizliklerden hoşlanmazdım. Her insan gibi. Bu yüzden hiç dolaylı yollara başvurmadan aklımdaki soruyu yönelttim. "Aleksey kim?" Dudaklarımın arasındaki ismi duyduğunda çarpılmış gibiydi. Yüzü şaşkındı. Ne diyeceğini bilemez bir hâlde öylece yüzüme bakıyordu. Muhtemelen sevgilisiydi. Bu kadar utanıp sıkıldığına göre de sarhoşken bana ağzından kaçırdığı için de endişe duyuyordu. Sanırım sorumun cevabını almıştım. Ama bu kez bambaşka sorular belirdi zihnimde. "Sevgilin mi bu Aleksey?" Gözlerini kocaman açmış bana bakarken "Hiç kimse." dışında bir cevap verecek gibi durmuyordu. Sanırım ben ondan daha dürüst olduğum için sansürsüz konuşmakta bir sakınca görmedim. "Anlamadığım, bekâretini neden adı dilinden düşmeyen sevgiline değil de hiç tanımadığın bir adama sunduğun. Bu konuda söyleyebileceğin bir şey var mı?" Sorgular gibi bakmama rağmen herhangi bir cevap vermiyor, öylece bana bakıyordu. Muhtemelen söyleyecek bir şeyi yoktu. Sorunun cevabını kendi de bilmiyordu. Anladığım kadarıyla Ilya'nın tıpkı benim gibi yanlış insanlara âşık olma problemi vardı. Onu Club Hydra'da becerilmeye terk edecek kadar rahat bir adama güvenmek ve onu sevmek gibi. Ya da tam olarak Club Hydra'nın ahlâksız sahibine gönlünü kaptırmak gibi. Bu hikâye bana bir yerden tanıdık geliyordu sanırım. Benim yanlış insanlardan oluşan âşık olduğum kadınlar listesi gibi. Önce Anna, sonra Lâl. Sanırım bu konuda Ilya'yla yarışabilirdim. Ayağa kalkıp odada dolaşırken ellerim ceplerimdeydi. "Anlaşıldı." Düşünceli bir biçimde yere bakıyordum ağır ağır yürürken. "Yanıt alabilmek için seni yeniden sarhoş etmek gerekiyor." Her zamanki şapşal ve utangaç tavrıyla aceleci bir biçimde yataktan kalktı ve kısa geceliğin örtemediği bacaklarını elleriyle kapattı. "Ben gideyim." "Duş alıp üstünü değiştir. Sonra gidersin." Benim otoriter tavrıma karşılık vermeden söyleneni yaptı. Sessizce banyoya girdi ancak yana kayarak açılıp kapanan kapıyla arası pek iyi değildi sanırım. Kapıyı bir şekilde zorlanarak açtı ama kapanırken yarısı açık kaldı ve bunu fark etmeden duşakabine ilerledi. Kapıyı düzeltmek için oraya doğru ilerlediğimde Ilya tamamen soyunmuş, duşakabinde suyun altında ayılmaya çalışıyordu. Açık kalan kapıdan gözümün takılı kalmasına engel olamazken onu seyrettim. Islak saçlarında ellerini gezdirirken yan döndü. Beni fark etmeden kapıyı düzeltip kapanmasını sağladım. Ilya aslında güzel bir kızdı. Ve kendi farkındaymış gibi görünmese de nefis bir vücudu vardı. Ancak benim onda gördüklerim daha farklı şeylerdi. Onunlayken şapşallıklarıyla eğlenip neşelenirken kendimi iyi hissettiğimi fark ettim. Bir çocukla vakit geçirmenin verdiği masumiyet ve temizlenme hissini yaşıyordum sanki. Onunlayken eğlencem, ona olan şüphelerimin ardını gölgeliyordu. Ve bu bana tehlikeli gelmeye başlamıştı. ❝Ilya❞ Kendimi suyun altına attığımda Tanrım dedim. Ne aptal biriydim ben. Aleksey'in adını ağzımdan kaçırdığıma inanamıyordum. Yulia'yı dinlememeliydim. İçki içmemeliydim. Buraya böyle gelmemeliydim. Delirmiş gibiydim. Neyime güvenmiştim ki ben? Zekâma mı? Gülerdim buna. Henüz ne kadarını ağzımdan kaçırdığımı bile bilmiyordum. Ama en azından Bay Miloradov'un Aleksey'i sevgilim sandığını biliyordum. Bu da her şeyi ağzımdan kaçırmadığımı gösteriyordu. Derin bir nefes aldım. Biraz sakinleştikten sonra üstümü değiştirdim. Duştan çıktığımda ıslak kalan saçlarımı havluyla kurulamaya çalışırken Bay Miloradov'un odada hazırlattığı kahvaltıyı gördüm. Benim bir şey söylememi beklemeyen adam aramızdaki konuşma olmamış gibi davranarak "Önce kahvaltını et." dedi. Ona kısa bir bakış attıktan sonra tehlikede olmadığıma ikna oldum. Güvenli bölgedeydim. Yalan söylediğim için beni zehirlemeyi düşünüyor gibi görünmüyordu. Sessizce söyleneni yaptım ve Bay Miloradov'un otoritesine karşı gelmeden tam karşısına oturdum. Her şey tamamdı ama Bay Miloradov'un Aleksey'i sevgilim sanmasını istemiyordum. Beni basit bir kadın gibi görmesi isteyeceğim son şeydi. Sanki hayatımda birden çok erkek varmış gibi... Sessizce kahvaltımızı ederken suçunu itiraf eden biri gibi "Aleksey benim sevgilim değil." dedim o yeniden sormadan. Daha fazla bir şey söylemeyecektim. Bunu bilmesi yeterliydi. Beni herkesle olan bir kız olarak görmemesi için yeterli bir açıklamaydı bu. O ise iştahla kahvaltısını ederken rahat bakışlarını bana dikti. "Hımm... Hayali arkadaşın mı?" Yüzüme bakmadan dudakları kıvrıldı. Kocaman bir ekmek dilimine çikolata sürüp nasıl fit kalabiliyordu ki bu adam? Anlamak güçtü. Ben ona anlamazca bakarken Bay Miloradov gülüyordu. Onu ilk defa bu kadar içten gülerken görüyordum. "Dün gece sizi epey eğlendirmişim anlaşılan." İnkâr etmedi. "Şapşallıklarınla, evet." Daha ne kadar utanabilirim diye düşünmekten yorulduğum için başımı kaldırmaksızın sessizce kahvaltımı ettim. Birkaç lokma bir şeyler yedikten sonra izin isteyerek kalktım. "Kahvaltı için teşekkür ederim." Hiçbir şey söylemeden beni izleyen adamı geride bırakıp odadan çıktığımda Bay Miloradov'un cümleleri yankılandı kulaklarımda. Bu son şansındı. Tek seferlikti. Odaya döndüğümde yenilgiyle yatağa oturdum. Görev başarısızdı. Dudaklarım benden izin istemeksizin titremeye, gözlerim dolmaya başladı ve daha ne olduğunu anlamadan ağlamaya başladım. Aynada saçlarını fırçalayan Yulia ise daha gecenin nasıl geçtiğini soramadan benim gözyaşlarımla karşı karşıya kalmıştı. "Ne oldu?" Yanıma gelip omzuma dokunan kız endişeyle bana bakıyordu. Dudaklarım benden bağımsız aşağı doğru sarkarken "Olmadı." dedim burnumu çekerek. Bunu tahmin ettiği her hâlinden belli olan Yulia, dudakları düz bir çizgi hâlini alırken omuz silkti. "Tamam, en azından denedik." Öte yandan Bay Miloradov'un eğlenceyi kaçırdın demesi de tuhaftı. Yapmıştık, ben sarhoştum ve hatırlamıyordum ama o eğlenmiş miydi? Anlamıyordum ki. "Yani sanırım olmadı." dedim kafamdaki soru işaretlerini gizlemeksizin. "Galiba." "Galiba mı?" Kaşları çatıldı Yulia'nın. "Oldu mu olmadı mı?" Çaresizce omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Hatırlamıyorum ki. Sarhoş olmuşum." "İnanamıyorum sana Ilya. Çok içmemeni söylemiştim öyle değil mi?" Çok da içmemiştim aslında ama bana fazla gelmişti demek. Her şeyi berbat etmiştim. Konuşmak için kısa süreliğine duran ağlamam bu kez kaldığı yerden devam ederken Yulia da hâlime acıdı. "Tamam, ağlama." Kolunu bana sardı teselli etmek ister gibi. Ama bunun beni teselli edebileceği bir şey olduğunu sanmıyordum. Her şeyi kendi ellerimle berbat etmiştim. Küskün bir biçimde "Beni gülünç buluyor." dedim. Bana sarılan kız garipsemiş bir bakışla döndü. "Gülünç mü?" "Evet. Bana güldü. Garip bir kız olduğumu söyledi ve-" Bunu küçük bir detaymış gibi paylaşmama rağmen dikkate alıp durdurdu beni Yulia. Kaşlarını çatıp tekrar etti. "Bir dakika, güldü mü?" Başımı salladım çaresizce. Zaten insanlar bana gülerdi. Beni çekici bulmaz ya da arzulamazdı. Beni komik bulurlardı. Rezilliklerimle eğlenirlerdi. Başkaları o kadar umurumda değildi ama Bay Miloradov'un da gözünde öyle olmak beni üzüyordu. Yulia ise inanamayan bir ifadeyle "Nikolai Miloradov'dan mı bahsediyoruz hâlâ?" sorusunu sordu. Ciddi ciddi sorusuna yenisini ekledi. "Peki, dişlerini gördün mü? Yani dişlerini göstererek mi güldü?" Bu saçma soruların anlamını çözemiyordum. Ne fark ederdi ki? Bana gülmüştü işte. Bu salak kız da ne saçmalıyor böyle diye gülmüştü. Neyi anlaşılmıyordu tam olarak? "Neden bahsediyorsun anlamıyorum Yulia. Bana güldü diyorum. Bunun nesi ilgini çekti?" Dargın bir biçimde gözlerimi devirdim. "Seni de mi eğlendiriyor benim aptallıklarım?" "Hayır, hayır Ilya anlamıyorsun." Başını iki yana sallayan Yulia inanmazca kaşlarını kaldırdı. "Tatlım, Nikolai Miloradov gülmez. Localarda kadınlarla eğlenirken bile görmedim böyle bir şey. O her zaman ciddi ve somurtkandır. Korkutucu bir piç gibi bakar insanların suratına." Tüm samimiyetiyle aşağı yukarı salladı başını. "Sana gülmesi inanılmaz bir şey bence." Moralimi düzeltmek için saçmalamasına biraz bozulmuştum. "Alay etmen hoş değil, Yulia." "Alay etmiyorum." Onu anlamaya çalışırken Bay Ivan geldi. Hesap soran bakışlarını üzerimizde gezdirirken soğuk bir alayla "Sohbet edebilecek vakti bulmanız ne hoş. Çay veya kahve ikram etmemi ister misiniz? Yoksa işinizin başına mı dönmeyi tercih edersiniz?" dediğinde ikimiz de hazırlandık ve alelacele odadan çıkıp işlerimize döndük. Onu kızdırmanın Hydra'da yapabileceğimiz en yanlış ikinci şey olduğunu biliyorduk. Birincisi ne miydi? Elbette Nikolai Miloradov'u kızdırmak. ... * YAZAR NOTU: Hi guys! 🌙 Bu bölümü sonsuzevrende okuruma armağan ediyorum ve hepinizden bol yorumlar bekliyorum çünkü eğer yeni bölümlerde neler olacağını bilseydiniz kafayı yerdiniz. 🤯💖 Evet, bölümümüzü nasıl buldunuz? Sizce Ilya neler saklıyor olabilir? Bu konuyla ilgili ciddili tahmin ve teorilerinizi buraya yazabilirsiniz. Nikolai ve Ilya için hayalinizde sahneler varsa buraya yazabilirsiniz. Şimdilik sizi kafanızdaki teorilerle baş başa bırakıyorum. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! ❤️ ••• SOSYAL MEDYA HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI |
0% |