Yeni Üyelik
58.
Bölüm

☾ Rio'da Bir Gece | 56

@buzlarkralicesi

-56-

❝Lâl❞

Rize'de geçen harika birkaç gün. Ne keyifli ve eğlenceliydi. Fırtına Deresi, Zil Kalesi, Kaçkar Dağları Milli Parkı, Rize Müzesi... Zamanımız olsaydı eminim daha çok yeri gezerdik ama gezdiğimiz yerler bile yetmişti doğrusu.

Öncelikle Rize'nin altını üstüne getirmemiz bir yana, Luigi'yi kız isteme töreninde öyle saygılı ve pısırık hâllerde görmenin tadı bir başkaydı. Kabul etmeliyim ki bu anı çok beklemiştim. İlişkimizin başından beri burnumuzdan getiren Luigi'nin böyle bir derse ihtiyacı vardı. Valent'i bir Türk kızıyla evlenmek istediği için yargılamasının bedelini yine Türk bir kıza âşık olarak ödemesi yeterince adil ve eğlenceli görünüyordu.

En nihayetinde Rize'deki kısa zamanlarımızın sonuna geldik. Luigi ve Wendy'nin nişanından sonra İstanbul'a dönmüştük. Bugün eve döndüğümüz günün ertesiydi ve ben hâlâ çok yorgundum.

Uyandığımda tüm vücudumun yorgunluktan sızladığını hissedebiliyordum. Bu yüzden yatakta tembellik etmeye karar verdim. Yan döndüğümde yatakta yalnız olduğumu fark ettim. Saat öğlene geliyordu. Valent yine dışarıdaki işlerini halletmek için gitmiş olabilirdi. Belki de çalışma odasında işleriyle ilgileniyordu. Sıkılmıştım. Onun yanımda olmasına alıştığım için tek başıma canım sıkılıyordu. Gözlerimi yumdum ve uyumaya çalıştım.

Kapının aralanma sesiyle dalmak üzere olduğum ikinci uykudan uyandım. Valent yatağın boş kısmına oturmuş askılı pijamamdan çıplak kalan omzumu okşuyordu. Beni hayran hayran seyrederken gözlerimi ona diktim. "Günaydın." dedim yumuşak bir tebessümle.

"Günaydın."

"Uyandığımda yanımda değildin, evde yoksun sandım."

"Sabah erkenden şirketteki işlerimi hallettim, kulübe uğradım ve eve geldim. Uyuduğunu görünce rahatsız etmek istemedim, çalışma odasında çalışıyordum."

Gayet açıklayıcı olduğu için başımı sallamakla yetindim. "Ne yorulmuşum bir bilsen... Hiç yataktan kalkmak istemedim. Rize koşturmacası bana birkaç hafta yeter."

Gülümsedi. "Evet, fark ettim. İyi dinlenmen gerekiyor." Saçlarımı okşarken sessizce beni seyretmeye devam etti.

"Luigi nasıl da komikti değil mi?" Gülüştük. "O hâllerini gördüm ya, ölsem de gam yemem." Ölüm kelimesini duyunca yüzü donuk ve düşünceli bir hâl aldı. Mecazi anlamda söylemiştim. Sağ elim yanağını avuçlarken gözlerine baktım. "Sen nasılsın, iyi uyudun mu?"

"Senin huzurlu nefes alışverişlerin arasında oldukça rahat uyudum, Lâl Riccardo." İç geçirdi. Ne olduğunu merak ediyordum ama sormama gerek kalmadan kendisi ağzındaki baklayı çıkardı. "Sinan Bey aradı, evlerinde bir davet düzenliyorlarmış. Doğan sayesinde tanıştığımız için bizi de çağırdılar ama çok yorgunsun, gitmeyiz diye düşündüm."

"Hemen reddetmeseydin canım. Belki giderdik." Omuz silktim. "Hem hava değişikliği olurdu hem de yabani gibi evde oturmazdık." Onlarla aramıza mesafe koymamızı söylediğim için adam hafif kaşlarını kaldırdı inanmaz gibi. Beyza dolayısıyla hem Doğan'dan hem Sinan'dan uzak durma isteğim başta mantıklı gelse de bizim yakınlaşacağımız kişileri Beyza'nın kararlarının seçiyor olması gıcık bir durumdu. Bu yüzden içimden geldiği gibi davranmaya karar verdim. Nasılsa yakında İtalya'ya dönecektik. İster istemez bu insanlarla aramıza istediğimiz o mesafeyi koyacaktık. Hem Sezin Hanım iyi biriydi. Ona bu zor günlerde destek olmak istiyordum. Bunu hak ediyordu.

"Emin misin?" diye soran Valent'e başımı sallamakla yetindim önce.

"Neden olmasın? Havamız değişir biraz. Hem atmosferi beğenmezsek erkenden çıkar geliriz."

Bu kararımdan memnun olan adam omuz silkti. "Sen nasıl istersen."

Saçlarımı okşayan eline uzanıp koluna dokundum. "Wendy de düğün merasimini İtalya'da yapmak istiyor. Vakit kaybetmeyelim olur mu? Gidelim artık."

Dudakları kıvrıldı. "İtalyan olman çok çabuk gelişti, Lâl Riccardo. Doğduğum toprakları bu kadar sevebileceğini sanmazdım."

Muzır bir bakışla gülümsedim ve gözlerimi gözlerine diktim. "Nasıl sevmem? Beni sana getirdi. Bu bile sevmem için yeterli bir sebep."

Bana iyice yaklaşıp çarşafın altından karnımı ve belimi sarıp vücudumu kendine yaklaştırdı. Dudaklarıma hem şefkatli hem tutkulu bir öpücük kondururken bana dünyaları verdiğinin farkında mıydı bilmiyordum. Sağ avcu karnımı okşarken dudakları dudaklarımdan ayrıldı. "Sonraki doktor kontrolümüzü iple çekiyorum." Emin olmak için yüzüme baktı. "Deyimi yerinde kullandım mı?"

Gülerek başımı aşağı yukarı salladım. "Son derece yerinde kullandın, Valentino Riccardo." Sonra neden doktor kontrolünü iple çektiğini bildiğim için omuz silktim. "Ama ne malûm minik yaramazın cinsiyetini göstereceği? Bak, Wendy'ninki daha göstermemiş."

Başını salladı kendinden emin bir biçimde. "Bizim bebeğimiz usludur, gösterir."

Arkaya yaslanarak gülmeye başladım. "Ah, Valentino... Sen çılgının tekisin."

Eğlenceli bir sabahın ardından duşa girdim ve birlikte aşağı indik. Bahçede köpeğimle vakit geçirirken Valent de masada elindeki kâğıtları inceliyordu. Biz sessiz sessiz köpeğimle oyun oynarken adamın bakışları arada bir bize kayıyordu. Sanki uslu durduğumuza emin olmak ister gibiydi.

Nina karışık meyve suyumu getirdiğinde "Teşekkür ederim, Nina." dedim ve gitmeye hazırlanan kıza "Nasılsın iyi misin?" diye sordum.

Duraksayan kız sorduğum soruyla tebessüm etti. "İyiyim, efendim. Teşekkür ederim."

"Bir ihtiyacın, bir sıkıntın var mı?"

"Yok efendim. Sorduğunuz için teşekkür ederim."

"Bir şey olursa benimle paylaşabilirsin tamam mı?" Aklıma yeni gelmiş gibi ekledim. "Bu arada yakın zamanda İtalya'ya dönüyoruz. Sen de yaşadığın yere kavuşuyorsun."

Sevinmiş gibi başını sallayıp Valent'e de meyve suyunu servis etti ve gitti. Ben de dikkatimi çektiği için sordum. "Sen pek meyve suyu içmezdin, kahve içmiyorsun. Hayırdır?"

"Konuşmuştuk ya, bebek gelene kadar ikimiz de kahve içmeyecektik. Ben sana eşlik edecektim."

Gözlerimi devirdim gülerek. "Valentino, sen ciddi miydin?"

"Böyle bir konuda ne zaman şaka yaptığımı gördün?"

"Saçmalama lütfen. Ben içemiyorum diye sen de kahvesiz durmak zorunda değilsin."

"Ben hâlimden memnunum." Omuz silkerek kaşlarını kaldırdı. Bana meydan okur gibi durması yeniden gülmeme sebep olmuştu. Ne kadar olaysız ve sakin bir yaşam. Tıpk hayal ettiğim gibi.

Zaman su gibi hızlı geçiyordu. Sinan Beylerin davetleri tam da bizim doktor kontrolümüzün olduğu zamana denk gelmişti. Önce doktora gidecektik, akşama doğru da şöyle bir davete uğrayacaktık. Fazla kalma gibi bir planımız yoktu.

Kontrole girmek üzereyken bazı tahliller yaptırdım. Ultrasondan baktığımızda bebek hareketsizdi ve uygun pozisyonda değildi. Selvi "Eğer bugün tekrar ultrason için ısrarcıysanız-"

O cümlesini tamamlayamadan "Evet." yanıtını verdi Valentino. Oldukça heyecanlı görünüyordu.

Selvi bunu anlayabilecek tecrübeli bir doktor olduğundan gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı ve bana döndü. "O hâlde bir şeyler yiyip biraz hareket ettikten sonra yeniden deneyelim. Tercihen tatlı bir şeyler yiyebilirsin."

Kabul ederek kalktım yerimden. Kafeteryadan aldığımız gofreti yiyip bahçede dolanırken Valent'in çocuk gibi sabırsızlığı gülmeme sebep oluyordu. "Şu kerataya bak ya, şimdiden parmağında oynatmaya başladı bizi."

Elleri ceplerinde olan adam yanımda yürürken "Gerçekten de öyle." yanıtını verdi. "Çok merak ediyorum. Bir de sanki hazırlıklarını yetiştiremeyecekmişiz gibi hissediyorum. O yüzden biraz aceleciyim."

"Merak etme Valentino, daha neredeyse beş ay var ya. Nereye yetişmiyor hazırlıklar?"

"Öyle deme. Aceleye gelsin ya da unuttuğumuz bir şey kalsın istemiyorum."

Onun bu kadar hevesli ve heyecanlı olması içimdeki çocuk ruhunu diri tutuyordu. Beni eğlendiriyordu. Bu yüzden hiç heyecanından vazgeçsin istemiyordum. Ben bu sabırsız hâline bayılmıştım.

Bekleme salonuna gelip oturduğumuzda ayakları yerde ritim tutmuş durumdaydı. Onu hiç böyle sabırsız görmemiştim. Avcum aşağı yukarı sallanan dizini kavradı yumuşakça. "Aşkım, sakin." Gülümsedim çenesini okşarken. "Konuşmuştuk ya, belki bugün göstermeyecek kendini."

"Gösterecek. Hissediyorum."

Onun masumca buna inanmasına karşılık kabullenircesine gülümsedim. Başımı yana yatırdım ve Valent'in söylediği gibi olmasını umdum yoksa bir sonraki kontrole kadar kurdeşen dökerdi bu adam.

Kontrole girdiğimizde bebeğimizin testleri sonuçlandı. Her şey yolunda görünüyordu. Gayet sağlıklıydı. Ultrasona sıra gelince Valent benden de heyecanlıydı.

Onun heyecanının farkında olan Selvi esrarengiz bir biçimde baktı bize. "Siz ne hissediyorsunuz?"

Ben garip bir şekilde bir şey hissetmiyordum. Yoğun bir şekilde erkek veya kız diye bir his yoktu içimde. Bu yüzden gözlerimi ekrana dikerken omuz silktim. "Bilmiyorum, ben bir şey hissetmiyorum." Sonradan aklıma gelmiş gibi bulguları düşünüp parçaları birleştirdim. "Belki erkek olabilir ama. Sürekli canım tatlı çekiyor." Bu da hurafe olabilirdi ama ne bileyim, o an paylaşmak istemiştim.

Normalde karnı erken büyüyen hamilelerin karın şeklinden de erkek veya kız diye tahminlerde bulunulurdu ama benim karnım henüz o kadar büyümemişti.

Selvi'nin bakışları çiçeği burnunda baba adayına döndüğünde hiç düşünmeden "Bence kız." yanıtını verdi Valentino.

Güldü Selvi. "Kız istiyorsunuz demek."

"Benim için fark etmez ama öğrenmek için sabırsızlanıyorum."

Başını aşağı yukarı sallayan doktorumuz ser verip sır vermiyordu. Ekranı yaklaştırıp uzaklaştırıp bir şeyleri inceledikten sonra "Çok az bir yanılma payı olmakla birlikte..." diye söze girdi. O an Valentino sanki Acun Ilıcalı konsey müziği eşliğinde adaya veda eden kişiyi açıklıyormuş gibi pür dikkat bekliyordu. Onun eziyetine kadının açıklayıcı cümlesi son verdi. "Minik prensesin babasını kırmaya niyeti yok gibi. Büyük ihtimalle kızınız olacak."

Başını yukarı kaldıran adam gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. "Hissetmiştim."

Elimi tutarken yaşadığı rahatlama ve mutluluğu gözlerinde görmüştüm. Belki ısrarla kız istemesinin bir sebebi vardı. Belki onun yolundan yürümek zorunda olan bir oğlu olsun istemiyordu. Onun yaşadıklarını yaşasın istemiyordu. Hep benim travmalarımı konuşmuştuk. Ya onun travmaları? Güçlü ve tehlikeli bir İtalyan mafya ailesinin tek oğlu olmanın verdiği ağırlığı bir ömür taşımıştı. Bu yüzden oğlu olmasındansa kızı olmasını istemekte haklı olabilirdi. Onu suçlayamazdım. Belki de düşündüğüm gibi değildi. Basit bir şekilde sadece bir kız babası olma sevdasındaydı. Sebebi ne olursa olsun gözlerindeki neşe görülmeye değerdi.

Kontrolden çıktığımızda arabada yüzündeki tebessüm hiç solmamıştı. Elimi tutmuş yüzüme bakıyordu. "Kızımız olacak."

"Büyük ihtimalle dedi, Valentino. Bu da demek oluyor ki sürpriz yapabilir."

"Sanmam." Kendinden emin bir biçimde ekledi. "Benim kızım da tıpkı benim gibi sürprizleri sevmiyor olabilir."

Güldüm. İmalı bir biçimde göz devirdim. "Çok merak ediyorum, bebek erkek deseydi-"

"Yine sevinirdim." diyerek sözümü kesen adam samimi görünüyordu. "Sadece kızımızın olacak olması... Bilemiyorum, içimi ısıttı ve beni heyecanlandırdı."

"Erkek olsaydı da bu kadar içini ısıtır mıydı, seni heyecanlandırır mıydı bakalım Valentino Efendi?"

Sorgulayan bakışlarım ve ses tonumla neyi ima ettiğimi çok iyi anlayan adam aynı meydan okuyan bakışla karşılık verdi. "Kızımız doğduktan sonra bunu sana kanıtlayabilirim." Kaşları havalandığında neyi ima ettiğini biliyordum.

"Saçmalama Valentino. En az beş sene yeni çocuk falan bekleme, benden söylemesi."

"Neden? Birlikte büyürlerdi."

"Hamileliğin, hele hele doğumun ne kadar zor bir şey olduğundan haberin var mı senin?" Geçen gün Ahmet yüzünden bir doğum videosuna denk gelmiştim de içim çekilmişti vallahi. Bir de Ahmet o doğumda görev almıştı. Ben olsam baygınlık geçirirdim herhâlde. Vallahi doktorların hakkı ödenmez. "Ben çok korktum doğumdan."

"Korkma." Tuttuğu elimin parmaklarını kenetledi parmakları. "Ben senin yanında olacağım."

"O iş öyle olmuyor işte! Sen benim yanımda olacaksın da, sancıları ben çekeceğim!" O an içimi bir korku kaplayıvermişti. Oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. "Ay vallahi hiç bu kısmını düşünmemiştim. Şimdiden içimi bir korku kapladı. İçim çekildi yani." Korkumu dindirmesi için küçücük bebekten medet umar gibi karnıma dokunup henüz erkenken anlaşma sağlamaya çalıştım. "Bebeğim, sen annenin canını çok acıtmazsın değil mi?" Henüz bir cevap verebilecek durumda olmadığı için ikna olmaya çalışan ben, başımı yan yatırıp "Acıtmazsın gibi geldi bana. İnşallah." dedim.

Düşünceli bir biçimde çenesini kaşıyan adam "Acısız bir yolu yok mu bunun?" diye sordu.

"Sezaryen daha kolay diyorlar ama bebek için en sağlıklısı normal doğummuş. Bu yüzden acil bir durum olmadığı sürece ben normal doğum olsun istiyorum." Bunları söylerken başımı yana yatırdım. Eh, evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabilirdi. Görecektik. Ama bu korkmama engel değildi tabii.

Omzumu okşadı adam beni sakinleştirircesine. "Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. Bunları düşünmek için çok erken. Şimdiden kendini korkutma."

Haklıydı. Bu yüzden başımı sallayıp konuyu çok uzatmadım. Sezin Hanım'ın daveti için evlerinin önüne geldiğimizde arabadan indik ve görevlinin bizi içeri buyur etmesiyle bahçedeki kalabalığa doğru ilerledik.

"Epey kalabalıkmış." dedim kendi kendime.

"Yorulursan bana işaret ver, dönelim."

Anlaştık der gibi başımı salladım. Davetlilerden bazıları bahçede, bazıları evin bahçeye açılan odasındaydı. Bahçede garip bir biçimde projeksiyon, perde falan vardı. Görür görmez merak edip sorgulasam da bir yanıt bulamadım.

Bahçenin davetliler için ayrılmış sandalyesiz masaların olduğu yere geldiğimizde Beyza ve Doğan da oradaydı. Bizi görünce el etti Doğan. Yavaş adımlarla onlara doğru yürüdük. Bir süredir sık sık görüşmüyorduk. Bu yüzden beni görür görmez bakışları karnıma indi Doğan'ın.

Yumuşak ve şefkatli bir tebessümle. "Görmeyeli büyümüş. Artık belli oluyor."

Onayladım başımla. "Evet. Artık kendini gösteriyor."

Valentino heyecanına engel olmadan "Cinsiyeti de belli gibi." dedikten sonra açıkladı. "Yani büyük ihtimalle."

Heyecanla dikkat kesildi Doğan. "Ben de tam onu soracaktım. Çok merak ettim gerçekten."

Valent izin ister gibi bakınca hadi söyle der gibi onaylayan bir bakış attım. Beyza'nınsa tahmin edilebileceği gibi pek umurunda değildi. O sırada kendisine öldürücü bakışlar atan Sinan'a arkasını dönmekle meşguldü.

Valentino heyecanını ve sevincini paylaşan bir ifadeyle "Galiba kızımız oluyor." diye açıkladı.

İlk kez bu kadar ışıl ışıl güldü Doğan. Gülerken nadir biçimde gördüğümüz dişlerini bile göstermişti bu kez gülüşü. "Çocuklar, çok sevindim, tekrar tebrikler. Kız babası olmak bambaşka bir şey."

Ya, doğrudur, bilmez olur musun der gibi kinayeli bir bakış attıktan sonra bundan vazgeçtim. Artık onu cezalandırmak yok.

"Ben hissediyordum zaten." diye söze girdi Valentino. "Bizim aramızda bir iletişim var gibiydi. Bana hissettirdi kız olduğunu."

Güldüm. "Valentino, saçmalama. Astral seyahatle rüyalarına girip baba, ben kız olacağım ha bak haberin olsun diyecek hâli yok ya."

Yalandan bozulmuş bir ifadeyle "Dalga geçmen hiç hoş değil." diyen adam beni yargılar gibi baktı. "Ben karnına dokunduğumda öyle hissettim."

Gülmeme engel olamayarak "İyi, peki, peki, tamam. Kızın en çok seni seviyor, Valentino Riccardo." dedikten sonra Doğan'a da gülünç bulduğumu belli eden bir bakış attım. "Hamile olan benim ama Valent benden daha alıngan oldu."

Güldü Doğan. "Eh, olacak o kadar. İlk babalık heyecanı."

Havadan sudan bir konu gibi sordum. "Sen de öyle olmuş muydun?"

Buna tuzak bir soruymuş gibi yaklaşan Doğan konuşmak için ağzını açsa da söyleyecek bir şey bulamamış gibi duraksadı. O anı fırsat bilen Beyza hemen lafa karıştı.

"Ben doğduğumda babam koç kesmiş."

Bense çok uzatıp konuşması diye yüz vermeden "Hımm, ne güzel." dedim sadece. Çoğunlukla onu görmezden gelmeyi tercih ediyordum. Özellikle o yüzleşme gecesinde masada yüzüme söylediklerinden sonra iyice midem bulanmıştı ondan. Yüzünü bile görmek istemiyordum.

Birinden ne kadar nefret ederseniz edin, kadın dayanışması diye bir şey olmalıydı bence. Bir hemcinsiniz hatta bir insan zor durumdayken ona destek olmak, yardım etmek insanlığa dair şeylerdi. Düşene bir tekme de vurmamalıydınız benim kitabımda. Ama Beyza bu insanlığa dair temel kuralları bile umursamıyordu. Belaltı vurmuştu. Benim tecavüze uğramamı kullanmış, bununla ilgili ileri geri konuşmuştu. Bunun affedilebilir bir yanı yoktu. Bu sebeptendir ki onunla aramızda kardeşliği bırakın, dostluk bağı bile kurulamayacak kadar kritik bir noktadaydık.

Valent'in de onunla sözle dahi muhatap olduğu yoktu. Bir ara Valentino telefonu çalınca bahçede benim görebileceğim bir yere geçip telefon görüşmesi yaptı. O sırada Beyza da ortalardan kaybolmuştu. Biz de Doğan'la baş başa kalmıştık.

İlgili, şefkatli ancak adım atmaktan çekinen bir ifadeyle "Hamilelik zor geçiyor mu? Bebek seni yoruyor mu?" sorusunu yöneltti.

Omuz silktim. "Henüz küçük sayılır. Büyük büyük bir şeyler hissetmiyorum. Ama tabii yorgunluk var."

Ağır ağır başını salladığında elindeki içkisinden bir yudum alıp almama konusunda kararsız kaldı. Almadı. Sanki bir şey söylemek üzere gibiyken yüzüme baktı. "İtalya'ya dönmeyi düşünüyormuşsunuz. Valentino söyledi. Senin fikrinmiş."

"Evet." Açıkyüreklilikle karşılığını verdim. "Benim evim orası." Anlayışla karşılar gibi bakan adama açıkladım havadan sudan bir konu gibi. "Senenin altı ayı burada, altı ayı İtalya'da kalırız diye düşündük. Bebek büyümeden de İtalya'ya gidelim dedik. Doğumu orada planladık."

"İyi düşünmüşsünüz." İç geçirdi umutsuzlukla. "Sizden uzak kalacağım için üzgünüm. Daha yeni bulmuştuk birbirimizi."

Normalde sen yıllarca bensiz yaşadın, yine yaşarsın gibi kırıcı bir cümleyle had bildirirdim ama Doğan'a karşı öyle acımasız davranmama kararım sürüyordu. Ona uygun davrandım. "Açık konuşmak gerekirse ben bu debdebeden kaçıyorum. Beyza, Umay, Şebnem... Onların entrikaları, oyunları, birbirilerinin arkasından çevirdikleri işlerden uzakta huzurlu bir hayatım olsun istiyorum."

Bir akşam aynı masada yemek yemiştik, yılan gibi birbirilerini sokmuşlardı. Herhâlde sürekli yan yana olsalardı birbirilerini yerlerdi. Birbirilerinin arkasından çevirmedikleri entrika kalmazdı. İşte benim huzur dolu hayatıma gölge düşürecek şeyler bunlardı ve ben bunlardan uzak durmak istiyordum. Özellikle de Beyza'dan uzak.

Valent'e güvenim sonsuzdu. Ama Beyza'nın rahat durmayacağını da biliyordum. Göz göre göre kuzuyu kurda emanet etmeye gerek yoktu. Önlemini almak gerekti. Tam onu düşünürken Beyza da sonunda yanımızdaki yerini almıştı yeniden.

Hava hafiften kararmaya başlamıştı. Herkesin görebileceği bir yere, perdenin yanına gelen Sezin Hanım, elindeki bıçağı diğer elindeki boş şampanya bardağına değdirdikten sonra "Hepiniz biraz beni dinler misiniz? Kısa bir konuşma yapmak istiyorum." diyerek insanların dikkatini kendine çekti.

İstediği sessizlik oluştuğunda memnun bir tebessümle bakışları memnuniyetle kalabalıkta gezindi. "Teşekkür ederim." dedikten sonra konuşmaya başladı. "Öncelikle davetime katıldığınız için teşekkür ederim. Buraya sizi sadece basit bir davet nedeniyle toplamadım. Aldığım önemli bir karardan dolayı buradasınız. Çoğunuz iş arkadaşlarımız, ortaklarımız, yakın dostlarımız olduğunuz için yolları ayırdığımızı bilmeye en çok sizlerin hakkı var diye düşündüm."

Sessiz kalabalıktan anlamsız sesler çıkmaya başlayınca ön sıralardan Sinan, karısına doğru yürüdü. "Neler oluyor Sezin? Ne yolları ayırması?"

"Hem boşanacak olmamızdan hem de şirketteki pozisyonlarımızdan bahsediyorum Sinan." Sakince söylemişti bunu. Umursamaz bir edayla ekledi. "Müsaade eder misin?"

Karısının kolundan tutan adam "Bence bunu aramızda konuşabiliriz." dese de Sezin umurundaymış gibi davranmıyordu. Kapı eşiğinde bekleyen bir adama işaret verdikten kısa süre sonra perdeye yansıyan bir görüntüyle benim gibi herkes şok olmuş durumdaydı. Görüntülerde Sinan ve Beyza bir otelin koridorunda kucak kucağa öpüşürken odaya girmeyi bile beklemiyorlardı. O hâlde odaya girdiklerinde görüntü sonlandı.

Sezin Hanım hiç istifini bozmadan açıklamaya koyuldu. "Az önce hepinizin de gördüğü gibi malûm sebeplerden dolayı Sinan Bey'le evliliğimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz." Eliyle Beyza'yı işaret ederek devam etti. "Bunda emeği geçen Beyza Kozanoğlu'na sonsuz teşekkürler. Eğer aranızda kaçıranlar varsa az önceki görüntülerde kocamla sevişen kişi kendisi."

O sırada Doğan da Beyza da mosmor olmuş durumdaydı. Beyza'ya zerre üzülmüyordum ama Doğan'ın yeni bir kriz geçirmesini istemezdim. Ben nefesimi tutmuş öylece bakarken Valent şaşırmışa benzemiyordu. Umursadığı bir şey olmadığından olsa gerek, diye düşündüm.

Aynı sükûnetle devam eden Sezin Hanım son sözlerini söyledi. "Şirketle alakalı imza yetkileri de bende olduğundan, artık tüm ortaklarımızın, birlikte çalıştığımız herkesin muhatabı benim. Sinan Bey'le özel hayatımızda da iş hayatında da yolları ayırmış bulunuyoruz, herkese hayırlı uğurlu olsun."

Beyza içeri doğru kaçarken Sinan hâlâ karısını ikna etmeye çalışıyordu. Sarhoştum, sen sandım yalanının tutmayacağını bildiğinden olsa gerek bir seferlik bir şeydi, anlamı yoktu kartını kullanıyordu. Yana yakıla "Ben hâlâ seni seviyorum, Sezin! Yaptım bir hata. Ne olur beni affet." deyip duruyordu.

"Artık duyguların umurumda değil, Sinan. Bu gece evimi terk edersen sevinirim."

Hiçbir şey olmamış gibi kolunu Sinan'dan kurtarıp onu yok sayan Sezin Hanım'ı gördüğümde ister istemez içim gururla dolmuştu. Onun ne kadar acı çektiğini seanslarımızda görmüştüm. Şimdi onu böyle güçlü görmek paha biçilemezdi. Sezin Hanım'la göz göze geldiğimizde teşekkür eder gibi bir bakış ve baş işareti verdiğinde aynı nezaket ve şefkatli bakışla teşekkürünü kabul ettim.

Küçük çaplı rezillikten sonra aralarında konuşup dedikodu yapan kalabalık yavaş yavaş dağılıyordu. Bense eve gitmek istesem de tuvalete uğrama ihtiyacı hissettim. Valent'e baktım. "Ben bir tuvalete gitmeliyim." Son zamanlarda sık sık olduğu gibi yine sıkışmıştım.

Hâlimden anlayan adam başını salladı. "Gelmemi ister misin?"

"Gerek yok canım. Bir gidip gelirim ben." Bakışlarımla yıkılmış olan Doğan'ı işaret ettim. "Ona göz kulak ol."

Deneme yanılma yoluyla odalara baktım. Merdivenlerden yukarı çıkıp üst kata baktım. Odaya denk gelen başarısız üç denememin sonunda bulduğum tuvalete girmiştim. Çıktığımda ise tam inmek üzereyken Sinan ve Beyza'nın tartışmalarına şahit olmak zorunda kalmıştım. Tam merdivenin girişinde konuşuyorlardı.

Sinan "Hayatımı mahvettin, sen sadece yuva yıkan bir kaltaksın. Anladın mı beni? Kaltak!" diye bağırıyordu.

Beyza ise karşılığını vermekten çekinmedi. "Sen nesin acaba? Kendine aynada hiç baktın mı? Eğer sen izin vermeseydin ben hayatına girmezdim, o çok değer verdiğin yuvan da yıkılmazdı." O sırada benim varlığımı fark ettiklerinde bakışları beni buldu kızın. "Ne var? Tiyatro mu oynuyor burada?"

"Kendini bu kadar önemseme, Beyza. Tuvalete girmek için geldim. Senin rezil olmanla ilgilenmiyorum." Merdivenden inmek için baş işaretinde bulundum. "Çekilirsen geçeceğim."

Merdivenlere yöneldiğimde kolumdan tutup engel oldu bana. Kolumu tutuşu sertti. "Zevk alıyorsun değil mi bu durumdan? Keyfin yerine geliyor böyle olduğu için!"

"Beni kendinle karıştırma. Ben insanların zayıf durumlarından faydalanmam, Beyza. Bırak beni."

Bakışlarındaki kötücül ifade öyle şeytaniydi ki. Çıldırmış gibi bakıyordu. Tıpkı Sinan'ın delice öfkesi gibi Beyza'nın bakışlarından da alevler çıkıyordu. Gördüğüm tek şey onun alevlenen yeşil gözleriydi.

Anlaşılan, bu çok medenice olmayan yüzleşmeye denk gelmem iyi olmamıştı.

❝Valentino

Bir yandan Doğan'a "İyi misin?" diye sorarken diğer yandan saatime baktım. Lâl'in hâlâ dönmemesi biraz merakta bırakmıştı beni. Tuvaletteki işi uzun sürmüştü.

Doğan belli belirsiz evet der gibi başını salladığında bembeyaz yüzü aynı şeyi söylemiyordu. Yine de güçlü bir biçimde dimdik durabiliyordu.

Tam Lâl'i aramaya gitmek için izin isteyecektim ki garip bir gürültü duydum. Ardından davetlilerden bir kadın dehşet dolu gözlerle önünde durduğumuz camdan kapının eşiğinde durup "Merdivenlerden biri düştü!" diye bağırdı. Korkmuş görünüyordu.

Benimse düşündüğüm tek şey, Lâl'e bir şey olma ihtimaliydi. Bakışlarım etrafta dolaştı. Lâl yoktu. O an kalbim atmayı bıraktı.

Lâl ve bebeğim.

Bu hayatta gerçek anlamda umurumda olan iki şey. Bir kelebeğin ömrü gibi kısacık zamanda beni terk edecekleri ihtimali mi? Bunu düşünmek bile istemedim.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! 🌙 Öncelikle nasılsınız, iyi misiniz? Bu uzun aradan dolayı hepinizi çok ama çok özledim ama bildiğiniz gibi pek de elimde olmayan sebeplerden dolayıydı. 🙄 Uzun bir yazar notu bekliyor sizi, çayınızı kahvenizi alın da gelin. ☕

Bir Salı akşamıydı, şehir dışında önemli bir toplantıdan dönüyordum. Tam da bir gece önce yeni bölüm paylaşmışım, iki arada bir derede okurlarımın yorumlarını heyecanla okumak için Wattpad'i bir açtım, yok! Önce bir çöktü, internet çekmiyor falan sandım, bir de baktım ki ne göreyim? Wattpad'e erişim engeli gelmiş. Şok oldum. İnanılmaz moralim bozuldu ve üzüldüm. Benim için gerçekten çok zor haftalardı. Yazmaya bile küstüm neredeyse. Sizlerle buluşamayacak olmak beni çok kötü hissettirdi. Tabii ki susup oturmadım, bu süreçte ilk günden itibaren gerek Instagram gerekse Twitter'dan (şimdilerde X diyorlar ama alışamadım) tepkimi, tepkimizi gösterdik. Ki Twitter'ı sık kullanmam genelde ama bu başkaydı, hakkımızı savunmalıydık. Ben ve yazar arkadaşlarım gerçek bir savaş verdik ve Wattpad'e kendimizi fark ettirdik. Ama hâlâ henüz kesin bir sonuç alınamıyor. Konuyla ilgileniyorlar. Ben de bu yasak beklediğimden uzun sürdüğü için VPN'le girmek zorunda kaldım. Çünkü başka platforma geçmek istemedim, çok platform denedim ama hiçbiri içime sinmedi. Sena'yı altın kafese koymuşlar, ille de Wattpad demiş. 🥹

Umarım kısa sürede bu yasak kalkar diye düşünürken Instagram'a da erişim engeli geldi. Delirmek üzereyim, çok tepkiliyim ancak diğer yandan da işlerime kaldığım yerden devam etmek zorundayım. Sizler gibi ben de çok zor günler geçirdim. Instagram'da anket yaptım ve oradaki çoğunluğunuz Wattpad'de devam etmemi, gerekirse VPN'le gireceğinizi söylemişti, ben de deneme amaçlı bu yeni bölümü paylaşmak istedim. Bu bölüme ilgi öncekiler gibi olursa devamını paylaşacağım. Finali burada yapmak istiyorum çünkü.

Şimdi gelelim iyi habere... Ülkede bu kadar boğucu bir hava ve kötü olaylar yaşanırken sizlere bir de iyi haberle geldim. Ben tam Wattpad kapandı, hikâyelerimi sizlere nasıl ulaştıracağım diye kara kara düşünürken iyi geçen toplantı sonrası güzel bir haber her şeyi değiştirdi. Evet, Instagram'dakilerin çoğu bu haberi biliyor ama burada da paylaşmak istiyorum. Mutlulukla ve aşkla...

Severek okuduğunuz, 3 MİLYON'dan fazla okunmaya ulaşan Halikarnas'ta Bir Gece, yakında Müptela Yayınları farkıyla KİTAP OLUYOR!

Öncelikle bunun için size teşekkür ederim. İlginize, sevginize, burada bir aile gibi hissettirdiğiniz için, her şey için. 🩷🌸 Ben çok mutluyum açıkçası. Hem kitabıma bu kadar ilgi duyduğunuz için hem de şu kara günlerde Wattpad'e bile zorlukla ulaşırken kitaplarımı sizlerle kaliteli bir yayınevi aracılığıyla rahatça buluşturabileceğim için mutlu ve heyecanlıyım. Açıkçası şuan kitabımın satışa sunulacağı fiyatı bilmiyorum ama Müptela Yayınları'nın sektördeki çoğu yayınevine nazaran daha öğrenci dostu etiket fiyatlarına sahip olduğunu düşünmem de onları tercih etmemde büyük rol oynadı. Bu da benim için çok güzel bir şey. Sizlerin kitabıma zorlanmadan ya da minimum bir zorlanmayla kavuşmasını isterim. 🌿

Uzun uzun burada sizlere çokça sevgimi ifade eden şeyler yazabilirim ama kafanızı şişirmek istemem. Lâl ve Valentino'nun hikâyesinin kitap olacak olması beni çok heyecanlandırıyor. Sizi de heyecanlandırıyor mu?

Umarım bu konuda da desteklerinizi esirgemezsiniz. Destekten kastım sadece kitabı almanız değil. Instagram'da kitabımız hakkında yapılan reelsleri görüyorum ve çok mutlu oluyorum, inanın bana o bile büyük bir destek. Şimdilerde olay sosyal medyada dönüyor biliyorsunuz. Tanıtımlar gücümüzü gösterir. Belki kitabı almaya durumunuz el vermiyor olabilir ama paylaşımlarınızla kitabımızı başkalarına duyurmanız çok kıymetli. ❤️

Şimdi kısaca kafanızdaki bazı soru işaretlerini gidermeye çalışacağım. Halikarnas'ta Bir Gece'nin ilk birkaç bölümünü ön okuma olarak Wattpad'de bıraktım, geri kalanını da kitap olması dolayısıyla yayından kaldırmış bulunuyorum. Artık kitabı yeni keşfedenler veya yarıda kalanlar kitabı alarak edinebilecekler. Onun dışında, Rio'da Bir Gece burada, Wattpad'de final yapacak. Bu da Halikarnas'ta Bir Gece'yi en başından beri okuyan sadık okurlarına bir armağan olmalı diye düşünüyorum. Yani kitap oldu, şimdi yazar satsın diye finali burada yapmaz diye düşünmeyin. Öyle olmayacak. Halikarnas'ta Bir Gece'yi yeni keşfedenler ise kitabı çıktığında satın alabilirler. ❤️

Evet, sanırım şimdilik bu kadar. Bazı soru işaretlerini gidermeye çalıştım ama aklınızda bir soru kaldıysa buraya yazabilirsiniz. Kitabımız şuan hızlı bir biçimde basım aşamasında ve bu süreçle ilgili yeni duyuru ve haberleri yeniden sizlerle paylaşıyor olacağım.

VPN ile ilgili bir sorun çıkmazsa ve bu bölüme de önceki bölümler gibi ilgi olursa söylediğimin arkasındayım, finale kadar bölümleri burada paylaşmak niyetindeyim. Ancak eskisi gibi haftada 2 değil, 1 bölüm yayınlayacağım. Her hafta Cuma günü şeklinde. Sonra duruma göre ekstra bölümleri yayınlayabiliriz, dediğim gibi ilgiye bağlı.

Şimdi gelelim bölüme... Yeni bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Sizce merdivende neler yaşandı ve merdivenlerden düşen kim? Tahminlerinizi buraya alabilirim.

Gelecek bölüm hakkındaki tahminleriniz neler? Lâl ve Valentino'nun hayatında neler değişecek ve hayalinizdeki final nasıl bir final? Evli mutlu çocuklu yazarak sınırlandırmanızdansa hayalleriniz hakkında detay vermenizi isterim. Böylece benim de aklımdaki final için sizin fikirlerinizi öğrenmek iyi olur. Hayalinizdeki final hakkındaki detaylı hayallerinizi buraya yazabilirsiniz.

Instagram kapandığı için canlı yayın yapamıyorum ama beni Tiktok'dan takip ederseniz ve dilerseniz orada canlı yayın yapabiliriz. Gerçi Tiktok'a pek ısınamadım ve içimden bir ses orası da kapatılacak diyor ama açmayayım şom ağzımı şimdi. 🙄

Beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmenizi istiyorum çünkü bu tür bir aksilikte sizlerden ayrı kalmak asla istemiyorum. 😭 Ama öyle karmaşık bir durumun içerisindeyiz ki sizleri hangi platformda toplayabileceğimi bilmiyorum. Zor bir durum. Siz yine de beni aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan takip ederseniz iyi olur. Sizleri aşırı aşırısı seviyorum, bunu unutmayın. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! ❤️

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
Twitter: @buzdanjuliet
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @halikarnastabirgece
Tiktok Kişisel: @buzlarkralicesiofficial

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub
@lalentinowithlove

Loading...
0%