@buzlarkralicesi
|
-11- Gözlerine inanamayan Arya bir kez daha camdan dışarı baktı. "Bu... Bu, Yavuz bu! Şerefsizin burada ne işi var?" Neye uğradığını şaşıran Tibet "Bunu bana mı soruyorsun?" diye sordu kinayeli bir biçimde. "Eski nişanlısı ben değilim ya herhâlde." "Laf dokunduracağına bir işe yara da çözüm üret! Ne yapacağız şimdi?" Biraz sakinleştikten sonra "Tamam, dur sakin ol." dedi ve olaya el koydu Tibet. "Ben çıkıp halledeceğim." Pırıl merakla camdan dışarı bakarken "O ses ne öyle ya?" diye söylenirken Tibet görüş açısını kapatarak karşılık verdi. "Ben gidip bir bakayım, sen misafirlerle ilgilen olur mu Pırıl?" "Olur canım, tabii. Ama sonra bana da söyle ne olduğunu, merak ederim ben." Tibet ise "Tamam tamam, merak etme sen." diyerek geçirdi üvey annesini. Odadan çıkıp merdivenlere yönelirken Arya'nın da peşine takılması üzerine "Sen nereye?" diye sordu. "E ben de geliyorum Tibet." "Arya saçmalama, adam sarhoş şimdi ne yapacağı belli olmaz. Dur sen burada, ben onu gönderirim." "Olmaz, ben de geleceğim." Adam tam itiraz edecekken lafı ağzına tıkıverdi. "Ayrıca biz bir takım değil miyiz? Tabii ki ben de geleceğim. Hadi gidelim." Heyecandan kalbi hızla atıyordu. Bahçeye çıktıklarında Yavuz sarhoş bir biçimde naralar atıyordu. Tibet, Yavuz'u o hâlde ilk gördüğünde sinirlendi. Ağzını burnunu dağıtmak geldi içinden. "Ben bunu nasıl susturacağımı iyi biliyorum." diyerek adamın üstüne atılmaya hazırlansa da Arya engeline takıldı. Tibet'in Yavuz'u kaba kuvvetle göndereceğini fark eden genç kız araya giriverdi. "Tibet dur, yapma. Eğer böyle davranırsan olay daha çok uzatacak, yukarıdakiler neler olup bittiğini öğrenecek." "Eee ne yapacağız o zaman? Ben bunun ağzını burnunu kırmayacaksam beden geldik buraya?" "Ben konuşup gönderirim onu." Naralar atan adamın ağzını kapatmaya çalışarak "Yavuz, sus lütfen!" derken öfkesine yenik düştü. "Senin ne işin var burada?" "Asıl senin bu adamla ne işin var Arya?" "Bu seni hiç ilgilendirmiyor Yavuz! Lütfen git buradan!" Onu acınası bir varlıkmış gibi baştan aşağı süzdü Arya. "Ayakta bile duramıyorsun." "Nasıl evlenirsin bu adamla?" Arya şaşkınlıkla neredeyse boş bulunup sen nereden biliyorsun evlendiğimizi diye soracakken bunu konuşmanın sırası olmadığını fark etti yeniden. "Bunları konuşmanın ne yeri ne de zamanı, Yavuz. Şimdi sarhoşsun. Eve git, kendi geldiğinde konuşuruz." Tibet şoföre Yavuz'u evine kadar bırakmasını söyledikten sonra Arya'yla birlikte eve girdiler. "Neredeyse ağzını yüzünü dağıtacaktım ya." diye söylendi adam. Yavuz'u her gördüğünde tüyleri diken diken oluyordu. Merakla "Yavuz bizim evlendiğimizi nereden biliyordu?" diye sordu kendi kendine Arya. Bir yanı rezalet çıkmadığı için rahatlamışken diğer yani merakına karşı koyamıyordu. Uzaylı görmüş gibi kıza bakan Tibet ise "Sen nerede yaşıyorsun Allah aşkına?" deyiverdi çok bilmiş bir ifadeyle. "Bütün gün tüm gazetelerin magazin eklerinde yazılıp çizildi evlilik haberimiz. Hiç mi gazete okumuyorsun?" Kafasındaki soru işaretleri yanıtlandığı için huzurlu olan Arya ise her zamanki hazırcevaplığıyla "Ay ne bileyim, okumuyorum Tibet. Gazete okumak zorunda mıyım? Asgari ücrete zam haberleri dışında haber okumuyorum ben belki ne biliyorsun?" dedi yalnızca. "Her şeye de bir cevap. Dilli düdük." "Kes sesini be." İçeri girdiklerinde başta Pırıl olmak üzere soran meraklılara ise bahçede gezenin yolunu şaşırmış bir ayyaş olduğunu söylemişler ve bir şekilde toparlamışlardı bu durumu. O akşamı sağ salim atlattıktan sonra sabah Arya ailesini memlekete uğurlamış, ardından Mira'yla bekâr evlerine dönmüşlerdi. Rahatlamış bir şekilde kendini koltuğa bırakan Arya "Sonunda sağ salim babaları gönderdim, her şey sorunsuz halloldu." dedi tüm endişelerinden arınmış bir şekilde. "Ben bu beşik kertme işi başımızı çok ağrıtır diye düşünmüştüm ama öyle olmadı çok şükür." "Kanka eğer Tibet eniştemle evlenmeseydiniz başımızı daha çok ağrıtacaktı zaten." İç geçirdi sitemkâr bir ifadeyle. "Sen kedi gibi dört ayak üstüne düştün. Asıl ben ne yapacağım şimdi?" "Ne olmuş sana?" "Aziz amcalar, Gönül teyzeler falan varken iyiydim. Şimdi onlar gitti, sen de yoksun. Ben yapayalnız kaldım." "E alsana bir ev arkadaşı yanına." "Bizim arkadaşlara haber saldım, muhtelif yerlere ilân da yapıştırdım. Hatta bir kızla görüşmem de var bugün." "Eee daha ne?" "İyi de seninle olduğu gibi enerjimiz tutacak mı bakalım?" "Aaa onu unut." Gururdan göğsü kabarmış bir havayla ekledi Arya. "Benim gibisini bulamazsın. Benden bir tane var çünkü." "Ay hemen de havalara gir." dedi Mira gözlerini kısarak. "İyi hadi tamam, ben gideyim artık. Malûm, senin yeni ev arkadaşı adayınla görüşmen var." "Tamam, sonra görüşürüz kanka. Ben de ev arkadaşı adayı için hazırladığım sorulara bir göz gezdireyim." Arya garipseyen bir ifadeyle güldü. "Ev arkadaşı adayına sınav kâğıdı mı hazırladın?" "Gülünecek bir şey yok, bence ciddi bir olay bu. Hayır, yapılması gereken bu zaten yani." Arya boş vermiş bir biçimde gülerek "İyi, tamam tamam." dedi yalnızca. Mira'nın yanından ayrıldığında telefonu çaldı. Arayan Tibet'ten başkası değildi. İkinci kez çalmasını beklemeden aramayı yanıtladı. "Efendim Tibet." "Neredesin?" "Mira'nın yanından yeni çıktım. Ne oldu ki?" "Annenleri uğurladın mı?" "Evet." "O zaman şirkete gel de şu Yavuz konusunu oturup konuşalım. Bir çözüm üretelim." "Haklısın." diyerek katıldı Arya. "Ben de bir gerilimi daha kaldıramam zaten. Yakınlardayım, geliyorum şimdi hadi kapat." ●●● Tibet telefonu kapattığında düşünceli bir biçimde dün geceyi geçirdi aklından. "Ne geceydi ama..." Yüzünde güller açılıyordu. Çok gerilimli bir akşamdı aslında ama Arya'yla olmanın, sorunların üstesinden onunla gelmenin, yeri geldiğinde onunla didişmenin tadı da bir başkaydı doğrusu. Hiç tatmadığı duygulardı bunlar. Hep tek tabancaydı bugüne kadar. Arya gibi o da yalnızdı ve her şeyi kendi halletmeye alışmıştı. Yanında birinin varlığına, desteğine yeni yeni alışıyordu. Kendisine itiraf edemediği bir gerçek tokat gibi çarptı yüzüne. Arya'nın yanındaki varlığına alışıyordu. Karşısındaki koltukta oturan Aras arkadaşının sahte karısıyla konuştuktan sonra yüzünde kontrolsüzce oluşan tebessümü fark edince "Hayırdır abicim? Anlayalım yani." diye sormaktan kendini alamadı. Geçiştirircesine "Hiç." derken akşamı aklında canlandırdı Tibet. "Dün akşam Arya'yla başımıza gelen aksiyonlu ve komik olaylar geldi aklıma." Yüzündeki tebessümün farkında bile değilken itiraf etti. "Aslında biz Arya'yla çok iyi bir ekip olduk. Birbirimizi koruyoruz, kolluyoruz. Çok iyi anlaşıyoruz. Onun yanındayken kendimi çok iyi hissediyorum. O beni güldürüyor, eğlendiriyor. Hazırcevap hallerine bile o kadar gülüyorum ki." Bu anlatılanlara karşılık tedirgin bir yüz ifadesiyle yanıt verdi Aras. "Aman kanka bana sakın âşık maşık oldum deme sakın, taklaya gelmeyelim." "Saçmalama be oğlum. Yanında eğlendiğin herkese âşık olmazsın." Tibet'in yanıtından çok da ikna olmasa da sessiz kalmayı tercih etti Aras. Bu konuda yorum yapmaya bile korkuyordu doğrusu. ●●● Mira elindeki dosyayla karşısındaki kızı inceledi. Düzgün bir kıza benziyordu. Kucağındaki kediyi süzerken "Tüy döküyor mu o?" diye sormaktan kendini alıkoyamadı. "Yok, teknoloji çok gelişti. Özel tarakları falan var." "Ama döküyor sonuçta yani." Başını yana yatırarak "Biraz." cevabını verdi kız. Vakit kaybetmeden bir sonraki sorusuna geçti Mira. "Yemek yapmayı biliyor musun?" "Açıkçası pek vaktim olmadı öğrenmeye." İşi çok zordu. Arya gibi ev arkadaşını nereden bulacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Tamam, Arya da muhteşem yemekler yapmazdı, doğal ve diyet yiyeceklerle kafasını şişirirdi ama ondan aldığı enerji kimsede yoktu. Daha ilk günden öyle uyuşmuştu ki kafaları, şimdi ne olacağını ve yanına kimin geleceğini bilemiyordu doğrusu. Başını iki yana sallayarak yeni sorusuna geçti. "Sigara içiyor musun?" "Yok, hayır." "Vegan veya vejetaryen zımbırtılarından sende var mı?" Elbette herkesin zevkine ve kararlarına saygısı vardı, ifade ediş biçimi belki bira kaba olmuştu ama Arya'yla bile bu konuda çatıştıkları çok olurdu. Fıstık ezmesi mi yoksa sucuklu yumurta mı diye birbirilerini yerlerdi. "Çünkü ben buram buram et yerim, yumurta falan yerim. Evin her köşesi balık kokar. Sonra başıma ekşiyip hayvan katliamı yapıyorsunuz falan deme. Her şeyi baştan konuşalım." "Benim için sorun yok." "İsim neydi senin?" "Elif." "Tamam Elif, benim sorularım bu kadardı." Samimiyetsiz bir biçimde el sıkıştı. "Biz sizi ararız." ●●● Arya şirkete vardığında ilk gelişi gibi sorgu suale maruz kalmamıştı, rahatlıkla içeri girmişti. Tibet'le evliliğinin duyulmasının en avantajlı yanı bu olsa gerekti. Koridorda Tibet'le karşılaştılar. "Ah, merhaba." "Geldin mi?" Ters ters göz devirerek "Yok, yoldayım." alaylı bir yanıt verdi Arya. Birlikte asansöre girdiler. Kızın laf sokması üzerine "Hemen de yılan dilini çıkar, hemen." diye söylenirken asansör düğmesine bastı Tibet. Saniyeler içinde asansörün içindeki ışıklar söndü. Ne olup bittiğini anlamayan Arya ise "Ne oldu?" diye sordu. "Ne bileyim ben." Tuşa tekrar bastı ve bir gelişme olmadığını anlayınca ekledi Tibet. "Asansör bozuldu galiba." "Hayır ya, olamaz!" Gayet olağan bir ifadeyle "Yo, gayet oluyor böyle şeyler. Bu tür mekanizmalar sık sık bozuluyor." diye cevapladı adam. "Bir şey yapsana ya, buranın patronu değil misin sen?" "Allah aşkına bunun patronlukla ne alakası var kızım ya?" Çalışmadığı yerden soru gelmişti. Buna bir cevap yetiştiremediği için "İyi ara bir yerleri falan bizi kurtarsınlar buradan hadi!" diyerek geçiştirdi Arya. Tibet babasını aramış, Servet Bey de tamirci çağırıp kısa sürede asansörden kurtaracağını söylemişti. Umutlu bir bekleyiş sürerken Tibet dünden beri aklını kurcalayan soruyu sormamak için kendini zor tutuyordu. Arya hâlâ Yavuz'a karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi? Evet, şimdi ona kızgındı hatta adını veya sesini duymak, yüzünü görmek istemiyordu ama öfke veya nefret aşka engel değildi ki. Ayrıca Arya'yla sonsuza dek evli kalmayacaklardı sonuçta. Belki boşandıklarında Arya'nın siniri geçerdi ve Yavuz'a bir şans daha vermeyi düşünebilirdi. Her ne kadar tüm bunları merak edip sormamak için kendini tutsa da burada yalnız ve mahsur kalmışlardı. Belki de birbirilerinden kaçamayacakları tek fırsattı bu. Tibet'in soracağı bu sorudan hoşlanmasa da Arya cevap vermek zorunda kalacaktı kim bilir. Kendini tutamadı ve söze girdi Tibet. "Arya." "Efendim?" "Sana bir şey soracağım ama kızmayacaksın." "Pazarlık yaptığına göre kesin kızacağım bir şey soracaksın." Günah benden gitti diyerek tek seferde soruverdi adam. "Yavuz'a karşı hâlâ bir şeyler hissediyor musun? Yoksa tamamen bitti mi?" Zamansız gelen bu soruyla kaşlarını çattı kız. "Ne biçim bir soru bu? Ayrıca biz burada, asansörde mahsur kalmışız, senin aklına gelen soru bu mu?" "Evet. Soru çok basit, ona karşı bir şeyler hissediyor musun?" "Ne saçma bir soru bu Allah aşkına Tibet?" "İstemeden de olsa, yalandan bile olsa biz şuan birbirimize en yakın kişileriz. Sence bunu bilmeye hakkım yok mu?" Bu cümleyle Arya'nın direncini kırmak üzere olduğunu hissetmişti ancak ne yazık ki tam da bu sırada babası Servet Bey söz verdiği üzere tamircilerle asansör kapısına dayanıp onları kurtarmışlardı. O andan itibaren de Arya bu soru kendisine hiç sorulmamış gibi davranmıştı. Tibet'in ise aklındaki sorular bitmek bilmiyordu. Kurtuldukları için rahatlayan gençler kendilerini yeni bir engelin beklediğinden habersizdi. Servet Bey asansörden kurtulmalarına yardımcı olduktan sonra "Çocuklar sizinle bir odamda görüşmek istiyorum." diyerek oğlunu ve gelinini peşine takıp odasına getirdi. Neler olup bittiğini asla bilmeyen Tibet ise korkudan ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırmıştı. Ciddi bir yüz ifadesiyle onları odasına çeken babası ne söyleyecekti ki? Yoksa sahte evliliklerini fark etmişti ya da bu konuyla ilgili bir şey mi öğrenmişti? Kendisine bakan Arya da aynı endişeleri taşıyordu. Onları neyin beklediğini bilmeden odadaki koltuklara oturmuşlardı. Uzun bir sessizliğin ardından bu psikolojik baskıya dayanamayan Tibet "Muhterem babacığım, acaba bizimle ne konuşacaksınız? Öğrenebilir miyiz artık?" diye konuya girdi sabırsızca. Başını sallayarak kendisini onaylayan Arya da bir o kadar meraklı görünüyordu. Servet Bey "Size bir sürprizim var çocuklar." dedi masasının üzerindeki biletleri eline alırken. Yedi aylık olduğunu kanıtlayan sabırsızlığıyla "Nedir babacığım?" diye araya girdi tekrar. Bu sefer "İki dakika susarsan söyleyeceğim ama sabredemedin ki eşek sıpası!" diye patlayan Servet Bey ise gelinine dönünce tam tersi bir güler yüzlülükle yanıtladı çocukların kafalarındaki tüm soruları. "Her türlü serseriliği akıl eden oğlum bunu akıl edemeyince sizin için ben akıl ettim. Hazırlıklarınızı yapın. Balayınız için size güzel arkadaşımın otelinde yer ayırttım." Bunu duyan Tibet ve Arya şaşkınlıkla birbirilerine baktılar. Beklemedikleri bu sürprizle afallamışlardı. ... * YAZAR NOTU: Hi guysss! ✨ Yeni bölümümüzle karşınızdayım! Umarım beğenirsiniz, bölümü nasıl bulduğunuza dair küçük bir cümle de olsa şuraya bırakırsanız sevinirim. Ne kadar çok yorum gelirse o kadar çabuk ve uzun bölüm gelir. Ayrıca hayalinizdeki Arya & Tibet sahnelerini buraya, hikâye hakkındaki fikirlerinizi de buraya yazabilirsiniz. Hatta lütfen yazın. 💞 Sizleri çok ama çok sevdiğimi biliyorsunuz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 |
0% |