@buzlarkralicesi
|
-19- Tibet'in boşanma davası için gerekli evrakları öğrenip dilekçe vermek için dışarı çıktığı gün Arya odasında oturuyordu. Kapı çaldı ve içeri annesi Gönül Hanım girdi. Kadın elinde iki fincan ve büyük bir french pressle kızına yanaştı. "Size çay demlemiştim kızım, Tibet yok mu?" "O dışarı çıktı, boşanma davasıyla ilgili avukatına talimat verecekti." Usulca başını salladı kadın. Kızının durumdan pek de mutlu olmadığının farkındaydı. Boşanma elbette mutluluk verici bir şey değildi, bunun farkındaydı. Ancak Arya gereğinden fazla üzgün görünüyordu. Boşanmak isteyen birine göre fazla üzgün. Bu hislerine dayanarak bir kez daha sorma gereği duydu kızına. "Kızım, sen boşanmakta kararlı mısın?" Omuz silkti Arya. İçinde bulunduğu durumu annesine nasıl anlatabilirdi ki? Aslında bu evlilik gerçek olmadığını, bir anlaşma olduğunu ama onun her şeyi eline yüzüne bulaştırdığını, anlaşmalı olarak evlendiği adama âşık olduğunu... Tüm bunları anlatmak ne kadar mümkündü? "Kararımızı verdik işte anne, boşanıyoruz." "Sen istediğine emin misin?" Herhangi bir yanıt vermeyen kızının iç dünyasında ne fırtınalar koptuğunu bilmese de aslında tam olarak boşanmak istemediğini düşündü ancak üzerine gitmemek adına geçiştirircesine başını salladı. "Her neyse, sen çayını iç canım. Ben çıkayım da seni yalnız bırakayım." Aşağıya inip kızının boşanma konusunda çok da hevesli olmadığını Servet Bey'le paylaşıp belki son bir çözüm önerisi oluşturabilirler diye düşünüyordu. Odada yalnız kalan Arya tam çayından bir fincan dolduracakken içeri Tibet girdi. "Merhaba." "Merhaba." "Efe'yle görüştüm, boşanma protokolünü hazırlayacak." "Güzel." "Bence de." İkisi de dudaklarından dökülen kelimeleri yansıtan yüz ifadelerine sahip değildi. Verdikleri karardan hiç de mutlu sayılmazlardı. Merakla kızın fincanına baktı adam. "Ne içiyorsun?" "Annem bize çay yapmış, içer misin?" "Olur." Tibet'e de bir fincan doldurup verdi Arya. Çaylarını içtikten bir süre sonra ikisini de ateş basmıştı. Adam "Sen bu boşanma konusunda emin misin?" diye sorarken eliyle kendini yelleyerek serinlemeye çalışıyordu. Arya da aynı kan ter içinde kalmış şekilde yanıt verdi. "Neden sordun ki?" Tam derin bir konuya girip boşanma meselesini konuşacakken çayı içtikten sonra alev üfleyen bir ejderha gibi hissedince konuşma yarım kaldı. "Ya bir şey soracağım, sen bize ne içirdin?" "Bilmiyorum ki Tibet, annem verdi dedim ya." Çayı koklasa da bir şey anlamadı. Mutfağa inip yardımcıdan çayın aktardan alınmış paketini alıp içindekilere baktılar ve Google'dan arattıklarında bu çayın alınma amacını anladılar. İçtikleri çayın çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlerin içtiği çaylardan olduğunu öğrendiklerinde neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Arya "Kusura bakma, annem işte." diyerek hafife alır gibi davransa bile kendisi de en az Tibet kadar şaşkındı. Adam ise karşı çıkarak "Yok yok, bu kesin babamın işi." yanıtını verdi. "Zaten torun istiyorlardı. Annenle birlik olup bize böyle bir oyun oynadılar." Onaylarcasına başını salladı Arya. Tam o sırada yardımcılardan biri geldi ve Tibet'e "Servet Bey sizi kış bahçesinde bekliyor." dedi. Tibet kaşlarını kaldırıp Arya'ya baktı. "Hayırdır inşallah." Babasının yanına gittiğinde ise şaşırtıcı bir şey öğreneceğini henüz bilmiyordu elbette. "Beni çağırmışsın baba." Yanındaki koltuğu gösterdi Servet Bey. "Otur oğlum." Kendisini merakla bekleyen oğluna konuyu dolandırmadan "Boşanma fikri senden mi çıktı?" sorusunu yöneltti. Bu soruyla dumura uğramış genç adam birkaç saniye duraksadıktan sonra babasının sorusuna "Neden sordun baba?" sorusuyla şaşkın bir yanıt verdi. "Gönül Hanım'la konuşuyorduk. Arya'nın ağzını aramış biraz, galiba boşanmaya çok da niyetli değilmiş. Açıkçası benim de aklıma bu hergele oğlum evliliğe alışamadı, boşanmaya karar verdi ve kızı da boşanmaya ikna etti diye bir düşünce üşüştü. Tibet o an evliliğinin sahte olduğunu ve Arya'yla ailelerine karşı bir ekip olduklarını unutup dökülmeye başladı. "Hayır baba, boşanmak Arya'nın fikriydi." Bunu söylerken aklındaki düşünceler iyice karmaşık bir hâl almıştı. Ne yani, Arya boşanmak istemiyor muydu? İyi de bu nasıl olabilirdi? Boşanma fikri kendisinden çıkmamış mıydı? Babasının yanından ayrılıp odasına çıktığında Arya'yla konuşmaya niyetlendi ancak odaya girdiğinde kızın yatakta uyuyakaldığını gördü. Aklı karmakarışık bir biçimde kalakalmıştı. Hava almak için dışarı çıktığında ne ara Burç'u aramıştı ve yakınlarda bir mekânda buluşma ayarlamıştı farkında bile değildi. Onu bu karmaşık durumdan çıkarabilecek tek kişinin o olduğunu düşünmüştü niyeyse. Buluştuklarında ise bugün olanlar dâhil kalan her şeyi anlatmıştı. Burç ise söyleyeceklerini merakla beklerken ağzının içine bakan eski dostuna bilge bir tavırla yaptığı tespitten bahsetti. "Bana kalırsa kardeşim, duyguların karşılıksız değil. Arya da sana karşı bir şeyler hissediyor, anlattıklarından bunu anladım." "Anlamıyorum Burç, boşanmayı o istedi. Benim ağzımdan tek kelime çıkmadı, tam duygularımı açacakken çat diye boşanmak istedi. Öyle olsa neden boşanmak istesin?" "Anlamsız göründüğünün farkındayım." dedi sakinliğini koruyan Burç. "Ama kadınlar bizim gibi düz insanlar değiller. Onlar çok detaycı düşünürler ve duygularıyla mantıkları arasında daha iyi ilişki kurabilirler, bu konuda daha yetenekliler. Bana sorarsan Arya da sana karşı bir şeyler hissediyor ama senin kötü şöhretinden dolayı kendini geri çekiyor, ne sana ne de duygularına kendini bırakamıyor. Kadınlar güven ister Tibet. İkimiz de itiraf etmeliyiz ki geçmişte çok da düzgün ve güven veren adamlar değildik. Sence de Arya kırılmaktan korkma konusunda kendi açısından haklı değil mi?" Düşününce hak verdi Tibet. "Haklısın sanırım." Her şey çok hızlı gelişiyordu ona göre. Oysa her şeyi zamana bırakan ve yavaş yavaş gerçekleşmesini bekleyen biriyken bu hız başını döndürmüştü adamın. İlk defa bir şeylerin hızla olması onu rahatsız etmiyordu. Bir an önce her şeyin sonuçlanması konusunda hevesliydi, Arya'yla bir hayata yelken açmak istiyordu. "Peki, ne yapmam gerekiyor? Onu kaybetmek istemiyorum." "Onunla dürüstçe konuş ve bunu hemen yap. Acele etmek de beklemek de hayatın mayasını kaçırır. Su akmalı ve yolunu bulmalı, her şey zamanında olmalı. Ve bana kalırsa senin duygularını açma zamanın geldi de geçiyor bile." "Ya bana inanmazsa?" "Tüm kalbinle dürüstçe ona kendini açarsan bunu hissedecektir. İçinden geldiği gibi konuş. Hiçbir plan yapma, kalbinden gelenleri söyle. Arya seni anlayacaktır." Yolda Burç'un söylediklerini düşünüp durdu Tibet. Arkadaşı haklıydı. Beklerse hiçbir şey elde edemeyeceğini, aksine Arya'yı kaybedeceğini anlayabiliyordu. Eve gelir gelmez yangından mal kaçırır gibi hızla odasına çıktı. Arya yatakta oturmuş dergileri kurcalıyordu. Adam hızla kadının elindeki dergiyi alıp bir kenara bıraktığında Arya şok oldu. "Ne oluyor ya?" "Acilen seninle konuşmam gereken bir şey var Arya, daha fazla bekleyemem." "Tibet, neler oluyor?" "Bak Arya, az sonra sana söyleyeceklerimi tam olarak kalpten söylediğimi bilmeni isterim. Anlattıklarımı kötü şöhretimi göz ardı ederek beni yargılamadan dinlemeni istiyorum." Neye uğradığını şaşıran Arya ise henüz ne konuşacaklarını bile bilmeden heyecanla dolmuştu istemsizce. "Seni dinliyorum." İçindeki his doğruyu söylüyorsa, Tibet tahmin ettiği şeyleri söylerse ne yapacaktı? "Biliyorum, senin için buna inanmak çok zor ama uzun zamandır sana karşı yoğun duygular hissediyorum. Daha önce kimseye hissetmediğim şeyleri. Bu duygunun aşk olduğunu anlamam zaman aldı. Ne yapacağımı bilemedim, sana açılacakken boşanma teklifi ettiğinde ne yapacağımı bilemedim. Duygularımı kalbime gömdüm ve sana söylemedim. Ama artık dayanamıyorum Arya. Seninleyken mutluyum, eğleniyorum, ilk defa bir kadınlayken heyecanlanıyorum, dilim damağım kuruyor, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum. Bunun yalnızca bir heves olduğunu düşündüm, bekledim, geçmedi. Boşanma kararı aldığımızı biliyorum ama eğer sen de benimle aynı duyguları hissediyorsan bu evliliği gerçeğe çevirme, birbirimizi tanıma şansımız varken bunu kullanmak yerine her şeyi, tüm duyguları yok sayıp boşanmak sence ne kadar doğru? Kendimize ve birbirimize acı çektirmek değil de nedir? Sence de bir şansı hak etmiyor muyuz?" Tibet kadına elini uzattı ve Arya'nın yanıtını bekledi. Aklı karmakarışık olan Arya ise ne diyeceğini bilemedi, yüzü alev aldı. Mantığını mı yoksa kalbini mi dinleyeceğini bilemiyordu ama mutluydu. Tibet'in de onunla aynı duyguları hissettiğini öğrendiği için huzurluydu. Acele ediyorsa bile kimin umurundaydı ki, hayatta bir maceraya atılma şansı varsa, bu şansı şuan kullanmayacaksa ne zaman kullanacaktı ki? Kimse mükemmel bir ilişki garantisi veremezdi zaten. Bunu denemeden bilemezlerdi. Bu maceraya atılmak için tereddüt etmeden "Bence bir şansı hak ediyoruz." diyerek kendisine uzatılan eli tuttu. Tibet'in dürüstçe duygularını itiraf etmesine güvendi ve bu maceraya atılmak için sabırsızlandı. Sonsuza dek mutlu yaşadılar mı bilinmezdi, belki de bu hikâyenin diğerlerinden farkı da buydu. Bir maceraya atılan iki maceraperest, başladıkları sahte evliliği gerçeğe çevirmek için aşk, sevgi, saygı ve özveriyle şanslarını denemeye karar vermişlerdi. Birbirilerinin kalbine ve kendi duygularına güvendiler. Tibet ise sahte karısıyla kuyruklu yalanlarını gerçeğe çevirdiği için o gece mutlu bir yüzle gökyüzünde yıldızları seyretti. ... * YAZAR NOTU: Hi guys! Bir hikâyemin daha sonuna geldik. Yine yazmak istediğim ama yazamadığım çok sahne var, düzenlerken ekleyeceğim bir sürü şey var, hızlı geliştiğini fark ettiğim ve sonrasında eklemeler yapacağım çokça yer var ama bunlar bu hikâyeyi sizinle paylaşmama bir engel değil. Hepsini daha sonra düzenlerken detaylıca işleyip ekleyeceğim, emin olabilirsiniz. Tüm bunlara rağmen umarım bu hikâyeyi beğeniyle okuyup birazcık da olsa eğlenmişsinizdir. Bana hikâye süresince destek olduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim. 🙏🏻❤️ Beni YouTube'dan da takip etmek isterseniz kanalımım adı Gülay Sena Dündar. Eğlenceli videolarım var, buradaki gibi eğleniyoruz orada da, hepinizi bekliyorum. Buraya bu hikâyenin sizde uyandırdığı duyguyu tarif eden bir emoji bırakabilirsiniz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 |
0% |