Yeni Üyelik
9.
Bölüm

♚ Sahte Karım ve Kuyruklu Yalanımız | 4/2

@buzlarkralicesi

-4/2-

Telefonunun çaldığını duyduğu hâlde açmıyordu. Morali bozuktu ve ağlamaklı durumdaydı. Başına ne geldiyse bu anlaşma yüzünden gelmişti zaten. Ha tabii bir de kendi aptallığını eklemeliydi.

Kahvaltı masasını toplamış olan Mira ise arkadaşının bu hâline üzülüyordu elbette. Fakat genç kız kadar ciddiye aldığı da söylenemezdi. Ezelden beri Yavuz'u sevmediğinden midir nedir pek de üzülemiyordu bu ayrılığa. Hatta her şerde bir hayır vardır diye düşünüyordu. Masanın üzerindeki telefona baktı. "Tibet arıyor, açsana."

Arya dostunun bu hiç kimsenin bilemediği teşhisinden ötürü kendisini tebrik edercesine alaycı bir tavır takındı. "Gerçekten mi? Ben de yangın alarmı çalıyor sanmıştım!"

"Bana bulaşacağına müstakbel eniştemin aramalarına yanıt versene!"

"Ya bak şöyle konuşup beni daha çok çıldırtma! Ayrıca zaten şu hâlde konuşacak durumda değilim. Baksana, gözlerim şiş!"

Kollarını kavuşturup duvara yaslandı Mira. "Telefonda gözlerinle konuşmayacağına göre bence bir sakıncası yok." Aralarında uzun bir bakışma gerçekleştikten sonra Mira Arya'nın telefona bakmayacağını anladı ve dayanamayıp telefonu kendi açtı. "Alo..."

"Alo Arya, neredesin ya?"

"Ay yok, ben Mira. Arya'nın en yakın arkadaşıyım enişte." Arkadaşının öfkeyle koluna vuruşunu umursamadan konuşmaya devam etti. "Şuan konuşacak durumda değil de kendisi."

Tibet ise enişte kelimesine takılamayacak kadar acil bir durumun içinde olduğunu düşünüyordu. "Arya'ya bir şey mi oldu?"

"Yok, bir şey olmadı. Sadece yas tutuyor. Yıldız Tilbe ve Sezen Aksu müzikleri dinlemesine ramak kaldı." Yaslandığı duvarda daha rahat bir pozisyon alıp dedikodu arkadaşıyla sohbet eder gibi devam etti. "Nişanlısı görmüş işte gazetedeki haberi, çocuk bunu terk etti falan."

"Nişanlısı mı?" Arya daha önce kendisine nişanlı olduğunu söylemiş miydi? Hiç hatırlamıyordu böyle bir şeyi. Onun hayatında biri olduğunu hiç düşünmemişti ve bu konuda yanıldığını öğrenince tuhaf hissetti kendini.

Mira Tibet'in bu olayı yeni duyduğunu fark edince durur mu, üsteledi elbette. "Ay senin haberin yok muydu bu nişanlı olayından? Bizim kız sana da mı söylemedi?" Boş vermiş bir ifadeyle umursamamayı tercih etti kız. "Amaaan boş ver, hiç sevmezdim zaten o hergeleyi. Evlenip boşanacaklarına nişanlıyken bitsin daha iyi. Zararın neresinden dönersen kârdır yani."

Üzerindeki kısa şoku atlattıktan sonra toparlandı Tibet. "Şey, Arya'yla görüşebilir miyim ben?"

"Dur, ağlama komasından çıktıysa vereyim." Kendini tuvalete kilitlemiş olan kıza seslendi. "Arya, hadi o sirk maymunu nişanlın yüzünden zırlamayı kes de telefona gel. Bak Tibet bekliyor diyorum!"

Öfkeyle kapıyı çarpıp çıkan Arya ise "Ver şunu!" diye söylenerek arkadaşının elinden telefonu kaptığı gibi hattın diğer ucundaki Tibet'e döndü. "Ne var sen de ne istiyorsun? Acelen ne? Bekleyemedin mi biraz daha?"

"Bana nişanlın olduğundan bahsetmemiştin?"

"Eee ne olmuş yani bahsetmemişsem? Seni ilgilendirmiyor ki."

Sebebini anlayamadığı bir şekilde bozuldu Tibet. "Ne demek beni ilgilendirmiyor? Arya biz evleniyoruz farkında mısın?" Kahvaltı masasındakiler tarafından duyulmaması için sesini biraz daha kıstı. "En azından hayatında biri olduğunu bilmeye hakkım vardı."

"Hayır anlamıyorum, söylesem ne olacaktı ki? Düğün hediyesi olarak promosyon mu yapacaktın bize, nedir yani?"

"Sen bu anlaşmayı düğününüz için mi kabul etmiştin?"

"Ay Tibet, neyse ne! Sen konuya girecek misin artık?"

Bu konu her ne kadar kendisini düşünmeye sevk etse de şimdilik boş vermenin daha mantıklı olduğuna karar verdi. "Her neyse, ben seni ailemle tanıştırmak için aradım ama sizin orada olaylar çok karışmış belli ki."

"Hem de nasıl, bildiğin gibi değil. Yavuz telefonlarımı açmıyor." Tam derdini anlatmak için kendini kaptırmışken duraksadı kız. "Ya inanmıyorum, şuan gerçek eski nişanlım hakkında sahte kocamla dertleşiyorum. Daha ne kadar acınası bir duruma düşebilirim acaba?"

"Onunla konuşmamı ister misin? Durumu yanlış anladığından bahsederim, belki fikri değişir." Bu çözümü sunmasına rağmen pek de istekli sayılmazdı Tibet. Ne diyecekti adama? "Birader kusura bakma, senin nişanlınla yalancıktan evleneceğiz ama aramızda sandığın gibi bir ilişki geçmeyecek, müsterih ol." falan mı?

"Saçmalamaz mısın lütfen? Ne kadar saçma bir atmosfer olacağını tahmin edersin yani." İçinde bulunduğu duruma gülmekle ağlamak arasında kaldı. "Ne diyeceğini sanıyorsun? 'Kardeş pardon ya yanlış anlamışım, Arya'ya da çok haksızlık etmişim. İyi ki bana gerçekleri açıkladın, bu mutlu sonu sana borçluyuz!' falan demesini bekliyorsan çok beklersin."

Arya'dan tahmin ettiği gibi bir araba laf yedikten sonra "Tamam, sadece bir fikir." diyerek konuyu uzatmadı adam. Kendi durumundan çok Arya'nın olayına saplanıp kalmışlardı.

Ne düşüneceğini bilemiyordu Arya. Bir yandan söz verdiği, anlaşma bir adam vardı. Öte yandan ise... Gerçekten evleneceği hayatının aşkı, biricik nişanlısı. Bu anlaşmayı kabul etmesinin esas sebebi de zaten onunla evlenebilmek değil miydi? Şimdi ne anlamı kalmıştı devam etmenin? Ancak düşündüğü zaman ortada verilmiş bir söz vardı. Ne yapacağına dair en ufak bir fikri yokken telefonun diğer ucundaki adamın sesiyle irkildi.

"Arya, orada mısın?"

"E-Evet, buradayım."

Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı Tibet, bunu hissedebiliyordu. "Her şey yolunda mı?"

"Tibet, bilmiyorum. Ne diyeyim ki? Her şey darmadağın oldu."

"Ne demek bu şimdi?"

"Açık konuşmak gerekirse senin de söylediğin gibi ben bu teklifi Yavuz'la düğünümüz için kabul etmiştim. Şimdiyse ortada ne bir düğün kaldı ne de nişan."

Sertçe yutkundu adam. Dili varmıyordu ama sormak zorundaydı. "Vaz mı geçiyorsun şimdi?" Daha dün akşam konuyu ailesine açmıştı. En kısa sürede bir atak beklerdi babası. Düğün konusunda bile acele eden yaşlı adamı nasıl durdurabilirdi ki? Ayrıca Arya anlaşmadan cayarsa bu kadar kısa sürede onun gibi güvenebileceği birini nasıl bulabilirdi? Öyle bir anda. Telefonun diğer ucundaki uzun sessizlik her şeyi anlatıyordu aslında. "Arya ben dün akşam aileme açtım durumu. Yani eğer vazgeçersen... Beni çok zor bir durumda bırakmış olacaksın."

"Tibet..."

"Bak, tamam. Biraz sakinleşelim olur mu? Sen de hemen bir şey söyleme. Önce biraz düşün, sonra tekrar konuşalım. Olmaz mı?"

Yine uzun bir sessizlik.

İnsanlar en zor durumun aslında hayır yanıtını almak olduğunu sanırdı ancak bundan daha vahim bir durum vardı ki bu da belirsizlikti. Ne evet ne hayır, ne olumlu ne olumsuzdu. İnsanı sürüncemede bırakırdı.

Tibet de tam böyle bir durumdaydı. Ve ne yapacağını bilemiyordu. Sahte karısıyla anlaşma yapıp bir yola girmişti. Şimdiyse partneri onu yarı yolda bırakmak üzereydi. Bu durumda nasıl bir vaziyet alması gerektiğini ise hiç bilmiyordu. Tekrar genç kızın adını mırıldandı telefonda. "Arya."

"Tibet, kapatmam lazım. Sonra görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra hiçbir şeyin planladığı gibi gitmeyeceğini anlamıştı adam. Her şey tepetaklak olmak üzereydi ve uçuruma yuvarlanan aracın içinde kendisiyle birlikte olan sahte karısının onu kendi hâline bırakmak üzere olduğunu bir kez daha anladı. Belki de artık tek başınaydı. Ve duruma uyum sağlayacak yeni bir senaryoya ihtiyacı vardı.

Bu sırada arkasında kendisine bir nefes kadar yakın olan babasını fark etmesi uzun sürdü. Arkasına döndüğünde bir anda beliren Servet Beyle burun buruna gelmişti. Tibet telefonu cebine koyup karşısındaki ihtiyar adamla bakıştığında konuşmaların ne kadarına şahit olduğunu korkuyla karışık merak ediyordu. "B-Baba..."

Babasının bakışlarından gerçek duygularını anlayabilmek güçtü. Saniyeler yıl gibi geçip gitti Tibet için. "Tibet."

Genç adam tekrar "Baba." dediğinde Amerikanvari selamlaşmalarının son bulmasını umdu. Ve tabii babasının ona karşı kurguladığı hain oyunu anlamamış olmasını.

"Ne o, ilk günden tartıştınız mı siz?"

Babasının her şeyden habersiz olduğunu anlayınca rahatça nefesini bıraktı Tibet. "Yok, tartışma değil de-" Aslında ne olup bittiği bile belli değildi. Ne yazık ki bu anlaşmanın daha başına gelmeden sonuna gelmiş olabilirlerdi. Bu yüzden yeni bir senaryo kurgulanması gerekiyorsa buna hazırlıklı olması gerekirdi. Bu yüzden "Aslında, evet babacığım tartıştık. Hatta kavga ettik desem daha doğru olur." Kimse birbirini böyle delicesine seven bir çiftin birdenbire ayrılmasına inanmazdı. Bu yüzden Arya eğer olumlu bir dönüş yapmazsa ve anlaşma bir sebepten yatarsa şimdiden küçük tartışmalarla zemin hazırlaması onun için en iyisi olacaktı. "Ciddi bir kavgaydı."

"Neden?"

Güzel bir soruydu, neden? Donup kaldı adam. Ne diyecekti ki? Kendi kendine kızdı. Evet Tibet Efendi şimdi söyle bakalım hayali sevgilinle neden kavga ettin, diye geçirdi içinden. Sende nasılsa yalandan bol bir şey yok. "Önemli değil babacığım. Çözemeyeceğimiz bir şey olduğunu sanmıyorum." Konuyu bu şekilde geçiştirdiğini düşünse de çok yakında bu soruların ardı arkası kesilmeyeceğini tahmin ediyordu. Sevgilinle ne zaman tanışacağız? Aaa ayrıldınız mı? Neden ayrıldınız birdenbire? Bu ve benzeri sorularla didik didik edeceklerdi bu yalandan ayrılığı.

...

Loading...
0%