Yeni Üyelik
10.
Bölüm

♚ Sahte Karım ve Kuyruklu Yalanımız | 5/1

@buzlarkralicesi

-5/1-

Telefonu kapattığından beri salonda öylece oturuyordu Arya. Tepesinde her şeyden habersiz vır vır konuşan Mira'yı duymuyor gibiydi. Aklı karışmıştı. Her şey birdenbire bu kadar darmadağın olmuşken neyi tutsa elinde kalacak gibiydi. Yavuz'la ayrılmışlardı. Durum bunu gösteriyordu. Sabahtan beri ne bir telefon, ne bir mesaj yoktu. Her şeyden önce kendisi de Tibet'in teklifini nişanlısıyla ileride olacak düğünleri için kabul etmişti. Şimdiyse bu anlaşmayı sürdürmek için bir sebep göremiyordu.

Ancak düşündüğü zaman bu hareketi hiç de şık görünmüyordu. Sonuçta bir anlaşma yapmışlardı, bir yola girmişlerdi. Şimdiyse işi bitmiş ve Tibet'e sırtını dönmüştü. Aslında böyle bir amacı yoktu ama durum kabaca tam olarak böyle görünüyordu. Onu kullanıp atmış gibi... Çok çirkin bir görüntüydü bu. Hiç kendi karakterine uygun değildi. O bir söz verdiyse tutardı. Tutmalıydı en azından.

Tibet denen o adamın babasına karşı kurduğu planı her ne kadar etik ve ahlaki açıdan doğru görünmese de evet demişti bir kere. Sözünden dönmek ona yakışmazdı. Sırf bu yüzden de yaptıkları anlaşmaya sadık kalmak ne kadar akıl kârıydı, tıpkı Tibet'in planının etik olup olmadığı gibi tartışılırdı.

Mira yemek sofrasını toplarken bir yandan da gelecek hakkındaki planlarından bahsediyordu. "Şimdi sen öyle ya da böyle evlenip gidiyorsun hâliyle. Yavuz ya da Tibet, fark etmez. Sonuç olarak ben bu evde yalnız kalacağım. Ben diyorum ki, madem öyle bir ev arkadaşı aramaya başlayayım kendime. Çünkü bu evin kirasını, masrafını falan tek başıma ödeyemem."

Kısa bir tereddütten sonra yanıt verdi Arya. "Bence sen... Yine de acele etme." Ardından gelecek Mira bombardımanına hazırlandı.

Genç kız ise en yakın arkadaşının ne dediğini anlamakta güçlük çekti fakat bir şeylerin yolunda gitmediği çok açıktı. "Ne demek bu?"

"Yani... Belki de gitmem. Bu evde seninle kalırım."

"Kızım ne diyorsun, anlamıyorum! Yavuz'u diyorsan zamanla düzelir aranız. Düzelmezse de cehennemin dibine kadar yolu var! Tibet'i diyorsan da..." Duraksadı. "Sahi, Tibet için mi dedin?"

"Anlaşmayı her an bozabilirim."

"Ne?" Elindeki tabakları masaya düştüğünde kırılmamıştı ama Mira'nın duydukları onda soğuk duş etkisi yaratmıştı. Ne diyordu bu kız şimdi?

●●●

Akşamın erken saatlerinde terasta oturmuş elindeki telefonla Arya'yı arayıp aramama konusunda kararsızdı Tibet.

O kız çoktan kararını vermişti. Telefondaki ses tonundan hissetmişti bu anlaşmadan vazgeçtiğini. Tekrar aramanın manası neydi ki? Üstelik Arya tekrar aramamıştı da. Ararsa üzerinde baskı kurmuş olabilirdi belki. Ancak bir yandan da yapılmış anlaşmalar, verilmiş sözler vardı. Her şeyden öylece vazgeçmesi ne kadar doğruydu? Kafası karmakarışıktı adamın. Bir de Arya'nın ne düşündüğünü bilebilseydi...

Acaba gerçekten vaz mı geçmişti yoksa bir anlık sinir miydi genç kızınki?

Öğrenmenin tek bir yolu vardı. O telefona baktı, telefon ona... Ve karar verdi. Arayacaktı.

Birkaç kez aradı. Hep meşgule düşüyordu. Cesareti kırılmak üzereydi ama vazgeçmedi, aramaya devam etti. Çözülmesi gereken bir meseleydi bu.

Arya ise o sıralarda birden çok sorunla uğraşıyordu. Şehir dışında yaşayan ailesi defalarca aramıştı fakat gazetedeki haberi onlara açıklayamayacağı için telefonu bir türlü açamıyordu. İşin en çetrefilli yanı ise ailesi Yavuz'la kendi aralarında yaptıkları nişanı da bilmiyordu. Ne Tibet'ten ne de Yavuz'dan haberleri yoktu ve bu olayı daha da karmaşık hâle getiriyordu.

Tüm bunları bir kenara bırakmayı tercih eden genç kız birçok kez Yavuz'u arayıp ulaşamadığı için telefonu meşguldü. Ancak onu durduran şey ise nişanlısının en son telefonu kapatmış olmasıydı çünkü meşgul çalmaktan öte artık telefonuna hiçbir şekilde ulaşamıyordu.

Yanlış yapmıştı Arya. Bir erkeğin onuruyla böyle oynanmazdı. Hatalıydı. Ama kötü amaçla yapmamıştı ve tek isteği evlenebilmeleri için Yavuz'un önüne sunduğu tüm engelleri yıkabilmekti. Yavuz iyi kötü varlıklı bir aileden gelmesine rağmen babasının evliliğine hiçbir katkıda bulunmaması hatta bunca zaman Arya'nın ailesiyle bile tanışmaya yanaşmaması önlerinde en büyük sorundu. Yavuz ise sevdiği kadınla bir kez evleneceğini ve bunun düğünsüz olmayacağını söyleyip diretirken babasının yumuşamasını bekleyerek yaşlanmayı tercih ediyordu. Arya da belki bu düğünü yapabilecek kadar maddi bir kaynağı olursa sorunları büyük ölçüde aşabileceklerini düşünmüştü. Fakat görünüşe göre durum daha da karmaşık bir hâl almıştı. Kaş yapayım derken göz çıkarmıştı. Sevdiği adamın biraz kendiyle kalıp düşünmeye ihtiyacı vardı.

Öte yandan sürekli arayıp duran Tibet'e de ne diyeceğini bilemiyordu doğrusu. Ortada verilmiş bir söz vardı ama hata yaptığını bile bile bunu sürdürmek de ne kadar doğruydu şüphedeydi kız. Sonsuza dek telefonlardan kaçarak yaşayamayacağını da biliyordu. Bu yüzden telefonu yanıtladı. "Alo..."

"Arya, nasılsın?"

"Birkaç saat içerisinde hayatı mahvolmuş biri nasıl olabilirse öyle işte." Bu defa her zamanki şirret hâlinden eser yoktu. Hatta suçlayıcı veya iğneleyici bir ifade bile hâkim değildi ses tonunda.

Genç adamı şaşırtan da bu olmuştu. Her zamankinden farklı davranan kızın aklından geçenleri tahmin etmesi mümkün değildi. "Artık sakinleştiysen konuşalım mı bu konuyu?"

Kolundaki saate bakarak bahane uydurmaya çalıştı Arya. "Geç olmadı mı ya?" Konuşmamak için zaman kazanmaya çalışıyordu ama nafile.

"Arya, saat daha on." Derin bir iç geçirdi. "Müsaitsen evin önüne geliyorum, konuşuruz bu konuyu enine boyuna."

"Peki," Kabul etmekten başka çare yok gibi görünüyordu. "Gel bakalım, ne konuşacaksak..."

Yarım saat içerisinde kızdan aldığı adrese gelen Tibet, evin önüne aracı park ederken kız eğer hayır, ben vazgeçtim bu anlaşmadan derse onu nasıl ikna edeceğini bilmiyordu doğrusu. Tüm argümanları tükenmişti. Arya'nın bu teklifi kabul etmesindeki tek motivasyonu da nişanlısıyla arasının bozulmasıyla ortadan kalkmıştı. Telefonuna abandı ve kısa bir mesaj yazdı.

Kime: Arya

"Geldim, kapıdayım."

İki dakika bile sürmeyen kısa bir andan sonra mesajına yanıt geldiğinde usulca beklemeye koyuldu.

Kimden: Arya

"Tamam."

Kadınlar üzerinde iyi bir etki bıraktığı söylenebilirdi. Bunca yılın çapkınıydı sonuçta. Çok kızı tahmin edilebilecek birçok konuda ikna ettiği de doğruydu. Ancak bu durumda Arya'yı ne söyleyerek ikna edecekti ki? Daha çok para veririm, falan mı? Ya da Tibet Ünal'la evli olmanın statü olarak ayrıcalıklarından mi bahsetmeliydi? Hiçbirinin o kızı etkileyeceğini veya fikrini değiştireceğini düşünmüyordu çünkü Arya şu aşamada anlaşmayı iptal ederse kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Kendisinin ise çok şeyi vardı.

Elbette dünyada bu anlaşmayı yapabileceği tek kadın Arya değildi fakat birdenbire söyleyivermişti babasına aşka düştüğü yalanını. Şimdi bu kadar kısa sürede ağzı sıkı, güvenilir birini nasıl bulabilirdi ki? Böyle bir anlaşma medyaya yansırsa ya da babası öğrenirse bittiğinin resmiydi. Bu yüzden üç kuruşu görünce bu anlaşmayı gazeteye satıp ifşa edebilecek insanlara asla güvenemezdi. Arya'ya ise bunların hiçbirini yapmayacağını bilecek kadar güvenmişti. Cadıydı, şirretti ancak güvenilirdi. Sözünün eriydi. Tabii son anda anlaşmadan caymasaydı.

Kapıyı açıp ön koltuğa oturdu kız. "Nedir bu saatte buraya gelecek kadar acil olan durum?"

"Arya sen benimle dalga mı geçiyorsun? Biz bir anlaşma yaptık! Böyle hemen kestirip atamayız, oturup konuşmanız lazım elbette."

"İyi de acelen ne? Biraz zaman veremez misin?" Gerçi düşününce bunun ne faydası olacağını pek de bilmiyordu Arya. Normal şartlarda zaten ona yanlış gelen bu anlaşmaya devam etmenin pek de bir manası yoktu ve günlerce düşünse de değişen bir şey olmayacaktı. "Aslında zaman versen de bir şeyin değişeceğini sanmıyorum."

Panikledi adam. "O kadar kötü mü durum? Yani hiç mi nişanlınla barışma umudu yok?" Tibet hâliyle kendi muallak durumunu düşünüyordu.

"Yani Tibet, biz barışsak da bu anlaşmaya devam edebileceğimi sanmıyorum. Yavuz böyle bir şeyi kabul etmez. Hani işler bu kadar sarpa sarmadan alıştıra alıştıra anlatabilseydim belki..." İç geçirdi çaresizce. Çıkmazda gibiydi. En çok da kendine öfkeliydi. "Sabahtan beri annemler aradı defalarca. Açamadım. Ne diyebilirim ki insanlara? Sana da kızamıyorum, bu anlaşmayı birlikte yaptık. Benim de hatalarım var. Sonuçlarına katlanacak olan yine benim."

"Ya bak Arya, zor durumda olduğunu görebiliyorum. Seni bir ölçüde anlayabiliyorum da gerçekten. Ama bence acele karar verme. Hem beni zor durumda bırakırsın hem de sonra pişman olabilirsin. Ben babama durumu açtım. Şimdi gidip nereden bulayım güvenilir birini? Yarın öbür gün tanışmak için bekliyor ailem." Kızın gözlerine bakarak "Lütfen bir karar vermeden önce iyice bir düşün. Hemen bir şey söyleme." diyerek zaman kazanmaya çalıştı. Onun bakışlarında ne kadar kararlı olduğunu görebiliyordu. Hemen şuan bir yanıt bekleseydi vereceği cevabı iyi kötü tahmin edebiliyordu. Hayır, diyecekti. Ancak belki de üstüne biraz düşünse anlaşmanın şartlarını revize edip onun da çıkarlarına uygun bir hâle getirebilirlerdi. "Nişanlın olmasa da kardeşlerim var demiştin. Herkesin paraya ihtiyacı vardır. Sen bence bunu bir düşün olur mu? Gerekirse şartlarda düzenlemeler yaparız, hemen kestirip atma."

Onca sözler, teklif, anlaşma, sözleşme... Hepsini bir kenara atabilirdi şuan. Ancak adam ona güvenip bir yola girmişti, durumu ailesine anlatmıştı. Fikri değişmese bile hiç olmasa nezaketen bu gece biraz daha düşünüp gerçek kararını yarın verebilirdi. "Bak, şimdi herhangi bir cevap vermiyorum Tibet. Bu gece düşüneceğim." Adamın gözlerindeki umut pırıltısına karşılık ekledim. "Ama çok fazla ümitlenme. Sadece düşüneceğim. Yarın konuşuruz." Arabadan indi ve "İyi geceler." diyerek usulca eve girdi. Aklı karman çormandı.

Bütün gece gözünü kırpmadan düşündü. Ne Yavuz'dan bir haber vardı, ne de kararında herhangi bir değişiklik olmuştu. Sabahın erken saatlerinde hazırlanıp Tibet'i aradı.

Onun aradığını gören adam ise Arya'dan pek de farklı değildi. Dün gece kızın vereceği kararı düşünmekten uyuyamamıştı. Şimdiyse umutla telefonu yanıtladı. "Alo, Arya."

"Günaydın."

"Günaydın, nasılsın?"

"İyiyim. Ben evden çıkıyorum, müsaitsen buluşalım mı?"

"Tabii, geçen buluştuğumuz yerde..."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz." Telefonu kapattığında çenesinde yavaşça ritim tutarken kızın ses tonu ve soğuk konuşmaları pek de olumlu doneler vermiyordu. Ceketini giyip çıkarken kapıda Aras'la çarpışma tehlikesi geçirdi.

"Hayırdır kanka, bu ne acele sabah sabah?" diye soran adam en yakın arkadaşının hayatındaki dalgalanmaların bir kısmından haberdar olsa da oldukça rahat görünüyordu. Çünkü Aras'a göre böyle şeyler bir oyun gibiydi. Aslına bakılırsa hayat bile bir oyundu onun gözünde.

Koridorun solundaki odadan çıkan Efe ise ben demiştim dercesine bakarak gelmişti Tibet'in yanına. Gazetedeki haberi gördüğü ve Arya'nın anlaşmadan çekilmek istediğine dair bilumum haberleri Aras'tan aldığı her hâlinden belliydi.

Aras gözlerini devirerek "Geldi yine vicdan azabı." diye mırıldandı keyifsizce. Dostu Tibet'in hayatındaki skandallar keyfini kaçırmıyordu fakat Efe'nin gelişi ve onlara bilgelik taslayışı tuhaf bir biçimde canını sıkıyordu.

Sükûnetini koruyan Efe ise Aras'ı muhatap almaksızın direkt adama döndü. "Bu işten hayır gelmeyeceği belliydi kardeşim. Bak eğer kız olumsuz yanıt verirse ısrarcı olma. Hayırlısı böyleymiş. Belki bu işe girip alnının akıyla çıkamamak vardı, böyle düşün olayı. Sonra Servet amca öğrenirse her şey daha kötü bir hâl alır."

Tibet onaylarcasına başını sallarken gönlü razı değildi elbette. Onu tamamıyla özgür kılacak kusursuz planı avuçlarının arasından kayıp giderken kendisi yalnızca arkasından öylece bakıp el sallayabiliyordu.

Oysa Aras bu avukat bozuntusunun her şeyi ben bilirim havalarından bunalmış bir biçimde itiraz etti. "Sen de ne kadercisin be kardeşim! Bulmuş cillop gibi kız, anlaşmış da. Hayır, böyle küçük bir pürüzden dolayı anlaşmadan vazgeçmek neyin nesi?" Tibet'e dönerek "Bak kardeşim kız eğer net bir şekilde hayır cevabı verirse öyle hemen vazgeçme. Piyasayı araştıralım biraz, başkasını buluruz belki. Bu kusursuz plan kaçmaz." diye öğütledi adam.

Efe ve Aras'ın sözleriyle kararsız hâle gelen Tibet mantığıyla libidosu arasında kalmış gibiydi. Efe mantığıydı, libidosunu kimin temsil ettiği de ortadaydı işte. Efe'nin ise sinir bozucu bir haklılığı vardı. Doğruları çat çat söylüyordu ve vicdan azabı gibi insanın başına dikiliyordu. Haklı olduğu kaçınılmazdı ama bu hiç zevkli değildi. Doğru tekti, sert ve netti. Tibet ise biraz pohpohlanmak ve cesaretlendirilmek istiyordu galiba. Tıpkı Aras'ın şuursuzca yaptığı gibi...

●●●

Ellerini masada birleştirip konuya nasıl gireceğine dair prova ediyordu Arya. Adamı yarı yolda bırakmak hiç içine sinmese de Yavuz'la tekrar barışma ihtimalini kaybetmek istemiyordu. O mum ışığı gibi küçücük ihtimale tutunmak istiyordu. Yok yere yapılan bir anlaşma yüzünden sevdiği adamı kaybetmeye pek de niyetle değildi. Karşıdan Tibet'in geldiğini görünce cesaretine ve kararlılığına sığındı. Bunu yapabilirdi. Vicdanına yenik düşmemeliydi. Her anlaşmanın bozulma ihtimali gibi bu anlaşmadan da cayma hakkı vardı. Zararın neresinden dönülürse kârdı.

Masaya gelip oturan adam Arya'nın bakışlarından pek de fikrinin değişmediğini anlamıştı zaten. "Merhaba."

"Merhaba, nasılsın?"

Tek kaşını kaldılıp alayla tebessüm ederek "Mağdur." yanıtını verdi. "Sen?"

"Nişanlısı tarafından terk edilmiş."

"İkimiz için de pek iyi bir gün değil, ha?"

"Tibet, böyle olmasını ben istemedim. Ama olaylar bu noktaya getirdi ne yazık ki."

Yenilginin verdiği çaresiz kabullenişle "Cevabını biliyorum sanırım." dedi yalnızca. Bu kez ikna etme gibi bir girişimde bulunmadı. "Keşke hemen reddetmesen ama seni daha fazla baskı altına sokmak istemiyorum. Bu senin tercihin."

"Anlayışın için teşekkür ederim." Ayağa kalktı kız. "Ama bu anlaşma burada bitti. Her şey için teşekkür ederim." diyerek elini uzattı.

Usulca ayaklanan Tibet ise el sıkıştı kızla. "Kısa da olsa seninle anlaşmak güzeldi. Devamı gelseydi daha güzel olacaktı tabii..." İç geçirdi çaresizce. "Her şeye rağmen teşekkürler. Olur da fikrinde bir değişiklik olursa-"

"Sanmıyorum Tibet. Ama yine de sağ ol. Kendine iyi bak."

"Sen de." Kafeden çıkıp giden kızın arkasından bakakalırken bu yoldan dönüş olmayacağını iyi biliyordu. En azından ikisi de henüz öyle sanıyordu. Yani her şeyin bittiğini.

Esas her şeyin yeni başladığından ise her ikisinin de haberi yoktu.

...

*

YAZAR NOTU: Selam canımlar! Evet, gördüğünüz üzere Tibet ve Arya çiftinin yolları beklenmedik erken bir biçimde ayrıldı. Sizce şu saatten sonra yollarını birleştiren sebep ne olabilir? Buraya tahminleri alayım. Ha bu arada buraya bölümü okuduğunuz tarihi ve saati yazabilirsiniz. 🌺
Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

Loading...
0%