Yeni Üyelik
14.
Bölüm

♚ Sahte Karım ve Kuyruklu Yalanımız | 7/1

@buzlarkralicesi

-7/1-

Tibet buluşma sonrası Aras'la arabadayken başını torpidoya vura vura parçalamamak için kendini zor tutuyordu. Arkadaşının sorusuna karşılık daha da çıldırmaya meyilliydi.

"E oğlum dediğim gibi maço taklidi yapmadın mı?"

"Yaptım oğlum, yapmaz mıyım? Şöyle giyemezsin, böyle yapamazsın falan dedim hep! Sert erkek tiplerine falan girdim."

"Eee?"

"Eeesi..." Elinden geldiğince Gülnur'u taklit etmeye çalışarak yanıtladı. "Kız dünden razı mı nedir, ay ben beyimin lafından çıkmam, beyim ne derse o kafasına girdi ya! Delireceğim! Var ya, Arya gibi bir kız olsaydı o masayı kafama geçirmişti, kafama! Ama bu kız sanki bohçamı alayım sana kaçayım modunda. Ona kalsa bugün nişan, yarın düğün! Hep beni buluyor böyle şeyler, hep! Ne talihsiz başım varmış benim böyle!"

"Sakin ol bro ya, bir derin nefesler al!" Arkadaşını sakinleştirmeye çalışsa da bu durumun çok da iyi yerlere gitmediğini sezimliyordu. "Bak, seni paniğe sokmak gibi olmasın ama Servet amca hazır eteği belinde birini bulmuşken yemin ederim bu kız seni her an kafesleyebilir. Kız zaten evlenmeye dünden razı."

Alaycı bir öfkeyle "Ya sağ ol Aras be, gerçekten hiç paniğe sokmak gibi olmadı!" diye bağırarak karşılık verdi Tibet. "Affedersin de götümden alevler çıkıyor şuan! Hani götü tutuştu gibi bir deyim var ya, ben onun yüzde yüz gerçeğini yaşıyorum şuan haberin var mı?"

"Valla kardeşim bu işin tek bir çaresi var."

Sanki ölümsüzlük iksirinin formülü gibi önemli bir bilgiyi öğrenecekmiş gibi pür dikkat kesildi adam. "Nedir, hemen söyle!"

"Sen hazır Arya'dan bahsetmişken..."

"Eee?"

"Ben son kez bir kızın evine dayanıp şansımızı deneyelim derim açıkçası. Yoksa bu gidişle nikâh masasına oturdun işte, dayanmak çok zordur böyle sevince dizelerinde kaybedeceğiz seni."

"Arya çok net konuştu oğlum. Zaten nişanlısıyla benim yüzümden araları açılmış. Beni görmek isteyeceğini sanmıyorum." Baştan savma bir ifadeyle reddetse de içinde bir yerlerde bu kez şansını denerse kârlı çıkacağına dair bir his vardı.

"Ya gidelim işte bro, ne kaybederiz ki?"

"İyi, hadi sür. Ben tarif edeceğim sana adresi." Böyle bir durum umut sadece fakirin ekmeği değildi, Tibet gibi zengin bir adamın bile kurtarıcısıydı.

Arya'nın evi önüne geldiklerinde üniversite sınavına girmek üzere olan bir öğrenci gibi soğuk terler dökerek derin bir nefes aldı Tibet. "Hiç umudum yok ama... Ne yapıp edip onu bu evliliğe ikna etmeliyim. Yani gerekirse Şeyma Subaşı'nın aldığı nafaka kadar nafaka teklif ederim boşanırken, yine de Gülnur'a kendimi yem etmem. O kadının gözlerinde yüksek yüksek tepelere kurulan cenazemi gördüm Aras, anlıyor musun?"

Başını onaylarcasına sağlarken "Anlıyorum kardeşim, metin ol." demekten başka bir şey gelmedi Aras'ın elinden. Araçtan indiklerinde hâlâ Tibet'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Belli ki bugün normal bir evlilik yaparsa yaşayacağı zulümlerin fragmanını görmüştü. Zaten bir playboy da ancak daha ilk buluşmada çeyizinden gidip düğün detaylarından çıkan bir kadından korkabilirdi. Aras kapıyı çaldığında karşısına kısa, kıvırcık kızıl saçlı bir kız çıkıverdi. İri gözleri cadaloz bir tip olduğunu yeterince ele verse de kibarlığını korudu. Sonuçta kadın koleksiyonunda cadolozlara da ihtiyacı vardı. Tibet'e mırıldanarak "Yanlış geldik galiba." dese de kadına dönüp "Merhaba güzel bayan."

"Bayan değil, kadın."

İçinden haydaa, dakika bir gol bir diye geçirse de kibarca "Özür dilerim." demeyi ihmal etmedi.

Öte yandan Tibet ise "Hayır kardeşim, yanlış gelmedik, burası işte Arya'nın evi." deyince kızıl saçlı kızın gözleri aniden kendisine çevrilmişti.

Önündeki uzun boylu serseri kılıklı itici adam yüzünden ta kapılarına kadar gelen Tibet Ünal'ın varlığını daha yeni fark ediyordu. "Ah, eks enişte!" Herkes soru dolu bakışlarını kendisine çevirdiğinde kapıdan dışarı çıkıp içeriye baktıktan sonra temkinli bir biçimde dışarı çıkıp kapıyı hafifçe kapattı. Konuşulanların Arya'nın ailesi tarafından duyulmasını istemiyordu. "Ya beni hatırlamadın mı? Hani Arya'nın telefonunu ben açmıştım, enişte demiştim."

Kafası yeterince dağınık olan Tibet "Ha, evet. Şimdi hatırladım." diyerek konuya açıklık getirdi. "Sen Arya'nın ev arkadaşı olmalısın."

"Evet." Elini uzattı ve "Mira." dedi. İlk kez Tibet Ünal'ı bu kadar yakından görmenin verdiği heyecanı yaşıyordu içinde. El sıkıştıktan sonra güldü. "Sizi burada görmeyi beklemiyordum ama resmen Allah gönderdi diyebilirim."

Kaşlarını çatarak gizli bir endişeyle sordu Tibet. "Neden, Arya'ya bir şey mi oldu?"

"Yok, fiziken bir şey olmadı ama ruhen çöküntüde."

"Yine o geri zekâlı nişanlısı yüzünden mi?" Ağzını sanki söylememesi gereken bir şey kaçırmışçasına elleriyle kapattı. "Bu söylediğim aramızda kalırsa sevinirim. İşim düşmüşken Arya'yı daha çok sinirlendirmek istemem."

Mira ise samimiyetle omzuna dokundu adamın. "Rahat ol enişte ya, ben de sevmiyorum o kazulet kılıklı sirk maymununu. Yani evladım olsa cebine eroin koyar polise ihbar ederim, o derece." Biraz mahcubiyet içeren bakışlarla "Ya kusura bakmayın, sizi içeri davet edemiyorum çünkü içerisi epey bir kalabalık." diye açıklamada bulundu.

"Sorun değil." Tibet kapının ardına bakarken gözlerinin Arya'yı aradığını gizlemeksizin Mira'ya sorusunu yöneltti. "Arya yok mu? Benim onunla acilen konuşmam gereken bir durum var."

Mahallenin dedikoducu teyzeleri gibi her daim önemli bir şeyler anlatmaya hazırlanan bir ifade ve ses tonuna büründü Mira. "Ah, siz onun başına gelenleri bilmiyorsunuz enişte."

Hikâyede mantık hatası arayan bir eleştirmen edasıyla ellerini iki yana açarak aksice "E az önce başına bir şey gelmedi dedin!" diye sordu Aras.

"Fiziken dedik kardeşim, fiziken!"

Merakla ve endişeli bir biçimde "Ne oldu Arya'ya?" diye sorarken karmaşık bir bulmacayı çözmeye çalışır gibi kaotik bir ruh hâline bürünmüştü. Neredeyse kendi derdini unutacaktı.

"Hani benim geri zekâlı ev arkadaşım seni yarı yolda bırakıp anlaşmadan çekildi ya. Valla ondan sonra Allah Arya'nın belasını verdi enişte."

"Nasıl yani?" Mira'nın bir bilinmeyenli denklemden farksız konuşmaları kendisinin de dostu Aras'ın da kafasını karıştırmışa benziyordu.

"Geçen gün Arya'nın ailesi geldi. Gazetedeki haberi görmüşler. Eee Arya'nın babası da geleneksel, otoriter bir baba figürü. Meğer sen Arya'nın beşiği başkasıyla kert."

Bir donuk ve anlamaz gözlerle öylece duran Aras'a baktı, bir de ne dediği asla anlaşılmayan Mira'ya. Beyni yanmıştı. Karşısındaki kişi de olanları olduğu gibi anlatmıyordu ki. Dokuz doğurtuyordu insanı. "Ne beşiği, ben anlamadım."

Ellerini havaya kaldıran Aras ise "Valla ben beşik kertiği olayında koptum. Hiçbir şey anlamadım." diyerek konudan tamamıyla uzaklaştığını ifade etti.

"Ya neyini anlamıyorsunuz ki? Şimdi bak enişte, tane tane anlatıyorum böyle altı yaşındaki bir kreş çocuğuna anlatır gibi. Zira belli, yanındaki çocuk senin zekâ yaşını aşağıya çekmiş." Gözlerini Tibet'in yanındaki adama devirdikten sonra asıl konuya geri döndü. "Bu benim salak arkadaşım Yavuz için seninle anlaşmayı bozdu, şimdi de onu beşik kertmesiyle evlendiriyorlar diyorum. Kime diyorum! Yavuz da hiç oralı olmadı, onu yarı yolda bırakıverdi. Kaldı mı bizim kız dımdızlak ortada?"

"Ne?" Neler olduğunu anlayamıyordu Tibet. Beşik kertmesi ne demekti? Bu olay ona ne katacaktı? Hiçbir şey anlamamıştı.

"Hayır, Yavuz da engellemiş bizim kızı. Ulaşamıyoruz anguta."

Aras ise durumu anında kapmış bir biçimde gözleri fel fecir okuyordu. "Oha, oğlum kör istedi bir göz Allah verdi iki göz!" Dostunun omzunu dürterken onun mavi ekran vermiş bilgisayar gibi durmasına anlam veremiyordu. "Lan beşik kertmesi işte, neyini anlamadın? Doğar doğmaz aileler arası söz gibi bir şey işte! Hiç mi dizi izlemiyorsun bro ya? Yani Arya da senin gibi zorla evlendiriliyor anladığım kadarıyla." Şok olmuş bir biçimde kendisine bakan arkadaşına güldü Aras. "Ulan yine dört ayak üstüne düştün var ya!"

Yeni tanıştığı bu adamın gereksiz mutluluğundan rahatsızlık duyan Mira ise kaşlarını çattı öfkeyle. "Sen benim arkadaşımın acılarıyla nasıl gülerek bahsedebiliyorsun, ruhsuz şempanze!"

"Aaa, ne diyor bu be?" Arkadaşından bir tepki beklese de hâlâ şokta olduğu için alamadı Aras. Olayı her zamanki gibi dalgaya aldı. "Aman ne acısı allasen? Sanırsın Genç Werther'in Acıları anasını satayım. Abartma canım sen de! Biz sabahtan beri ne yaşıyoruz senin haberin var mı?"

"Ben senin nereden canın oluyormuşum bakalım?"

"Çattık belaya ya. İki kelime daha konuşsak biz şimdi neyiz diyecek, hatuna bak."

Köşeyi dönerken bir adamla konuştuktan sonra eve doğru yürüyen Arya'yı gördü Tibet. Yanına hiç yakışmayan bir adamdı. Angelina Jolie ile Mahmut Tuncer kadar farklı görünüyorlardı dışarıdan.

Kapının önüne yığılan kalabalığa şaşkınlıkla bakan Arya ise "Ne oluyor burada?" diye sormaktan kendini alamamıştı. Tibet'i karşısında görmekten şaşkınlık duyuyordu. "Tibet..."

"Arya, merhaba. Nasılsın?"

Aras dürüstçe "Şimdi bu nezaket kurallarını bir kenara bırakalım, Arya'nın durumundan haberdarız." derken uzaktan davulun sesi hoş gelir deyimindeki uzak kelimesinden farksızdı. "İyisi mi biz direkt konuya girelim."

Olaylardan habersiz Arya ise merakla önce iki adama sonra Mira'ya baktı. "Ne konusu?"

Tibet dürüstçe konuya girdi. "Arya... Ben buraya son bir çare seni ikna etmek için geldim."

Adamı süzdükten sonra yanındaki erkek arkadaşına baktı Arya. "Daha çok adam toplayıp dövdürtecek gibisin ama..."

"Arya, ben çok zor durumdayım. Bildiğin gibi değil. Evlilik oyunu uğruna işler çok farklı yerlere geldi. Ailem beni istemediğim hatta tanımadığım biriyle evlendirdi evlendirecek, o derece." Hâlâ hiçbir şey söylemeksizin kendisine bakıyordu kız. İkna etmek için biraz daha efor sarf etmesi gerektiğini anladı adam. "Bak Arya, senin de zor bir duruma girdiğini biliyorum. Kaderlerimiz bir. Eşit durumdayız şuan."

"Tibet..."

"Biliyorum, nişanlından ötürü çekiniyorsun. Son sözünü söylemiştin. Ama her zaman son sözü biz söyleyemiyoruz maalesef, bazen hiç hesapta yokken kaderimiz son sözü söylüyor. Bize de gerekeni yapmak düşüyor." Genç kızın gözlerine baktı çaresizce. "Lütfen Arya, benimle evlenir misin?"

Bu teklifi kabul ederse Yavuz'la tüm bağları kopmuş olacaktı. Ama hâlâ neden onu düşünüyordu ki? Yavuz zaten kendisini sorgusuz sualsiz yarı yolda bırakmıştı. Öncelik olarak kendini düşünmeliydi. Zor durumdaydı. Evet demeyi düşünüyordu ama... Kararsızdı. Düşündü. Başka çaresi yoktu.

Sessizliğin içine "Neyi düşünüyorsun bu kadar kızım, he de gitsin!" diyerek turp sıktı Aras. "Yoksa var ya o köşe başında ayrıldığın kıroyla ömür boyu aynı yastığa baş koyacaksın." Eyvah dercesine alt dudağına ısırarak durumun vahametini ortaya koydu.

Tibet arkadasina dirsek atıp "Bir sus ve!" diye fısıldadıktan sonra kadına döndü. "Ne diyorsun Arya?"

Mira yerinde duramıyordu. Olduğu yerde zıpladı. "Hadi, evet de! Evet! İki hece, dört kelime." Öte yandan arkasındaki kapıdan bakıyordu. "Bak sizinkiler şimdi basacak bizi. Çabuk ver cevabını."

Uzun uzun düşünecek vakti yoktu. Aslında düşünecek bir şey de yoktu. İçinde bulunduğu durum belliydi. Çözümü de açıktı. Buna rağmen babasıyla konuşacaktı. O adamla evlenmek istemiyorum, diyecekti. Ama alacağı cevabı biliyordu. Bu yaptığı anlaşma yüzünden Yavuz'u kaybetmişti. Bu duruma gelmelerinin en büyük sorumlusu olarak kendini görüyordu. Adamın siniri geçtiğinde işleri dönülmez bir noktaya sokmak istemiyordu. "Tibet bak doğru söylüyorsun, ben de senin gibi zor bir durumdayım. Yavuz'la da aramız bozuldu, malûm. Ama o şuan öfkeli bana. Öfkesi geçtiğinde geri dönerse işleri daha da çıkılmaz bir duruma sokmak istemiyorum." Başını iki yana sallayarak Bu yüzden seninle evlenemem." diye ekledi. İçinden evet demek geçerken aşkı için hayır demek zorunda hissediyordu. Biliyordu, Tibet'le evlenmeyi kabul ettiğinde şu durumu kadar zor bir durumda olmayacaktı. Ancak işleri daha da yokuşa sürerse Yavuz'la olası geleceği için bu hiç iyi olmayacaktı. Yavuz ideal bir adam değildi hatta babasına karşı pısırık, kendisine karşı umursamaz adamın tekiydi. Ana onu seviyordu Arya. Vazgeçmek bu kadar kolay olmamalıydı. "Babamla konuşacağım. O adamla evlenmek istemediğimi söyleyeceğim. Bir şekilde kendimi bu işten kurtarmaya çalışacağım. Bence sen de bunu yap Tibet, yok yere hayatını bir yalan üzerine mahvetme."

Çaresizlikle oflarken "Kolaydı sanki." diye söylenerek arabaya doğru yürüdü. Son kez Arya'ya baktı. "Fikrin değişirse vakit kaybetmeden beni ara. Zamanla yarışıyoruz. Her an zoraki bir evliliğe kurban gidebilirim." En büyük umudu Arya'nın da kendisiyle aynı durumda olmasıydı. Şimdi o umudun yerinde de yeller esiyordu.

...

Loading...
0%