Yeni Üyelik
18.
Bölüm

♚ Sahte Karım ve Kuyruklu Yalanımız | 9

@buzlarkralicesi

-9-

Gece otele geldiklerinde Arya tüm bu yaşananlardan sonra ne olacağına dair düşüncelerden kendini alamıyordu. Hâlâ bir bilinmezliğin içindeydi. Nişanından kaçtıktan sonra -kaçırıldıktan sonra dese daha doğru olurdu- ardında bıraktıkları ne olacaktı merak ediyordu. Sonuçta hep burada, bu otelde kalacak değillerdi ya. Eninde sonunda geri döneceklerdi, ailelerine hesap vermek zorundalardı. Doğru yapıp yapmadığından emin değildi. Ancak içinde bulunduğu durumda başka çıkar yol da görünmüyordu.

Anlaşılan oydu ki tüm endişeleri yaşayan Arya'ydı. Çünkü resepsiyondan elinde anahtarla dönen Tibet hâlinden pek bir memnundu. Hiçbir endişesi, kaygısı yoktu. İstemediği bir evlilikten kurtulmanın verdiği rahatlamayla yüzünde güller açıyordu. Elindeki tek oda anahtarına bakan Arya'nın şaşkınlığı bile umurunda değil gibi görünüyordu.

"İki oda almadın mı?"

"Şansına küs, bunun dışında oda yokmuş. Ayrıca en yakın otel de otuz kilometre uzaklıktaymış. Orada bunu bile bulamayız diye kabul ettim ben de ne yapayım?" Hazırcevap bir atakla devam etti adam. "Ayrıca yalandan da olsa evleneceğimize göre er ya da geç aynı odada kalmaya alışmamız gerekiyor, değil mi?"

Tek kaşını kaldıran adama alayla bakan Arya "Her şeye de bir cevabın var maşallah." yanıtını verdi.

"Seninle takıla takıla geliştirdim kendimi."

Otel odasına çıktıklarında merakla odayı gezen Arya memnuniyetsiz bir biçimde iç geçirdi. "Eh, mecburen aynı yatakta yatacağız gibi görünüyor. Senin de dediğin gibi bu düzene ne kadar çabuk alışırsak o kadar iyi olur."

"Hah! Aklın yolu bir valla!"

Yatağın önünde duran kız yorganın üzerindeki kırmızı saten çarşafı rulo hâline getirip yatağı ikiye böldü. "Ben solda yatarım. Ve bu kırmızı çizgi bizim sınırımız. Tamam mıdır?"

Elleri ceplerinde olan adam omuz silkti. "Bana uyar. Ama dikkat et sabah kendini benim kollarıma atmış bir hâlde bulma." Sağ elini havalı bir biçimde saçlarından geçirirken "Sonuçta benim cazibeme karşı koymak kolay değil." dedi iddialı bir biçimde.

İşaret parmağını sallayan kız "Bana bak benim canımı sıkma yoksa yerde yatmak zorunda kalırsın." diye tehditvari konuşurken geleceğe dair endişeleri bir bulut gibi yavaş yavaş kayboluyordu. Aklı bu basit tartışmalarla meşgul olurken daha az düşünüyordu.

"Aman tamam be, sen de hiç şakaya gelemiyorsun."

"Sen ne yaptın nikâh işini?"

"Aras'ı devreye soktum, gündüz Mira'nın da yardımıyla kimliğini ele geçirmişler. Nikâh hazırlıklarını halletmişler, yarın protokolü tamamlayıp nikâhımızı kıyabileceğiz."

"Ha iyi bari. Bir an önce bitsin bu tantana."

Tibet alaycı bir coşkuyla "Ne kadar da evlilik hevesiyle dolup taşan bir genç kız!"

"Oğlum niye heyecanlanayım? Sanki gerçekten evleniyoruz. Sen de heyecanını gerçekten evleneceğin kadına saklarsın artık."

Ellerini havaya kaldıran adam "Aman Allah korusun!" dedi. "Bu evliliğin sahtesi bile günlerce karnıma kramplar girmesine sebep oldu, gerçeğinden Allah esirgesin."

"İyi tamam hadi boş konuşma. Ben yatıyorum, sen de ışığı kapat ben ışıkla yatamam çünkü." Yataktaki kendi tarafına geçip uzandı ve rahatsız bir şekilde yorganı üzerine çekerken "Pijama, eşofman alır insan ya. Kız kaçırmasını planlıyorsun, adam akıllı bir şeyler ayarlasaydın bari." diye söylenmekten geri durmadı.

"Ne bileyim kızım, olaylar çok hızlı gelişti. Sana da yaranılmıyor yani!"

"Tamam sus, sus da yatalım artık."

"Ya hem söyleniyorsun hem de sus diyorsun. Ne değişik bir şeyin sen be kızım?"

Yorganı çekiştirerek nefeslendi. "Çekme şu yorganı, çekme."

"Kızım bak bakalım kim çekiyor yorganı, götüm açıkta kaldı be!"

İkisi de tartışa tartışa uykuya dalarken yarına onları nelerin beklediğini düşünmekten kendilerini alamıyorlardı.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Tibet, kızın uyuduğunu görünce usulca yataktan kalkıp otelden çıktı ve yakınlarda bir mağazadan ikisi için de rahat ve günlük kıyafetler alıp geri döndü. Odaya girdiğinde Arya uyanmış, eli belinde odada volta atıyordu.

Tibet'in gidişinden hemen sonra uyanıp odada yalnız kalan Arya ise küplere binmişti. Adamın kapıdan içeri girişiyle "Neredesin sen?" diye çattı.

"Gece dünkü kıyafetlerimizle uyumak zorunda kalınca üzerimize rahat bir şeyler aldım."

"Ya insan giderken bir not bırakır, haber verir!"

Çarpık bir gülümsemeyle elindeki çantaları kenara bırakırken "Seni bırakıp gittiğimi mi sandın yoksa?" diye sordu.

"O sıkar biraz!" Biraz sakinleşen kız "Başına bir şey geldi sandım. Hayır çünkü bu zekâyla çok bile yaşamışsın." diye geçiştirdi Tibet'i. Kızgınlığını çabuk unutan Arya çantaları kurcalayıp kendisine uygun kıyafetleri aldıktan sonra "Neyse ben bir duşa girip giyineceğim. Sen de sıranı beklerken Aras'ı mı arıyorsun ne yapıyorsan yap, şu nikâh işini bir hallet."

"Her şey hazır. Aras ve Mira nikâh saatinden yarım saat önce nikâh dairesinde bizi bekleyecekler." Kolundaki saate bakarak "Daha zaman var, rahat rahat hazırlan." diye ekledi.

Arya ve Tibet... İkisi için de bugünkü nikâh hayatlarını değiştirecek bir kararın başlangıcıydı. Birçok şeyi planlasalar da kuralına uymayan birçok şey yaşayacaklarından habersizlerdi.

Hazırlanıp çıktıklarında Aras ve Mira nikâh dairesinin önünde onları bekliyordu. Tibet Arya'ya baktı ve "Hadi içeri girip yarım bıraktığımız işi tamamlayalım." dedi. Arya'dan da onaylar bir bakış ve baş işareti aldığında içeri girdi.

Sorunsuz bir biçimde nikâhları kıyılmış bir biçimde daireden dışarı çıktıklarında Aras ve Mira'nın yüzünde güller açıyordu. Hatta Aras "Bunu bir yerlerde ıslatıp kutlayalım bence!" dediğinde Arya ve Tibet tuhaf bakışlarla karşılık vermişti.

Arya "Sabah sabah ne ıslatması oğlum, ne yaşıyorsun sen kendi içinde?" derken şüpheyle ekledi. "Bana içmek için yer arıyormuşsun gibi geldi ama neyse..."

Mira ilk defa onaylayan bir ifadeyle Aras'ı destekledi. "Kırk yıl düşünsem bu kıl kuyruğa katılacağımı düşünmezdim. Hadi bir yerlere gidelim ya! Yani illa alkol almamıza gerek yok. Hiç yoktan bir kahvaltı falan yapalım midem kazındı Allah aşkına ya. Sabahın köründe sizi evlendirmek için yollara düştüm, bana bunu borçlusunuz!"

"Kızım senin doyduğun görülmüş şey değil ki, sen hep açsın!"

Tibet göz kırparak "Hadi bir kahvaltı ısmarlayarak ilk enişte kıyağımı yapayım." derken oldukça keyifliydi.

Aras ve Mira çocuklar gibi şen bir biçimde arabanın arka koltuğuna kurulurlarken Arya elindeki nikâh cüzdanına bakarak "Sence doğru olanı mı yaptık kendimiz için?" diye sordu düşünceli bir biçimde.

Tibet genç kadının omzuna dokunarak "Biraz rahatlar mısın artık?" dedi kendinden emin bir biçimde. "İkimiz için de en doğru olan buydu." Durumu biraz şakaya vurma niyetiyle ekledi. "Hem bir dağ ayısıyla mı evlenmeyi tercih ederdin yoksa sosyetenin gözde yakışıklısı Tibet Ünal'la mı?" Havalı bir edayla şişinmekten de geri durmadı. "Üstelik benimle yaptığın anlaşmanın şartları daha kârlı. Anlaşma bittiğinde çekip gidebileceksin."

Düşünceli bir biçimde onayladı Arya. "Öyle. Gidebileceğim..." İç geçirdi kadın. "Umarım doğru olanı yapmışızdır. Yaşayıp göreceğiz."

Daha evlendikleri ilk gün anlaşmanın sonlanacağı gerçeği Tibet'in de Arya'nın da zihnini ister istemez kurcalamıştı. Ancak şuan bunu düşünmek için erkendi.

Güzel bir gün geçirdikten sonra akşam otele döndüklerinde Tibet ve Arya yorgundu ancak keyifli vakit geçirdikleri için bu tatlı bir yorgunluktu onlar için.

Ceketini yatağa bırakan Tibet "Ne gündü ama." dedi iç geçirerek. Sabah kahvaltısından sonra bir eğlence mekânında kafa dağıtıp günlerin gerginliğini atmışlardı. Elbette paparazzilere yakalanmamak için önlem almak adına kuytu köşede bulunan bir eğlence mekânını tercih etmişlerdi. Çok da eğlenmişlerdi.

Arya ise ailesini düşünmekten kendini alamıyordu. "İyi hoş güzel eğlendik de... Eninde sonunda ortaya çıkacağız, ailelerimizle konuşmamız gerekecek ve ben bunları düşünmekten eğlenemiyorun bile." Kendisine bakan adama açıklayıcı bir biçimde ekledi. "Sonuçta sonsuza kadar otel köşelerine kalacak hâlimiz yok. Evlendiğimizi duyurmamız gerekecek, bu ailelerle konuşma konusu beni çok geriyor Tibet."

"Biraz sakinleş artık. Bak, biz evlendik. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremez. Artık bize bir şey dikte edemezler, biz kendi kararımızı verdik ve uyguladık. Bundan sonrasında onlara düşen bizim kararımıza saygı duymak." Destekleyici bir biçimde kızın elinin üzerine cesurca elini koydu. "Bu haberi verirken bir arada olacağız. Korkacak bir şey yok, ben senin yanında olacağım. Sen konuşma işini de bana bırak, tamam mı?"

Tamam, dercesine başını sallayan Arya biraz rahatlamış hissediyordu. Yalnız olmadığını bilmek onu bir nebze olsun rahatlatıyordu. Tam bütün endişelerini bir kenara bırakmışken kapı şiddetle çalmaya başladı. Ne olup bittiğini anlamayan kız merakla Tibet'in kapıya doğru yürüyüşünü izlerken komodinin üzerindeki vazoyu kaptığı gibi arkasından yürümeye başladı. Ne saçmaladığına dair en ufak bir fikri yoktu. Sonuçta koskoca, korunaklı bir otelde ne gibi bir terslik çıkabilirdi ki? Bunu bir de kapıyı alacaklı gibi çalanlara sormak lazımdı tabii.

Tibet ise sakin bir biçimde kapıyı açtığında karşısında babasını gördüğüne şaşırdı. "Baba, sen nereden çıktın?"

Öfkeli bir biçimde burnundan soluyan yaşlı adam ise "Zıvanadan çıktım oğlum, zıvanadan!" yanıtını verdikten sonra anında oğlunu içeri doğru itip bir tokat attı ve odaya girdi. O kadar öfkeliydi ki Arya'nın elinde vazoyla bir köşede atakta beklediğini fark etmemişti bile. "Ulan eşşoğlueşşek, nerelerdesin sen? Kalıbına bakmadan bir de kız mı kaçırdın?"

"Baba, sen bizi nereden buldun?"

"O yarım akıllı arkadaşın Aras'ı takip ettim, a benim salak oğlum! Bir siz misiniz akıllı?" Yere düşen oğlunu yakalarından tutup ayağa kaldırdı adam. "Utanmıyor musun müstakbel eşini bırakıp elin kızını kaçırmaya? Utanmaz arlanmaz seni!"

"Aşkımın peşinden gittim baba, hiç de pişman değilim!" Cesaretle söylediği bu sözlere açıkçası kendi de inanamıyordu. Bu zamana kadar babasına hiç böylesine karşı geldiğini hatırlamıyordu.

Arya ise hiç niyeti olmamasına rağmen araya girme ihtiyacı duydu. "Ay lütfen vurmayın, halılar falan kan olacak sonra!"

Tibet bozulmuş bir biçimde "Ben dayak yerken tek derdinin halılara kan bulaşacak olması çok özel gerçekten!" dedi alaycı bir edayla.

"Ne bileyim, durdurmak için söyleyecek başka bir şey bulamadım o an."

Servet Bey genç kızı baştan aşağı süzdükten sonra içten içe dürüstlüğünü ve dobralığını takdir etse de herhangi bir şey söylemeden oğluna döndü. "Utanmıyor musun elin kızını kaçırıp otellere kapatmaya? Terbiyesiz, ahlaksız seni!"

Eli belinde "Hop hop amca, ağır gel! Kimse beni öyle otellere bilmem nerelere kapatamaz. Ben kendi ayağımla yürüdüm geldim." diye tekrar araya girdi Arya.

Komodinin üzerine can havliyle uzanan Tibet de kızın sözlerine istinaden "Zaten ahlaksız olmalık bir durum yok." diyerek aldığı nikâh cüzdanını babasına gösterdi. "Biz evlendik baba."

...

*

YAZAR NOTU: Hi guysss! Uzun bir aradan sonra Sahte Karım ve Kuyruklu Yalanımız hikâyemizin yeni bölümüyle sahalara döndüm! Nasılsınız? İyisinizdir inşallah. 💞 Bölümümüzü nasıl buldunuz? Yorumlara yazarsanız sevinirim. Sanırım romantik komedi yazmayı unuttum, sizin ilham periliğinize ihtiyacım var. Hikâye hakkında ne olursa olsun fark etmez, istek sahnelerinizi buraya yazarsanız çok sevinirim. Bu konuda ne kadar çok fikir ve yorum yazarsanız yeni bölüm o kadar çabuk gelir çünkü sizden ilham alacağım. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

Loading...
0%