@buzlarkralicesi
|
-15- ❝Ebru❞ Doğu'nun yanında esmer, siyah saçlı ve güzel bir kadın vardı. Otuzlu yaşlarının ortasında, olgun bir kadına benziyordu. Doğu'yla samimi konuşmaları içimde garip bir his uyandırsa da kayıtsız bir biçimde yanlarına yaklaştım. Beni gören Doğu ayaklandı. "Ebru, hoş geldin." Bana nasıl davranacağına emin olamayan adam elini uzatmakla uzatmamak arasında kalıp sadece bakışlarıyla karşıladı beni. Bense sakin tebessümüm ve baş işaretimle onları selamladım. Yanındaki kadın da Doğu tarafından takdim edilmek üzereyken ayağa kalktı. "Merhaba Ebru." Kadını işaret ederek "Arkadaşım Melda, avukat. Bu boşanma konusunu konuşmak için davet ettim kendisini." dedi. Adının Melda olduğunu öğrendiğim kadın ise arkadaş canlısı bir biçimde elini uzattı. "Memnun oldum Ebru." Bana uzatılan eli sıktım. "Ben de memnun oldum." Kısa tanışmanın ardından karşılarına oturdum. Samimiyetlerini yanlış anlamış olduğumu fark ettim. Doğru anlasaydım ne olacaktı ki? Bana neydi? Sadece yanlış hatırlamıyorsan Doğu hayatında biri olmadığını söylediği için takılmıştım sanırım. Artık yalan söyleyen tek birine dahi tahammülüm kalmamıştı hayatımda. Arkadaşım dediğim Yeşim'den kazık yedikten sonra bu anlaşılabilir bir durumdu bana kalırsa. Doğu aracı olduğu için direkt girdi konuya. "Melda iyi bir boşanma avukatıdır Ebru, ona güvenebiliriz." Başımla onayladım. "Onunla her şeyi konuşabilirsin." Melda'ya döndüğümde ne diyeceğimi pek bilemiyordum. Yeni tanıştığım birine benim için özel olan şeyleri, evliliğimi nasıl anlatabilirdim ki? Hem de ona karşı yabancılaşmış hissederken. Kabul ediyorum ki ilk bakışta önyargılı yaklaşmıştım kadına. Bunu aşmam gerektiğini hissetsem de nasıl yapacağımı pek bilemedim. Sadece yüzümde arkadaşça bir tebessüm belirebildi. Melda ise cevval bir avukat olduğunu daha ilk andan hissettiren bir enerjiye sahipti. "İşe boşanma sırasında neler talep ettiğinizin bir listesini çıkararak başlasak çok daha iyi olur." Daha şimdiden kolları sıvamış görünüyordu. "Doğu'dan öğrendiğim kadarıyla işin içinde ihanet var ve bunu kanıtlayabiliriz." diye söze girdiğinde bunu daha iyi anladım. "Kanıtladığımız takdirde ondan yüklü bir nafaka hatta manevi tazminat da alırız. Bildiğim kadarıyla kocanız servetini büyük ölçüde sizinle evlendikten sonra edinmiş öyle mi?" Başımla doğruladığımda itiraz etmek için araya girecek vaktim olmadan devam etti kadın. "Güzel. Bu durumda mal varlığının yarısı sizin diyebiliriz." Bense hiç o kafada değildim. Yuvam dağılmış, ailem yok olmuş, bana âşık olduğunu sandığım kocam ihanet etmişken para pul düşündüğüm son şey bile değildi. Tüm vücudum kırıktı sanki. "Benim kendime ait bir arabam var, kendim kredi çekip almıştım. Onun dışında da boşanmak için hiçbir talebim yok. Tek celsede bitip gitsin bana yeter. Bir saniye bile onunla aynı çatı altında kalmak istemiyorum." Söylediklerime şaşıran Melda, bakışları arkadaşına dönerken böyle konuşmamıştık der gibi merakla bakıyordu. "Ebru, sana tam olarak izah edemedim galiba. Elimizde çok sağlam kanıtlar var kocanın seni aldattığına dair. Sahip olduğu her şeyin yarısını alabiliriz. Senden önce beş parası yokmuş bu adamın." Yine başımla onayladım. "Doğrudur. Ama ondan hiçbir şey talep etmiyorum. Benim kendime ait bir işim ve param var. Onun gibi paraya düşkün biri de değilim. Beni ondan kurtar yeter." Fikrimin değişmediğini gören Doğu ısrarla araya girdi ve kesin bir dille "Olmaz Ebru." dedi önce. "Alabileceğin en yüksek meblağı istemen gerekiyor." Bunu söylerken yüzünde ciddi ve otoriter bir ifade hâkimdi. Ben tam itiraz edecekken devamını getirdi. "Paraya tamah etmediğini ben de biliyorum, gururlu, asil duruşunu anlıyorum, takdir de ediyorum ama bunun parayla bir ilgisi yok. Biz Akel'i bitirmek istiyorsak onun gibi kirli oynamalıyız." "Nasıl yani?" "Hem seni aldatmasının bir cezası olmalı hem de seninle bir anlaşma yaptık, onu maddi manevi bitireceğiz. Yani maddi olarak da vurabileceğin en ağır darbeyi vurmalısın ona. Yerden kalkamamalı." Hiç bana göre değildi böyle şeyler. Akel'in ne düşündüğü umurumda değildi ama ne açgözlü kadınmış diye düşünmesini de istemezdim doğrusu. Bunca yıl aynı yastığa baş koymuştuk. Hem onun ne düşündüğü umurumda olmasa da Belkıs annenin ne düşüneceği umurumdaydı. Biz onunla anne kız gibi olmuştuk. Şimdi kana susamış piranalar gibi davranmak hiç benlik değildi. Ancak buraya benlik olan veya olmayan şeyleri tartışmaya gelmemiştik. Doğu'yla bir anlaşmam vardı, el sıkışmıştık. Eğer kutsal amacımıza hizmet ediyorsa her şey onların dediği gibi olacaktı. İsteksiz de olsa başımı salladım. "Peki, Melda Hanım nasıl diyorsa öyle olsun." "Melda de bana." Gülümsedi. "Artık Doğu vasıtasıyla da olsa arkadaş sayılırız." Pek istekli olmasam da bunu dışarıdan belli etmeyen ve bana da hiç yakışmayan samimiyetsiz bir tebessümle karşılık verdim. "O hâlde ben konuştuğumuz şartlarda bir boşanma protokolü hazırlıyorum. Boşanmayla ilgili prosedürler çok hızlı olduğu için yarın Akel'e dava kâğıdı gider." Onaylayarak salladım başımı. Sabahtan beri kendimi pek iyi hissetmiyordum. Üç yıldır alışık olduğum evliliğimi bitirmek o kadar kolay değildi tabii. Manevi olarak çökmüş durumdaydım ve bu bir günde olan bir şey değildi. Günlere hatta haftalara yayılmıştı. Şimdiyse patlak verdiğini hissedebiliyordum. Melda protokolle ve diğer işlerle ilgilenmek için kalktığında biz de ayaklanmıştık. Onun arkasından Doğu'yla yan yana yürüyorduk. Adamın meraklı bakışları bana dönmüştü. "İyi misin?" Gözleri ilgili ve biraz da endişeliydi. Yüz ifademle de onaylayarak "İyiyim." dedim. "Sadece bu olaylardan dolayı biraz..." "Seni anlıyorum, kolay değil." Bir adım daha atıp karşımda durduğunda otomatik olarak ben de durdum. "Ama emin ol bundan sonraki hayatın daha güzel olacak. Tüm yaraların sarılacak, daha mutlu olacağına inanıyorum." Meraklı bakışlarım beni teselli etmek için ezbere cümleler kuran iyi kalpli adama dikildi. "Nereden biliyorsun?" diye sordum yorgun bir gülümsemeyle. Omuz silkti Doğu esrarengiz bakışlarla. "Hissediyorum diyelim." Kararlı duruşuyla ekledi. "Belki yeni tanıştığımız için sen bilmiyor olabilirsin ama hislerimde yanılmam." Güldüm. "İyi bakalım." Melda Doğu'yla samimi bir yanaktan öpüşmeyle ayrılıp arabasına bindikten sonra adam bana doğru yürüdü ve arabanın ön kapısını açtı. Sürücü koltuğunun yanına oturdum. O da kısa süre sonra sürücü koltuğuna kuruldu. "Normalde arabayı kendim kullanmam ama Refik'i bazı işlere koşturuyorum bugün." Abartılı bir ifadeyle kaşlarını kaldırdı. "Malûm, büyük gün." Büyük gün. İkimiz için de büyük olduğu kesindi. Arabanın çıkardığı sesten emniyet kemerimi takmadığımı hatırlayınca uzanıp kemeri üzerimden geçirdim. Aklım karmakarışıkken bir türlü takmayı beceremedim. Doğu'nun "Ben hallederim." diyerek eğilmesi üzerine tanıştığımız andan beri hiç olmadığı kadar yakınlaştığımızı fark ettim. Bakışları benimkilerle buluştuğunda odun kokusunu andıran kendine has kokusuyla ilk kez yakından tanıştım. Kısa sürede kemeri taktıktan sonra rahatsız hissettiğimi düşünmüş gibi geri çekildi. Arabayı çalıştırdığında yol boyunca hiç konuşmadık. Beni Refik'in eşyalarımı yerleştirdiği otele bıraktı. Benimle yukarı çıkıp oda kartımı verdi. "Bu gecelik idare et. Yarın senin için yeni bir gün olacak." Kapının önünde duran adamın neyi kast ettiğini pek anlamasam da onayladım. Oysa ben yeni bir ev bakana kadar otelde kalmayı göze almıştım. Ben bu yola çıkarken her şeyi göze almıştım. Tek hesaba katmadığım, iş ortağımın aklından geçen düşüncelerdi. Doğu Karaçay neler geçiriyordu aklından? Anlamak güçtü. Aniden karşınıza çıkarmadan öğrenmenizin imkânı yoktu. Tıpkı bugün aniden karşıma bir boşanma avukatı çıkardığı gibi. Sürprizlerle doluydu. Belki de en iyisi buydu, sonraki hamleni kimsenin tahmin edememesi. En iyisini Doğu yapıyordu belki. "Teşekkür ederim Doğu, her şey için." Baş işaretiyle teşekkürümü kabul eden adam "Ben gitsem iyi olacak. Akşam için hazırlan, her anlamda." derken kast ettiği iki anlama da aşinaydım. Dış görünüş olarak hazırlanmak kolaydı da ruh hâlimi buna göre hazırlamak kolay olmayacaktı. Ama her şeyi göze alarak girdiğim bu yolda, onu da halledecektim. Doğu gittikten sonra kapımı kapattım. Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Akel'di. Biraz düşündükten ve kendimi toparladıktan sonra yanıtladım aramasını. "Benim güzel karım ne yapmış, hazırlanmış mı akşamki yemeğe?" "Hazırlanıyorum." O eve bir daha dönmek istemediğim için "Kuaför için ancak öğleden sonraya randevu bulabildim, o yüzden restoranda buluşalım." dedim adama. O da şüphelenmedi. "Hay hay, karımın dillere destan güzelliği bana da sürpriz olsun." "Tamam o hâlde, akşam görüşürüz." Tam telefonu kapatmak üzereyken "Şey, Ebru..." diyerek duraksadı adam. Ben de ne söyleyeceğini bekler vaziyette yeniden telefonu kulağıma götürdüm. "Seni seviyorum." Bu zamana kadar her seni seviyorum sözüne coşkuyla, içten bir sevgiyle karşılık verdiğim günleri hatırlıyordum. Kalbimin hızla attığı anları. Şimdiyse hiç istediği yanıtı vermek gelmiyordu içimden. Öyle bitirmişti kendini içimde. "Kapatmam lazım Akel, trafikteyim şuan." Ne düşüneceğini umursamadan telefonu kapattım. Artık yolun sonundaydık. Ve ben o yolun sonunda beni nelerin bekleyeceğini kısmen bilsem de kalanı bana da sürpriz olacaktı. Doğu Karaçay'ın hisleri yine yanılmayacak mıydı bakalım? Gerçekten de beni güzel bir hayat mı bekliyordu? Hep birlikte görecektik. Bunları düşünerek çantamı yatağın üstüne bıraktım ve kendimi akşamki kıyamete hazırlamaya koyuldum. ... * YAZAR NOTU: Hi guys! 💙 Önümüzdeki bölüm büyük gün. Heyecan var mı heyecan? Benim heyecanım dorukta açıkçası. Ve bölümün biraz yarıda kalmış gibi göründüğünün farkındayım, siz de o yüzleşme için sabırsızlanıyorsunuz. Sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. O yüzden sabırsızım. Hatta bir ekstra bölüm bile getirmek istiyorum ilginize bağlı olarak. Siz ne diyorsunuz bu duruma? Buraya yazabilirsiniz. Eğer yoğun ilgi olursa Pazar ya da Salı günü bir ekstra bölüm düşünebilirim. 🙃 Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA |
0% |