Yeni Üyelik
17.
Bölüm

𖥸 Siyah Yıldızlar | 16

@buzlarkralicesi

-16-

Bugünü hayatının dönüm noktası gibi hissediyordu Akel. Nedendi bilmiyordu ama uzun zamandır bir sürü hata yapmıştı ve Yeşim'den ayrılarak bir başlangıç yapmış, bugün tüm hayatını sıfırlamış gibi hissediyordu. Sanki tekrar Ebru'ya layık bir eş olmuş gibi temize çekmeye çalışıyordu kendini.

Karısıyla telefon görüşmesi bittiğinde telefonu kapattı ve masasına koydu düşünceli bir edayla. Son günlerde iyice buz gibi olmuştu Ebru. Bu kadar tavır ve tepki onun gibi bir kadın için hiç normal değildi. Günlerdir, haftalardır bunu düşünmekten yorulmuştu. Belki hiçbir şeyden haberi yoktu ama kadın olarak hissediyordu. Olamaz mıydı?

Diken üstündeydi Akel. Her an, her saniye Yeşim söyleyecek, annesi ağzından kaçıracak ya da Ebru bir şekilde onu aldattığını öğrenecek diye düşünmekten bitik durumdaydı. Beyni karıncalanıyordu bunları düşünmekten. Günlerdir ilk defa bugün biraz rahat uyku çekmişti, her şeyin bittiğine inanıyordu. Yeşim de günlerdir aramadığına göre bu ilişki bitti diye düşündü. Ta ki ceketini alıp çıkmak üzereyken camdan dışarı baktığında bahçede onu görene kadar.

Yeşim, bir baykuş gibi banklardan birine tünemiş, binaya bakıyordu. Günlerden beri dinmiş olan paniği, gerginliği gömüldüğü yerden hortladı yeniden. Dudaklarını sertçe birbirine bastırdığında sakin kalmaya çalıştı. Sessizce asansörle aşağıya indi. Ağır adımlarla bahçeye yürüdü. Yeşim'in de ne kadar yorgun ve üzgün olduğunu görebiliyordu.

Bu ilişki başından beri hataydı. İkisini de tehlikeye sokup bitirmekten başka işe yaramazdı devam etmesi. Yeşim bunu anlayamıyor muydu? Yeniden neden buradaydı? Üstelik son ayrılıkları hiç hoş bir biçime gelişmemişti.

Banktaki kadının yanına oturdu sakince. Ellerini birleştirip önüne baktı. "Yeşim... Bunu neden yapıyorsun?"

"Neden burada olduğumu bilmiyorum." Buz gibi soğuk ve donuk çıkmıştı kadının sesi. "Kendime soruyorum ama bir cevap bulamıyorum."

Her şeye rağmen Yeşim'le olan ilişkisinden tam anlamıyla pişman olamadığını hissetti. O boğucu dönemlerde nefes almasını sağlayan tek şeydi Yeşim'le kaçamakları. Şimdi bitmesi gerekiyordu, doğru ama evliliğinin çalkantılı olduğu o dönemde cankurtaran simidi gibi gelmişti ona. Dalgalar duruldu diye şimdi ona hissettirdiği duyguları bir kenara bırakıp yok sayamazdı. En azından konuşarak, iyi bir ayrılığı hak ettiğini düşündü bu ilişkinin.

Ona ümit vermek istemiyordu. Aralarındaki bu şeyin bir sonu olmadığını ikisi de bilirken kadına umut verecek herhangi bir şey söylememeye ama bu kez onu kırmamaya gayret gösterdi. "Bu ilişki bitti, Yeşim." Bunu yumuşak ve net bir ifadeyle söylemişti. Kibardı ama kesinlikle bittiğini ifade ediyordu. "Aslında çoktan bitmesi gerekiyordu." Yeşim'e döndü rica eder gibi. "Lütfen zorlaştırma." Belki gözlerinin içine bakarak kadına bunu söyleyecek olmak acımasızlıktı ama durmadı Akel. "Ben karımı seviyorum. Onu kaybetmek istemiyorum."

Bu kez her zamanki gibi çirkefleşme potansiyeli olan tehditvari kadın olarak durmuyordu Akel'in karşısında. Oturduğu yerde elleriyle oynarken histerik bir biçimde güldü Yeşim. "Ne güzel. Demek karını seviyorsun. Bu gerçekten çok güzel." Sayıklar gibi çıkıyordu kelimeler dudaklarından. "Peki ben neydim söyler misin? Basit bir metres mi? Senin içine boşaldığın bir zevk aracı mı? İnsan değil miydim senin için? Kalbim yok muydu sence?"

Başını iki yana salladı Akel. "Hayır, Yeşim. Öyle değil. Gerçekten, bak... Haklısın. Bunun en başından olmaması gerekiyordu. Seni incittiysem özür dilerim. Gerçekten, ben..."

"Ben normalde bir erkeğin peşinde koşacak kadın değilim Akel. Sen koştun benim peşimden, sen etkiledin beni, kur yaptın bana. Ben de yeni boşanmıştım, boşluktaydım, yalnızdım. Bu güzel hisler bana iyi geldi. Sen bana iyi geldin." Gözlerinde dolan yaşlar tek bir göz kırpıştırmasıyla yanaklarına akmak için bekliyordu. "Şimdi bana kurtulman gereken bir bela gibi davranıyorsun." Burnunu çekti sertçe. "Bana tokat attın ve ben buna rağmen şuan buradayım. Neden buradayım onu da bilmiyorum ya. Arkadaşımın kocasıyla yasak aşk yaşarken kendimi daha fazla küçültemem diyordum ama... Bana tokat atan bir adamı özleyebildiğime göre küçülmenin bir sınırı yokmuş, onu anladım."

Yeşim'in söylediği şeyler soğuk duş etkisi yaratmıştı Akel'de. O dönem ikisinin de birbirine iyi geldiği açıktı. Ama Akel hiçbir zaman Yeşim'in kendisi hakkında böyle hissettiğini düşünmemişti. Onun kendisini hep bir maddi araç olarak gördüğüne inanmıştı. Oysa belki de Yeşim'in zihninde, kalbinde farklı duygular filizlenmişti. Ya da zihni onu yanıltıyordu. Beraberlikleri sırasında beklentiye girmişti, terk edilince de hırs yapmıştı. Bilmiyordu. Ama onu üzdüğü için de üzgündü.

Ne yazık kı Yeşim'e, Ebru'ya hissettiği türden duygular hissetmiyordu. Ebru olmadan var olamayacağını biliyordu ama Yeşim'siz de yaşardı. Yeşim onun için sigara bağımlılığı gibiydi. Bırakması zordu ama imkânsız değildi. Ebru ise Akel için nefes almak gibiydi. Olmaması gibi bir ihtimali düşünemiyordu bile. Belki de bu yüzden "Sana karınla mutluluklar." dedikten sonra yanından kalkıp giden Yeşim'i içinde garip bir rahatsızlık olmasına rağmen durdurmadı. Sadece arkasından bakakaldı.

Tüm bunları güzel, keyifli bir rüya gibi hatırlayacak, hiçbir şey olmamış gibi karısına, evliliğine dönecekti. Ebru'yu ne pahasına olursa olsun geri kazanacaktı. İçindeki bu ikileme de bir son verecekti. Yeşim'e acımaktansa kendine acımalıydı çünkü o şu durumda daha acınasıydı.

❝Ebru

Aynada kendime baktığımda iş yemeği için hazırdım. Savaş boyalarımı sürmüş, çok güzel olmuştum. Aynadaki yansımamda gözlerimdeki gücü hissedebiliyordum. Bu gece büyük geceydi. Esaretime son vereceğim gece.

Bu gecenin sabahında beni yepyeni bir hayat bekliyordu. Sıfıra yakın olacağımı da biliyordum. Her şeyi baştan inşa edeceğimi, bir savaşın ortasında duracağımı. Her şeyi hesaplamıştım. O restorandan elimi kolumu sallayarak çıkacağım ana kadar. Sonrası... Sonrası yoktu. Ayağa kalkıp hayatıma devam edecektim işte. Hiçbir şey olmamış gibi.

Arabamla restoranın önüne geldiğimde Akel çoktan gelmiş, orada beni bekliyordu. Beni gördüğünde arabadan indi ve kapının önünde durdu. Arabadan indim, sakince ona doğru yürüdüm. Bir ölüm sessizliğinde.

Büyülenmiş gözlerle bana bakan adam elimi tuttu, avuçlarının arasına aldı ve öptü. "Çok güzelsin." Dudağıma uzandığında yan döndüğüm için yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. "Sanırım sana yeniden âşık oluyorum."

Acaba Yeşim'e de aynılarını söylüyor muydu? Mesela ona âşık olduğunu söylemiş miydi? Çünkü ben biliyordum, Akel kendinden başka kimseyi gerçek anlamda sevemezdi. Ya da şu evli ve karısını aldatan erkeklerin klasik palavralarından sıkıyor muydu? Onunla aynı yatakta bile yatmıyoruz, kardeş gibiyiz. Boşanmak istiyorum. Boşanacağım. Karımı sevmiyorum. Hayır, çocuğumuz da yoktu ki boşanacağım ama çocuk için evli kalıyorum yalanını söylesin. Yazık. Yeşim de bunlara kanıyordu belki. Ya da kanmak işine geldiği için kanıyormuş gibi yapıyordu kim bilir...

Tüm bunları düşündükçe bu akşam yapacağım hiçbir şeyden pişmanlık duymayacağımı bir kere daha anladım. Tamam, Belkıs annenin üzülmesini istemezdim ama bu olmalıydı. Akel bunu hak ediyordu. Bazen sırf başkaları yüzünden bedeller ödersiniz. Tıpkı beş para etmez bir babası olduğu için hayatıyla bedel ödeyen bebeğim gibi.

Onun "İçeri geçelim mi?" sorusuyla başımı sallayıp elimi tutmasına izin verdim. Belki de son kez.

Masaya geçtiğimizde hemen hemen herkes gelmişti. Yüzleri aşina olan, şirketten ya da Akel'in iş yapmak istediği insanlar eşleriyle gelmişlerdi. Dostane, sıcak bir ortam vardı. Herkes neşeliydi. Orhan Bey de karısı Feride Hanım'la baş köşedeki yerlerini almışlardı.

Tıpkı Feride Hanım'ın mutlu olduğu gibi sevinmiştim onu gördüğüme. Samimi bir sarılmayla selamlaştık ve hemen Orhan Bey ile karısının oturduğu kısımda yerimizi aldık.

Samimi bir sohbetin ortasında Orhan Bey henüz kafasındaki soru işaretlerinin tamamıyla son bulmadığını gizlemeksizin Akel'e döndü. "Geçen gün konuştuğumuz iş teklifini düşündüm Akel." Heyecanla gözleri parlayarak onu dinleyen Akel hevesliydi. Vereceği cevabı çok önemli bir sınavın sonucu gibi bekliyordu. Tereddütlerinden sıyrılmasa da olumlu manada başını sallayan yaşlı adamsa onu daha fazla bekletmeden "Sanırım teklifini kabul edeceğim." dediğinde dünyalar Akel'in olmuştu. Oysa bilmiyordu ki bu gece inşa ettiği tüm dünyasının aynı şekilde başına yıkılacağını.

Restoranın girişinde Refik'in bana anlamlı bir bakış attığını görünce işaret verdiğini anladım. Sessizce yerimden kalkıp elime aldığım bıçağı şarap kadehime zarifçe vurup dikkatleri üzerime çektim. "Öncelikle bugün burada olan herkese çok teşekkür ederim. Sizlerle burada beraber olmak benim için anlamlı. İzninizle çok uzun olmayan bir konuşmayla bu gece biraz içimdekileri söylemek istiyorum. Ve burada bir arada olmamızın benim için neden anlamlı olduğunu da anlatmak isterim."

Herkes sıradan bir akşam yemeği konuşması gibi dikkatini bana vermiş dinliyorlardı. "Biz Akel'le gerçekten âşık olarak evlendik. Onunla evlendiğimizde biz iki deli, hiçbir şeyimiz yoktu. Akel hep bu anın hayalini kuruyordu. Cebimizde beş kuruşumuz yoktu ama mutluyduk. Gerçekten mutluyduk."

Akel yüzündeki geniş gülümsemenin gerginlik yaydığı ifadesiyle ağzının içinden "Hayatım, sırası mı şimdi bunların?" diye gevelese de ok yaydan çıkmıştı artık. Bakışları daha fazla kafa açma der gibi uyarsa da umursamadım.

Onu yok sayarak konuşmaya devam ettim. "O zamanlar Akel işsiz, parasız, elinde sadece hayalleri olan bir adamdı. Ama adamdı." Son cümleyi sarf ederken kullandığım kinayeli ton başta Orhan Bey'in olmak üzere masadaki çoğu kişinin dikkatini çekmişti. Akel'in yüzündeki tebessüm kekremsi bir hâl alsa da durmadım. "Ben de henüz atanamamış bir öğretmen adayıydım. O zamanlar paramızın olması bizi mutlu eder diye düşünüyorduk. Belki Akel hâlâ öyle düşünüyor olabilir ama ben aynı kanıda değilim."

Sakince beni dirseğimden tutup yerime oturtmak için hamle yapmaya kalkışan Akel'den kurtardım elimi. Onu yok sayarak konuşmaya devam ettim. "Meğerse zenginlik, para bizim lânetimiz olacakmış, haberimiz yokmuş."

Akel "Neler söylüyorsun sen Ebru?" derken hâlâ etrafa zoraki gülücükler saçma derdindeydi. "Alkolü fazla kaçırdın galiba." Durumu kurtarabileceğini düşünüyordu. Hâlâ.

"Akel, lütfen." Beni susturmaya çalışan adamın suratına düz bir bakış atıp "İzin ver." dedikten sonra devam ettim. Ben konuşurken masadaki herkesin telefonuna sırasıyla mesaj gelmişti. "Evet, sanırım beklediğim mesajlar hepinize ulaştı."

Gözlerim arar gibi herkese bakarken tek bir kişiye bir dakika gecikmeli olarak mesajın geldiğini gördüm. "Hah, size biraz gecikmeli ulaştı sanırım. Olsun." Sesim öyle sıradan çıkmıştı ki ben bile şaşırmıştım doğrusu. "Akel, iyi bir sevgiliydi ama asla iyi bir koca olmadı. Maalesef. Sadakatten yoksun, kaba, düşüncesiz bir adamdı. Yıllarca sizlerle iş yaptığı için yani size yaranmak için rol yaptı. Yanınızda beni seviyormuş gibi, önemsiyormuş gibi rol yaptı. Çünkü Akel bunu hep yapar. Beni gerçekten sevdiği için değil, işine yarıyorum diye, iş hayatında evli ve ailesi olan bir adam ekstra güven sağlıyor diye insanların aile sevgisini kullanır. Tıpkı beni de aylarca kullanıp kandırdığı gibi."

Bakışlarım Orhan Bey'e döndü. "Hatta daha geçen gün Orhan Bey'le ortaklık anlaşmaları için bana âşıkmış gibi davranırken benim her şeyden haberim olduğunu bilmiyordu. Beni otel odalarında adice aldattığını yani."

Akel gergin yüz ifadesiyle bana bakarken hâlâ olanların ne anlama geldiğini çözebilmiş değildi. Bana bakışları öfkeli, öte yandan herkesin telefonuna gelen mesajlarda ne olduğunu da deli gibi merak eder durumdaydı.

Restoran girişinde Refik'in yanındaki yerini alan Doğu'nun güven veren bakışlarıyla daha da cesaretlendim. Uzun zamandır bunu kendime söylemem bile öyle zordu ki. Akel beni aldatıyor. Arkadaşımla. İlk defa bunu bir topluluğa sesli bir şekilde söyleyecekken vücudum kaskatıydı ama Doğu'nun güven veren bakışlarıyla doğru olanı yaptığımı hissettim.

Söylediğim şok edici sözlerin ardından herkes tek tek onlara gelen mesajları açıp izlediğinde neden bahsettiğimi çok iyi anlamışlardı. Aralarındaki uğultulu konuşmalardan ne kadar şaşırdıklarını anlamak zor değildi.

"Hepinizin de artık bilgisi dâhilinde olduğu gibi... Akel beni aylardır aldatıyor. Hem de arkadaşım dediğim bir kadınla. O görüntülerde otel odasında olduğu kadın benim yakın arkadaşım, evimize giren çıkan biri. Diğeri de Akel, yıllardır âşık olduğum ve beni sevdiğini sandığım adam." O an gözümden tek bir damla yaş döküldü ama duygusuz bir biçimde sildim. "Sizi bu uygunsuz görüntülere maruz bıraktığım için çok özür dilerim. Ama iş yaptığınız insanı daha yakından tanımanızı istedim. Çünkü size gösterdiği maskesinin ardında karısını aldatan, menfaati için herkese yalan söyleyebilecek düzenbaz, iğrenç bir adam yatıyor." Yüzümü buruşturdum ve düzelttim. "Ah, adam dedim, pardon." Çaresizce omuz silktim. "Alışkanlık işte."

Orhan Bey dişlerini sıkarak telefonundaki görüntüyü sonuna kadar izleme cesaretini gösteremeden kapattı. Önündeki peçeteyi fırlatır gibi bırakıp Akel'e döndü. "Ailesine sadık olmayanın işine de sadakati olmaz. Seninle herhangi bir iş anlaşmamız olamaz Akel, kusura bakma." Sözleri duvara çakılan çivi gibi sertti. Karısının elinden tutup mekândan çıkarken ben de çıkmak için hazırdım artık. Doğu'yla kurduğumuz planın ilk ayağını getirdim aklıma. Önce Akel'in prestijini bitirmek. Bunu başarmıştık. Artık kimse ona tam anlamıyla güvenmeyecekti, onunla ancak onun gibiler ortaklık edecekti. Ötesi olmayacaktı.

Buz gibi bakışlarım masada kaskatı kesilmiş bir biçimde oturan Akel'e döndü. Parmağımdaki yüzüğü çıkardım ve sertçe önüne koydum. "Bitti. Senden boşanıyorum." Masanın yanında duran çantamı alıp gitmeye hazırlanırken "Hepinize afiyet olsun." dedim ve herkesi dostane bir biçimde selamladım. Eski Ebru olsa bu durumda rezil olduğunu düşünürdü ama artık o eski kadın yoktu. Yaşadığım hiçbir şeyden utanmamam gerektiğini geç de olsa öğrenmiştim.

Gittiğimi gören adam kısa bir şok geçirdikten sonra aceleyle herkesten özür dileyerek masadan kalktı ve peşimden gelmeye başladı. Artık umurumda değildi. Gerçekten. Beni restoranın önünde kolumdan tutarak durdurduğunda bile hiçbir şey hissetmiyordum. "Ebru! Ebru dur, lütfen."

Kolumu sertçe kurtardım ellerinden. "Bırak beni." Hırlar gibi çıkmıştı sesim. "Dokunma bana."

"Yemin ederim, bak yemin ederim bir anlamı yoktu! Yoktu Ebru! Bir anlamı yoktu!" Nefes almadan yalan söylemeye devam ediyordu. "Tek seferlik bir şeydi, seninle aramız kötüydü, Yeşim... Yeşim, o... Sürekli peşimden koştu, benimle ilgilendi. Ben de ona..."

"Kayıtsız kalamadın yani öyle mi?" Sıradan bir yüz ifadesiyle söylediklerini dinlerken midem bulanıyordu. Yine de alaycı bir ses tonuyla "Yazık sana." demeyi başarmıştım. "Ama üzülme, seni bu cendereden kurtarıyorum. Hayatından çıkıyorum. Artık metresinle mutlu bir hayata yelken açabilirsin."

"Ebru lütfen, lütfen dinle beni! Bak, bitti! Bitirdim ben! Artık tamamen seninim. Boşluktaydım, hata yaptım! Hata! Sadece hataydı!" Bana dokunmaya çalıştığında geri çekildim. "Sen hiç hata yapmadın mı hayatında?"

Sertçe ona doğru dönüp işaret parmağımı kaldırdım. "Ben en büyük hatayı seni severek yaptım, bana hata yapmaktan sakın bahsetme." Gözlerinin içine baktım. Buz gibiydi kalbim. Üşüyordum. "Ben hiçbir zaman sevdiğim adama ihanet edecek kadar adice bir hata yapmadım."

Ellerimi tuttu ağlamaklı bir ifadeyle. "Yemin ederim, sana yemin ederim bir daha böyle bir şey olmayacak." Sayıklar gibi söylediği cümlelere inanıyor oluşuna şaşıyordum. Onu affedip bir şans daha verebileceğime nasıl inanabiliyordu ki?

Vebalı birine değmişim gibi ellerimi kurtardım. "Bitti Akel, bu beni son görüşündü." Tehditkâr bir biçimde işaret parmağımı salladım. "Bir daha sakın yoluma çıkma. Seninle mahkemede görüşeceğiz."

Bir şey söylemesine fırsat vermeden arabama binip gittim. Arkamdan yaya koştuğunu görsem de umursamadım. Kendime bu kadar sakin kaldığım için aynadan takdir eden bir bakış attım. Kalbimizin kırıklıkları içimizi paramparça ederken güçlü durmak gerçekten güçlü olduğumuzu gösterir miydi? Ya iyi rol yapan bir oyuncuysak?

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! 💙 Ekstra bölümümüzü size de söz verdiğim gibi bugün yayınlamak istedim. Çünkü bu bölümü gerçekten yayınlamak için biraz sabırsızlanıyordum. Evet, bölümümüzü nasıl buldunuz? Sizce bu bölümden ve bu olaylardan sonra bizi neler bekliyor? Buraya yazabilirsiniz. Yeni bölümlere dair bir tahmininiz var mı? Artık şöyle olur, böyle olur herhâlde dediğiniz bir nokta var mı mesela? Buraya yazabilirsiniz.

Hayalinizde eğer Ebru ve Doğu sahneleri varsa yeni başlangıçların eşiğindeyken buraya yazmanın tam sırası diyorum ve yavaştan veda ediyorum. 💘 Sevgiler, bol kokulu öpçükler!

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
Ek Instagram: iambuzlarkralicesi
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @buzlarkralicesiofficial

Loading...
0%