Yeni Üyelik
4.
Bölüm

𖥸 Siyah Yıldızlar | 3

@buzlarkralicesi

-3-

❝Doğu❞

Onu ilk gördüğümde 1 yıl öncesiydi. Okulun bahçesinde öğrencileri başına toplaşıp bir şeyler isterken elindeki dosyalarla önünde yer açıp yürümeye çalışıyordu. Saçları rüzgârda havalanırken güneş ışığı yüzüne vuruyordu. Demek Akel Çelik'in karısı buydu. Ebru. Güzel isim.

Buraya gelmeden önce evin bahçesinde otururken yanıma gelen Refik onun fotoğraflarını getirmişti. İsteğim üzerine onları takip ettiriyordu. Nerede, ne yaptıklarını, her şeyi bilmek istiyordum. Araştırmaları sonucu elde ettiği fotoğrafları önüme bıraktığında ilgiyle baktım arabasına binmek üzere olan kadının dalgın yüzüne. Ne kadar uzun süre baktığımı hatırlamıyordum ama Refik'in sesiyle kendime geldim.

"Güzel kadın ama değil mi abi?" Ters bakışlarım Refik'i bulduğunda boşboğaz sözlerinden utanıp başını önüne eğdi.

"Elin karısına alıcı gözle bakmak bize yakışır mı Refik?"

"Ondan demedim abi, yani Akel şerefsizine nasıl bakmış gibisinden..." Cümlesini bitirene kadar her kelimesinde sesi utançtan biraz daha kısılmıştı adamın. "Melek gibi yüzü var ondan."

Daha fazla uzatma istersen, der gibi bir bakış attığımda başını bir daha kaldırmamak üzere önüne eğdi. Bu hâliyle başını kuma gömmüş bir devekuşunu andırıyordu.

Uzun zamandır bekliyordum Akel denen bu adamla hesabımı görmeyi. Onunla farklı bir hesabım vardı. Ancak hesapta karısını da olaya dâhil etmek yoktu. En azından başta böyle bir amacım yoktu. Sonra her şey değişti.

Günümüze dönecek olursak, kazayla uzaktan yakından alakam yoktu. Bu hesaba katarak yapılmış bir şey değildi. Zaten kadın gelip kendi çarpmıştı bizim arabamıza. Öyle mahcup ve öyle korkmuş görünüyordu ki. Utanmıştı. Kocasının aksine utanabiliyordu, böyle bir meziyeti vardı. Davet gecesinde beni karşısında görünce ne kadar şaşırdığı da gözlerinde okunuyordu ancak o gece şunu fark ettim, Akel denen herif her türlü şerefsizliği yapabiliyorken karısına yaklaştığım an beklenenin üstünde saldırgan bir karşılık veriyordu. Onun zaafını bulmuştum. Ve bu beni taktik değiştirmeye zorladı.

Sabırlı biriyimdir. Öcümü alma konusunda aceleci davranmam ya da işleri berbat etme pahasına elimi çabuk tutmam. Ben de intikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu düşünenlerdenim. Ancak intikam almaktan kastım bir bebeğin canına kast etmek değildi.

Refik kızın eşyalarını toplayıp bir otele girdiğini söylediğinde bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Ebru denen o kızla görüşmek istiyordum. Zamanı mıydı bilmiyordum ama kocasıyla ilgili konuşmak istiyordum. Belki de tam zamanıydı. En iyi zamanlamaydı.

Otelin önünde onu beklerken kapıdan çıkan kızın ela gözleri bitkin ve renksizdi. Refik arabadan inip onun yolunu kestiğinde telefonum çaldı. İş için arıyorlardı, reddettim. Şuan bundan daha önemli bir işim yoktu. Yani Akel Çelik'in hayatını karartmaktan.

Kapı açıldığında karşımda duran kadın düştü düşecek gibiydi. Merakla arabadan inip karşısına dikildim. Eteğinin kana bulandığını gördüğümde şaşırdım. Bacaklarında da aynı kızıllık emarelerini gördüğümde durumu sorgulamaya bile vaktim olmadı. Ne olduğunu anlayamadan yere yığılmak üzere olan kadını kollarımın arasına aldım. "Refik! Kapıyı aç Refik!"

Eli ayağına dolanan Refik'in açtığı kapıdan içeri kollarımdaki kadınla girdim. Araba çalıştırıldığında sağ elim istemsizde kadının yanağına uzandı. Cansız yüzü ve çökmüş gözaltlarına rağmen güzeldi. Yanağı kadife gibi yumuşaktı. Solgun yüzü endişe vericiydi. "Nesi var bu kadının?"

"Bilmiyorum ki abi."

"Ters bir şey mi yaptınız Refik?"

"Abi Allah belamı versin bir şey yapmadık. Sen de oradaydın. Sadece yolunu kestik hepsi o."

Telefonu elime aldığımda evdeki yardımcılardan birini aradım. "Bizim doktoru çağır, eve gelsin hemen." Telefonu kapadımda başımı eğdim ve kadının nefes alıp almadığına baktım. Elim nabzına gitti.

Eve vardığımızda doktor çoktan gelmişti. Neye uğradığımı şaşırmış bir durumda kapının önünde doktorun çıkmasını beklerken Refik de en az benim kadar şaşkındı. Aralık kapıdan doktor çıktığında ani bir atakla karşısına dikildim. Ne olduğuna dair vereceği haberi merakla bekliyordum. "Ne oldu doktor? Kızın nesi var?"

"Maalesef, düşük yapmış."

"Ne?" Şaşkın bakışlarım Refik'le buluştuktan sonra yeniden doktora döndüm.

"Bebeğini kaybetmiş."

"İyi mi peki şimdi?"

"Kan kaybetmiş ama iyi. Dinlenmesi gerekiyor, hemen ayağa kalkmasın. Ayaklandığında uzman bir doktora görünsün yine de."

"Tamam, anladım. Yapmamız gereken başka bir şey var mı?"

"Şimdilik yok. İyice dinlensin, bir aksilik olursa beni ararsınız."

"Tamam doktor, sağ ol." Aklımın almadığı konulardan dolayı donup kalmıştım. Konuşmak için gittiğimde böyle bir şeyle karşılaşmayı elbette ki beklemiyordum. Biz oradayken böyle bir olay vuku bulduğu için kendimi anlamlandıramadığım bir biçimde suçlu hissediyordum. Doktoru geçirdikten sonra yanıma geri dönen Refik'e döndüm hesap sorarcasına. Sağ elim çenemde gezinirken kaşlarım çatılmıştı, düşünceliydim. "Bizim yüzümüzden mi oldu acaba?" İntikamsa intikam. Almak istiyordum, evet ama bir bebeği intikamıma ortak edecek kadar da kansız değildim.

"Ne alaka abi, biz ne yaptık ki?"

Sorgularcasına gözlerimi adamıma dikmiştim. "Doğru söyle, kızı yanıma getirirken sert falan mı davrandınız? Hırpaladınız da ondan mı düştü bebek?" Benden korktuğu için yalan söyleyip söylemediğine emin olmak istiyordum. Bu ihtimal içimi didik didik ederken yerimde duramıyordum. Holde bir o yana bir bu yana volta atarken "O orospu çocuğundan intikam alacağız diye günahsız bir bebeğin kanına mı girdik?" dedim dişlerimin arasından.

"Allah çarpsın biz bir şey yapmadık abi. Kız zaten ölü balık gibi bakıyordu, bir anda kucağına yığıldı zaten sen de gördün."

Yana yakıla kendini açıklamaya çalışan adama inanmıştım. Kaldı ki Refik'i yıllardır tanırdım ve bana yalan söyleyeceğine hiç ihtimal vermezdim ama belki farkında olmadan bu duruma sebep olmuştur ya da korkup saklamıştır diye düşünmekten, kısacası bu durum yüzünden kendimi suçlamaktan alıkoyamadım kendimi. "Neyse tamam, sen git doktorun verdiği ilaçları al da gel. Hadi!"

Refik'i yolladıktan sonra aralık kapıdan yatakta cansız yatan kıza baktım. Neler olup bittiğini ancak o uyandığında anlayabilirdim. O zamana kadar da kabir azabı çekmeye mahkûmdum.

❝Ebru❞

Kendime gelmem ne kadar zamanımı aldı, neredeydim, en son neredeyken bilincimi kaybetmiştim... Hepsi birer toz bulutu gibi beynimle silkelenirken gözlerimi araladım. Hiç bilmediğim bir odada açmıştım gözlerimi. Kahverengi ve pastel tonların hâkim olduğu kocaman bir odada, yataktaydım. Kapının ağzında beni izleyen adam ayıldığımı görünce hızlı adımlarla bana doğru yaklaştı. Bu o adamdı. Önce arabasına sürttüğüm, sonra davette karşılaştığımız için Akel'le kavga etmemizin sebebi olan adam.

"Sonunda kendinize geldiniz." Az öncesine kadar endişeli olduğu yüzünden okunan adam bana bakıyordu. "Nasıl hissediyorsunuz?"

Zihnim içinde bulunduğu bulanıklıktan zar zor kurtulurken "Neredeyim ben?" diye sordum yalnızca. Çatallaşmış sesim bana bile yabancı geldi.

"Evimdesiniz." Nedenini sorar gibi baktığımda açıkladı. "Bayıldığınızda ne yapacağımızı bilemedik. Hastaneye götürmeyi düşündük ama..." Bu konuda mantıklı herhangi bir açıklaması olmasa gerek, hızla sonuca odaklandı. "Eve getirdik. Doktorumuz baktı."

Bir süre sessizlik içinde onun söylediklerini dinledim, ölçüp tarttım. O an ne diyeceğimi bilemeyecek kadar zihnim karmaşıktı. Gördüklerim, yaşadıklarım, vücudumun beni yarı yolda bırakacak şekilde yolun ortasına pelte gibi düşmesi, bebeğim... Her şey öyle üst üste gelmişti ki olanların şokundan karşımdaki adamın yolumu kesip manasızca beni evine getirmesine takılamadım bile. "Bebeğim?"

Çaresizce çenesini kaşıdı adam. "Şey... Ben..." Yüzündeki ifade her şeyi anlatıyordu.

Bana bir şey söylemek ister gibi kıvranan adama "Tamam, anladım." dedim yalnızca. O cümleyi duymak istemedim. Yıllarca ona benzeyen cümleleri duymuştum sürekli. Maalesef Ebru Hanım, hamile değilsiniz. Yine. Yine hamile değilsiniz. Yine. Maalesef. Artık bıkmıştım. O cümlenin her bir kelimesi yapboz parçası gibi zihnimde yer değiştirip kendini yeniliyordu. Şimdiyse onu kaybettiğimi biliyordum. Hissediyordum. Bu kez de bebeği kaybettik sözünü duymak istemiyordum.

Başımı yana yatırıp içimdeki boşluğun beni gözyaşlarına boğan bir yasa sürüklemesini gizlemeye çalıştım. Sanki buna üzülmek ayıpmış gibi.

Konu hakkında tek kelime etmesem de adam suçlulukla söze girdi. "Ben sadece sizinle konuşmak istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu, yemin ederim. Zaten bebekten de haberim yoktu." Kısa bir an sessizlik içinde nefes alışını hissettim. "Gerçekten kötü bir şeye sebebiyet verdiysem özür dilerim. Bizimkilerin size bir yanlışı olduysa-"

"Yok, hayır." dedim sadece dingin bir ses tonuyla. Birinin yok yere kendini suçlamasını istemedim. Bununla bir alakaları yoktu. "Ben zaten kötüydüm, otelde kanamam başlamıştı. Telefona ulaşamadım, yardım çağıramadım. Fenalaştım." Bunları söylerken yeni bir hıçkırık dalgası beni susturduğunda güçlü kalmaya çalıştım. Hiç tanımadığım bir adamın karşısında zayıflığımı belli etmek istemedim. "Kimsenin bir suçu yok."

İçimde hiçbir şey yok gibiydi. Duyguya dair hiçbir şey. Bebeğim gidişiyle her şeyi alıp götürmüştü sanki benden. Akel'in ihaneti her şeyi içimden söküp attığı gibi bebeğimi de atmıştı. Onun ölmesini istedim o saniye. Akel'i sevdiğim, ona âşık olduğum için kendimden de nefret ettim. Nedendir bilmem, o an bunu hak ettiğimi düşündüm. Tüm bu olanları hak etmeyen tek kişi yitip giden masum bebeğimizdi.

Kısık bir sesle "Bu... Aramızda kalabilir mi?" diye sordum yalnızca. O an bunu neden gizlemek istediğimi bile tam olarak bilmiyordum. Sadece bu üzüntüyü, bu yası yalnız yaşamak istiyordum. Akel'le bir yas tutmak, onunla herhangi bir şey yapmak istemiyordum. Zaten onun benim gibi hissedeceğini de sanmıyordum. Beni aldatan bir adamdan incelik beklemiyordum.

"Tabii, tabii siz bunları düşünmeyin. Dinlenmenize bakın. Doktor çok kan kaybettiğinizi söyledi. Refik de birazdan doktorun yazdığı ilaçları..."

Söylenenleri belli belirsiz duyarken gözlerim kapanıyordu. O an kalkıp gitmek istesem de kolumu kaldıracak hâlim yoktu. Saat kaçtı, eve ne kadar uzaklıktaydım, Akel birkaç küçük eksik eşyamı fark edecek miydi, bunların hiçbirini düşünemeden kendimi uykunun derinliğine bıraktım.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! ⭐ Ay, bişey söylicem, daha 2 bölüm yayınlanmış olmasına rağmen Siyah Yıldızlar'a olan ilginize hayranım! 😍 Çok sevindim bu hikâyemi de beğenmenize çünkü uzun zaman önce yazıp taslaklarda beklettiğim bir hikâyeydi ve bu kadar sevileceğini düşünmemiştim. Bilseydim daha erken yayınlardım. Ama olsun, kısmet bugüneymiş. 🤭

Yeni bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Bundan sonra neler olacak? Olaylar nasıl ilerleyecek? Düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. Sizce Ebru kendini toparladığında neler olacak, Akel'den nasıl bir intikam alacak? Ve Doğu bu intikamın tam olarak neresinde olacak? Tahmin ve teorilerinizi de buraya yazabilirsiniz. Eğer ilginiz yine bu şekilde yoğun olursa Cuma günü de ekstra bölüm gelebilir. Bakalım... 💕 Şimdilik benden size veda. 🌿 Bol yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @buzlarkralicesiofficial

Loading...
0%