Yeni Üyelik
2.
Bölüm

❦ Tutku Meyvesi | 1

@buzlarkralicesi

-1-

Boş kalan kolundaki saate baktı. Yarım saattir telefonda kendisini ikna etmeye çalışan annesini dinlemek zorunda kalmıştı. Bunca sorunu varken bir de bu vakıf etkinliği çıkmıştı başına. Üstelik yetişmesi gereken toplantısına da gecikmek üzereydi. "Anne," diyerek sözünü kesti kadının. "Bu konuyu daha sonra konuşsak olmaz mı? Bak, toplantıya gecikiyorum."

"Olmaz oğlum!" Yağız'ın onu başından atmaya çalıştığının gayet net bir biçimde farkındaydı Semiha Hanım. Çünkü oğlu ne zaman geçiştirmek veya bir konuyu başından savmak istese böyle davranırdı. "Beni anlamak istemediğinin farkındayım. Ama başında bulunduğum bu vakıf benim için çok önemli."

Annesinin görevli olduğu vakfın yaptığı işler hakkında az da olsa bilgisi vardı adamın. Yardım kuruluşu denilebilirdi bu oluşuma. İhtiyaç sahibi insanlara maddi manevi çeşitli yardımlarda bulunuyorlardı, bu güzel bir şeydi. Yağız da maddi olarak destek oluyordu bu oluşuma. Ancak annesinin bu defa istediği şey çok farklıydı. "Anne bak, ben senin ne demek istediğini anlıyorum. Yaptığın işe saygı duyuyorum, desteklediğimi sen de biliyorsun ama şuan için söylediğin şeyi yapmam mümkün değil. Böyle şeylerden hoşlanmadığımı sen de biliyorsun."

"Hoşlanmayacak ne var evladım? Biz bunu her yıl yapıyoruz. Ayrıca biliyorsun ki biz bir kuruluş olarak maddi desteğin yanında manevi açıdan da fayda sağlamaya çalışıyoruz. İhtiyaç sahiplerine yardımcı olabilmek için gönüllü kişilerle kan ve doku testi yaptırmak da bunlardan biri. Alt tarafı hastaneye gidip kan ve doku testi yaptıracaksın, bu! Yani bunu da yapamıyorsan-"

"Benim buna itirazım yok, ama şuan için böyle şeylere ayıracak ne vaktim ne de enerjim var anne, anla beni. Zaten her şey çok kötü gidiyor şu sıralar. Hem iş, hem Aylin'le aramız... Her şey yeterince kötü, bir de bunu çıkarma başıma lütfen."

"O kadınla evli kalmaya devam edersen daha başına neler neler gelecek, bekle gör sen."

"Anne!"

"Aman sustum, zaten ben konuşunca kaynana diyorlar." Konuyu tekrar istediği iyiliğe çevirmeye karar verdi Semiha Hanım. Bu işin bugün veya yarın hallolması gerekiyordu onun için. "Ben şirketin basın danışmanıyla da konuştum, bunun hem iyi bir PR olacak hem de bu tür konularda farkındalık yaratacak. İnsanlar için rol model olacaksın. Böyle yardıma muhtaç kişilere yardım kaynağı olacaksın, senin sayende kim bilir kaç kişi bu konuda gönüllü olacak. İnsanlara örnek olmuş olacaksın. Zaten şirketteki herkes bu testi yaptıracakmış, sen yaptırmazsan olmaz. Kadının daha oğlu bile böyle hayırlı bir etkinliğe önayak olmuyor, derler."

Sıkılmış bir biçimde iç geçirdi Yağız. Bu işten kaçışı olmadığını hissedebiliyordu. Mecbur kabul edecekti. Zaten son dönemlerde çalkantılı evliliğiyle çokça gündeme gelmiş, adından olumsuz manada bahsettirmişti. Hem kendinin hem de şirketinin prestijini düzeltmeliydi. Bu yalnızca kendisi için yaptığı bir şey değildi, daha çok rahmetli babasına borçlu olduğu bir şeydi. Onun en önem verdiği şey, kurduğu bu şirketti. Şimdi ona layık olmak mecburiyetinde hissederken kendini, ayağına kadar da böyle bir fırsat gelmişken geri tepmemeliydi. Belli ki Semiha Sultandan da başka türlü kurtulmanın bir yolu yoktu. "Bakarız anne, bakarız." yanıtını verdi bezgince.

"Beni başından savmıyorsun değil mi oğul?"

"Hayır."

"Aferin o zaman."

"Şimdi kapatıyorum. Yetişmem gereken bir toplantı var." Telefonu kapatırken canı oldukça sıkkındı. Saatine baktığında akşam vaktinin yaklaştığını görüyor ve ayakları eve geri geri gidiyordu. Bir tartışmayı daha kaldırmak istemiyordu artık. Her neyse, önce şu toplantıyı bir atlatayım da sonra eve geç gitmenin bir yolunu bulurum, diye geçirdi içinden.

●●●

Karşısında ifadesiz bir biçimde oturan doktorun ağzından çıkacak tek bir kelimeyi bekliyordu kadın. Tek bir kelime. Herhangi bir yol, yöntem, çözüm... Çünkü bu konuda ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre önce babasının karaciğer yetmezliğine sahip olduğunu öğrenmişlerdi. Bu durumda uygun birinin karaciğer bağışı yapmasından başka bir çözüm yok gibi görünüyordu. Üstelik bu hayati bir organ olduğu için babasının ne kadar dayanabileceği de merak konusuydu. Genç kadın bu konuda çaresizdi. Çekingen bir tavırla "Daha çok kişiye ulaşmak için ne yapabiliriz?" sorusunu yöneltti doktora. Daha fazla kişiye ulaşırlarsa belki aralarından gönüllü bir verici çıkabilirdi. Öte yandan çıkmazsa... Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu.

Doktor Erkin Bey ise oldukça sakin bir mizaçta çözüm üretmeye çalıştı. "Bazı hayır kuruluşları var Nağme Hanım, bu konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar. Çeşitli afişler, tanıtımlar ve etkinliklerle insanlarda bu tür bir farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. Onlara başvuru yapabilirsiniz. Hatta bazı vakıflar sosyal medyada çok etkinler, faydaları dokunur."

"Sizin öneriniz var mı?"

Düşünceli bir yüz ifadesiyle kaşlarını çattı doktor. "Birkaç vakıf, kuruluş var aslında." Sonra masasında bir dosyayı aradı gözleri fakat bulamayınca kare şeklinde boş bir kâğıda bir şeyler karaladı. "Burada bir arkadaşımın numarası var, vakfın adresini de yazdım. Bu arkadaşım vakıfta gönüllü olarak çalışıyor, onunla da konuşabilirsiniz. Benim yönlendirdiğimi söylerseniz yardımcı olur."

Adamın uzattığı kâğıda dikkatlice baktı Nağme. "Gerçekten nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum." Bu küçük kâğıt parçası bile onun için yeni bir umut kapısıydı. Tek dileği, beklediği gibi bir şeyler çıkmasıydı. Babasını kurtarabilecek türden bir çözüm. Doktor Erkin Beyin odasından çıktığında her sabah uyandığında olduğu gibi yeni bir umut tohumu yeşermişti kalbinde. Belki de babasının kurtuluş yolu bu kâğıtta gizliydi.

...

Loading...
0%