Yeni Üyelik
54.
Bölüm

❦ Tutku Meyvesi | 26/2

@buzlarkralicesi

-26/2-

Sabahın erken saatlerinde kahvaltı ve vedalaşma sonrası ailesinin yanından ayrılmış, şoförün beklediği yere gelip araca binmişti Nağme. Yine çiftlik evi yolundaydı. İlk gidişinde korkuyordu, kafası soru işaretleriyle doluydu. Neyle karşılaşacağını bilmemenin verdiği bir tedirginlik vardı. Yağız'ı tanımıyordu. Anlaşmanın gerekleri onu korkutuyordu. Şimdi de tam manasıyla korkularından kurtulmuş sayılmazdı ancak en azından Yağız'ın nasıl bir adam olduğunu biliyordu artık. Şimdiyse her şey farklıydı. O ilk heyecan hâlâ saklı dursa da korku ve endişenin yerini bir parça güven ve huzur kaplamıştı. Oraya alışmış, evi bilmişti.

Öte yandan geride bıraktığı gerçek ailesi de onu düşündürüyordu. Onlara söylediği yalanlar, gizlediği ikinci yaşamı, karnında günden güne büyüyen büyük sırrı... Neyse ki ailesinin yanındaki günler düşündüğünden kısa sürmüştü. Fakat abisinin teklifi onu ziyadesiyle tedirgin etmişti. Çünkü çok iyi bilirdi ki Salim bir şeye kafayı taktıysa onun peşini zor bırakırdı. Yağız'ınsa bu durumu duyar duymaz tüm gemileri yakacağını ve ateş püskürteceğini çok iyi biliyordu kadın. Gizlemenin hiçbir faydası yoktu, onu da biliyordu. Söylemek zorundaydı.

Düşüncelerden yolun nasıl bittiğini anlamamıştı bile. Başını arabanın camına yaslayıp dalgınca dışarıyı seyrederken şoförün sesiyle irkilip yerinden kıpırdandı.

"Nağme Hanım, geldik."

Hiçbir şey söylemeden sadece başını sallayarak şoförü beklemeden kapıyı açıp araçtan indi. Yüzünden okunan karışık kafasını toplamalıydı. Çiftlik evine doğru yürürken tam kapıda Yağız'la karşı karşıya geldi. Onu sabırsızlıkla beklediğini biliyordu ama kapılarda karşılayacak kadar olduğunu düşünmemişti. Tebessüm ederek adamın yüzüne baktı.

Yağız ise günler sonra Nağme'yi karşısında görmenin mutluluğu ve coşkusuyla hoş geldin gibi merasimleri eş geçerek sevdiği kadına sıkı sıkı sarıldı. Saçlarını avuçlayıp kokusunu içine çekerken "Seni çok özlemişim." diye fısıldamayı da ihmal etmedi.

Genç kadın da bu sarılmaya karşılık verirken dalgın olduğu kadar güvende hissediyordu. Sadece aralarında gizli saklı oluşu onu biraz tedirgin ediyordu. "Ben de seni özledim."

"Hadi içeri geçelim."

"Olur."

Şoför eşyalarını yukarı çıkarırken Nağme Yağız'ın peşine takılmış salona doğru yürüyordu. Adamın "Hasta mısın sen?" sorusuyla afallayıp "Efendim?" dediğinde hâlâ üzerindeki yorgunluğu ve dalgınlığı atabilmiş değildi.

"Geldiğinden beri sessizsin, bir tuhafsın."

"Yol yorgunluğu olsa gerek. Gece de pek uyuyamadım, ondandır."

Bir şeyler olduğunu sezen Yağız ise o an için üstelememeyi tercih etti ve "Melda Hanım öğle yemeği için çok güzel şeyler hazırlamış. Masaya geçelim istersen, ben kurt gibi açım. Yemek için seni bekledim." derken kendisi masadaki yerini almıştı bile.

Uysal bir baş işaretiyle her zamanki yerine otururken adamın kendisini baştan aşağı süzdüğünü görünce sakin ve dingin görünmeye çalıştı. "Eee neler yaptın ben yokken?"

"Klasik işte. Evden işe, işten eve."

"Aylinle... Karşılaştınız mı hiç?"

"Hayır. Aslında ben de onunla konuşmak istiyordum ama son günlerde pek şirkette karşılaşamadık. Ben de artık eve gitmiyorum, biliyorsun." Nağme'nin bilmediği şey, Yağız'ın karısıyla sadece boşanmak için konuşmak istemediğiydi. Evet, konuşma sebepleri arasında boşanma mevzusu da vardı ama ondan daha mühim bir gündemleri oluşmuştu. Aylin'in oluşturduğu yanlış anlamayı bir an önce düzeltmeli, Nağme'nin karnındaki bebeği kendi çocuğu sanmasına engel olmalıydı. Sonra işler daha da çığrından çıktığında kontrolü kaybedebilirdi Yağız. "Sen neler yaptın?" Çatal ve bıçak sesleri eşliğinde "Abin seni neden çağırmış?" sorusunun yöneltiverdi aniden. "Çok merak ettim."

Peynir sapladığı çatalını ağzına götürürken bu zamansız soruyla donup kaldı Nağme. Bu konuyu onunla konuşacaktı ancak bu kadar ani bir hamleyle soruyu yanıtlamak zorunda kalacağını düşünmemişti. "Şey... Önemli bir şey değil."

"Ben bilmek istiyorum."

Sanki kaosun kokusunu almış gibi üsteleyen adama durumu nasıl izah edeceğini bile bilmiyordu ama boş ver dedi Nağme kendi kendine. Bunu o istedi. Dönüp dolandırmadan "Beni evlendirmek istediğini söyledi." diyerek konuya açıklık getirdi. Bundan sonrasını o düşünsün, diye geçirdi içinden. Ne kadar sinirleneceğini biliyordu ama en nihayetinde bunu isteyen yine kendisiydi.

Kahvesini yudumlarken duyduğu söz genç adamda şok etkisi yaratmış olacaktı ki püskürtmek üzere olduğu kahve boğazında kalmıştı. Öksürerek kendine gelmeye çalışan adam yüzüne endişeyle bakan kadına döndü. "Evlendirmek mi?"

"Evet."

"Sen ciddi misin?"

"Evet Yağız, sordun söyledim işte." Kollarını kavuşturup etrafı süzerken sıradan bir yüz ifadesiyle iç geçirdi. "Babamın iyileşmesi için yeterince fedakârlık yaptığımı, artık benim de bir aile kurup mutlu olmamın zamanı geldiğini söyledi." Artık endişelenmesini gerektiren bir şey kalmamıştı çünkü tüm sırlar açığa çıkmıştı. Bundan sonra Yağız Efendi'nin rahatı kaçacaktı, onun değil. Öte yandan bir delilik yapıp abisinin karşısına geçmesinden de korkmuyor değildi.

Afallamıştı Yağız. Hatta belki de paniklemişti. Daha önce hissetmediği tekinsiz duygularla dolduğu için endişeye kapılmıştı. Bu da nesiydi böyle? Sormaya korktuğu bir soru beliriyordu zihninde. Kadının hâl ve tavırlarını inceleyerek beynini kemiren o soruyu sordu. "Peki, sen ne dedin?" Uzun bir sessizliğin ve bakışmanın ardından dişlerini gıcırdatarak "Nağme." diye mırıldandı. Tüm duygularını baskılamaya gayret göstererek "Ne dediğini sordum." dedi dişlerinin arasından.

Sevdiği adamın onu kıskanışını biraz seyredip bu anın keyfini çıkardıktan sonra bezgin bakışlarını ona yöneltti. "Ne diyebilirim Yağız?"

Adam küplere binmişti ve buna rağmen öfkesini dışa vurmamaya çalışıyordu. Öte yandan neden bu kadar öfkelendiğine anlam veremediği için kendine de kızıyordu. En nihayetinde o da bir abiydi ve kardeşinin mutluluğunu istiyordu. Üstelik şu anki durumlardan haberi de yoktu. Böyle düşününce öfkesi biraz hafiflese de her defasında kıskançlığı daha ağır basıyordu. Bir onay bekler gibi "Evlilik konusunu düşünmeyeceksin, değil mi?" diye sordu sabırsızlıkla.

Adamın bu tavrına anlam vermekte güçlük çeken Nağme gözlerini devirmekle kalmadı, bir de "Yağız saçmalama." yanıtını verdi azarlayıcı bir ifadeyle. "Farkında mısın bilmiyorum ama senin çocuğunu taşıyorum. Böyle bir durumda nasıl başkasıyla evlenmeyi düşünebilirim?"

Ayağa kalktı ve kadının yanına gidip kollarını ona sardı. Başını göğsüne yaslarken saçlarının kokusunu içine çekti ve çenesini kadının başına yasladı. "Seni kaybetme korkusu bile beni çileden çıkarmaya yetiyor, anlasana! Benden böyle bir durumda nasıl mantıklı davranmamı beklersin?"

"Olur mu öyle canım, sen mantıklı davranışların adamısın." Alaycı bir abartıyla "Yağız Koçbeyli." diye eklemeyi de ihmal etmedi kadın. Fırsatını bulmuşken onunla dalga geçmek hoşuna gidiyordu. "Ayrıca senin toplantın yok muydu? Bütün gün böyle sarmaş dolaş mı kalacağız?"

"Ne oldu Nağme Hanım, hemen sıkıldınız mı benden? Dakika bir gol bir postalıyor musunuz beni?"

"Hayır, geç kalıyorsun da ondan söyledim."

Saatine bakarak onayladı adam. "Evet, bu doğru hayatım. Geç kalıyorum." Başını kaldırıp kararlı bakışlarla genç kadına yalancı bir göz dağı vermekten kaçınmadı. "Ama bu konu burada kapandı sanmayın sakın, bunu akşam toplantıdan döndüğümde konuşacağız."

"Konuşulacak bir şey yok ki Yağız, her şeyi anlattım sana."

"Olur mu canım, damat adayından bahsetmedin."

"Ay Allah aşkına Yağız, bilsen ne yapacaksın? Kiralık katil tutup tüfekle vuracak mısın?"

"Cazip bir fikir."

"Yağız!"

"Şakaydı." Espriler eşliğinde evden ayrılsa da bu evlilik meselesi Yağız'ın kafasına takılmıştı bir kere. Kolay kolay da çıkacağı yoktu. Bu konuyla ilgili ne yapabileceğine bakmalıydı. Zaten elini çabuk tutmaktı niyeti, şimdi daha da acele etmesi gerektiği kanaatine vardı. Nağme'yi kaybetme korkusu bile onu delirtip öfkelendirmeye yetiyordu.

Şirkete vardığında kapıdaki görevlilerin karşılamasına baş işaretle karşılık verdi. Asansörle yönetim katına girip odasına doğru yürürken Aylin'in asistanına uğradı. "Merhaba."

"Yağız Bey, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk. Aylin Hanım şirkette mi?"

"Bugün hiç uğramadılar efendim."

"Tamam, teşekkür ederim." Aldığı cevaptan pek de memnun olmayan adam odasına doğru giderken bu konuları bir an önce konuşmak için sabırsızlanmaya başlamıştı. Konuşmalıydı. Konuşup netleştirmeliydi. Süreci uzatmak daha acılı hâle getirmekten başka işe yaramıyordu. Bu akşam çiftlik evinden önce Aylin'in yanına uğramalıydı. Kolundaki saate baktı ve toplantının başlama saatine kadar odasında konuyla ilgili dosyaları inceleme kararı aldı. Böylece belki biraz olsun kafası dağılırdı.

●●●

Sadece birkaç gün olsa da bu evin atmosferini özlemişti Nağme. Yağız'a yakın olma hissiyatı bile yeterliydi bu eve bağlanması için. Onun yanındayken güvende hissediyordu ancak bunun bir bedeli olduğunu da biliyordu. Bu hisler onun için yanlıştı. Her zaman yuva yıkanın yuvası olmadığını düşünenlerden olmuştu. Dolayısıyla Aylin ve Yağız'ın boşanma meselesini düşündükçe içi tuhaf duygularla doluyordu. Belki de suçluluk duyuyordu. Bu karmaşık düşüncelerden kendini alıkoyamıyordu ve bir girdaba çekilip onun tarafından amansızca yutuluyormuş gibi hissediyordu bu mevzular aklına gelip düşündükçe.

Salonda dergileri karıştırırken zilin aniden çalmasıyla şaşırdı Nağme. Yağız dönmüş olamazdı çünkü neredeyse yeni gitmişti. Belki de toplantı için bir dosyayı unuttuğu için yarı yoldan dönmüştü ama bu da onun için zayıf bir ihtimal gibi geliyordu. Meraka kapılmış hatta panik olmuştu. Abisinin onu takip edip gelmiş olabileceği ihtimalini bile düşünmüştü. Bu uçuk bir ihtimaldi ama Ayvaz veya babası pek zili çalarak içeri girmezlerdi. Personel bölümüne dair anahtarları vardı, onlarla girerlerdi. Endişesini bir kenara bırakmaya çalıştı ve bunu başaramayacağını bildiği için beklemeden kapıyı açıverdi.

Kapıda daha önce görmediği uzun boylu, koyu sarı saçlı ve oldukça güzel, alımlı bir kadın duruyordu. Merakını gizleme fırsatı olmadan "Merhaba." dedi Nağme.

"Merhaba, sen Nağme'sin değil mi?"

Oldukça cana yakın ve hoş yaklaşan kadının onu nereden tanıdığına dair en ufak bir fikri yoktu ve bu durum onu ürkütmüştü. Kekeleyerek "E-Evet." yanıtını verdikten sonra duraksayarak sordum "Siz?"

"Ben Aylin Koçbeyli. Yağız'ın karısıyım."

...

*

YAZAR NOTU: Bölüm biraz kısa oldu ama bu bölümün son bir partı daha var, onu da geciktirmeden yayınlarım. Sizleri aşırı aşırı sevdiğimi unutmayın, bol kokulu öpçükler! 😘

Loading...
0%