Yeni Üyelik
55.
Bölüm

❦ Tutku Meyvesi | 26/3

@buzlarkralicesi

-26/3-

Duyduğu şey karşısında donup kalmıştı. Karşısındaki kadın Yağız'ın karısıydı. Ve itiraf etmek gerekirse çok güzel, alımlı, bakımlı bir kadındı. Böyle bir kadından bir erkek neden ayrılır, diye düşünmeden edemedi. Hepsi için genelleme yapması doğru olmasa da erkeklerin yadsıamaz büyük bir kısmı dış görünüşe dikkat eden yüzeysel insanlarken karşısındaki gibi bir kadın nasıl tercih dışı olabilirdi? Elbette kendisinin çirkin olduğunu kast etmek değildi niyeti ama yüz yüze baktığı kadında tek bir kusur bile göremiyordu. Üstelik oldukça cana yakın ve sakin bir karakter olduğu açıkça görülüyordu. Ya da bu fırtına öncesi o meşhur sessizlik miydi? Bilememişti Nağme.

Bildiği tek bir şey vardı, o da tam olarak şuan ne kadar aptalca şeyler düşündüğünü fark etmiş olmasıydı. Yağız'ın karısı neden buraya kadar gelmişti? Neden karşısına çıkmıştı ve kendini tanıtmak dışında hiçbir şey söylemeksizin kendisini süzüyordu. Kendini kurban bayramı için seçilmiş bir kuzu gibi hissetti. Aklında çeşitli senaryolar dolaşımıyor değildi. Kocasının onu aldatmış olmasından şüphelenip onu takip etmiş ve sonunda buraya gelmişti belki de. Ve şuan kendisiyle karşı karşıya durması hiç hoş olmamıştı. Her şey bir bir çözülerek açığa çıkmış gibi hissediyordu. Tabii buna çözülmek denirse. Daha çok birbirine giren yumak misali karmaşa hâline geliyor gibiydi ama...

Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan Nağme "M-Merhaba." dedi temkinli bir ifadeyle.

Hiç de kocasını bir kadınla basmış gibi durmayan sakin kadın ise "İçeri girebilir miyiz?" demekle yetinmişti.

Normal şartlarda eğer kocasının onu aldattığını düşünseydi ortalığı birbirine katmaz mıydı? Bilmiyordu Nağme. Karşısındaki kadının nasıl bir karaktere sahip olduğundan emin değildi. Dolayısıyla böyle bir durumda ne tepki verirdi kestirmek zordu. Belki kadın pasif agresif biriydi. Sessizce içinde deliriyordu belki şuan kim bilir. "T-Tabii, buyurun." sözüyle içeri buyur etti kadını. Kendini büyük bir savaşa hazırlamış gibiydi. Az sonra olabilecek tüm felaketlere hazır görünüyordu.

Salona geçip oturduklarında "Nasılsın?" diye sordu Aylin. Sanki yıllardır görüşmediği bir arkadaşıyla oturup iki çift sohbet ediyor gibi bir havası vardı. Geldiğinden beri süzdüğü kadına bakıyordu. Siyah kıvırcık saçları ve bebeksi yüzüyle oldukça güzel ve bir o kadar sempatikti. Kendisinden birkaç santim kısa olsa da bu onu daha sempatik gösteriyordu. Uzun gür kirpikleri ve dolgun dudakları şuh bir görüntü sergilerken içten içe bebeğini bu kadar güzel bir kadının taşıyor olduğunu düşünmek hafif tedirgin etmişti. Kocasını kıskanma adına biraz aptalca davrandığını fark etse de içindeki dürtüye engel olamıyordu. Kıza ne kadar sevecen yaklaşsa da bu onun alt tabakadan geldiği izlenimini yok etmiyordu. Ve Yağız gibi bir adamın böyle alt tabaka biriyle olma ihtimalinin düşüklüğü tedirginliğini azaltmış ve Aylin'i biraz olsun rahatlatmıştı. Öte yandan karşısındaki kadınla iyi anlaşması gerektiğinin farkındaydı. En azından doğuma kadar. Sonuç olarak kendi kanından, canından bir bebeği karnında taşıyordu.

"İyiyim Aylin Hanım, teşekkürler."

"Ah, bana lütfen Aylin de Nağmeciğim. Böyle bir durumda resmiyetten hiç hoşlanmam."

"Peki." O an ne yapacağını, ne diyeceğini ve nasıl davranacağını bilemiyordu hâliyle. Kaç kadın sıradışı bir taşıyıcı annelik anlaşmasını kabul ettiği ve sonra da âşık olduğu adamın karısıyla ansızın baş başa kalıyordu ki? Böyle kalakalması çok normal olmalıydı. "Bir şey içer misiniz?"

Hafifçe manikürlü elini kaldırıp Nağme'nin yerinden kalkmasına engel oldu. "Lütfen canım, zahmet etme. Ben seni yormaya gelmedim buraya. Sadece... Seninle tanışmak ve konuşmak için geldim."

Nasıl yani? Kocası ona kendisinden bahsetmişti ve Aylin de tanışmaya mı gelmişti? Bu işte bir tuhaflık mı vardı yoksa uyuyup uyanınca kocalarının sevgilileriyle tanışmak isteyen kadınların var olduğu bir paralel evrene geçiş mu yapmıştı? Hayretler içerisinde öylece duruyordu Nağme. "Çok affedersiniz, anlamadım?"

"Tam olarak neyi anlamadın?"

"Benimle tanışmak... Yani Yağız Bey size..." Bey kelimesinin Yağız'ın adı yanında ne kadar aptalca ve eğreti durduğunun farkındaydı ama ne yazık ki söylenen söz yutulmayacağı gibi karşısındaki kadın da bu gibi küçük detaylarla ilgilenmiyordu.

"Evet tatlım, tabii ki Yağız bana senden bahsetti." Güldü Aylin. "Zaten bahsetmese biraz tuhaf olmaz mıydı? Sadece ben bu olayda biraz arka planda kalmayı tercih ettim, detaylarla Yağız ilgileniyordu biliyorsun."

Tam anlamadım diyerek neler olduğunu sorup bir açıklık getirecekken Aylin'in yeni bir sorusuyla otururduğu yerde kasıldı.

"Bebek nasıl?"

"Bebek?" Gözleriyle karnını işaret eden kadına hayretle bakarken neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Bu ne demekti? Nasıl bir şeyin içindeydi şuan? Yağız karısına sevgilimden bebek yaptım bizi tebrik et falan mı demişti? İyi de bu çok saçmaydı! Dünyanın en saçma şeyleri arasında ilk ona girebilirdi. Aylin'in bebekten nasıl haberi olabilirdi? Daha da ilginci, kocasının sevgilisini hamile bıraktığını bilen bir kadın nasıl bu kadar sakin kalabilirdi? Bir kutu sakinleştirici falan içip gelmiş olması gerekiyordu. Gözlerine, kulaklarına ve diğer tüm duyularına inanamıyordu şuan. Bir şeyler açıklama gereksinimi duydu çünkü karşısındaki kadının rahatlığı onu tedirgin ve rahatsız ettiği kadar utandırıp vicdan azabı da çektiriyordu. "Bakın Aylin Hanım, ben... Böyle olmasını hiç istemezdim. Gerçekten. Her şey birdenbire oldu."

"Ah tatlım, kim böyle olmasını isterdi ki? Kader işte." Omuz silkerek "Benimle olmadı." dedi yalnızca. Oturduğu yerden kalkıp Nağme'ye biraz daha yakın bir yere oturdu ve hafifçe omzuna dokundu. "Tedirginliğini anlıyorum ama lütfen benimleyken rahat ol. Her şeyin çok ani geliştiği doğru. Ama her şey kader denen şeyden ibaret değil mi zaten?" Karşısındaki kadını zoraki de olsa rahatlatıp pışpışladıktan sonra gözlerini henüz dümdüz olan karnına çevirdi. "Şimdi söyle bana, o iyi mi?"

Bu sorunun anlamsızlığını sorgularken karışmış aklıyla boş boş başını salladı. "Evet, evet iyi."

"Güzel. Buna çok sevindim."

Hâlâ bir kadının nasıl böyle bir duruma bu kadar modern yaklaşabildiğini anlayamasa da olanı biteni donuk bir ifadeyle seyrediyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Aylin karşısına geçmiş arkadaşına dert anlatır gibi Yağız'la ilgili en mahrem duygularını kendisiyle paylaşmaya başladığında ne tepki vereceğini bilememişti Nağme.

"Biz Yağız'la çok sınavdan geçtik. Evet, belki birçoğundan hâlâ geçemedik. Bunun en büyük sebeplerinden biri de bebeğimin bir türlü olamayışı."

"Ben... Gerçekten çok üzgünüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Yo, bir şey söylemen gerekmiyor ya da üzülmen için söylemedim bunları. Sadece... Bu bebek hepimize iyi gelecek."

"N-Nasıl?" Bebek. Hepimize iyi gelecek. HEPİMİZE. Ne demekti bu? Bu cümlenin anlamı neydi?

"Bak, biliyorum senin için de çok zor bir durum. Başka bir çiftin bebeğini taşımak, kendi dışında bir hayata kısa süre de olsa ortak olmak. Bu çok zorlu bir süreç. Ama merak etme biz hep senin yanında olacağız. Neye ihtiyacın olursa karşılayacağız, bize çekinmeden söyle olur mu?" Durup kendisine bakan kadına tebessüm ederek ekledi. "Ve bu arada seni almaya geldim. Eşyalarını toparla, artık bizim evimizde gözümün önünde kalmanı istiyorum. Hem sana daha iyi şartlarda bakabiliriz ha, ne dersin? Daha rahat edersin." Ağzını açmak üzere olan kadını "İtiraz istemiyorum." diyerek engelledi kibarca. "Eşyalarını topla, gidiyoruz."

Ne? Ne demekti bu? Nağme şok içindeydi. Aylin tüm bunları söylerken hiçbir yanıt verememişti. O kadar şaşkındı ki aklı durmuştu sanki. Şimdi tüm parçalar yerine oturuyordu. Geldiğinden beri Aylin'in bu davranışlarını açıklıyordu her şey. Yağız'ın karısı şuan karnında taşıdığı bebeği kendi bebeği sanıyordu. Bunu aklından geçirirken bile beyni donup kalmıştı. İyi de bu... İyi de bu korkunç bir şeydi. Yağız böyle bir şeye naisl izin verebilirdi? Kısa süreli şoktan çıktığı anda durumu açıklaması gerektiği beynine dank etti. "Aylin Hanım bakın, ben..."

Tam o sırada Aylin çalan telefonunu çantasında arayıp bulmuş, ekrana bakıyordu. "Affedersin canım, buna bakmam gerekiyor."

Nağme de bu anı bir fırsata çevirmesi gerektiğini düşündü aniden. Durup düşünebildiği her dakika biraz daha mantıklı kararlara adım atabiliyordu. Şimdi bu konuşmayı yapmak yersiz veya zamansız olabilirdi. Aylin telefonda konuşurken yukarı çıkıp Yağız'la konuşmalı mıydı? Evet, galiba böyle yapması daha doğru olacaktı. Hem o en doğru şeyi söyleyebilirdi. Her şeyi anlatmasını ya da durup kendisini beklemesini. Çünkü Aylin'i yani karısını en iyi tanıyan kişi olarak nasıl davranması gerektiğini yine en iyi o bilirdi. "Tamam, ben de bir yukarı çıkmalıyım."

"Tabii, sen eşyalarını topla ben de bir iki iş görüşmesi yapacağım zaten."

Merdivenlere yönelen Nağme ne yapacağını ve nasıl davranacağını iyice şaşırmış durumdaydı. Kadın resmen işi oldu bittiye getiriyordu. Hemen yukarı çıkıp Yağız'la konuşmalıydı. Hem de hemen. Burada karışan olaylardan mutlaka onun da haberi olmalıydı. Yatak odasına çıkıp telefonuna sarıldığında Yağız'ın telefonu kapalıydı ve telesekretere düşüyordu. "Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz."

Ne diyecekti? Ne konuşacaktı? Bu karmaşık durumu nasıl izah edeceğine dair en ufak bir fikri yoktu ama bunun en büyük müsebbibi de yine Yağız'dı. Bir de ona nasıl açıklama yapacağını düşünecek hâli yoktu. Sinyal sesinden sonra endişeyle konuşmaya başladı. "Yağız, neredesin? Neden telefonun kapalı? Burada işler öyle karıştı ki tahmin edemezsin. Aylin geldi, karın! Bebeği biliyor. Ve bebeği kendisinden sanıyor, inanabiliyor musun? Buna nasıl izin verirsin anlamıyorum. Bir de beni emrivakiyle evinize götürmeye çalışıyor Yağız, bu... Bu kıyamet! Annen her şeyi biliyor, sizde yaşamaya başlarsam Aylin de öğrenecek hem de hiç olmaması gereken bir şekilde. Her şey er ya da geç açığa çıkacak. Ortalık çok karıştı. Mesajımı alır almaz hemen beni ara. Hemen bana dön. Beni anlıyor musun Yağız? Mesajımı alır almaz bana dön lütfen!" Mesaj bıraktıktan ve telefonu kapattıktan sonra endişeli ve düşünceli bir biçimde camdan dışarı baktı. Bir kapana kısılı kalmıştı ve ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Tüm bunları birlikte gerçekleştirdiği, amiyane bir tabirle suç ortağı da ortalıkta yoktu. Telefonu kapalıydı ve ona ulaşıp olanları anlayamıyordu. Onu eve götürme konusunda oldukça kararlı görünen Aylin'i daha ne kadar oyalayabilirdi ki? Üstelik hikâyeyi baştan sona yanlış bilen kadına Yağız olmadan durumu nasıl anlatırdı?

...

*

YAZAR NOTU: Bölümü nasıl buldunuz? Ve sizce bundan sonra neler olacak? Tahminlerinizi bekliyorum. 💖

Loading...
0%