@buzlarkralicesi
|
-28/1- İkisi de bunca zaman sonra burada karşılaşmayı beklemiyorlardı. Nağme neler olup bittiğini anlayamamış bir biçimde Tuna'nın yüzüne bakarken adam da en az onun kadar şaşkındı. Her şeyin yanlış anlaşılmasından korkmuştu o an Nağme. Bir şekilde bu masada Tuna'yla olan ilişkileri açığa çıkarsa Semiha Hanım ve Yağız tarafından yanlış tanınmaktan korkuyordu. Yağız'ın gözünde o nasıl biri olurdu? Çok çirkin bir tesadüftü bu. Çok kötüydü. En kötüsü de bunun tesadüf olduğuna inandıramamaktan çekiniyordu. Bunu sonsuza kadar gizlemek mümkün değildi, öyle ya da böyle Yağız'a anlatmalıydı ama gerçekler bu akşam bu masada açığa çıkmamalıydı. O yüzden ağzını açıp şaşkınlıkla bir şeyler söylemek üzere olan Tuna'nın sözünü kesiverdi ve elini uzattı. "Merhaba Tuna Bey, memnun oldum." Aynı oyunu karşısındaki adamın da sürdürmesini dilemekten başka çaresi yoktu. Hiçbir tepki vermeyen Tuna tek kelime etmeden sadece karşısındaki kadının tepkilerine uyum sağlayıp başını sallayarak el sıkıştı. Masaya oturduklarında öyle gergin bir ortam vardı ki, etrafa yayılan elektrikten herkes çarpılabilirdi. Öte yandan Semiha Hanım'ın Nağme'ye karşı ilgili ve şefkatli tavırları "Ye kızım ye, iki canlısın sen." diyerek hasretle beklediği torununu taşıyan kadının üzerine titremesi Aylin'in sinirine dokunmuştu. Bu samimiyetsiz sevgi ve ilgiden mütevellit rahatsız hissediyordu. Sırf bir çıkarı var diye, sırf ona yıllardır beklediği torunu vereceği için hiç tanımadığı bir kadın olan Nağme'ye karşı sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi aşırı sıcak tavırları, yıllardır gelini olan kendisine ise bir yabancıymışçasına bakışları ona içten içe öfke kusmasına sebebiyet veriyordu. O torunu kendisi vermek için her şeyini feda edebilirdi ama olmamıştı işte. Şimdiyse önünde oynanan bu tiyatroyu izlemek zorunda olduğu için kendinden de çaresizliğinden de iğreniyordu. Yemek sırasında Nağme izin isteyerek lavaboya yukarı çıktığında Tuna bu fırsattan istifade onunla konuşmak istedi ama hangi bahaneyle yukarı çıkacağını bilmiyordu, üstelik daha az önce kadın yukarı çıkmışken kendisinin de gitmesi tuhaf karşılanabilirdi. Tam o sırada telefonunun çalması ve Berkan'ın araması onun için kurtarıcı bir olay olmuştu. En yakın arkadaşına büyük bir teşekkür borçluydu. "Kusura bakmayın, izninizle. Birkaç telefon görüşmesi yapmalıyım. Aylin, çalışma odanı kullanabilir miyim? Birkaç not almam lazım da." "Elbette canım, sorman hata." Bu bahaneyle yukarı çıkarken arkadaşının aramasını kabul etmek yerine reddetti. Herkes telefonla görüştüğünü düşünürken o yukarı çıkmış, kimsenin onu görmediğinden emin olmaya çalışarak lavabo kapısında Nağme'yi bekliyordu. Bunu konuşmadan nasıl hiç olmamış gibi davranabilirlerdi ki? Ne demek oluyordu bu? Hem de onu tam unutmaya çalışırken ve henüz unutamamışken. Nereden çıkmıştı? Yağız'la Nağme'nin ne işi vardı? Nağme nasıl ablası ve eniştesinin çocuğunu taşıyabiliyordu ve bunca nüfusun arasında bunu yapan neden Nağme'ydi? Nasıl bir tesadüftü bu? Lavabodan çıkan kadının önünü keserken tek düşündüğü şey bunlardı. "Nağme." Ellerini kurulayan kız karşısında Tuna'yı gördüğünde ne tepki vereceğini bilemiyordu. "Senin ne işin var burada?" "Asıl senin ne işin var burada? Ablamla, eniştemle ne işin var Nağme? Ne demek oluyor tüm bunlar?" "Bak, konunun seninle uzaktan yakından alakası yok. Ben de Aylin Hanım'ın kardeşi olduğunu az önce seninle birlikte öğrendim. Bu sadece babamın hayatını kurtarmak için yaptığım bir anlaşma ve seni hiç ilgilendirmiyor çünkü biz ayrılalı aylar oldu. Ayrıca sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim." Kafası karman çorman olan adam bu tesadüfe hâlâ inanamıyordu. Bu bir tesadüf olabilir miydi? Kader onları tekrar karşılaştırdığına göre bu ne demek oluyordu? "Peki baban... O iyi mi?" "Çok şükür iyi, yavaş yavaş iyileşiyor. Bu ailenin yardımları sayesinde. Yağız Bey sayesinde." Yağız'a bey diye hitap ederken kendini ikiyüzlü gibi hissetse de öyle olması gerektiğinin farkındaydı. Öte yandan tüm bu tesadüfler ve yalanlar sarmalı genç kadını o kadar yormuştu ki Aylin'in tatlı sözüne kanıp geldiğini için şimdiden bin pişmandı. Oysa çiftlik evinde kalsaydı bu kadar kaosla karşı karşıya gelmeyecekti. O hep sakin ve huzurlu bir hayat dilemişti ancak ne yazık ki hayat şartları ve mecburiyetleri onu böylesi karmaşık bir olay örgüsüne sürüklemişti. "Benden uzak dur Tuna. Ayrıca şimdilik tanıştığımızı kimse bilmese iyi olur, bana iyilik yapan bu ailenin beni yanlış tanımasını istemiyorum." Tuna'nın yanıtını bile beklemeksizin merdivenlere yönelip aşağıya inerken olanlara hâlâ inanamıyordu. ●●● Elinde erzakla dolu kasayla mutfağa girdiğinde sabahtan beri sormamak için kendini zor tuttuğu soruyla kıvranırken akşam yemeğini hazırlayan annesinin yanında tezgâha yaslandı Ayvaz. Düşünceli bir hâli vardı. Sorup sormama arasında gidip gelirken daha fazla dayanamayacağını hissetti ve içinden geldiği gibi davranmaya karar verdi. "Anne." "Ne oldu? Sor bakalım ne soracaksan." Şaşırdı genç adam. "Bir şey soracağımı nereden bildin?" "Sabahtan beri kıvranıp durduğunu görmüyor muyum ben? Kör müyüm sanıyorsun? Anneler her şeyi bilir. Hadi, şimdi sor bakalım." "Nağme Hanım... Nereye gitti?" "Aylin Hanım gelmişti ya, onu da alıp eve gitti." Aldığı yanıt karşısında şaşırıp kaldı adam. Elbette onu ilgilendiren bir durum değildi ama ister istemez tuhaf karşılamıştı. Yağız Bey'in karısıyla gitmesi biraz ilginç değil miydi? "Nasıl yani? Onunla mı gitti?" "Evet, gitti diyorum ya oğlum." Tek kelime daha etmeyen oğlunun düşüncelere daldığını görünce bu durumdan hoşnut olmadı. "Ayvaz." "Efendim anne?" "Bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlama." "Neyi yanlış anlayacakmışım?" "Sen bu Nağme Hanım'la gereğinden fazla ilgileniyormuşsun gibi geldi bana." "Ne?" Duraksadı Ayvaz. "Ne alakası var anne? Bir soru sordum, olay nerelere vardı." "Sadece bu soruyla ilgili olmadığını sen de biliyorsun Ayvaz, beni aptal yerine koyma oğlum." Daha yumuşak ve anaç bir ifadeyle oğluna baktı Melda Hanım. "Bak, beni yanlış anlama ama bu durumdan rahatsız oluyorum Ayvaz. Sonuçta Yağız Bey bizim patronumuz, ekmek kapımız. Sen art niyetli olmasan da bu durum yanlış anlaşılmaya çok müsait, hassas bir durum. Nağme Hanım'a karşı yaklaşımına biraz daha dikkat et lütfen." "Anne şuan saçmaladığının farkındasındır umarım. Sadece adamın karısıyla gitmesine şaşırdım, ne var bunda? Ne yani, sen şaşırmadın mı?" Omuz silkti kadın. Evet, pek de normal karşılanabilir bir durum değildi ama onların burnunu sokmaları gereken bir durum da değildi. "Yine de bizi ilgilendirmiyor Ayvaz. Bak, Yağız Bey'in kulağına giderse hiç hoş olmaz bu durum anlıyor musun? Kendine çeki düzen ver lütfen." "Anne gerçekten inanmıyorum sana." Hışımla mutfaktan çıkarken annesinin bir parça da olsa haklılık payını sorgulamadan edemedi. ●●● Yemek bitiminde Yağız karısıyla yukarı çıktığı sırada konuyu fazla uzatmak istemiyordu. Odaya girdiklerinde "Seninle konuşmam gereken bir şey var Aylin." "Yağız, lütfen bak bu gece çok yorgunum. Zaten akşamdan beri başımın etini yedin. Bu zamana kadar başımıza göktaşı düşmediğine göre anlatacağın şey biraz daha bekleyebilir değil mi?" "Aylin, neden sürekli lafı ağzıma tıkıyorsun?" Hışımla arkasına döndü kadın. "Çünkü ne söyleyeceğini biliyorum!" Başka bir kadın olduğunu söylemek için bu kadar acele etmesine anlam gerekiyordu Aylin. Tam her şeyi yoluna koymaya çalışırken, yavaş yavaş sorunlar bu bebekle çözülecekken Yağız'ın acelesi geriyordu onu. "Bu akşam yeterince yoruldum Yağız, daha sonra konuşalım tamam mı? Evliliğimize biraz zaman ver. En azından bunca zamanın hatırına." Aylin'in bu mevzuyu sürekli ötelemesi, ne konuşacağını bildiğini iddia etmesi şüphe uyandırıcıydı. Ne yani, Nağme'yi öğrenmiş miydi? Öğrenmiş olsaydı neden onu kolundan tutup bu eve getirirdi ki? "Sana boşanmak istediğimi söylemiştim, hatırlıyorsun değil mi?" "Hatırlıyorum Yağız, sadece zaman ver diyorum. Bu kadar aceleci olma." Giysi dolabından gece için eşofman takımını çıkaran adam "İyi o hâlde." dedi sakin kalmaya çalışan bir ifadeyle. "Ama şunu iyi bil ki zaman bu durumu çözmeye yetmeyecek, çünkü ben kararımı verdim." Odadan çıkmadan önce kadına döndü ve kararlı bir ifadeyle gözlerini ona dikti. "Ayrıca, Nağme bu evde kalmayacak." "Buna tek başına karar veremezsin." Eşofman takımıyla dışarı çıkarken onun son sözleriyle ilgilenmeye tenezzül bile etmeyen adama "Ne yaptığını sanıyorsun Yağız, nereye?" diye sordu gergin bir merakla. "Aynı odada kalacağımızı düşünmedin herhâlde. Hazırlattığım odaya geçiyorum, sana iyi geceler." Sakinliğini koruyan bir ifadeyle odasına girdiğinde işlerin nasıl bu kadar sarpa sardığına inanamıyordu. Nağme ve Aylin'in karşı karşıya gelmesini hiç istememiş, bunu hesap dahi etmemişti. Üstelik akşam yemeğinde Nağme'nin olağan dışı gergin tavırları merakını cezbetmişti çünkü Aylin dışında başka bir konu varmış gibiydi. Tüm bunları düşünerek eşofman takımını ve telefonu yatağa bıraktı ve duşa girdi. Nağme de tıpkı onun gibi düşünceler içinde kıvranırken Yağız'ın odasının önünde buldu kendini. Onunla konuşmalıydı. Bunun böyle sürmeyeceğini biliyordu. Hem Aylin'le aynı evde kalıp ikiyüzlüce davranamayacağını hem de Tuna'yla geçmişini Yağız'a anlatmadan duramayacağını iyi biliyordu. Bir an önce tüm bu sırları ve yalanları aradan çıkarmalı, önündeki yabani otları bir bir temizlemeliydi. Kimsenin görmediğine emin olmak için etrafı kollayarak içeri girdi usulca. Yağız içeride yoktu. Su sesini duyunca duşta olduğunu anlaması zor olmadı. Yatağın üzerinde çalan telefonu görünce ister istemez merak düştü içine. Bunu yapması, izinsizce onun telefonunu açması hiç doğru değildi biliyordu ama belli ki arayanın da acelesi vardı. Sürekli arıyor, vazgeçmek bilmiyordu. Sessizce duştaki adamı dinledi, su sesi hâlâ geldiğine göre yakalanma riski yoktu. Telefonu usulca eline aldı ve yes tuşuna basıp yanıtladı, hiç ses çıkarmadan telefonun diğer ucundaki her kimse konuşmasını ümit ederek bekledi. "Yağız Bey, gece gece rahatsız ediyorum ama önemli olduğu için yarına bırakmak istemedim. Araştırmamı istediğiniz adamla, Mehmet'le ilgili bir gelişme oldu." Usulca dinlemeye devam ederken abisinin ismini duyunca şaşırdı. "Adını Salim olarak değiştirmiş gibi görünüyor, geri kalan tüm detayları mailinize gönderdim. Oradan inceleyebilirsiniz. Adını ve soyadını hatta kütüğünden soy ağacına kadar her şeyi değiştirmiş, İstanbul'da yaşıyor. İki kız kardeşi ve babasıyla yaşıyor. Şahsi fikrimi sorarsanız, size karşı hâlâ düşmanlık beslediğini ve her an harekete geçeceğini düşünüyorum. Dilerseniz güvenlik önlemlerini artırabiliriz ama kendi imkânlarıyla size zarar verebilmesi zor." Duyduklarına inanamayan kadın eliyle ağzını kaparken öğrendiklerini sindirmeye çalışıyordu. Bu ne demek oluyordu? Yağız ve abisi Salim... Nasıl olurdu bu? Bildiği her şey yanlış, sandığı her şey koca bir yalan mıydı? Yağız'ın aşkı, sevgisi, her şeyi yalan mıydı ve bir intikamdan mı ibaretti? Ona kötü niyetli bir şekilde yaklaşıp zor durumundan faydalanmış, intikam için bebeğini ondan çalmayı mı planlanmıştı? Onun tanıdığı Yağız bunu yapmazdı. Ancak ya tanıdığı Yağız tamamen bir yalandan veya illüzyondan ibaretse? ... * YAZAR NOTU: Merhaba dostlarım. 💖 Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Şimdi ben internetimden memnun olmadığım için yarın internetimi kapattırıyorum ve yeni internet ne kadar süre sonra alabilirim bilmiyorum, geciktirmeden bu ay içinde almak istiyorum ama ne olur ne biter ne kadar sürer bilemediğim için her türlü aksiliğe karşı sizlere bir bölüm getirmek istedim. Umarım beğenirsiniz. 🙏🌟 Yeni bölümü daha uzun tutmaya çalışacağım. Bu arada yorumlarda finali soranlar olmuş, arkadaşlar final net değil ama 10-15 bölüm aralığında toparlayıp finali yapmayı düşünüyorum ama kısmet, bakacağız. Belki daha az belki daha fazla sürer bilemiyorum ama ben çok uzatmak istemiyorum, çünkü uzattıkça tadı kaçıyor. Sanırım duyurularım bu kadardı. 💖 Sizlere Halikarnas'ta Bir Gece ve Kanlı Zambaklar olarak iki hikâye önerim var. Yeni bölüm beklerken o iki hikâyeme de bakabilirsiniz. Bu arada YouTube videolarımla ilgili de takip etmek isteyenler için YouTube Kullanıcı Adım Gülay Sena Dündar. |
0% |