Yeni Üyelik
64.
Bölüm

❦ Tutku Meyvesi | SON SÖZ

@buzlarkralicesi

SON SÖZ

Genç kadın penceresinin dibine konan kuş cıvıltılarına karışmış çocuk sesi eşliğinde gözlerini aralarken dudakları istemsizce tebessüm etti. Yatakta doğrulduğunda yanındaki boşluğun sebebini anlamak güç değildi. Bahçede oğlunun şakımalarına eşlik eden adamın sesi her şeyi açıklıyordu. Yataktan yavaşça kalktı ve kısa bir duşun ardından üzerine bej rengi üstünü pastel tonlarda çiçeklerin süslediği ince sayılabilecek bir elbise giydi.

Merdivenlerden inerken onu uyutmayan bu tatlı gürültünün kaynağına doğru yürüdü. Evlerinin bahçelerindeki masada kurulmuş mükellef bir kahvaltı onu bekliyordu. İğneleyici bir ses tonuyla tebessüm ederek "Baba oğul sabah sabah formunuzdasınız maşallah." dedi Nağme.

Elindeki tabağı masaya bırakan adam ise atik bir hareketle karısının sandalyesini çekerek rahat oturmasına yardımcı oldu. "Sana sürpriz bir kahvaltı hazırlayalım dedik ama Efe Bey'in çenesi durmak bilmedi." Oğluna dönerek göz kırptı.

Nağme ise gülüyordu. "Evet, pek de sürpriz olduğu söylenemez. Eminim sesiniz sokağın başından duyuluyordur." Bundan pek de şikayetçi sayılmazdı kadın. Bu mutlu ve coşkulu seslere çok yakında yenisi eklenecekti. Tam yedi aylık hamileydi ve bu kez bir kızları olacaktı. Genç kadının en büyük hayallerinden biriydi bir kızı olması.

Yağız bu haberi büyük bir coşkuyla karşılamıştı. Bir oğlu olmuştu ve bu hissi tatmıştı. Çok da mutluydu. Şimdiyse bir kızı olacağını öğrendiğinden beri içini tuhaf bir heyecan kaplamıştı. Acaba yapabilir miydi? İçinde tatlı bir korku ve heyecan vardı. Kız babası olmakla ilgili çok fazla şey duymuştu ve daha şimdiden ileride onu başka bir erkekle paylaşma hissi keyfini kaçırmayı başarıyordu. Karısının tabağına krep koyarken koşturmaya devam eden oğluna seslendi. "Efe! Hadi artık kahvaltı zamanı. Sonra yine oynarız."

Kocasının sözlerini doğrularken "Ellerini yıka da gel hadi." diye ekledi Nağme. "Çok terlememiştir inşallah."

"Merak etme, ben hallettim." Küçük çocuk koşturarak içeri girerken Yağız "Krebinden bir lokma al." sözüyle daha bir lokma bile ağzına atmamış karısına kahvaltıyı hatırlattı.

"Tamam Yağız, yerim ben. Hadi sen de otur."

"Tamam, otururum. Sen başla kahvaltına." Eşine çaktırmadan Efe'ye kaş göz işareti yaptıktan sonra masaya oturuverdi. Bu sırada telefonu çaldı ve önündeki krebi didikleyen Nağme'ye "Sonia arıyor, işle ilgili olabilir." diye açıklamada bulundu.

Yağız aramayı yanıtladığında zamanın ne kadar çabuk geçtiğini ve hayatında ne çok şey değiştiğini düşünüp durdu Nağme. Efe'ye hamileyken yaşadıklarını dün gibi hatırlıyordu. Ailesiyle arasındaki dargınlığı. Fakat zaman onlara cömert davranmıştı. Ailesiyle, en önemlisi de abisi Salim'le aralarındaki buzları eritmişti. Mutluydu. Her şey yoluna giriyordu. Yıllar geçtikçe Serra'nın da eski hırçınlığı pek kalmamıştı. Tabii bunlar öylece geçip gitmemişti, o zamanlar sebebini anlayamadığı Serra'nın olgunlaşma süreci uzun ve sancılı geçmişti. Öte yandan Sonia da istediği her şeyi elde etmişti. Şimdi şirketi Yağız'la ortak yönetiyorlardı. Babası Erdinç Bey şirketi tamamıyla Sonia'ya devretmişti. Nağme olayın iç yüzüne pek hâkim değildi ancak Yağız'ın söylediğine göre Sonia bir tilki kurnazlığıyla istediğini elde etmişti. Hep istediği gibi o büyük servette güç sahibi olmuştu. Kendince başta Erdinç Bey'in eşi olmakla birlikte onu hakir görenlere gücünü göstermişti. Herkes istediğine kavuşmuş ve mutlu görünüyordu. Ancak tüm bunların arasında en kazançlı çıkan hiç kuşkusuz kendisiydi. Zoraki bir anlaşmanın ona getirdikleri öyle büyüktü ki... Hayatının aşkını bulmuştu, ondan muhteşem bir oğlu olmuştu ve şimdi de kızları için isim arayışındaydılar. Hiç bu kadar mutlu olacağını düşünmemişti Nağme. Büyük aşkı onu ilgisiyle göklere çıkarıyordu. Küçük oğlu Efe'nin sevgisi ise paha biçilemezdi.

Telefonu kapatan Yağız "Sonia ve Marco akşam yemeğine geliyorlar, senin için bir mahsuru yoktur umarım." dedi lafın gelişi. Yoksa Nağme'nin Sonia'yı çok sevdiğini ve çok da iyi anlaştıklarını iyi biliyordu.

"Olur mu canım, çok iyi etmişsin davet etmekle. Bana da değişiklik olur." Sitemkâr bir ses tonuyla "Sayende yalnız başıma dışarı çıkamaz oldum." diye de eklemeyi ihmal etmedi.

"Bu hâlinle yalnız başına çıkıp da ne yapacaksın bebeğim? Ya yolda başına bir şey gelirse, aniden sancılanırsan veya fenalaşırsan?"

"Başladın yine felâket senaryolarına Yağız."

Genç adam yanına oturduğu kadının büyümüş karnını okşadı. "Ben seni ve kızımızı düşünüyorum. İkiniz adına da olası tüm tehlikeler için önlem alıyorum." Uzanıp Nağme'nin dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu. "Bana dünyanın en güzel mutluluğunu yaşattın. Her şey için teşekkür ederim."

"Bu da nereden çıktı şimdi?" Kocası ve oğlunun bir şeyler karıştırdığını hatta baba oğul kaş göz işaretleriyle anlaştığını fark etmediğini sanıyorlardı ama yanılıyorlardı. Nağme'nin radarına yakalanmışlardı bir kere. Kuşkucu bir tebessümle gözlerini kıstı. Genç kadın "Siz yine bir şeyler karıştırıyorsunuz ama hadi hayırlısı." sözüne karşılık kocasından başını öne eğerek bir tebessümle karşılık almıştı. İçinde merak ve mutluluk harmanlanmıştı. Bu mutluluğun sonsuza dek sürmesini diliyordu Nağme.

Bu kadar mutlu olmalarının bir sebebi de artık Aylin'in de hasret kaldığı o aileye sahip olmasıydı. Nağme eskisi kadar üzüntü ve vicdan azabı duymuyordu çünkü Aylin'le konuşup uzlaşma fırsatı bulmuşlardı. Kendilerinin düğününden kısa bir süre sonra balayı dönüşü evlerine postalanan davetiyede sürpriz bir şekilde Aylin ve Yıldırım Yılmaz Gürbüz'ün düğününe davet edildikleri haberini almışlardı. Sonunda Aylin de eski aşkıyla, gerçekten sevdiği kişiyle mutlu olacak diye onun adına sevinmişti Nağme. Çünkü nefret, kin gibi duygular insanı çirkin sonuçlara esir ediyordu. Aylin'in bu zehirli nefret sarmaşığından kurtulmasından ötürü mutluydu. Aralarında geçenleri unutmalarına rağmen Aylin'le elbette sık sık görüştükleri falan yoktu, sadece düğününe kibar ve güzel bir çiçek buketi ve hediye göndermişlerdi Yağız ve Nağme. Daha sonraları onların de aşk dolu evliliklerini tüp bebek sayesinde bir kız bebeğin taçlandırdığını duyunca onun adına bir kez daha mutlu olmuşlardı. Şimdi ise tüm hırs ve nefret dolu duygulardan, rekabet ortamından uzak, eşiyle ve minik kızıyla Finlandiya'da mutlu bir hayat sürüyordu kadın. Nağme aşklarının geride bir enkaz bıraktığını değil de gecikmiş bir aşkı alevlendirdiğini görünce biraz olsun teselli buluyordu ve hissettiği mutluluktan, huzurdan suçluluk duymuyordu.

Tüm bu güzel düşüncelerle tebessüm ederken küçük ellerle gözlerinin kapatılmaya çalışıldığını hissedince merakla yerinden doğruldu. Oğlu Efe arkasından elleriyle gözlerini yarım yamalak kapatmış, belli ki kendisine bir sürpriz yapmaya hazırlanıyordu. "Oğlum, açsana gözlerimi."

Yağız "Olmaz!" diye itiraz etti. "Sana bir sürpriz hazırlamış, önce onu düzenlemesi gerek."

Gözleri kapalı kadın birkaç saniye hışırtılar ve hazırlıklarla dolu tantananın ardından gözleri açıldığında Efe kendisine bir bir hediyelerini takdim etmişti. Önce kendi bahçelerinden kendi elleriyle topladığı bir buket çiçek uzatmıştı annesine. "Anneler günün kutlu olsun anneciğim." Nağme mutluluktan ne diyeceğini şaşırmış bir hâldeyken sürprizler devam ediyordu. Oğlu kendi elleriyle ailelerini çizdiği bir resim eşliğinde bir hediye paketi uzattı.

Nağme hediye paketini yavaşça ancak büyük bir heyecanla açtığında kutudan müzik kutusu çıkmıştı. "Oğlum... Çok teşekkür ederim." Çok duygulanmıştı o an kadın. Efe'yi yanaklarından öptüğünde kocasının "Kıskanıyorum ama." diyerek yalandan kaşlarını çatışıyla da kıkırdadı. "Oyunbozanlık yapıp da kıskanma babası."

"Sıra geldi benim hediyeme."

"Sen de mi hediye aldın?"

"Ne sandın? Herhâlde aldım, es geçeceğimi düşünmedin herhâlde."

Efe yerinde heyecanla zıplarken "Hadi baba, göster göster! Annem bayılacak!" diye haykırmaktan kendini alıkoyamıyordu. Coşkulu bir neşeyle annesinin hediyesini almasını bekliyordu.

Yağız ayağa kalkıp karısının ellerini tuttu ve yavaşça kalkmasına yardımcı oldu. Sonra elleriyle Nağme'nin gözlerini kapadığında karısının "Yağız, gözlerimi kapatmana gerek var mı gerçekten? Yürürken düşeceğim bak." sözüne karşı çıktı. "Saçmalama Allah aşkına, ben yanındayken düşmene izin verir miyim? Sen adımlarını yavaş at yeter. Bak, geldik bile." Kadının gözlerini açtığında ellerini hediyenin olduğu yöne çevirdi. "İşte hediyen..."

Nağme gördüğüne inanamıyordu. Garajda çok şık ama bir o kadar seveceği türden minimal, kırmızı bir araba vardı ve gidip kendisi seçse ancak bu kadar beğenebilirdi. "Yağız, bu..."

"Anneler günü hediyen. Bundan sonra okula yeni arabanla gidip gelirsin." Doğumdan sonra da öğretmenliğe devam edecek olan karısının gözlerine bakıp devam etti Yağız. Biliyordu ki çocuklar onun her şeyiydi ve onlara öğretmenlik yapmak karısını en mutlu eden meslekti. "Bana dünyanın en güzel ailesini verdiğin için sana çok teşekkür ederim canım karım. Bu hediye senin için az bile." Ensesini hafifçe kaşıyarak "Yalnız elbette doğumdan sonra kullanabileceksin. Sen bu hâldeyken kullanmana izin veremem, o zamana kadar her zamanki gibi gideceğin yerlere şoför getirip götürecek seni." diye ekledi.

Onun adına her şeyi düşünüp planlayan, biraz da evhamlı, her şeye fazlasıyla özenen ve kendisine aşkla bakan kocasına bir öpücük armağan ettikten sonra "Seni hak etmek için ne yaptım bilmiyorum ama... İyi ki yapmışım." Kendisine aşkla bakan iki erkeğe ve aralarına katılmak için sabırsızlanan kızına binlerce kez şükrederken kendi masalının mutlu sonsuzluğunu yaşıyordu Nağme. Tıpkı yanında aynı duyguları aşkla paylaşan kocası gibi.

...

*

YAZAR NOTU: Bir hikâyemi daha sonlandırmanın mutluluğunu yaşıyorum. Elbette sizlerle. ❤️ Sizler olmasaydınız yazdıklarımı bu kadar cesurca paylaşabileceğimi sanmıyorum. Bu yüzden bana destek olduğunuz için siz değerli okurlarıma teşekkürler, çokça sevgiler. 🥰 Bayram şekeri tadında final bölümümüzün son kısmıyla karşınızdayım. 🍭 Umarım hoşunuza giden bir hikâye ve hoşunuza giden bir son olmuştur. Yağız ve Nağme'nin hikâyesi burada son buluyor ama aşkları sonsuza dek sürecek... ❤️ Hikâyede ufak tefek eksiklikler olduğunu biliyorum ve bu bir gün kitap olursa düzenlemeden geçecek, farklı bir şekilde basılacak. O zaman tüm eksiklikleri düzenleyerek gidermeyi düşünüyorum. Yağız ve Nağme'nin aşkına ve tutkusuna tanıklık ettiğiniz için sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Daha nice güzel hikâyelerde buluşacağız, bizden ayrılmayın efendim. 🙏🏻🌟
Yeni hikâye arayışında olanlar için HALİKARNAS'TA BİR GECE hikâyem tavsiyemdir, Tutku Meyvesi bittiğine göre o hikâyeme devam edeceğim. Ayrıca beni YouTube'dan takip etmek isterseniz kullanıcı adım Gülay Sena Dündar. Hepinizi bekliyorum. ❤️
Buraya finalimizi ve hikâyemi nasıl bulduğunuzu anlatan küçük bir yorum yazarak beni mutlu edebilirsiniz. Herkese iyi bayramlar! 🥳 Sizleri çok ama çoook seviyorum, bunu biliyorsunuz. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

Loading...
0%