@cagtucu_sinem
|
TUANA NAZ AK'tan
ÇAĞAN: Evet Doktor bekliyorum hadi söylesene! Neden gitmemi istemiyorsun?!
TUANA: Çünkü... Senin... Senin ailenin yanında durman gerekiyor anlıyor musun? Onlar bu haldeyken sen gidecek misin?! Hadi git kaybol yine karanlıkta git adam vur, o da seni vursun, öldürmeden de dönme! Ya da bu sefer iyi bir seçim yap Çağan! Çık yukarı ailenin yanında dur! Ya baban, annen kardeşin gibi bildiğin çocuk perişan halde onların yanında dur!-
ÇAĞAN: Melike benim "annem" falan değil doktor hiçbir şeyim değil bunu o kalın kafana sok!
TUANA: Yok ya sen cidden akıllanmazsın! Boşuna konuşuyorum ben sana! Git hadi kaybol karanlıkta ne duruyorsun?! Sinirlendiğin zaman etrafında ki kimseyi tanımıyorsun sen, işte bu kadar taş kalplisin!! Yıkıyorsun dağıtıyorsun ne varsa etrafında! Ya o kız kardeşin seni ne kadar çok seviyor, ama sen bunu bile göz ardı ediyorsun. Yazık değil mi o kıza ?! Şuan da yukarıda perişan durumda! Ama sen gidip o kızın saçlarını okşamak yerine adam vurmaya gidiyorsun!!
Söylediklerim karşısında canı çok yanmıştı belliydi, ama artık birinin bunu yapması gerekiyor kendine getirmesi gerekiyordu.
Peki ben neden onun canına bir zarar gelecek diye korkmuştum ki?
Neden kalbim benden bağımsız hızlı hızlı çarpıyordu?
Bir anda başım döndü ve düşecek gibi oldum ardından Çağan belimden tuttu, başım deli gibi dönüyordu
ÇAĞAN: İyi misin Doktor?
Kafamı yavaşça kaldırdım ve yüzlerimiz çok yakındı birbirine, nefeslerimiz karışıyordu, gözlerine baktım uzun uzun, onun da gözleri dudaklarıma inmişti orada oyalandı birkaç saniye sonra yutkundu, zorla da olsa tekrardan gözlerime baktı. Kalbim deli gibi çarpmaya başladı.
Allah'ım ne oluyor bana? Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadım neydi bu duygunun adı?
Yavaşça kendime geldim kafamı salladım "İyiyim" dercesine sonra ilk çekilen ben oldum.
TUANA: B-Ben bir Leya'ya bakayım nasıl olduğuna
Der demez hemen oradan ayrıldım, arkamdan gelecek mi gelmeyecek mi onu bilmiyordum. Hastaneye girdim ve direk odama geçtim kapıyı kapatıp arkasında durdum nefes alış-verişim hızlıydı elimi kalbime götürdüm sessizce konuştum kendi kendime.
TUANA: Şştt ne dedim ben sana? "Bu adam bize fazla gelir" dedim o yüzden sakın Tuana! Sakın!
Biraz daha sakinleştikten sonra odadan çıktım ve direk Leya'nın yanına girdim durumu biraz daha iyiye gidiyordu neyse ki. Saçlarını okşadım.
TUANA: Hadi benim güzel kuzum dayan. Sen çok güçlü birisin atlatacaksın bunları inan bana.
Yoğun bakımdan dışarıya çıktım Melike Hanım ve İsmail Bey omuz omuza uyuyorlardı, Yağız desen kapının önünden ayrılmıyordu beni görünce hemen ayağa kalktı, ardından koridorun başında Çağan gözüktü.
Gitmemiş miydi?
Ne yani benim söylediklerimi mi dinlemişti?
Benim baktığım yöne Yağız'da baktı o da şaşırmıştı. Ağzının içinde geveleyerek konuşmuştu ama duymuştum ne dediğini.
YAĞIZ: Helal be yengem bu çocuğu sen dize getireceksin.
Çağan yanımıza geldi ve durdu Yağız toparlanıp tekrardan bana döndü.
YAĞIZ: Yenge Leya... Leya'nın durumu nasıl?
TUANA: Durumu biraz daha iyiye gidiyor Yağız'cım merak etme ikisi de çok iyi olacak.
ÇAĞAN EFE AK'tan
Doktorun dediklerini düşünmüştüm, evet ağır konuşmuştu ama her zaman ki gibi yine haklıydı. Benim göremediğim bazı şeyleri o bana gösteriyordu hastanenin içine girdim ve yukarıya çıktım Yağız ve Doktor konuşuyorlardı, bende onların yanına gittim Yağız ve Doktor şaşırmıştı. Tam konuşmaya ben girecektim ki, benim yaşlarımda bir tane doktor elinde iki tane çayla Doktor'un yanına gelmişti.
SERDAR: Tuana! Naber yaa nasılsın görüşmeyeli ? Çay aldım ikimize hadi gel iki laflayalım.
Doktor elinde ki çayı almıştı eliyle işaret yaparak adama yol verdi.
TUANA: Tabi ki Serdar buyur gel konuşalım.
İkisi de yavaş yavaş yürüyordu, adının Serdar olduğunu öğrendiğim lavuk pis pis gülüyordu. Yağız'a döndüm.
ÇAĞAN: Kim lan bu Lavuk?!
YAĞIZ: Ne bileyim abi ben senle beraber ilk defa görüyorum.
ÇAĞAN: Şuna bak olum Doktor'un yanına geçmiş pis pis gülüyor neye gülüyorsa?!!
Yağız'a baktığımda bıyık altından gülümsüyordu kafasına vurdum.
ÇAĞAN: Ne sırıtıyorsun lan ?!
YAĞIZ: Yok abi ya sen yanlış gördün ne sırıtıcam yaaani 🤭
Doktor'a tekrar baktığımda bu sefer Serdar denen o Lavuk kolunu Doktor'un omzuna koymaya çalışıyordu. Daha fazla ileri gitmemesi için oraya doğru gittim.
ÇAĞAN: Doktor!!
Dediğimde ikisi de bana dönmüştü, Serdar denen Lavuk konuşmaya başladı.
SERDAR: Buyrun Beyefendi yardımcı olayım size?
Tuana'ya yaptığı gibi bende kolumu Lavuğun omzuna koymuştum.
ÇAĞAN: Sen değil Hanımefendi yardım edecek bize.
TUANA: Çağan, tamam sakin ol.
Doktora bakmıştım ters ters.
ÇAĞAN: Bak beni sakinleştirmeye çalışıyor. Neden biliyor musun? Çünkü kocası olduğum için. Umarım bu yeterli bir cevap olmuştur diye düşünüyorum!!
SERDAR: Beyefendi siz beni yanlış anladınız ben-
Dişlerimi sıkarak konuşmaya başladım.
ÇAĞAN: Neyse ne ?! Beni ilgilendirmez hadi şimdi ikile ben daha fazla sinirlenmeden!!
Ben öyle dedikten sonra direkt gitti, Doktor konuşmaya başladı sinirli bir şekilde.
TUANA: Sen şehir eşkıyası mısın oğlum?! Ne bu hâl ve tavırlar ?! Ne oluyoruz?!
ÇAĞAN: Benim karım öyle elin lavuklarıyla ileri geri konuşamaz sıkıntı çıkar yoksa!
TUANA: Senin Karın öyle elin lavuklarıyla ileri geri konuşamaz öyle mi?!
ÇAĞAN: Öylee!!
Tuana bir şey diyecekken Yağız hemen araya girdi.
YAĞIZ: Hop Arkadaşlar yalnız burası hastane ya hani ona göre davransak.
Doktorla ikimiz aynı anda
ÇAĞAN TUANA: SEN KARIŞMA!
Diye bağırdık. Ardından tekrardan Doktor lafa girdi.
TUANA: Bak Çağan burası benim iş yerim ve farkındaysan bu hastanenin sahibi İsmail Bey, yani baban. O yüzden benim burada ki hastalara ve doktor arkadaşlarıma saygılı ve güler yüzlü davranmam gerekiyor, bilmem anlatabildim mi?
ÇAĞAN: I-ı anlatamadın Doktor, öyle herkese güvenmemen gerekir bu hayatta şurada iki yüzüne gülerler, sonra arkandan dönüp iş çevirirler hakkında ileri geri konuşurlar, sonra senin canın sıkılır, senin canın sıkılırsa da olmaz.
Tuana gülümseyerek konuşmaya başladı.
TUANA: Ya sen şuna direk "Ben seni kıskanıyorum" desene ne diye uzun uzun cümleler kuruyorsun ki!
ÇAĞAN: Ne alakası var şimdi bununla kıskanmanın?!
TUANA: Neyse yaa sıkıldım bu konuşmadan yeter! Ben gidip bir Leya'ya bakayım, görüşürüz Yağız'cım
YAĞIZ: Görüşürüz Yenge.
Doktor bana bakıp göz devirerek gitti, Yağız ile tek kalmıştık.
YAĞIZ: Kardeşim Yenge haklı yaa neden öyle üzerine gittin ki?
ÇAĞAN: Lan ne haklı ?! Onun gözü birşey görmüyor, elin lavuğu geçmiş orda salak salak sırıtıyor! Yetmezmiş gibi eli kolu da ayrı oynuyor bir tarafına s-
Yağız eliyle direk ağzımı kapattı.
YAĞIZ: Harbi sıkıntılısın olum yaa, ayarın da yok kısayım. Hastane lan burası!!
Sinirle elini ağzımdan çektim ve Leya'nın yattığı odanın kapısına gittim orada ki sandalyeye oturdum, Yağız'da gelip yanıma oturdu.
YAĞIZ: Ben seni çözdüm Kardeşim sen bu kızı-
Cümlesini tamamlamasını istemediğim için elimle ağzını kapattım az önce bana yaptığı gibi.
ÇAĞAN: O çeneni kapat! Yok öyle birşey!
Korumalardan biri yanımıza gelip konuşmaya başladı.
KORUMA: Abi dediğiniz adamı bulduk ve depoya kapattık emrettiğiniz gibi. Şimdi ne yapalım ?
Ben söze girmeden arkadan Tuana'nın sesi geldi.
TUANA: Çağan bölüyorum ama, Leya uyandı seni görmek istiyor.
Korumaya birazdan geleceğimi söyleyip Leya'nın yanına girdim arkamdan da Tuana ve Yağız girdi ama onlar pencerenin dışından bizi izliyorlardı. Leya'nın yanına geldiğimde çok bitkin durumdaydı yorgunluktan gözlerini bile zar zor açıyordu, yanına gittim zorla da olsa elini kaldırıp elimi tuttu oksijen maskesini çıkarmaya çalışıyordu, yardım ettim ve çıkardım ardından konuşmaya başladı.
LEYA: A-abi
ÇAĞAN: Söyle, söyle kardeşim.
LEYA: O-onu b-ben öldürücem A-abi. A-ama eğer bana b-birşey olursa s-sen al intikamımı-
Daha fazla konuşacak hâli yoktu sonra birden sesi kesildi ve monitörden ses gelmeye başladı ekrana baktığımda tek çizgiydi.
Leya'nın kalbi durmuştu...
BÖLÜM SONU
Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın olur mu. |
0% |