
~Ayrıldıktan 4 saat sonra~
ÇAĞAN EFE AK'tan
Naz gitti gideli odadan çıkamamıştım, terasta oturmuş bir elimde sigara bir elimde de viski vardı ve öylece Ay'ı izliyordum gökyüzünü. Telefonda Cem Adrian-Derinlerde müziği çalıyordu kısık sesle dinliyordum saatlerdir aynı müzikti.
İçeriye Yağız girdi teras kapısının pervazına yaslandı ve ardından konuşmaya başladım.
ÇAĞAN: Doktor iyi mi, nerde?!
YAĞIZ: Babasından kalma abisiyle eskiden yaşadığı bir ev varmış oraya gitti, O'da aynı senin gibi öylece terasta oturmuş Ay'ı izliyor. Ne yapmayı düşünüyorsunuz Çağan Efendi?!
Sertçe yutkundum, gözlerim doluydu kalbim acıyordu, ve ben Çağan Efe Ak bugün küçük bir kıza yenilmiştim...
Ben O'na aşık olmuştum.
Yağız'ın iğneleyici konuşmasını tabi ki görmezden gelemedim, ardından konuşmaya başladım.
ÇAĞAN: Offff! Bilmiyorum Yağız bilmiyorum Kardeşim!
YAĞIZ: İnsan nasıl olurda sevdiği kızı bile isteye terk eder ya?!
Sevdiği kız deyince bir anda yüzüne baktım, nerden biliyordu benim Doktor'a aşık olduğumu?
ÇAĞAN: Sen nereden biliyorsun benim Doktor'a aşık olduğumu?
LEYA: Bizim bunu bilmemize gerek yok ki.
Yağız'da bende sesin geldiği yöne baktık, Leya gözleri dolu bir şekilde terasa yanımıza geldi ve o da Yağız'ın yanına yani benim karşıma geçti.
LEYA: Bizim bunu bilmemize gerek yok Abi, siz Tuana ile ikiniz, o kadar kör olmuşsunuz ki birbirinize karşı, dışarıdan her an ikinizin de alev alacak gibi göründüğünüzün farkında bile değilsiniz, ama biz bunu görebiliyoruz.
Yağız'a baktığımda Leya'yı onaylayarak bana kafa salladı, ellerimle yüzümü kapattım ve gözlerimden yaşlar bir bir akmaya başladı. İlk defa kendimi bu kadar güçsüz hissediyordum ve kalbim acıyordu ve bunun kardeşlerimin yanında olması canımı daha çok acıtıyordu.
Bir el, ellerime dokundu ve yüzümden çekti baktığımda Leya dizlerinin üzerine çökmüş bir eliyle ellerimi tutup diğer elini yüzüme koymuştu.
LEYA: Ne kadar acı çektiğini görebiliyoruz bunu bizden saklamana gerek yok Abi. Eminim ki sen şuan bizim karşımızda böyle olduğun için kendine kızıyorsun, ama sen eski sen değilsin Abi farkında olmasan da Tuana senin bazı yaralarını iyileştirdi. Sen şuan bu hâldeysen, o kızı düşünemiyorum ben, çok geç olmadan bazı hatalarından geri dön Abi yoksa çok fazla şeyler kaybedeceksin.
Öylece gözlerinin içine bakıyordum ve söylediği cümleler o kadar haklı ve ağırdı ki, kelimelerinin altında eziliyordum. Derince yutkundum nefes alamıyordum ve gözlerimden akan yaşları Leya tek tek sildi sonra da bana sarıldı. Hiç beklemediğim için öylece kalmıştım normalde ağır sözler söyleyip benim canımı yakar giderlerdi ama şimdi öyle olmamıştı.
Bende ellerimi Leya'ya sardım ve hıçkırarak ağladım, hem yaşananlar hem de yaşattıklarım içindi bu ağlamam, bu zamana kadar bir kere bile kız kardeşimin saçını okşamayan bendim. Ama Leya bana sırt çevirmemişti, elini uzatmıştı bu saatten sonra bu eli geri çeviremezdim.
Hıçkırarak ağladım dakikalarca ve kız kardeşim, küçük bir çocukmuşum gibi saçlarımı okşamış, beni sakinleştirmeye çalışmıştı.
Yağız öylece durup bize bakıyordu, sonra arkasını dönüp o da Ay'a bakmaya başlamıştı. Kapı çaldı ve içeriye Selim girdi ardından konuşmaya başladı.
SELİM: Çağan Abi, Yağız Abi İsmail Bey sizi çalışma odasına bekliyor.
Yağız arkasını döndü ve konuşmaya başladı o sırada da ben göz yaşlarımı silip kendime gelmeye çalıştım.
YAĞIZ: Ne oldu bir sorun mu olmuş?
SELİM: Bilmiyorum Abi ama çok sinirliydi Melike Hanım da yanında herhangi olumsuz duruma karşı.
YAĞIZ: Tamam sen çık, geliyoruz biz.
Selim dışarı çıktı Yağız'la göz göze geldik başımı salladım, o da bana başını salladı, ardından Leya'da dahil üçümüz beraber çalışma odasına doğru gidiyorduk.
Çağan: Babam büyük ihtimalle Tuana'nın evden gittiğini öğrendi ve o yüzden çağırıyor.
YAĞIZ: Yapacak bir şey yok madem bir bok yedin sonuçlarına da katlanacaksın. Sana dedim o kadar vazgeç şu inadından diye! Ama beni dinleyen kim?!
LEYA: Yağız lütfen yine başlama, evet Abim sonuna kadar hatalı ama önce şu babamı atlatmak lazım, sonra çıkarırsın hıncını!
Yağız ağzında bir şeyler gevelemişti ama duymamıştık, odanın önüne geldiğimizde kapıyı çaldık ardından içeriye girdik babam oturuyordu içeriye girdiğimizde bana sinirli gözlerle bakıyordu.
YAĞIZ: Amca bizi çağırtmışsın, bir sorun mu var?
Babam sinirli hâline engel olmaya çalışıyordu bariz belliydi, bir iki kez nefes aldıktan sonra Yağız'a cevap verdi.
İSMAİL: Var Oğlum evet, sorun var! Bir süredir buralarda yoktum şu olanlara bak! Çağan Efendi benim gelinimden ayrılmak istemiş hemde Ona hiç neden sunmadan, Onun fikrini hiç almadan kendi başına bir karar vermiş! Sen ne ayaksın Çağan?!-
ÇAĞAN: Baba-
Ben tam konuşacakken babam bir anda elini masaya vurdu, bende dahil olmak üzere hepimiz geriye sıçramıştık.
İSMAİL: BEN SANA KONUŞ DEDİM Mİ?!
Melike Hanım yanına gidip elini babamın omzuna koydu.
MELİKE: İsmail, sakiin.
Sertçe yutkundum, ardından babam konuşmaya başladı tekrardan.
İSMAİL: Neden o kızdan boşanmak istedin Çağan cevap ver bana?!
ÇAĞAN: Çünkü benimle evlendiği günden beri kız hiç kolay şeyler yaşamadı Baba, benim yüzümden çok zarar gördü ve bu şekilde çok canı yanıyordu, o yüzden böyle bir karar aldım yani Tuana'nın iyiliği için boşanma kararı aldım. Eğer benden uzaklaşırsa eskisi gibi hayatına devam etsin istedim her şey Tuana içindi Baba.
İSMAİL: Tamam sen O kızın iyiliğini düşündün, peki Tuana'nın fikrini sordun mu, ben senden bu yüzden boşanmak istiyorum senin için senden vazgeçiyorum dedin mi?
Kafamı iki yana salladım kelimeler boğazıma diziliyordu sanki biri eliyle boğazımı sıkıyordu nefes alamıyordum.
İSMAİL: Sen en başından beri kızı bu evliliğe zorlayan kişisin Çağan, evlendiğinde böyle olayların yaşanacağını bilmiyor muydun?! Tuana'dan öncede senin hayatın böyleydi, yine başında başımızda silahlar patlıyordu, sevdiklerimiz belki zarar görüyordu, ki hâlâ görüyor, görüyoruz Çağan!
ÇAĞAN: Bizi bu hayata zorlayan sendin Baba, Yağız'la ben küçücük yaşta elimiz kalem tutması gerekirken, silah tutuyordu biz elimize silah aldığımızda yaşımız dokuzdu Baba bunun sorumlusu kim peki?! Sensin!
Bu sözleri söylememle Babam bir anda ayağa kalkıp yüzüme tokat atmıştı, kimse bunu beklemediği için tepki verememişlerdi, yüzüm yana kaymıştı elimi oraya götürdüm ve yavaşça Babama döndüm ardından konuşmaya başladım.
ÇAĞAN: Ben bu tokadı hak edecek hiç bir şey yapmadım, doğrular neyse onu söyledim. Bizim bambaşka bit hayatımız olabilirdi eğer sen buna izin verseydin, evet biz silahı elimize aldığımızda dokuz yaşındaydık niye?! O kara gün sen evde yoktun şehir dışındaydın, okuldan yeni gelmiştik Yağız'la beraber-
Yağız elini omzuma atıp beni sakinleştirmeye çalıştı çünkü konuşurken sesin titriyordu ve nefes almakta zorlanıyordum.
YAĞIZ: Çağan, tamam kardeşim açmayalım bu konuları ha, boşver sen sakinleş.
Elimi Yağız'ın eline koydum beni bırakması için değildi tam tersine güç alabilmem içindi.
ÇAĞAN: Yağız'la okuldan yeni gelmiştik, Annem bize yemek hazırlamıştı sofranın başına geçmiş yemeğimizi yiyecektik ta ki evimizin camları o iğrenç silah sesleriyle patlayana kadar.
Babamın yutkunduğunu görmüştüm, ardından konuşmaya devam ettim.
ÇAĞAN: Annem eline silahı aldı, Selim ve diğer korumalar da öyle, o sırada Yağız ve ben silahların olduğu odaya sürünerek gittik ve ilk silahı elimize o zaman aldık, nasıl kullanılır onu bile bilmiyorduk Yağız Leya'nın olduğu odaya gitmişti bense annemin yanına... O anı silik bir şekilde hatırlıyorum annemi esir alan adam vardı tek başına, sadece o silahı adama sıktığımı hatırlıyorum gerisi yok.
Babam bu söylediklerimden sonra gözleri dolu bir şekilde başını eğdi, uzun zaman sonra "anne" dediğim Melike Hanım'a baktığımda yüzünde hem şaşkınlık, hem üzüntü, hem gülümseme, hem de yaşanmışlıkların kırgınlığı vardı. Yağız ve Leya'ya baktığımda yine aynı duygular vardı ve bir duygu daha; sevgi vardı. Tekrardan konuşmaya başladım.
Çağan: İşte o karanlık günden sonra bizim için hayat bambaşka oldu, ne okula gittik, ne ben Melike Hanım'a "anne" diyebildim. Kendi kardeşime bile düzgün bir abilik yapamadım, onun yanında olamadım, bu iğrenç hayatta en acısını o yaşadı; tecavüze uğrayarak. O tecavüzden bir çocuğu oldu ve ben sanki bu kardeşimin suçuymuş gibi ona el kaldırdım. Tuana olmasaydı bunun pişmanlığını daha acı yaşardım, eğer o elim Leya'nın yüzüne inseydi. Şimdi sen söyle Baba, ben o tokadı hakettim mi?!
Sanki elektrik çarpmış gibi irkilmişti gözlerinden yaşlar akmıştı, çünkü ilk defa benden bu sözleri duyuyordu ve bunun ağırlığı altında eziliyordu bariz belliydi.
ÇAĞAN: Hep her şeyi Çağan'dan bekledin nasıl olsa O yapar, o bir yolunu bulur dedin. Ama bir gün de gelip yanıma oğlum sen nasılsın, iyi misin, bir şeye ihtiyacın var mı, bir sorunun var mı? Bir kere bile gelip sormadın varsa yoksa Yağız vardı her şeyimde, zaten Annem ve kardeşimi saymıyorum onlar bile benim yanıma gelirken çekinen insanlardı.
Elimle gözlerimden akan yaşları sildim ardından koltuğun üzerinde duran ceketimi aldım.
ÇAĞAN: Şimdi, artık müsaadenle biraz ben kendimle kalmak istiyorum, artık kendi duygularımı hissetmek istiyorum. Ha merak etme bu sadece birazcık sürecek sonrasında gelirim yine ne yapılacaksa yaparım. Birazcık kendimi toplamam lazım.
Tam arkamı dönmüş çıkıyordum ki Melike Hanım'ın seslenmesiyle durdum.
MELİKE: Çağan.
Kendimden hiç beklemediğim bir şekilde bir anda arkamı dönüp hızlı adımlarla Melike Hanım'a sarıldım hemde sımsıkı. Şaşırmış olacakki elleri havada asılı kalmıştı gözlerimden yaşlar bir bir akıyordu en sonunda Melike Hanım'ın ellerini de sırtımda hissettim.
ÇAĞAN: Geri gelicem merak etme sadece kendimi toplamam lazım, bu sefer her bir parçam bir yere dağıldı.
Sonrasında ayrılıp kimseye bir şey demeden çıkmıştım Yağız'da arkamdan geliyordu.
YAĞIZ: Çağan, Kardeşim nereye ? Ne yapacaksın?
ÇAĞAN: Gel gidelim seninle bir sahil kenarına, iki de bira alırız olur mu?
YAĞIZ: Tamam Kardeşim, gidelim ver arabanın anahtarını ben kullanayım.
TUANA NAZ AK'tan
Babamdan kalma evimde tek başıma oturmuş Ay'ı izliyordum kalbim kırık, şu son bir kaç ayda yaşadıklarım her şey üst üste gelmişti. Şimdi de şu ayrılma işi😔
Bu kadar kolay mı vazgeçmişti benden?
Acaba şimdi ne yapıyordu? O da benim gibi eline bira almış kara kara düşünüyor muydu?
Telefonum çalmıştı ve arayan Abimdi, hemen kendimi ve sesimi düzeltmeye çalıştım.
TUANA: Alo Efendim Abicim?
BERAT: Abisinin Gülü, nasılsın ne yapıyorsun?
TUANA: İyiyim Abicim oturuyorum sen ne yapıyorsun?
BERAT: Bende iyiyim canım nasılsın diye kontrol edeyim dedim arayamıyorum seni burda ki yoğunluktan dolayı maalesefki ama aklından hiç çıkmıyorsun merak etme.
Abimle biraz daha konuşup telefonu kapattım ve ardından üzerime bir battaniye alıp terasta ki koltukta uzandım.
YAĞIZ KILINÇ'tan
Çağan ile beraber sahil kenarında oturuyorduk, bugün o kadar kötü ve o kadar çaresizdi ki Kardeşimi bu şekilde görmek canımı o kadar acımıştı ki kelimeler kifayetsiz kalırdı. Konuşmaya başladım.
YAĞIZ: Biraz daha iyi misin Kardeşim?
ÇAĞAN: İnan bilmiyorum Kardeşim, bir yandan içimdekileri boşalttığım için kuş gibi hafiflemiş ama bir yandan da kendimi bir okyanusun ortasında kalmış insan gibi çaresiz hissediyorum. Yani nasıl olduğumu bende bilmiyorum, o yüzden bana nasıl olduğumu sorma lütfen.
Biradan bir yudum alıp içtim ardından konuşmaya başladım.
YAĞIZ: Peki o zaman sana sadece bir şey soracağım?
ÇAĞAN: Sor Başımın Belası sor.
YAĞIZ: Tuana'dan cidden boşanacak mısın? Bu kadar kolay mı vazgeçeceksin?
BÖLÜM SONU...
İnstagram: cagtucu_sinem
Tiktok: cagtucu_sinem
Yeni bölüm için sınır
15 oy 20 yorum
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.18k Okunma |
189 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |