Sevin...
Çok sevin çocuklarınızı!
Sevgiyle yoğurulan minik yürekler böylece daha korunaklı hale gelecektir. Ne yapsalar, en kötü hataların içine atlasalar vazgeçmeyin, sımsıkı tutun ellerinden! Evladınızı siz savunun, siz koruyun önce; kimseleri dâhil etmeyin verdiğiniz terbiyeye. İstedikleri kadar okusunlar, açın kapıları; okuluna devam etmezse başlayacak asıl hatalar...
Canı en çok eğitim özgürlüğü olmadığında yanmaya başlayacak, çırpındıkça işte o zaman batacak. Bebekliğini, çocukluğunu, gençliklerini kaçırmayın. Bebekken ilk çıktığı dişin zamanını, ilk adım attığı günü, kazandığı ilk sınavı, duygularının ortaya çıktığı anları yakalayın; kaçırmayın...
Eğer siz ilgilenmezseniz hayatlarında çoğu kez kendilerinin dahi nedenini bilmedikleri bir boşluğu doldurmaya çalışırken yanlış insanlara bağlanacaklar...
Kimse anne-baba gibi olmayacak evlatlarınıza, karşılıksız, menfaatsiz tek sevgi anne ve babalarda... Kaç yaşına gelirlerse gelsinler siz hep kucağınıza ilk aldığınız an kadar şaşkın, mucizevi, heyecanlı, içiniz titreye titreye sevin!
Çok sevin eşlerinizi!
Sizinle hiçbir kan bağı olmadan, böylesine anaç, böylesine koruma içgüdülü, böylesine sadık davranan eşlerinizi gerçekten sevin ve sayın... Her zaman aynı olmaz her şey; kimi zaman saçı başı dağınık, kimi zaman iş stresinden asabi, kimi zaman yorgun olacaktır; nihayetinde herkes insan! Âmâ en çekilmez anlarında bile ona sarılın, ellerini tutun; inananın dünyanın yükü de olsa omuzlarında siz sarıldığınız zaman hafifleyecektir, bir bunalım içinde de olsa sizin ellerinden tutmanız onu rahatlatacaktır. En önemlisi özellikle evlendikten sonra eşler arasındaki saygıdır.
Alanlarınıza saygı duyarsanız herkes mutlu olacaktır; izinsiz eşyalarını karıştırmamak, bir şey isterken müsait misin diye sormak, yaptığı bir yemeğe ellerine sağlık demek, evde yaptığı ev işlerine görev değil de; sunduğu bir lütufmuş gibi teşekkür etmek, çalışma saatlerine dikkat edip; onu karşılamak ve kapıdan uğurlamak, saygıdandır bunlar, saygıda insan doğasındandır aslında! Hastalıkta, sağlıkta diyerek tuttuğunuz elleri, iyi kötü hiçbir günde bırakmayın. Eşinin sevdiği insanlar saygıdeğer, değerli olur başkalarının gözünde de unutmayın.
Fikirlerine saygı duyun, dertlerini dinleyin, arkadaş ortamında vakit geçirmesine müsaade edin, iltifatlar yağdırın, hediyeler alın, özel günleri atlamayın, herkesin yanında da değer verin...
İncitmeyin, kırmayın, kalıcı hasarlar bırakmayın yüreklerinde; bir yastıkta yaşlanacağınız ve bir gün baş başa kalacağınız eşlerinizin.
Emek verin, koruyun, hizmet edin; sıkı sıkı sarılın ve hiçbir günü seni seviyorum demeden geceye ulaştırmayın!
Demem o ki yaşlıları sayın, küçükleri sevin, doğayı ve hayvanları koruyun, ailenizden kopmayın, arkadaşlarınız ile görüşün, esnafa selam verin, maneviyatı önemseyin, içinize atmayın, çocuklar kadar şen; büyükler kadar düşünceli olun, temiz ve naif kalın...
Sevin; hayatınızdan, bedeninizden sevgiyi esirgemeyin! Çok sevin, çok!
Kendini sevmekle başlamalı insan ve öylece devam etmeli...
Bencillik değil anlatmak istediğim kendinin değerini bilmek, kendini de karşıda duran bir birey gibi sevmek. En sevdiğimiz insanı sevmek için bile kendimize ihtiyacımız var değil mi? Unutmayalım en zor zamanımızda illa bir ele ihtiyacımız varsa diğer elimizi tutabiliriz; o kadar da yakınız kendimize...
Kendisini, vücudunu sevmeyen kimseyi de sevemez; sevmeyi bilemez ki şu hayatta... Elini, kolunu, sivilcelerini, ağrıyan başını sevmeli bence insan; severek sarmalı yaralarını, sevgiyle iyileştirmeli acılarını.
Önce kendini sevmeli, sevgiyi kendi içinde başlatmalı insan! Sevgiyle yoğurmalı içindeki hamuru, sevgiyle söz ettirmeli adından herkese...
Sevmeli insan ve önce kendinden başlamalı...