@cananyaxar
|
4.BÖLÜM: YEMİN
Sen ve etrafında ki insanalar ne kadar doğru. Tek bir yanlışınla seni kötü bilecek kaç insan var ya da yanlışlarınla yanında duracak kaç insan tanıyorsun. Bunu anladığında herkesin boş kalabalıktan başka bir şey olmadığını fark ediyorsun. Ne sokaklara aitsin ne de kendine.
Gözlerimi araladım. Acıyla inledim.
"Ha uyandı," dedi yabancı bir ses?
Gözlerimi tamamen açıp, tavana baktım. Sonra sesin geldiği yere. Başımda Berzan'ı fark etmemle rahat bir nefes aldım.
Elim, avucunun içindeydi. Elimi sıkıca tutuyordu. Gözlerine kaydı bakışlarım. Yorgundu. Gülümsedim. O da gülümsedi ve serum takılı koluma kaydı bakışları.
"Selam yenge ben abimin kardeşi Azat," dedi aynı yabancı ses. Başımı yine sesin geldiği tarafa çevirdim. Esmer ve en az Berzan kadar yakışıklı yirmi üç yaşlarda ki adama baktım.
"Selam," dedim anlamayan bakışlar atarak.
"He şimdi sen diyorsun ki sen nerden çıktın diye."
"Azat sen çık artık. On dakika sonrada doktoru çağır. Mehir'in çıkış işlemlerini yapın. Bir saate çıkarız şu hastaneden," dedi Berzan, Azat'ın daha fazla konuşmasına izin vermeyerek.
"Yenge abimin kalbinde nasıl bir yerdesin bilmiyorum ama hastaneye hiç gelmeyen adamı hastaneye getirttin," dedi Azat.
Kaşları kalın, sesi abisi kadar olmasa da gür ve sertti. Gözleri siyah değildi ama siyah denilecek kadar koyu kahverengiydi. Üstünde lacivert bir takım vardı. Gömleğin düğmelerinden birkaç tanesi açıktı.
"Neden hastaneyle aran yok?" diye sordum bakışlarımı Berzan'a çevirirken.
"Annem öldükten sonra hiç hastaneye gitmedi," dedi Azat Berzan'a bakarak. Hastane travması mıydı? Onu tanıdıkça kendimi daha değerli hissediyordum.
"Çık dışarı," dedi Berzan öfkeyle. Elimi tutmayı bırakıp odanın kapısını açtı.
"Geçmiş olsun tekrardan," dedi Azat ve ona başımla selam verip odadan çıkışını izledim. Berzan kapıyı kapatıp yatağın üstüne, yanıma oturmuştu. Azat abisini sinir etmekten hoşlanıyordu.
"Başın sağ olsun," dedim masum bir şekilde. Sesim yorgun ve halsiz çıkmıştı. Onunda benim gibi annesi yoktu.
Bakışları gözlerime kaydı.
"Biliyor musun?" diye sordu Berzan donuk bakışlarla.
"Neyi?"
"Seni anneme benzetiyorum. Onun kadar güzel ve iyi kalplisin. Her gözlerine baktığımda anneme bakıyor gibi hissediyorum."
Duygulanmıştım. Yutkundum ve bir süre gözlerine baktım. Berzan'ı ilk defa bu kadar duygu yüklü görüyordum. Annesini çok seviyordu.
"Ne kadar şanslısın," dedim gülümseyerek. "Annenin nasıl biri olduğunu biliyorsun ama ben onları bebekken kaybetmişim. Bir kere görebilmek için her şeyimi verirdim."
"Böyle bir kadını dünyaya getiren anne babayı görmek çok isterdim," dedi yumuşacık bakışlar atarak. Sağ ayağımda hissettiğim uyuşuklukla aklıma dün akşam gelmişti.
"Bacağım," dedim. Bakışlarımızı sargılı bacağıma çevirmiştik. Diz altım sarılmış ve üstümde kırmızı elbisem yerine hastane kıyafeti vardı.
"Birkaç gün yürüyemeyecekmişsin. Ayağını zorlamaman gerekiyormuş. Dengeli beslenmende gerekiyormuş."
Başımı salladım ve bakışlarımı hastane odasının penceresine çevirdim. Sabah olmuştu. Dün akşam ki silah sesleri kulağımda uğuldadı. İç çektim. Berzan gelmeseydi belki de ölecektim.
"Dün akşam ki düğünde ne oldu?"
"Hiçbir şey," dedi konuyu kapatmaya çalışarak.
"Berzan?"
"Mehir dinlenmen gerekiyor," dedi ve elimi çenesinin altına koyup bir buse bıraktı.
"Berzan evlenme teklifini kabul ettim ama seni çok tanımıyorum. Lütfen bana her şeyini anlat. Doğrusuyla," dedim yüzüne bakarak.
Gülümsedi Berzan.
"Dün evlenme teklimi kabul ettin, neden?"
"Birçok şeyi karşıma aldım ama bir travma daha kaldırmazdım. O adamın dudakları tenime değecek diye çok korktum," dedim ve Berzan öfkeyle yumruğunu sıktı. "Ve sen gelip beni kurtardın Berzan Arjen."
Gözlerime hayranlıkla baktı. Mavilerimde, ateşli gözlerini izliyordu.
"O adamı alıp günlerce acı yaşatamadığım için pişmanım," dedi yüzüme bakarak.
"Teşekkür ederim," dedim ince sesimle.
"Mehir ben seni hep korudum ve korurum. Bana teşekkür etme sadece kendine iyi bak."
"Korudum derken?" diye sordum. Daha önce Berzan'ı görmemiştim. Ona beni tanımıyorsun dediğimde -sen öyle san- demişti.
Berzan başını ellerimize çevirdi. Bana bir şeyler söylemek istiyordu ama kendini suçlu hisseden bakışlar sergiliyordu.
"Ben seni ilk defa Arjen holdingde, odana girerken görmedim. Ben seni iki yıldan beri tanıyorum," dedi gözlerime bakmasını bekledim ama bakmıyordu. Kendini bir sapık gibi hissediyordu.
"Neden iki yıl önce karşıma çıkmadın?"
"Okulunu bitirmeni bekledim, yani hayallerini gerçekleştirmeni bekledim ve sonra karşına çıkacaktım. O gün yemin ettim bu kadın benim hayattaki tek zaafım olacak diye ve oldun da."
"Hayallerimi nerden biliyorsun?"
"Kendimi her kötü hissettiğimde seni izliyorum. Çünkü bana iyi geliyorsun," dedi bakışlarını cesaret edip gözlerime çevirerek. Beni annesine benzetiyordu. Berzan Arjen herkese aslanken şimdi yanımda küçük bir çocuk gibiydi. "Hayallerin mimar olmak ve ülkenin en iyi şirketinde yeteneğini konuşturmaktı. Biliyorum Mehir, saatlerce ders çalışıp gece geç saatlere kadar uyumayıp çizimler yaptığını. Bu başarıyı ilk ben keşfetmek istedim."
"Yatak odanı tasarlatarak mı?" diye sordum ciddi bir yüz ifadeyle. Onu anlamak istiyordum ama çok korkutucu bir şeydi. Her hareketimi uzaktan izleyen biri. Düşüncesi bile ürpertiyordu.
"Yatak odamızı," dedi beni düzelterek. Utanmıştım. Yüzüm yanmaya başlamıştı.
Berzan yüzüme baktı ve sırıtmaya başladı. Beni kızdırmak hoşuna gidiyordu.
"Sana kızamıyorum," dedim duyduklarımın şokunu atlatmaya çalışarak.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Bana hemen aşık olacağını bilseydim, karşına daha önce çıkardım," dedi eğlenerek.
"Aşık olduğumu kim söyledi?" dedim etkileyici bir ses tonuyla.
Gözleri dudaklarıma kaymıştı.
"Sana kimse istemediğin bir şeyi zorla yaptıramaz Mehir Maver ya da Mehir Arjen. Ki bu ben olsam bile?" dedi ardından o meşhur göz kırpmasını yaparak.
Dudaklarımı yaladım. "İşte benim hakkımda bildiğin en iyi şeyi tespit etmişsin," dedim bende taklidini yapıp göz kırparak.
Dudakları dudağıma tam değeceği sırada odanın kapısı açıldı.
"Ov. Pardon millet," dedi Azat içeri önden girip ardından doktoru işaret ederek.
Berzan, Azat'a sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla küfür etti. Ayağa kalkıp başımda durdu.
Orta yaşlarda erkek doktor Berzan'a baktı. Berzan gözleriyle işaret yapınca, doktor başını sallayıp sargılı bacağıma bakıp, muayene etti. Ardından elindeki dosyalara baktı.
"Ne zaman çıkışınızı yapalım Berzan Bey?" diye sordu doktor.
Berzan'dan neden herkes bu kadar çok korkuyordu. Adam öldürdüğü için mi? Yoksa o deli pençeli gözlerini benim dışımda herkesin üzerinde gezdirdiği için mi?
"Çıkışa sizin karar vermeniz gerekmiyor mu Doktor Bey?" diye sordum. Berzan kısık gözlerle bana baktı.
Doktor bana cevap verme gereği duymadan Berzan'a bakıyordu.
"Cevap ver," dedi Berzan, doktora soğuk bakışlar atarak.
"Berzan Bey ne zaman isterse o zaman çıkışınızı yapabiliriz Mehir Hanım," dedi doktor sesi titreye titreye.
"Neden?"
Berzan bakışlarını bana çevirdi.
"Çok soru soruyorsun," dedi öfkeyle. Beni öpemediği için sinirlenmiş miydi?
"Ah yenge abimi bir tanısan ona kimlerin başını eğdiğini, kimlerin önünde diz çöktüğünü bilemezsin."
Konuşacağım sırada, Berzan benden önce davrandı.
"Şimdi çıkabilirsiniz doktor."
"Yalnız buna benim karar vermem gerekmiyor mu?"
Azat kahkaha atmaya başlayınca Berzan bakışlarını Azat'a çevirdi. Azat eliyle ağzını kapatıp odadan çıktı. Doktorda odadan çıkıp, arkasından kapıyı kapattı.
"Üstünü değiştir, seni evime götüreceğim," dedi Berzan dolaba yönelip, içinden uzun siyah bir elbise çıkarıp, yatağın üstüne bırakırken.
"Hey! Duymuyor musun beni?"
Ardından siyah bir ayakkabı kutusunu da elbisenin üzerine bıraktı.
"Pantolon almadım bacağını sıkar diye."
Bana kızgındı.
"Niye kızgınsın?"
Bakışlarını yüzüme çevirdi. Arından dudaklarıma baktı. "Seni as kala öpecektim," dedi ciddiyetle.
"Ne?" dedim gözlerimi kısrak.
"Ne değil efendim," dedi soğuk bakışlar atarak.
Gülmeye başladım alayla.
"Beni öpmek istemediğini bilmiyordum," dedim sinir bozucu bakışlar atarak.
Berzan kaşlarını havaya kaldırdı. Dolabın kapaklarını kapatıp yanıma geçti. Belimden tutup ayağa kaldırdı yavaş hareketlerle.
"Sana dokunmaya kıyamıyorken sen gelmiş beni öpmek istemiyorsun diyorsun. Evlenmeden bizi günaha sokma," dedi ciddiyetle.
Ardından odanın çıkış kapısına doğru yürüdü. "Ben çıkıyorum üstünü değiştirdikten sonra yanıma gel kapının önünde seni bekliyor olacağım," dedi ve kapıyı açıp çıktı. Ardından kapıyı kapattı.
Kalbimin hızı yavaşladı. Bu adam mıknatıs gibiydi. Beni kendini çekmeyi başarıyordu.
Bacağım acımıyordu ama yürüyünce acıyacaktı. Sargılı bacağıma baktım. Sağ ayağımı kaldırıp sağa sola götürüp getirdim. Kıpırdatınca acıyordu.
Yatağın üstünde duran elbiseye baktım. Üstümdekileri çıkarıp elbiseyi giyidim. Ayakkabı kutusunu açtım. İçindeki yeni beyaz spor ayakkabıları çıkarıp giyidim. Dalgalı saçlarımı arkaya atıp, yavaş adımlarla kapıya doğru yürümeye çalıştım. Canım yanıyordu ama sabretmeliydim.
Kapıyı açtığımda Berzan ve Azat karşı karşıya durmuş konuşuyorlardı. Beni fark ettiklerinde Berzan donup kalmıştı. Azat'ında gözleri dolmuştu. Üstümde duran elbiseye baktım. Sade ve bileğime kadar gelen bir elbiseydi. Uzun kolluydu ve fiziğime tam oturmuştu.
"Abi," dedi Azat beni boydan süzerek.
"Evet," dedi Berzan Azat'a. Neye evet demişti.
"Berzan?" dedim ayakta duracak dermanım yokken.
Berzan kendine gelip yüzüme baktı. Ardından hızlı adımlarla yanıma gelip beni kucağına kaldırdı.
"Azat bana neden öyle baktınız?" diye sordum donuk bakışlarla elbiseme bakan Berzan'a bakarak.
"Şey üstünde ki elbise," dedi abisine bakarak. "Annemin yeni evliyken giydiği elbise. Abim'in annem vefat ettikten sonra yirmi senedir sakladığı elbise."
Gözlerim dolmuştu ve ellerimi boynuna kelepçelediğim adama baktım.
"Annene benzediğim için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum," dedim Berza'ın keskin yüz haltlarına bakarak.
Berzan bakışlarını üzerimden alıp, gözlerime çevirdi.
Azat, "ben arabadayım," deyip yanımızdan uzaklaştı.
"Sana köpekler gibi aşık olduğum halde bugün bir kez daha aşık olduğum," dedi hiç beklemediğim bir şeyi itiraf ederek.
"Berzan," dedim.
"Bir şey söylemene gerek yok," dedi gülümseyerek. "Sadece ne olursa olsun bu elbiseyi benim için saklar mısın?"
Gözlerimin içi parlamıştı. Başımı salladım. Yavaş adımlarla Berzan'ın kollarında hastanenin çıkışına doğru yürüdük.
"Kendim yürüyebilirdim," dedim gülümseyerek.
"Sana dün de söylediğim gibi benim yanımda güçlü durmak zorunda değilsin," dedi sert ve gür çıkan sesiyle.
Cevap vermedim. Azat bizi fark edince arabadan inip, arka kapıyı açtı. Berzan beni yavaş hareketlerle arabaya bindirdi. Kapıyı kapattı. Azat'a bir şeyler söyledikten sonra arabanın etrafında dolanıp, yanımda ki kapıyı açıp bindi. Azat'ta sürücü koltuğuna oturup arabayı sürmeye başladı.
"Evime gitmek istiyorum," dedim Berzan'nın yan profiline bakarak.
Berzan bakışlarını yoldan alıp bana çevirdi. Azat'ta bizi dikiz aynadan izliyordu.
"Senin evine gelmem doğru olmaz," dedi Berzan ciddiyetle.
"Gelmene gerek yok," dedim sakince.
"Mehir bacağın kötü. Sana ben bakacağım."
Kimsesizliğim yüzüme tokat gibi çarpmıştı.
"Kimsem yok ki zaten," dedim alayla. "Yani ben tek başıma iyileştim, yine tek başıma iyileşirim."
Berzan donuk bakmaya başlamıştı. Bana acıyarak bakmalarını istemiyorum.
"Kimsesiz değilsin ki yenge," dedi ön koltukta arabayı süren Azat. "On iki tane görümcen ve sekiz tane kayınbiraderin var. İki tane cici kayınvaliden ve altmış sekiz miydi almış dokuz muydu? Sanırım altmış sekiz tanede de görümcelerinin çocukları ve kırık iki tane, artı biri yolda kırk üç tane de kayınbiraderinin çocukları var. Ben, bir de öz kız kardeşimiz bekarız. Kısacası böyle bir aşirete gelin gelip de -kimsesiz- istesen de olamazsın."
"Oha!" dedim ve beni hayranlıkla izleyen Berzan'a baktım. Göz kırptı. "Şaka yapıyorsun değil mi?"
"Hayır tabi ki. Ve on dört amcam, on bir halam var. Yedi teyzemiz ve dokuz dayımız var. Arjen aşiretinden bahsediyoruz."
"Tamam Azat uzatma. Sayı saymaktan kaza yapacaksın."
Ben şaşkınlığımı korumaya çalışarak yolu izliyordum. Tek başıma olduğum bu dünya da aşiret çocuğuyla evleneceğim aklımın ucundan geçmezdi.
"İki tane cici kayınvalide derken?" diye sordum. Gülen yüzleri asılmıştı.
Berzan bakışlarını yoldan ayırmıyordu.
"Şervan Arjen babamız. İki evlilik yaptı ve biz buna kuma diyoruz. Abim ve ben doğduktan sonra töre ve toplum gereği babam annemin kırkı çıkmadan tekrar evlendi. Dokuz çocuğu ikinci karısından yaptıktan sonra üçüncü evliğini imam nikahıyla yapıp ikinci karısının üzerine, üçüncü karısını kuma getirdi."
"Oha yani. Biri benim üzerime kuma getirecek ve ben buna sessiz kalacağım," dedim göz devirerek.
"Konu para olsun, mal mülk olsun her şey gelir, her şey olur Yenge," dedi Azat arabayı dikkatle sürmeye devam ederken.
"Yani üzerine kuma getirmemi istemiyorsun," dedi Berzan arabada ki sessizliği bozarak.
Başımı öfkeyle Berzan'a çevirdim.
Kulağıma doğru yaklaştı. "Senin üzerine kumayı geç, gül bile koklamam. İki senedir sen vardın ve hep sen olacaksın. İlk ve son aşkımsın Mehir Maver," dedi etkileyici bir ses tonuyla. Yüzüm yanmıştı. Dikiz aynadan kızaran suratımı izleyen Azat, sırıtmaya başlamıştı.
"Abi ben sizi bıraktıktan sonra ilk uçakla Doğu'ya gitmem gerekiyor" dedi ve arabayı kocaman bir konağın içine soktu.
"İki gün daha bekle. Beraber gideriz. Doğuda ki herkese haber verin yakında Arjen'lerin düğünü olacak," dedi Berzan ve arabadan inip kapımı açtı.
"Düğün?" diye sordum. Berzan beni kucağına aldı ve ellerimi boynunda birleştirdim.
"Hatırladığım kadarıyla evlenme teklifi mi kabul etmiştin," dedi Berzan. Yüzü yüzüme çok yakındı.
Azat'ta arabadan indi.
"Abi beni babamla muhatap etme. Zaten aramız iyi değil. Siz benim arkamdan özel jetlerinden biriyle gelirsin."
"Siz derken?"
"E yenge nikahı Ege'de kıyacak değilsiniz. Doğu'da kıyılacak nikahınız."
Berzan'a çevirdim bakışlarımı. Omuz silkti. "İçerde konuşuruz," dedi ciddiyetini sağlayarak. Bu kadar çabuk mu evlenecektik. Şaşkın suratıma bakarak güldü.
Berzan ardından bakışlarını etrafta yeni fark ettiğim konağın önünde duran adamlarına çevirdi. Hepsinin bakışları ben ve Berzan'ın üzerindeydi, şaşkın ve ürkek bakışlarla bizi izliyorlardı. Sanırım ilk defa Berzan'ın güldüğünü görmüşlerdi.
"Ben size ne dedim? İletilmedi mi size!" dedi öfkeyle bağıran Berzan. Gülen adam iki dakika da sinir hastalığını ortaya çıkardı.
"Bize bir şey iletilmedi," dedi içlerinden bir adam korkarak.
Berzan bakışlarını Azat'a çevirdi.
Azat yutkundu ve ellerini cebinden çıkardı. "Unuttum abi," dedi çocukça.
Berzan öfkeli bakışlarını Azat'tan alıp, adamlarına çevirdi.
"Yengeniz Mehir Arjen'i yanımda sağımda solumda fark etmez. Tek başına bile olsa onu gördüğünüz de o başlarınız eğeceksiniz. Ayak uçlarına bile bakmayacak, kendi ayaklarınızın ucuna bakacaksınız. Eğer yanlış bir hareketinizi göreyim o başlarınızı alır..."
Hızlı bir hareketlere Berzan'ın ağzını elimle kapattım. "Abartma," dedim sesim ona karşı gür çıkmıştı. Adamların hepsinin yüzünde korkudan sonra şaşkınlık oluştu. Azat ise kenarda dudaklarını sıkıca kapatmış, gülmemeye çalışıyordu.
"Kısacası s**çtınız," dedi Azat alay ederek.
Berzan bakışlarını gözlerime çevirir çevirmez yumuşacık olmuştu. "Çek o elini," dedi nazik olmaya çalışarak. Sesi boğuk çıkıyordu. Odunluğunu bu kadar belli etmemeliydi.
Gözlerine yaklaştım. "Çek değil. Çeker misin." dedim ciddiyetle.
Adamlarının ve kardeşinin yanında rica ettirmeye çalışmam onu öfkelendirmişti.
Bakışlarımı bize bakan adamlara çevirdim. Müstakbel sevgilim rezil oluyordu.
Gür ve sert bir ses tonuyla bağırdım. "Eğin o başlarınızı," dememle bütün korumalar başını eğdi.
Berzan'a baktığımda soğuk bakışlarla beni izliyor gülmemek için kendini zor tutuyordu. Azat şaşkın bakışlarla abisiyle beni izliyordu.
Gözlerine daha çok yaklaştım. "Yorulmadın mı beni taşırken? Hadi düzgünce rica ette bende elimi ağzından çekeyim."
"Dudaklarımı dudaklarından çekmediğim zaman, sakın bana rica etme," dedi sesi elimin ağzından kısık ve bozuk çıkıyordu.
"Bekliyorum," dedim onu takmayarak.
"Mehir elini ağzımın üzerinden çeker misin?"
Elimi dudaklarının üzerinden kaldırıp boynuna sardım. Azat telefonun çalmasıyla yanımızdan uzaklaştı.
"Bunun bedelini elbet bir gün ödetirim sana Mehir Maver."
Başımı omzuna koyarak bu sefer onun duyamayacağı, herkesin duyabileceği bir ses tonuyla bağırdım.
"Ödetmezsen adam değilsin Berzan Arjen."
Berzan başını adamların bulunduğu tarafa değil diğer tarafa çevirip kendini daha fazla tutmayıp gülmeye başladı.
Bir insana gülmek bu kadar mı yakışır?
Başımı omzundan kaldırmadan bende güldüm. Azat yanımıza geldi.
"Neşeniz bol olsun da abi az önce babam aradı beni?"
Berzan'ın gülüşü yüzünde solmuştu. "Ne dedi?" dedi sakince.
"Doğu'ya gitmemi söyledi," dedi Azat ve sonra bakışlarını bana çevirdi. Babası kötü bir şey söylemişti. Benim hakkımda konuşmuşlardı.
"İki gün sonra beraber gideriz dedim ya Azat," dedi Berzan sert sesiyle.
"İçeri geçelim öyle konuşalı abi," dedi Azat ve adamlardan birini işaret edip konağın kapsının açmasını söyledi. Kapıyı açan adam tekrar yerine geçti. Azat içerdi girdi ve Berzan'da kucağında beni içeri soktu. Arkamızdan ayağıyla kapıyı kapatıp, içeri doğru girdik. Ev kocamandı. Yeni mobilyalar yeni tarz şekillenmişti. Ünlü bir mimarın eli değdiği çok belliydi. Salon olarak tahmin ettim yere geçtik. Büyük bir salondu. Siyah ve beyaz renklerde dekore edilmişti.
Berzan beni çift kişilik koltuğun üzerine yatırdı.
"Yanımda konuşun. Şervan Beyi'in dediklerini duymak istiyorum.”
Beni sevmediğini tahmin edebiliyordum. Bakışlarından bunu çok kez belli etmişi. Oğlunu bana olan ilgisi ve sevgisin farkındaydı ve beraber olmamamız için belki de Berzan'la çok kez tartışmıştı. Oğluna beni yakıştırmaktan çok kültürümüz ve dünyamız ona göre farklıydı.
Berzan babası Şervan Bey'e hiç benzemiyordu. Ya da ben böyle sanıyordum.
"İki gün sonra abim ve Mehir yengemle gideceğiz dedim," dedi Azat ve tek kişilik koltuğa oturup, "Ne yengesi dedi telefonun arkasından bağırarak, sonra..."
Nasıl söyleyeceğini bilmiyor gibiydi. Berzan kaşlarını çattı. Yüzüne baktı kardeşinin devam etmesini bekleyen bakışlar atarak.
"Anasının babasının kim olduğunu bilmediğim bir p*çle evlendirmem ben oğlumu. Berzan'a da söyle tek gecelik ilişkileriyle evliliği bir tutmasın bizi millete rezil etmesin."
İnsanlar çok kötüydü. Belki de bundan korkuyordum. Sevdiğim halde, sevildiğimi bile bile insanların pis düşüncelerini susturamamaktan.
Ayağa kalkmış koltukta dik oturuyordum. Başım dik gözlerim yerdeydi. Ağlamak istemiyordum.
"Lise de tanışmışlar annemle babam. Aşklarını o çevredeki herkes bilirmiş ama babamın maddi durumu kötü olduğu için dedem vermemiş annemi babama. Annemde kaçalım demiş. Babam ilk başta olmaz, seni kendi çöplüğüme götüremem demiş. Annem de ben seninle ölüme giderim demiş. Bir yıl geçmiş aradan ve annem benden hamile kalmış. Bunu annem anlayınca beni dünyaya getirmek istemiş ve babama hamile olduğunu söylemiş. Babamda bir araba kiralamış ve annemi geç saatlerde kaçırmış. Bir süre nerde kaldıkları bilinmiyormuş. Ama annem babamın yanında dünyanın en mutlu kadınıymış. Dokuz ay sonra annemin sancıları başlamış. Sonra babam annemi o anlık heyecanla hastaneye yetiştirebilmek için çok hız yapmış. Karşılarına bir araba çıkmış ve çarpmış. Babam heyecandan ehliyet kemerini bile takamadığı için o dakika ölmüş. Annemi de hastaneye kaldırmışlar. Doktor annemin çok kan kaybettiğini söylemiş. Ya bebek ya da anne ölecek denmiş. Herkes bebek geberip gitsin demiş. Ama annem bebeğim yaşasın , adını da Mehir koyun demiş. Sonra pencereden aya bakarak 'Ben senin için ölüme bile giderim demiştim ve şimdi sen yoksun her şeyim. Bebeğimizi bu iğrenç dünyada bırakıp yanına gelmek zorundayım. Sen yoksan bu dünyanın bir anlamı da yok' demiş ve sonra ben dünyaya gelmişim. Annemde ben doğar doğmaz dünyaya gözlerini yummuş."
Gözlerimden akan yaşları silip başımı tavana kaldırdım.
"Annem beni babamdan daha çok sevmişti. Sorun değildi ama onların leyla ve mecnundan farkı yoktu. Evet ben nikah dışı dünyaya gelmiştim. Evet ben o pis kelimeydim ama benim ne suçum vardı?"
Ellerimle yüzü kapattım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Berzan yanıma oturdu. Sarıldı ve başımı göğsüne gömdüm.
"Evet ben yetimhane de büyüdüm ama asla iğrenç biri olmadım. Okudum ve mimar oldum. Ne bir arkadaşım oldu ne bir sevgilim. Ben tek başıma büyüdüm tek başıma yaşadım ve tek başıma öle-"
Berzan daha fazla konuşmama izin vermedi ve beni sıkıca sardı.
"Sen tek başına değilsin. Ben varım. Ve geri kalan her gün bizim olacak. Ağlama yoksa babamı öldürürüm. Bunu senin için yaparım," dedi öfkeyle.
Azat söylediklerime duygulanmış beni hayranlıkla izliyordu.
"Benim favori yengemin sen olduğunu biliyordum," dedi Azat başını öne eğdi ve başını iki elinin arasına aldı.
"Ben bu hayatı seçmedim. Ben de mutlu olmak istedim bende ailem olsun istedim. Ben her gece gördüğüm kabuslarda boğuldum. O yetimhane duvarlarında nefes alamadım. Namusuma leke gelmesin diye ne abi ne baba tek başıma savaştım. Ben kalbime kilit vurdum."
Başımı Berzan'ın göğsünden kaldırıp gözlerine baktım.
"Ve iki gün önce o kilidi açtım sonra bir adam girmiş hayatıma haberim olmadan. O beni iki sene önceden beri severken ben onu iki gün önceden sevemeye başlamışım."
Bunları itiraf etmeyi beklemiyordum.
"Annen ve babanın yaşayamadığı aşkı abimle yaşayın," dedi Azat başını yerden kaldırmış gözlerime bakarak.
Başımı sağ sola salladım. Berzan elimi tutacağı sırada çektim elimi. Ayağa kalktım. Berzan ve Azat'ta kalktı.
"Yapamam. Ben iğrenç geçmişimle senide kirletemem," dedim Berzan'a bakarak. Berzan gözlerinde ilk defa korku gördüm. Dün akşam geldi aklıma. O zaman da korkmuştu ama bu sefer farklıydı, gitme demek istiyordu. "Baban haklı, babanın dediği gibi beni isteyebileceğiniz bir annem, babam, amcam, dayım yok. Hepsi benden bir haber. Kimsenin gözünde var olmadım şimdide olmak istemiyorum. Çünkü artık kırılacak bir kalbim kalmadı," dedim ve yavaş adımlarla canım yana yana arkamı dönüp yürümeye başladım. Burada daha fazla kalamazdım.
Durdum. Üstümde duran elbiseye baktım. Benim için artık her şeyden değerli ve kıymetli elbiseye baktım.
Dişlerimi sıka sıka yürümeye devam ettim. Sağ ayağım acıdan titriyordu. Beş saniyede bir adım atıyordum.
"Annen gibi olsana!" dedi Berzan duygu yüklü ses tonuyla. "Sevdiğin adamı seçsene. Sevdiğim adam için ölürüm desene. Babamı bırak, ben senin için babamı silerim. Sen Mehir Maver, benim için neyi sileceksin."
Söyledikleri bacağımın ağrısından daha çok acı verdi. Bir hançer gibi saplandı. Titriyordum. Karşımda duran kapıya baktım. Ya çıkıp gidecektim ya da sevdiğim adamla dünyaları yakacaktım.
O gözlere vuruldum. |
0% |