@cananyaxar
|
5.BÖLÜM: GÖLGE
Hayaller, yaşadıklarımız çoğaldıkça daha çok artmıyor muydu? Biri gelir düştüğün yerden seni kaldırır ve gözleriyle bağırarak gel bu yolda beraber devam edelim der. Kaderimin bana olan oyunu muydu bilmiyorum ama ben bu oyunu çok sevmiştim. Arkamı döndüm. Berzan'ın titreyen uzun kirpiklerinin ardından yüzüne baktım. Azat kenarda durmuş beni izliyordu. Abisini ilk defa böyle görüyordu. Ve buna neden olan beni donuk bakışlarla izliyordu. Ayağımı umursamadan, koşar adımlarla yürümeye başladım. Ağlamaktan buğulanmış gözlerimle onun kollarına atmak istedim kendimi. Ayağımı acıdan hissetmiyordum. Berzan'ın gözleri yumuşamıştı. Karşımda hayal kırıklığı yerine, parlayan bir çift göz vardı. Gülümsedi ve hızlı adımlarla salonun ortasında gözlerimiz kavuştu. Yorgunluktan nefes nefese kalmış bir şekilde Berzan'ın boynuna atladım. Sımsıkı sarıldım. Kokusunu içime çektim. Kokumu içine çekti. "Anneme benzeyen bakışlarının altında yatan hislerin ve cesaretinle de annene benziyorsun," dedi yüzünü boynuma gömerek. Onunda çocukluğu benimki kadar iyi geçmemişti. O da hiç çocuk olmamıştı. "Elimi tutmana ihtiyacım var. Beni sevmene ihtiyacım var. Sarılmana ihtiyacım var. Gözlerine ihtiyacım var..." dedim kokusunun içime çekerken. "Benimde sana ihtiyacım var. Bir ilaçsın ve bana tek derman olacak kadın sensin." Bedenini bedenimden ayırıp yüzüne baktım. Elleri belimi tutuyordu. Ellerimle yüzünü avuçlarımın içine aldım. Parmaklarımı sert ve yapılı kemiklerinin üzerinde gezdirdim. "Bedeller ödenecek, kalpler kırılacak, acılar çekilecek, intikamlar alınacak, yeminler bozulacak..." Lafını kestim, alev almış bakışlara bakarak. "Bedelse öderiz, kalbim zaten alışık, acıyı ben çekeli çok oldu, intikamsa alsınlar. Yeminler bozulsun, olan töreleri bölünsün. Ben seni hiç bırakmayacağım," dedim gözlerine bakarak. "Annem gibi.." dedim ve başımı göğsüne koydum. Gözlerimi kapattım. Acıyan bacağımı umursamayıp, hızlı atan kalbinin sesini dinledim. "Pişman olmayacağım tek gerçeğimsin," dedi Berzan ve sağ eli belimi daha sıkı sardı ve sol eliyle saçlarımı okşadı.
***
Başımı yastıktan kaldırıp, yeni sarılmış bacağıma baktım. Zenginlik akan yatak odasında gezdirdim bakışlarımı. En son uyuya kaldığımı hatırlıyordum. Bakışlarımı yan tarafımda duran komodine çevirdim. Üstünde çantam ve telefonum duruyordu. Telefonumu elime alıp, açtım. Peri'den okunmamış iki mesaj vardı. Dün gece atılmıştı mesajlar. Mesajı açtım. "Senin yüzünden kuzenim öldü ve kocam hastanede, yoğum bakımda. Arjen'lerle ne işin var senin. Babam desen ortalıkta yok." "Babam nerede? Kendin babasızın diye beni de mi babasız bırakacaksın?" Mesajlarına teker teker cevap verdim. "Kuzenin beni t**vüz etmeye kalktı ve ölümü hak etti. Kocanın neden yoğun bakımda olduğunu da bilmiyorum. Babanla da ilgilenmiyorum. Ne hali varsa görsün." Mesajı atar atmaz Peri çevrim içi oldu. Çift kişilik yatağın içinde, sol bacağımı sallıyordum. Mesaj sesiyle bakışlarımı telefonumun ekranına çevirdim. "Mehir senin Berzan Arjen'le ne işin var. Lütfen babamın nerede olduğunu söyle." Bir mesaj daha geldi ardından. "Bak kuzenimin ne kadar pislik biri olduğunu biliyorum ama yalvarırım babama bir şey yapmasınlar. Arjen'lerin şirketinde çalıştığını biliyorum. Senin için geldiklerini de biliyorum."
Ve bir mesaj daha geldi. "Berzan'la sevgili olduğunuzu da biliyorum ama adam çok tehlikeli. Düğünümü basıp kocamı gözlerimin önünde sakat bıraktı." "Nerden biliyorsun? Hem Berzan durup dururken kimsenin düğünü basmaz. Berzan olmasaydı kuzenin beni öldürecekti. Babana gelecek olursak umurumda değil." "Bilmeyen mi var şehir sizi konuşuyor. Gazetelerde; -Egeli, sadece isminin Mehir olduğunu bildiğimiz mimar ve Doğunun sahibi, aşiret lideri Berzan Arjen evleniyor- Üstüne düğün hazırlıkları yapıldığı söyleniyor." Telefonu kapatıp, komodinin üzerine bıraktım. Yataktan doğrulup, ayağa kalktım. Berzan'la konuşmalıydım. Enişte demeye dilim varmayan Peri'nin babası neredeydi? Neden Peri'nin eşi Kadir'i sakat bıraktı? Üstüne gazetelerde manşet ne zamandan beri olmuştuk? Odanın kapısını açtım. Karşımda kocaman uzun bir merdiven vardı. Yavaş adımlarla merdivenlere yönelip aşağı indim. Beş dakikanın sonunda merdivenlerden inmiştim. Salon çıkmıştı karşıma. Bakışlarımı salonun önünde yanan üç boyutlu şömineye çevirdim. Merdivenin son basamağından inip etrafıma baktım. Üstümde Berzan'ın annesine ait olan siyah elbise vardı. Yavaş adımlarla salonun camlarına doğru yürüdüm. Berzan'ı arıyordum ama yoktu. Mutfakta olabilir miydi? Mutfak neredeydi? "Rojbaş," dedi sesin geldiği tarafa çevirdim başımı. Üstünde siyah kumaş bir pantolon ve siyah saten bir gömlek vardı. Gömlek bol duruyordu üstünde ve kolları kaslarını sıkıyordu. Gömleğin iki tane düğmesini açık bırakmış ve kollarını katlamıştı. Saçları dağınık ve yüzü parlıyordu. "Rojbaş?" dedim anlamayarak. Berzan anlamayan bakışlarıma sırıttı ve üzerime doğru yürüdü. Aramızda bir adımlık mesafe bıraktı. "Günaydın," demek dedi eliyle burnumu sıkarak. "Hım..." dedim gülümseyerek, "rojbaş," dedim burnumu sıkan elini avucunun içine alarak. Yeni bir kürtçe kelime daha öğrenmiştim fakat kürtçe ettiği evlenme teklifini unutmuştum. Berzan, Kürtçe konuşmama gözlerini kısarak mutlu oldu ve elime bir buse kondurdu. "Hava soğuk olduğu için kahvaltıyı mutfağa kurdurttum," dedi beni ani bir hareketle kucağına kaldırarak. "Ya kucağına alma artık," dedim mırıldanarak. "Sen nasıl indin o uzun merdivenlerden. Bana seslenseydin ben seni indirirdim," dedi salondan çıkıp, kocaman gösterişli mutfağa girmeden önce. "Berzan ben iyiyim artık. Hem alışık değilim böyle kucağa kaldırılmalara. Böyle yaparak beni çok şımartacaksın," dedim mutfağı incelerken. "Şımar, bende onu istiyorum," dedi burnunu burnuma dokundurarak. "Berzan Bey istediğiniz başka bir şey var mı?" diye sordu yeni fark ettiğim kadına bakarak. Üstünde beyaz gömlek, siyah dizinin altına gelen etek ve siyah uzun topuklu ayakkabı vardı. Kadın Berzan'ın gözlerinin içine bakarak cevap vermesini bekledi. Bakışlarımı kadının güzelliğinden alıp, kuş sütü eksik masaya çevirdim. "Yok teşekkür ederiz," dedim kibarca Berzan'dan önce konuşarak. Kadın bakışlarını bana çevirdi ve yapmacık bir gülümsemeyle tekrardan Berzan'a çevirdi. Ondan cevap bekliyordu. Berzan'a baktığımda içim rahatlamıştı. Kadına değil, kısık gözlerle bana bakıyordu. Gözerini gözlerimden çevirmeden, "Karımı duydun, şimdi çıkabilirsin Derinciğim," dedi bana göz kırparak. Derin başını salladı ve bana tuhaf bakışlar atarak mutfaktan çıktı. "Derinciğim?" dedim Berzan'a üsten bakışlar atarak. "Kibarlıktan öyle dedim," dedi ve beni masanın baş köşesine oturttu. "Başlatma kibarlığına," dedim sert çıkan sesimle. Berzan da karşıma yerine oturdu ve gülümseyerek tabağına sırayla domates, biber, üç tane yeşil zeytin, kaşar peyniri ve börek koydu. "Tamam bir daha demem," dedi ve tabağımı gösterdi. "Diyemezsin de zaten," dedim inatla. Berzan kahkaha atmaya başladı. Karnım çok acıkmıştı ve sigara böreğinden bir tane alıp ısırdım. "Emin misin?" diye sordu. "Eminim," dedim böreği çiğnerken. "Sofrada incir reçeli eksik, Derin'i çağırayım da getirsin," dedi ve çatalını tabağının kenarına koydu. Kaşlarımı havaya kaldırdım ve gözlerimi cama çevirdim. Ayakta dikilmiş korumalara baktım. Parmağımla uzun boylu arkası dönük adamı gösterdim. "Bu adamın ismi ne?" diye sordum. Berzan baktığım yere baktı ve gülen suratını yerini öfke aldı. "Ne yapacaksın adamın ismini," diye sordu sert bakışlarıyla. "Çağırayım da beni bugün alışveriş merkezine götürsün," dedim net bir şekilde. Berzan dudağının kenarını ısırdı ve şaka yaptığımı bile bile yüzüme doğru yaklaştı. "Adamın ölmesini mi istiyorsun?" diye sordu kısık sesle kaşlarını kaldırarak. Ağzıma dilimlenmiş bir peynir attım ve sırıtarak başımı cama çevirdim. Berzan hızla ayağa kalkıp pencerenin perdesini kapattı. Ardından karşımda dikilip yüzüme doğru eğildi. "Adam hiçbir şey yapmadığı halde durup dururken senin yüzünden ölecek," dedi Berzan kısık bir sesle. "O zaman sende o kadının işinden olmasına neden olacaksın," dedim kısık sesle. Berzan bakışlarını dudaklarıma çevirdi. "Mehir Maver beni zorlama, bana o adamı diri diri yaktırma," dedi dişlerini sıkarak. "Berzan Arjen beni zorlama, bana o kadının saçını başını yoldurtma," dedim göz kırparak. Berzan göz kırpamam hoşuna gidecek ki sinir bozukluğuyla güldük. "Otur da senle konuşacaklarım var?" dedim aklıma Peri ile olan konuşmalarımız gelmişti. Berzan imayla baktı. "Oturur musun?" dedim tekrardan ve doğrulup yerine geçip oturdu. Çatalını eline alıp tabağına doldurduklarını yemeğe başladı. "Evet konuş bakalım," dedi Berzan. "Kürşat Eniştem nerede?" diye sordum. "Peri mi yazdı?" diye sordu. "Evet. Sen nereden biliyorsun?" "Telefonunu komodinin üzerine koyarken gördüm. Benden uzak durman gerektiğini filan da söylemiş oysa ki Kadir denen adamdan uzak durması gerekirken." "Kadirle ne derdin var?" "Ölmesi gerekiyordu ama senin kuzenin eşi olacağını öğrendiğimde sakat bıraktım sadece." "Ama neden?" "Kız kardeşimi kendine aşık edip sonra da senin kuzenin Peri ile evlenmişti. Bende düğününü bastım." "Kız kardeşin?" "Dilan," dedi ve başını yüzüme çevirdi. "Daha on sekiz yaşında ve Kadir bizim Doğuda çalışan biriydi. Dilan'a umut verip kendine aşık edip Ege'ye gelip düğün yaptı. Dilan beni arayıp her şeyi anlattı. Bende düğünü bastım." "Peri benim için geldiğini söyledi." "İlk başta düğünün kız tarafı kim bilmiyordum. Düğünün olmasına birkaç gün kala araştırdım kız tarafını. Soy isimlerinden anladığım kadarıyla kuzenindi. Zaten seni her gün takip ettiriyordum. Düğün günü beni aradı adamlarımdan biri. Kürşat denen adamın yanında ağladığını ve sana öfkeyle bağırdığını söylediler. Bende jetimle Doğuya gidecektim. Orada işlerim vardı. Adamım öyle söyleyince yanına gelebilmek için jetimi durdurdum. Babam ve adamları düğünü basmışlardı senin orda olduğunu bile bile babam düğünde sen ve Kadir dışında kimsenin ölmeyeceğinin emrini verdi." "Baban benim ölmemi mi istedi?" dedim hayal kırıklığıyla. Berzan dudağını ısırdı ve başını salladı. "Sonra ben adamlarımla geldim. Kadir'i kuzenin Peri'nin önünde ayaklarına üçer kurşun sıktım. Üç ay, üç gün kardeşimle sevgili olduğu için. Sonra babamla tartıştım. Senin nerde olduğunu sordum. Eğer sana zarar verdiyse babam olduğuna bakmam öldürürüm seni dedim. Sonra her yerde seni aradım ve seni buldum gerisini biliyorsun." İki saniye bile geç kalsaydı ölecektim. "Peki Kürşat?" "O adam sana küfür etmiş. Bende o ettiği küfrün anlamını üzerinde gerçekleştiriyorum." "Nasıl yani?" diye sordum anlamayan bakışlar atarak. "Ona karım olduğunu söyledim o da yalvarmaya başladı. Bende bir depoya kapattırdım. En son sana bağıran dilini koparttım. Şu an inleyerek diliyle bakışıyordur," dedi ciddiyetle. "Berzan," dedim ciddiyetle. "Efendim güzelim." "Beni o adamın yanına götürür müsün?" dedim. Sesim kısık ve soğuk çıkmıştı. Berzan'ın hayır diyeceğini bile bile gözlerine baktım. "Lütfen." "Sen nasıl istersen..."
***
Arabanın camından dışarıyı izliyordum. Arabada kürtçe bir şarkı çalıyordu. Anlamını bilmesem de hoşuma gitmişti. Berzan ise yanımda tabletiyle mailden kendisine gönderilen tasarımları inceliyordu. Kahvaltı yaptıktan sonra Berzan'ın odasına gidip benim için getirttiği elbiselerden birini giyidim. Uzun ve dar bir elbiseydi. Gri renginde ve üstüne de siyah deri ceket giyinmiştim. Berzan bakışlarını tabletinden alıp bana çevirdi. "Gerçekten o pislik adamı görmek mi istiyorsun?" dedi ciddiyetle. Derin bir nefes alıp, gülümsedim. "İstemiyorum ama konuşmak istiyorum," dedim kendimden emin bir şekilde. "Yanında olacağım, konuştuğunda bile," dedi ve tabletinin ekranını kapatıp yanına koydu. "Tabi o seninle istese de konuşamayacak." "Gerçekten dilini koparttın mı?" "Evet. Hak etti dua etsin birkaç gün daha yaşayacak." Başımı cama çevirdim ve bir süre daha yolu izledim. Berzan'da beni izliyordu. Arabanın camından görebiliyordum. Beş dakika sonra büyük bir deponun önünde durduk. Şoför arabadan indi ve ardından Berzan indi. Kapım benden önce davranılıp açıldı. Azat açmıştı. O da mı buradaydı? "Hoş geldin yengem," dedi otuz iki diş gülümseyerek. Karizma çocuktu. "Hoş buldum," dedi ve arabadan indim. Berzan birkaç adamla konuştuktan sonra yanıma geldi. "Sakın kucağına kaldırma," dedim ve elini tuttum. Berzan ellerimize baktı ve ardından gözlerimin içine. "Kucağımda rahat olmadığını bilmiyordum," dedi ciddiyetle. Azat ve ben duymuştuk bu söylediğini. "Berzan yoruluyorsun. Hem ben iyiyim artık. Elimi tut ve bırakma bana yeter," dedim 1.90 boyunun altından bakan mavi gözlerimle. Elimi sıktı, "bu eli asla bırakmam," dedi gözlerime bakarak. "Siz bence hemen evlenin," dedi Azat konuşmamıza dahil olarak. Berzan göz devirdi. "Yarın doğuya gidiyoruz," dedi Berzan Azat'a ardından bana bakarak. "Hemen mi?" diye sordum. Kendimi hiç hazır hissetmiyordum. Evet Berzan'la her şeye vardım ama yeni bir hayat yeni insanlarla tanışmak tuhaf hissettiriyordu. "Hemen," dedi Azat imalı bakışlar atarak. "Ama bavul hazırlamam gerek." "Oho yenge, sana orda görümcelerin, eltilerin yeni kıyafetler alır." "Ama benim tarzım çok farklı," dedim küçük bir kız çocuğu gibi. "Yenge Arjen'lere gelin geliyorsan, açık giyinemezsin. Yöresel fistanlar giyeceksin..." Berzan, Azat'ın lafını kesip, "karım ne isterse giyer, ben karışmadığım sürece kimse hiçbir şey söyleyemez," dedi ciddiyetle Azat'a kızararak. "Orası öyle tabi ki abi ama yengemin lafla sözle moralinin bozulmasını istemem," dedi abisine bakarak. "Kimse hiçbir şey söyleyemez," dedim ve bakışlarımı Berzan'a çevirdim. "Ha konuşan olursa susturmasını çok güzel bilirim. Haddini bilmeyene had bildirmek hobimdir." Berzan gülümseyerek elimi daha sıkı tuttu. "Vay vay vay. Desenize Doğu'da eğlence var." "Artık içeri girelim," dedi Berzan ve arkasından ben depoya doğru yürümeye başladık. Azat'ta arkamızdan geliyordu. Deponun büyük kapısından geçtikten sonra birkaç dakika daha yürüdükten sonra durduk. Ordaydı. Sandalyenin üzerinde bağlı bir şekilde oturuyordu. Gözleri gözlerimi buldu. Korkmaya başlamıştı. Berzan'ıda fark edince vücudunu endişe kapladığına emindim. Aklıma söyledikleri geldi. "Senin baban annen nikah kıymadan yaptılar seni. Sonrada geberip gittiler. Söylesene hangi adam bir p*çi evine alır, büyütürdü. Delikanlılığıma laf ettirmem ben. Allahtan şimdi senin kimsenin Mehir olduğunu bilmiyor da başım dik geziyorum." "Dilini emrettiğiniz gibi köpeklere verdik," dedi başında dikilmiş uzun boylu, takım elbiseli adam. "İyi..." dedi Berzan ve ardından bakışlarını bizi korkuyla izleyen adama çevirdi. "Yarın biz gittikten sonra öldürün." Kürşat ağlamaya başlamış ve gözlerimin içine bakarak yalvarmaya başlamıştı. Konuşamıyordu ama ağzından bir şeyler demeye çalıştığı belliydi. "Öldürmeyin," dedim Berzan'ın adamlarına bakarak. Kürşat'ın yalvaran bakışlarının ardında pişmanlık görmek istedim ama yoktu. Berzan bakışlarını Azat ve adamlarının üzerinde gezdirdi. "Çıkın dışarı," dedi ciddiyetle. Azat başını salladı ve hepsi depoyu boşalttı. Berzan elimi bırakıp, Kürşat'ın karşına geçti. "Neden öldürmeyeyim bu p*çi," dedi Berzan ve Kürşat'a hızlı bir yumruk attı. Kürşat titreye titreye yalvarıyor, acıyla inliyordu. Kekeliyordu. "Karıma o söylediğin kelimeyi bir daha söylesene," dedi öfkeyle. Üstüne bir yumruk daha attı. "Ne oldu dilini mi yuttun." Bir tane daha. Bir tane daha ve bir yumruk daha. Yüzünde ki kurumuş kanların yerine yenisi gelmişti. Yüzü kan içinde kalmıştı. Berzan'a doğru yürüyüp, yumruk yaptığı ellerini tuttum. "Yapma, yeter." "Bide öldürmeyin diyorsun Mehir. Bunun gibiler ölemeyecekse kim ölecek?" "Peri için," dedim öfkeli, alev çıkan gözlere bakarak. Kürşat yalvarmaya devam ediyordu. "Kızını da kendine benzetmiş. Sana babasız dedi," dedi Berzan. Mesajların hepsini okumuştu. "Desin umurumda mı sence. Bana bu zamana kadar neler dediler. Ben bunların söylediklerini takar mıyım?" Deponun içinde sesimiz yankılanıyordu. "Kimse benim karım olacak kadına yandan bakış bile atamaz." Bakışlarımı karşımda dik duran, sevgisinden şüphe etmediğim adama çevirdim. Hayranlıkla baktım. Kürşat acıdan izliyordu. Bakışlarımı ona çevirdim ve öfkeyle yüzüne baktım. Berzan elimi sıkıca tuttu. "Ölmeyecek ama sürünecek," dedi Berzan soğuk ve sert sesiyle. Kürşat'a doğru yaklaştım, "Sen ölümü çoktan hak ettin ama yaşamanı istiyorum. Mutluğuma engel oluşunuzu bıraktım nasıl mutlu olunur izlemenizi istiyorum. İyi ki beni sen ve halam büyütmemiş. Yoksa sizin gibi vicdansız ve iğrenç bir kadın olurdum. Ama iyi ki annemle babamın evladıyım. Düşünsene, Allah korusun ya senin gibi alkol bağımlısı pislik herifin evladı olsaydım. İşte bu hayattaki en büyük şansız ben olurdum," dedim gözlerine iğrenerek bakarak. Nefret geçti gözlerinden, "Her gün öl ama bir gün yaşa. O bir gün için Allah'a yalvar. Aynı küçükken beni de evinize götürün hala diye yalvardığım gibi." Doğruldum ve elimi sıkı tutan adama çevirdim bakışlarımı. Arkamızı dönüp gideceğimiz sırada Kürşat inlemeye başladı. Berzan göz devirerek elimi bıraktı. Kürşat'ın yanına gidip, önünde durdu. "Ne istiyorsun?" dedi gür bir sesle. Kürşat inlemeye devam etti. Konuşmak istediği şeyler vardı. Berzan ceketinin iç cebinden kalem çıkardı. Ardından kenarda duran buruşmuş kağıdı yerden aldı. Kürşat'ın bağlı olan kolunu açıp, kağıdı dizlerinin üstüne koydu. Kürşat kalemi alıp bana baktı. Kürşat'ın gözlerinde korku yerini öfke almıştı. Bakışlarını kağıda çevirip kalemle bir şeyler karaladı. Berzan kağıtta yazılan şeyi okuduktan sonra bakışlarını bana çevirdi. Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Berzan'ın yanına doğru yürüyüp, durdum ve kağıtta yazılı yazıyı okudum. "Halandan başka kimsem yok deme. Deden ölmedi ve yaşıyor. Sana annenin babası bile sahip çıkmamış, isteseydi sana o bakardı. Deden Enver Maver yaşıyor..." Gölgesinin altında ezildiğim Enver Maver. Evladını sevmeyen adam torununa mı sahip çıkacaktı.
|
0% |