@cananyaxar
|
Yakarlar ama bir kova suyla söndürdüklerini sanıp, küllerini ortalığa saçarak.
Yıkarlar bir tuğlayla temel attıklarını sanıp, ezip geçerek.
6.BÖLÜM: Ş.A.
...YAZARIN ANLATIMIYLA
...24 YIL ÖNCE
EGE YETİMHANE YURDU Kimseye yetememek, kimseye beğendirememek kendini. Zamanın akıp geçmesi ve sende bıraktığı derin yaraları sirkeleyebilmek. Hak etmedikleri sevgiyi verdiğimiz herkes bizi boşluğa bırakıp, gider. Sonrasını düşünmeden affedeceklerimizi sanırlar. Kırılan kalbi bir özürle iyileştireceklerini sanırlar. Açtıkları yaranın nasıl bir iz bırakabileceğini düşünmeden yakıp geçerler. Acırlar, yorarlar, yok sayarlar ama özlerinde iyidirler. Yakarlar ama bir kova suyla söndürdüklerini sanıp, küllerini ortalığa saçarak. Yıkarlar bir tuğlayla temel attıklarını düşünüp, yok sayarak. Mehir bir yaşında ve hüngür hüngür ağlıyordu. İlk söylediği kelime dedeydi. Onu beşiğinin içinde sallayan çocuk eğitmenleri ve başında onu izleyen bir hemşireye bakarak ağlıyordu. Hemşire elini Mehir bebeğin anlına koydu ve derin bir nefes alarak çocuk eğitmenine baktı. "Ateşi düşmüş ama bu bebeğin ailesiyle görüşmemiz lazım. İkinci dereceden akrabası kim var?" "Yani hemşire hanım ben pek bilmem ama bir halası var. Bebeği bile görmeden para bırakıp gidiyor. Başkada kimsesi yok," dedi kadın, hemşireye bakarak. Hemşire Mehir bebeğin dosyasına baktı. Gerçekten de kimsesizdi. Hala desen umurunda değildi. Daha beş günlükken buradaydı. Ege yetiştirme yurduna bırakılmıştı. Mehir bir yaşını doldurmuşken yanına bir adamın gelmesiyle gülmeye başladı. Yanakları kocamandı ve çok güzel bir kız bebekti. Adam Mehir'i beşiğinden alıp kucağına kaldırdı. Bebeğin gözlerine baktı ve iç çekti. "Sana bakmak çok isterdim Mehir. Seni büyütmek çok isterdim..." Kadın hemşire içeri girip yaşlı adamın yanında durdu. "Bebeğin neyi oluyorsunuz?" diye sordu hemşire. Yaşlı adam bebeği aldığı yere geri koyup, ceketini düzeltti. "Dedesiyim," dedi yaşlı adam. Hemşire tiksinerek bakmıştı adamın yüzüne. "Dedesisiniz ve neden bebeği daha beş aylıkken yetiştirme yurduna verdiniz?" diye sordu hemşire Mehir bebeğin hakkını savunarak. Bebek ağlamaya başlamış ve o ilk sözünü söylemişti. "Dede," demişti Mehir bebek. Yaşlı adamın gözlerinde vicdan dışında her şey geçti. Ama heyecanlanmıştı da. Torununa baktı ve ağlayışını izledi. "Size bir soru sordum," dedi hemşire. "Size dede dedi. İlk kelimesi dede oldu. Siz neden bunu yapıyorsunuz anlamıyorum. Bebeğin her gün ateşi çıkıyor. Sizde hiç mi vicdan yok?" Yaşlı adam son kez Mehir bebeğe bakıp çıkış kapısına gitti. Arkasında hıçkırarak ağlayan bebeği umursamadan bırakarak arkasına dönüp gitti. Mehir bebek büyümüş ve artık bir çocuk olmuştu. Sessiz ve sakin. Kimseyle konuşmayan bir çocukluk geçirdi. Büyüdükçe konuşmaya başladı ve okulunu başarıyla tamamlayabilmek için çabaladı, kimseye muhtaç olmamak için okuldan sonra her işte çalışıp para biriktirdi. Kendine küçük ve tatlı bir ev aldı. Büyüdükçe güzelleşti ve güzelleştikçe onu tanıyan çoğu erkeğin ilk aşkı oldu. Yaşlı adam derin düşüncelerle evin manzarasını izliyor ve sigarasından bir fırt çekti. Aklına kızı geldi. Kızını düşündü. Hep düşüncelerde boğuluyor ve kendini sigaraya veriyordu. Kendini suçlu hissediyordu. Kızının katili olduğunu düşünüyordu. Keşkelerde kayboluyordu. Yaşlı adam çok pişmandı ama her şey için çok geçti.
***
MEHİR'İN ANLATIMIYLA
"Annemin babası yaşıyor mu?" diye sordum sandalyeye tekrardan bağlanan Kürşat'a bakarak. Kürşat başını salladı. Beni bir kere bile görmeye gelmemiş ve hiç görmediğim bir dedem vardı. Yaşıyordu ve ondan bir haberdim. Kendimi geçtim, kızını hiç mi sevmemişti. Babamdan bu kadar mı nefret ediyorlardı. "Yaşıyor olabilir ama benim için öldü," dedim ve beni izleyen Berzan'a çevirdim bakışlarımı. Üzgün bakışlarından anladığım kadarıyla bana acıyor gibiydi. "Ben arabada bekliyorum." Berzan'ın hiçbir şey demesini beklemeden deponun çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Kemik kırılma sesi duymamla hızımı daha çok artırıp depodan çıktım. Azat beni görünce karşıma geçip, durdu. "Yenge, o şerefsiz sana kötü bir şey demedi değil mi?" diye sordu Azat düşünceli bakışlarıyla. Ellerimi ceketimin cebine koyup başımı depoya çevirdim. "Ne diyebilir ki?" diye sordum. "Ne bilim. Canını sıktıysa söyle kafasına sıkalım. Ama abimde yanındaydı," dedi ve içeri doğru gireceği sırada Azat'ın kolunu tutup durdurdum. "Abin hallediyor," dedim ve önüne geçtim. "Sana bir şey soracağım," dedim yüzüne bakarak. Azat başını salladı ve gözlerime baktı. "Şey diyecektim. Doğu nasıl bir yer?" diye sordum kafamı dağıtmaya çalışarak. "Yani güzel bir yer ama senin için zor bir süreç olacak." "Neden?" diye sordum merakla. Azat söyleyip söylememek arasında gidip geldi. Başını depoya çevirdi. Abisinin gelip gelmediğine baktı. Yanıma doğru yaklaştı ve depoya bakarak, "doğuda abimi evlendireceklerdi. Yani abimi seven bir kız var, aslında abimin çok aşığı var ama neyse işte babamın evlilik adayı olarak gördüğü kızla evlendirecekti... ta ki abimin sana aşık olduğunu öğrenene kadar. Doğudakilere sürpriz olacaksın. Yalnız babam çok sessiz. Seni kabullendiğinden değil seni rezil etmenin peşinde. Babamı çok iyi tanırım. Abim seninle evlenmek inatla istediğinden babama fikrini sormadan ve babamda daha çok hırs yaptığından evlenmenize mani olacak. Yenge abimi seviyorsun biliyorum ama üzülmeni de istemem. Kendini tehlikeye attığının umarım farkındasındır." Azat'ın söylediklerini teker teker düşündüm. Şervan Arjen durmayacaktı ama bende sevdamdan vaz geçmeyecektim. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Azat'ın söylediklerine karşı yorum yapacağım sırada Berzan depodan çıkıp yanımıza geldi. "Arabada bekleyeceğini söylemiştin," dedi bana ve Azat'a bakarak. "Azat'la sen gelene kadar sohbet etmek istedim," dedim ve yüzüne bakmadan arabaya doğru yürüdüm. Azat arkamdan Berzan'a, "abi içerde ne oldu? Yengem depodan yüzü baya asık çıktı," dedi. Berzan'ın cevabını duymadan arabanın arka kapsını açıp bindim. Birkaç dakika sonra Berzan'da yanımdaki kapıyı açıp arabaya bindi. Elimi tuttu ve yüzüme baktı. "Ne oldu?" diye sordu elime bir buse bıraktıktan sonra. "Bir şey olmadı. Berzan biz illa Doğuda mı evlenmemiz gerekiyor?" "Hayır güzelim ama babamın bura da yapacağımız düğünü basmasını ve sana zarar vereceğini bile bile burada düğün yapamam. Doğuda kimse sana karışamaz. Babam bile. Orada olaylar çabuk duyulur ve babam orada seni öldüremez. Müstakbel gelinini vurdurdu diye anılmaz." "Gerçekten beni öldürür mü?" diye sordum hayal kırıklığıyla. "İstese de yapamaz. Karşısında beni bulur." Başımı Berzan'ın göğsüne yasladım ve iç çektim. "Beni öldürmek isteyen bir adamın oğluna vurulmam ve bu adamın yakında kayınpederim olması. Çok tuhaf." "Demek adamın oğluna vuruldun," dedi Berzan sırıtarak ve saçlarımı okşayarak. "Yani şey," dedim ve başımı göğsünden kaldırıp yüzüne utanarak baktım. "Birazcık vurulmuş olabilirim," dedim göz kırparak. "Diyorsun," dedi Berzan belimi tutarak. Arabadaydık ve dışarıda bir sürü koruma vardı. Azat yolcu koltuğunun kapısını açıp bineceği sırada Berzan kükredi. "Azat çık arabadan. Sana haber verince gelirsin," dedi Berzan gözlerimin içine bakarak. Azat arka tarafa yani bize bakmadan, "tamam abi," dedi ve kapıyı kapattı. "Azat'a çok kötü davranıyorsun," dedim göz devirerek. "Yo hiçte bile," dedi ve eli belimi daha çok sardı. Yüzlerimiz çok yakındı. "Berzan," dedim koyu kahverengi gözlere bakarak. "Sana bir şey diyeceğim?" "De güzelim." "Bana acıyor musun? Yani geçmişimi az çok biliyorsun." Berzan gülen yüzü solmuştu. "Neden ki. Öyle mi hissettirdim?" "Hayır da. Ne bilim kimsem yo..." "Kimsem yok deyip durma. Ben varım. Artık yalnız değilsin. Kimsesiz değilsin." "Berzan sen nerden çıktın benim karşıma," dedim gülümseyerek. Berzan'da gülümsedi ve sarıldık. "Hayatıma hoş geldin Egeli," dedi herkese soğuk bana sıcak çıkan ses tonuyla. "Hayatıma hoş geldin Doğulu," dedim bende elimi ensesine götürdüğüm adama sarılarak.
***
Sağ elimi sıkıca tutmuş, jetten dışarıyı izleyen adama baktım. Kusursuz yüzünü izledim. Karşımızda oturmuş, koltuğa yayılmış, bacak bacak üstüne atan Azat'ın beni ve abisini izlediğini fark ettim. "İnşallah sizin gibi benimde böyle güzel bir ilişkim olur," dedi Azat iç çekerek. Elindeki çayından bir yudum daha alıp abisine döndü. "İnşallah," dedim bende Azat'a. "Abi, dün akşam babamla konuştum. Siz düğünü yapın ben gelmeyeceğim demiş." Bakışlarımı Berzan'a çevirdim. Göz devirdi ve oturduğu koltuğa iyice yayıldı. "Gelmesin, keyfi bilir." "Abi babamsız düğün mü yapacağız. Yapma Allah aşkına ikna etmeye çalış." Berzan çenesini yukarı kaldırıp başını sağa sola yatırdı. "İkna edecek değilim Azat, bizden önce doğuya gittiğine göre bir işler karıştırıyor," Konuşmaya dahil olarak, "ne gibi işer?" diye sordum Berzan'a ardından Azat'a bakarak. Azat başını sağ sola salladı. "Hiç iyi şeyler olmayacak. Yani Mehir yengemi niye sevmedi anlamadım. Tamam başka bir kültüre, geleneğe, dine, ırka sahip olabilir ama bu orta yol bulunmayacağı anlamına gelmez." "Azat beni korkutuyorsun," dedim ve sesim boğuk çıkmıştı. "Yenge sakin ol en fazla ölürüz." Berzan, Azat'a gözleriyle işaret yaptıktan sonra Azat başını sallayarak ayağa kalktı. Ardından pilotun yanına kabine girdi. "Sen ve korkmak," diye sordu Berzan gülümseyerek. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Kendim için değil Berzan, senin için korkuyorum. Baban beni sevmedi farkındayım ama beni öldürmek isteyecek kadar ne olmuş..." "Çünkü istediği, beğendiği kızla evlenmemi istiyor. Dört senedir evlendireceği kızın ailesini bekletiyor." "Berzan neden istemediğin biriyle evlendirmeye çalışıyor?" diye sordum ciddiyetle. "Şervan Arjen'in istekleri sorgulanamaz," dedi ve önüme gelen bir tutam saçımı kulağımın arkasına götürdü. "Babama ilk defa sen karşı konuştun." "Ne zaman?" diye sordum ve gülümsemeye başladım. Hatırlamıştım. Toplantı salonunda başımın dikine giderek konuşmuş ve yapması gerekeni söylemiştim. "Yani toplantı salonunda ben olmasam seni öldürtürdü." "Baban için kadın erkek fark etmiyor yani?" "Aslında fark ediyordu ta ki senin gibi bir kadının haddini bildirmesi, onun rezil edilmesine neden olana kadar." "Gülüyoruz filan ama canımı yakacak," dedim dudağımı ısırarak. "Kim olursa olsun. Canını kim yakarsa yaksın ölmüş olacak. Bu babam bile olsa." "Babanı sevmiyorsun," dedim mavi gözlerimle gözlerine ciddiyetle bakarak. Berzan gözlerini kapattı ve bir süre düşündü. Ardından gözlerini açıp yüzüme baktı. "Annem öldükten sonra sevmediğim doğru ama babamın beni çok sevdiğini inkâr edemem. Mehir sevgi yetmiyor," dedi küçük bir çocuk gibi. "Sevgi yetmiyor," dedim Berzan'ın küçük bir kız çocuğuna bakan kahvelerine bakarak. "Senle öğrendim," dedi ve elini tutan elime bakarak. "İlk gördüğüm gün hiç aklımdan çıkmıyor biliyor musun?" "İlk gördüğün?" "Seni," dedi sıcacık bir ses tonuyla. "Seni ilk gördüğüm günü hiç unutmuyorum." Merak ettiğim bir diğer soru da buydu. İki sene önce beni ilk nerde görmüştü? "Beni ilk nerede gördün?" Gülümsedi ve imalı bakışlar attı. "Söylemeyeceğim," dedi etkileyici ses tonuyla. "Neden?" "Evlendiğimiz gün söyleyeceğim," dedi göz kırparak. Pilotun kabininin kapısı açılınca Berzan'la bakışlarımızı o yöne çevirdik. Azat içeri girip, kapıyı kapattı. "Abi, jeti müsait bir yerde indirecekler," dedi Azat kolunda ki pahalı kol saate bakarak. "Kötü bir şey mi oldu?" diye sordum jetin içini inceleyerek. "Yok yenge, sorun yok ama mola verelim dedik," dedi abisine ardından bana baktı Azat. "Hem yenge sende hava alırsın," dedi imalı bakışlar atarak. "Benim için fark etmez," dedim Azat'a gözlerimi kısarak. Jet yarım saat sonra iniş yaptı ve kemerlerimizi çıkarıp ayağa kalktık. Berzan önden inip bana elini uzattı. Elini tutup yavaş adımlarla jettin merdivenlerinden indim. Derin bir nefes aldım. Hava alanı büyüklüğünde bir yerde iniş yapılmıştı. Günbatımı etrafımızda turunculunu gösteriyordu. Azat abisine gözümden kaçmayan bir işaret yaptı. Bir işler karıştırıyorlardı. Jetin etrafında dolandım. Ardından derin nefesler aldım. Rüzgarın etkisiyle saçlarım yüzüme geliyordu. Berzan önüme geçip, ellerimi tuttu. Jetten çıkan motor sesi ve rüzgarın etkisiyle başıma ağrı girmişti. "Berzan ben üşüdüm," dedim ellerimi tutan adamın koyu kahve gözlerine bakarak. Üstümde siyah yırtmaçlı, boynu açık yakalı, cepli bir elbise vardı. Siyah topuklu ayakkabılarımla çok güzel kombinlemiştim. Berzan elbiseyi beğenmediğini söylese de üstümden çıkartmaya cesaret edememişti. Ailesi beni tanıyacaksa böyle tanıyacaktı. Azat jetin arkasından kırmızı bir battaniyeyle bize doğru yürümeye başladı. Ardından elindeki battaniyeyi abisine uzattı. Berzan ellerimi bırakıp, battaniyeyi eline alıp arkama geçti. Kırmızı yumuşak battaniyeyle sırtımı örttü. Ellerimle battaniyeyi kollarıma doğru düzelttim. Azat sırıtarak yanımızdan ayrılıp gözden kayboldu. Jetin içine girmişti. Berzan geri önüme geçti ve ceketinin iç cebine elini soktu. Siyah bir kutu çıkardı ve kutuyu açtı. Şaşkınlıkla Berzan'ı izliyordum. Kutunun içinden damla şeklinde zarif bir pırlanta vardı. Tamda zevkime göreydi. Heyecanla Berzan'ın gözlerine baktım. "İlk evlenme teklifimde reddedilmiştim ama şimdi kocaman bir evetle bağırmanı istiyorum," dedi bağırarak. Rüzgarın etkisiyle bağırmak zorundaydık. "Kürtçe mi edeceksin," dedim bağırarak. Berzan bu halime gülmeye başlamıştı. Çok güzel gülüyordu. "Evet," dedi göz kırparak. "Şimdi, burada mı edeceksin?" diye sorum. Sesim bağırmaktan kısılacaktı. "Yüzük olduğuna göre ortada bir evlenme teklifi var," dedi bağırarak. "Tamam dinliyorum," dedim bağırarak. Önüne gelen saçlarını arkaya attı ve etkileyici bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Bi min re bizewice," dedi etkileyici sesiyle. "Türkçesi?" diye sordum bağırarak. Evlenme teklifi etmişti. Evet ama nasıl bir cümle kurmuştu. Azat koşarak tekrardan yanımıza geldi ve ağzını iki elinin arasına alarak bağırdı. "Evlen benimle diyor." Şaşırtmamıştı. Kaşlarımı çattım ve göz devirdim. Battaniyeye sarılarak başımı hayır anlamında salladım. Berzan'ın göz bebeklerinde alev oluştu. "Mehir," dedi öfkeyle bağırarak. "Ne Mehir?" dedim bağırarak. Rüzgarın etkisiyle yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına attım. "Rica etsene odun." Azat ellerini cebine sokmuş gülerek bizi iliyordu. "Rica mı?" "Evet öğretmiştim sana." Berzan dişlerini sıkmaya başlamıştı. Adama emir verince kızıyor. Kendi emredince de normal karşılıyor. Ego tavan. Azat kollarını göğsünde çaprazlamış eliyle sakallarını okşayıp, eğlenerek bizi izliyordu. "Tu bi minre di zewici," dedi bağırarak. Bakışlarımı Azat'a çevirdim. Gözlerini kapatıp açtı. Benimle evlenir misin demişti. Şimdi oldu. "Bide Türkçe söyle," dedim bağırarak. Kaşınıyordum. Azat şaşkınlıkla bir bana bir abisine bakıyordu. Berzan ise sen bittin bakışları atıyordu.
Sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla, "benimle evlenir misin?" diye sordu. Ama sert ve kibirli söylemişti. "Bağır," dedim bağırarak. Berzan dayanamayıp aramızdaki iki adımlık mesafeyi kapattı ve elimi tuttu. Yüzük parmağıma yüzüğü takıp, belimden tuttu. Nefesi hızlıydı. Sinirlendirmiştim. "Daha evet demedim," dedim küçük bir kız çocuğu gibi. Berzan burnundan nefes alıp verdi. Eli belimi sıkıca sardı. "Benimle evlen Mehir Maver," dedi yine odunluğunu konuşturarak. "Sinirlendin mi?" diye sordum alay ederek. Berzan dudağını yaladı ve yüzüme doğru yaklaştı. "Hayır," dedi yalan söyleyerek. Bir süre gözlerimizi izledi. Daha fazla dayanamayıp kulağına doğru yaklaştım. Pahalı parfümünü içime çektim. Berzan bağırarak evet dememi istedi ama ben tam tersini yapacaktım. Kulağına doğru ince sesimle, "evet," dedim ardından. Berzan'ın sertleşen kemikleri yerinde oynadı ve yumuşamıştı. Bu hallerim hoşuna gidiyordu. "İnatçısın," dedi Berzan kısık sesle. "Senin inatçınınım," dedim kısık sesle. Saçlarımı kokladı ve içine çekti. Ardından eli belimi bıraktı ve uzaklaştık birbirimizden. Berzan elimi tutup beni jete doğru götürdü. Son model jetin önünde durduk. Azat gülümseyerek bineceğimiz jeti gösterdi. "Ne?" dedim Azat'a. "Abimin sana ilk düğün hediyesi," dedi jeti göstererek. "Nasıl yani?" "Sana küçük bir düğün hediyem," dedi Berzan göz kırparak. "Gerek yok Berzan. Yani teşekkür ederim ama ben bunu kabul edemem," dedim sakince. "Güzelim beğenmediysen yenisini alayım," dedi jete bakarak. "Yok hayır beğenmemek değil ama böyle bir hediyeyi kabul edemem," "Seni o kadar iyi tanıyorum ki bu hediyeyi kabul etmeyeceğini bildiğim için sana Doğuda reddedemeyeceğin bir hediye aldım." Vücudumu Berzan'a doğru çevirdim ve benim mutluluğum için çabalayan adama baktım. "Sen bana bu hayatta verilen en güzel hediyesin zaten, gerisinin benim için bir önemi yok." Berzan gülümsedi ve yanağıma doğru yaklaşıp ilk öpücüğü atacağı sırada Azat, "abi," diye bağırdı. Berzan, Azat'a baktı ve ardından başını yukarı doğru kaldırdı. Azat telaşla abisine bakmaya başladı. Berzan'ın bakışları bir anda sertleşti. Bende başımı yukarı kaldırdığımda beş tane helikopterin jetin etrafında çember oluşturduklarını gördüm. Azat ve ben şaşkınlıkla yukarıda iniş yapmak için hazırlanan helikopterleri izliyorduk. "Babamın helikopterleri," dedi Berzan yumruğunu sıkarak. Helikopterlerin altında yazan yazıyı fark etmemle Şervan Arjen'in helikopterleri olduğunu bende anlamıştım. Helikopterlerin altında Ş.A. yazıyordu. Berzan beni jetin yanına götürdü. Azat'ta yanımızda durdu. Helikopterler teker teker iniş yaptı. Helikopterlerin pervaneleri yakından çok korkutucu bir ses çıkartıyordu. İlk helikopter inişini yaptı ve arından ikinci, üçüncü, dördüncü helikopterlerde iniş yaptı. Son helikopterde inişini gerçekleştirdikten sonra etrafımızda bir çember oluşturulmuştu. Berzan elini yumruk yapmıştı. Öfkelenmişti. Babasından nefret ediyordu. Nefretini bakışlarından belli ediyordu. Berzan'ın yumruk yaptığı elini tuttum. Başını bana çevirdi. "Korkmuyorum," dedim babasını kast ederek. Gözlerini kapatıp açtı. Güven vermeye çalışan gözlerini gözlerimde gezdirdi. "Seni çok seviyorum," dedi beklemediğim bir cümle kurarak. "Kürtçe söylersin diye düşündüm," dedim helikopterlerin pervanelerinden çıkan gürültülü seslerin arasından gülerek. Gülen dudaklarıma baktı ve iç çekti. "Ez ji te hez dikim." Azat son gelen helikoptere doğru yürüdü. Berzan babasını umursamamaya çalışsa da bana zarar gelmesinden korkuyordu. Bende seni seviyorum diyecektim ama Berzan'la başımızı helikopterin açılan kapısına çevirdik. Şervan Arjen, Azat'ın koluna tutunarak helikopterden indi. Güneş gözlüğünü çıkarıp adamına uzattı. Helikopterlerin hepsinden takım elbiseli korumaları sırayla indi. Yirmi kişiye yakın adam vardı. Şervan sağ elini cebine soktu ve bize doğru yürümeye başladı. Berzan yumruk yaptığı elini açıp, sıkıca elimi tuttu. Beni arkasına aldı ve babasının karşısından dik bir şekilde durdu. Şervan oğlunun gözlerinin içine baktı. Ciddi ve soğuk bakışlarla ilk Berzan'a baktı ve sonra bakışları bende durdu. Helikopterlerin sesi kulağımı acıtıyor, Şervan Arjen'in gözleri beni korkutuyordu. Korkmaya çalışıyordum ama elimde değildi. "Gelin adayım, şu evlilik dışı dünyaya gelen..." Berzan babasına öfkeyle bağırdı, "sakın!" dedi elimi sıkıca tutarak. "Benim karım hakkında bir daha sakın o kelimeyi söyleme. Bir daha sakın o cümleleri kurma!" Yutkundum. Bugün en güzel günüm olur sanmıştım ama yanılmışım. Sevdiğim adamla yolculuk ve bana ettiği evlenme teklifi dışında beni boğacak o ana geldik. Şervan Arjen'in tuzaklarına. Şervan oğluna bakmak yerine gözlerindeki nefreti üzerimde gezdirdi. Elbiseme baktı ve ardından yırtmacımın arasında gözüken yaralı ayağıma. "Keşke öldürseydi seni geri zekalı Kürşat'ın kuzeni," dedi ve yüzüme baktı. "Şimdi biz uğraşacağız," dedi ciddiyetle. Öfkeli ve sert bakıyordu. Boğazımda bir yumru oturmuştu. Berzan'ın arkasından çıkıp, yanına geçtim. Şervan'ın ise karşısında durdum. "Ne istiyorsun benden? Ne yaptım ben sana?" dedim bağırarak. Saygısızlıktan değil sesimi duysun diye. Şervan elini cebinden çıkarıp korumasına işaret yaptı. Berzan beni arkasına almaya çalıştı ama geçmedim. Koruması ceketinin cebinden sigara paketi ve çakmak çıkardı. İçinden bir sigara çıkarıp dudaklarının arasına sıkıştırdı. Koruma avuçlarının içinde tuttuğu çakmak ile sigarayı yakıp geriye çekildi. "Oğlumdan uzak durmanı istiyorum. Kendi memleketinde kalıp bir daha seni oğlumun yanına görmemek istiyorum," dedi ve sigarasından bir fırt çekti. "Biz birbirimizi seviyoruz," dedim Berzan'la sıkıca kenetlenmiş ellerimizi havaya kaldırarak. Şervan'ın gözlerindeki öfkeyi izledim. Korkmamı istiyordu ama ona bunu göstermeyecektim. "Baba hayatıma karışma," dedi Berzan bağırarak. "Hayatına hiçbir zaman karışmadım," dedi ve sigaradan bir fırt daha çekip dumanını yüzümüze doğru soludu. "Ama ilk defa karışmam gerektiğini fark ettim," dedi eliyle beni boydan göstererek. "Baba," dedi Azat babasına bakarak. "Bırak evlensinler." "En sevdiğim oğullarımın arasında olmasan seni helikopterden dışarıya attırdım." Azat tuttuğu bileğini sıktı. Berzan elimi bırakıp babasının karşısına geçti. "Ben Mehir'le evleneceğim. İster kabullen, ister kabullenme. Dün ki çocuk değilim bana ne yapacağımı söyleme." Yarım kalan sigarasından son bir fırt daha çekip, yere attı. Ayağının altında ezdi. Korumaların hepsi bir andan silahlarını çıkarıp üzerimize doğru tuttu. "Berzan," dedim endişeyle. Berzan babasına öfkeyle bakmaya devam etti. "Mehir'e bir şey yaparsan etrafında kimseyi bırakmam. Bunu yaparım," dedi Berzan kükreyerek. "Öyle deme oğul. Bir kız için babanı karşına alma," dedi Şervan gür sesiyle. "Tek seni değil. Dünyayı karşıma alırım," dedi Berzan dişlerini sıkarak. Şervan elini havaya kaldırıp bağırarak Kürtçe bir cümle kurdu. Berzan arkasını dönüp bana doğru koşmaya başladı. Aramızda yarım adımlık mesafe kala altı yedi adam Berzan'ı kollarından tuttu. Berzan bağırarak adamların kollarında çırpınmaya başladı. Her şey Şervan'ın sigarasını yere atıp, ayağının altında ezmesiyle başladı. Berzan'ın gözlerinde korku geçti. Başını sağ sola salladı. Korkuyordu. Korkuyordum. "Berzan," dedim endişeli sesimle. Birkaç koruma ellerinde silahlarla etrafımda dönüp, kollarımdan tuttular. Berzan öfkeyle bağırmaya başlamıştı. Bir diğer adam da başıma silah dayadı. "Bırakın lan kadını. Dokunma ona. Bırak lan o**spu çocuğu." "Berzan," dedim adamların kollarında çırpınarak. "Berzan ben ölmek istemiyorum." "Ölmeyeceksin güzelim, buna izin vermem Mehir'im," dedi bağırarak. Birkaç adam daha koşarak gelip Berzan'ı tutmaya başlamıştı. "Bırakın beni," dedim dolan gözlerimin arasından. "Yapmayın, lütfen." Şervan'ın bakışları oğlundaydı. "Baba seni asla affetmem, o kıza bir şey olursa senin ecelin olurum. Annemi benden aldın ama sevdiğim kadını almana izin vermem!" "Senin için en doğrusunu yapıyorum oğul." "Başlatma doğrusuna," dedi tükürerek. Azat bana doğru adım attığı sırada üç koruma ona engel oldu. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım ve göz yaşlarım boynumda buz gibi geçip gidişini hissettim. "Berzan," dedim kollarında çırpındığım adamların arasından. "Seni seviyorum." "Bende seni çok seviyorum güzelim. Korkma tamam mı? Annen gibi cesur ol. Kimin kızı olduğunu unutma," dedi Berzan adamların kollarının arasında çırpınarak. Başımı Şervan Arjen'e çevirdim. "Şervan Arjen sen beni öldürebilirsin ama oğlunun kalbinde ki beni nasıl öldüreceksin?" dedim bağırarak. Şervan korumasının ona uzattığı güneş gözlüğünü alıp, taktı. "Gerekirse o kalbi söküp alırım," dedi acımasızca ve arkasına dönüp helikoptere doğru yürüdü. "Baba yapma Allah aşkına," dedi Azat onu engelleyen adama boş bulunduğu sırada yumruk atarak. Adam öfkeyle Azat'ı ters bir şekilde yere yatırdı. Azat adamlara küfür ediyor, tehditler savuruyordu. "Mehir, seni sevdiğimi sakın unutma!"
"Berzan," dedim gülümseyerek. Adamlardan biri yeni gördüğüm bez parçasını ağzımla sıkıca kapattı ve gözlerim yavaşça kapanıp açılmaya başladı. "Laaan!" diye bağırdı Berzan. " Bırakın lan beni. Sizi süründüreceğim, sizi ailenizin gözü önünde geberteceğim. Leşinizi bu dünyadan yok edeceğim. Dokunma karıma!" Bilincim kapanmaya başlamıştı ve ayaklarım yerden kesildi, kucağa kaldırılmıştım. "Bırak lan yengemi köpek," diye bağırdı Azat. "Karıma dokunan ellerini.." Bilincim tamamen kapanmış ve karanlığıma hapsolmuştum.
MEHBER KİTABINA ÖZEL ŞARKI'
M: Senden çok hoşlanıyorum, sen geldiğinde havalara uçuyorum Seni göremediğim gün nice olur halim Eğer ölecek olursam, senin aşkındandır Eğer cennet sensizse, istemiyorum o cenneti.
B: Gördüğüm anda aşık oldum sana, bir kalple değil yüzlercesiyle Senin gibi biriyle daha önce hiç tanışmadım, artık sensiz uykuya dalamıyorum Senden çok hoşlanıyorum, sen geldiğinde havalara uçuyorum Seni göremediğim gün nice olur halim. 
Şarkın adı: Keyfa min ji tere tê - Albûma Ez û Tu |
0% |