Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.BÖLÜM ACIMASIZ HAYAT

@candy_.5588besl

 

 

 

Kaçmayı başaran Gizem, uzun yıllar susku sokakta yaşadı. Yaşadığı yılları aşağıda anlatalım.

 



"Annem yok! Abim, kardeşim, ablam yok. Kimsem yok şu Dünya da! Neden kimsesizim! Ned-" Gizem tam konuşurken ağzına bir bez kapandı. Karanlık... Işık yok. Hiç birşey yok. Ama ses var. "UĞULTU."Nereden geldiğini bilmediği bir uğultu. Gözlerini açamıyor.Göz kapakları sanki, Gizem'in küçük bedenine meydan okuyorlar. Açamıyor. Ve tamamen kapanıyor, Gizem'in bedeni yere yığılıp kalıyor.

" Sakın konuşma, küçük Asel... "

*Gizem'in ağzından*

Gözlerimi açtım, yavaş yavaş. Ne olmuştu birden böyle? Doğruldum ama bedenimde tanımlayamadığım bir ağrı var dı. Sebebi bayılmış olmammıydı yoksa? Ah! Biri beni bayılttı değil mi?! Kahrolası, elleri kırılsın. Ne istedi benden?! Tamamen ayıldığımda karşımda bir şey vardı. "KARALTI." Gördüğüm sahneyle çığlık atmadan önce, sertçe yutkundum, sonra ise çığlığı bastım. Karaltı, bana doğru geliyordu. Yerde yattığım için, ellerimle geri kaymaya çalıştım. Fakat, kayamadım. Karaltı, elimi tutup beni kendine çekti! Ah,lanet olası hayat. Neden hep en kötü şeyler benim başıma geliyor du?! Anlam veremiyorum. Geri çekilmeye çalıştım, fakat onun beni bırakmaya niyeti yoktu. Ve uzun sarılmanın ardından, bir şey fısıldadı;"Özür dilerim, Asel'im...." Ne!? Asel mi dedi o? İyide ben Gizem'dim. Nasıl Asel? Asel kim?! Ben değilsem kim o? Geri çekildim. Ellerim tam siyah maskesine gidecekken, elimi sertçe tuttu,ve büktü. Acıyla inledim, ama salmıyordu. Acıması yokmuy du bu adamın!?"Bırak! Bırak, canımı yakıyorsun!? Hem kimsin sen? Ben Asel değilim! Gizem benim adım!" Bunları söylerken elimi hala bırakmamıştı. Beni tanıyormuydu?? Aman Allah'ım! Yoksa benim bir abim mi vardı?! "Sen Asel'sin," dedi derin bir fısıltıyla. "Benim Asel'im." Ne diyor du bu adam?"Kimsin sen?!" "Ateş ben. Sadece sana Ateş ..."

Yüzünde ki, piç sırıtışını nerede görsem tanırım. Tam bir şerefsiz! Beni kandırıyordu, ya da öyle sanıyordu. Zavallı! Ayağa kalktım, toparlandım, derin nefes alıp kafasına güçlü bir şekilde kafa attım. İnleyen sesi - SUSKUN SOKAKTA-yankılandı. Ama burası suskun sokaktı... Issızdı. Bu şerefsiz, bana burada bir şey yapmaya kalksa, kimse sesimi duymayacak ve yok olup gidecektim. Bir yumruk salladım,iki yumruk, üç yymruk derken durdum. Ellerim kanıyordu, çünkü ilk defa ardı ardına yumruk atıyordum. Ellerimden akan kanı görünce, gelen kusma isteği beni dondurdu bıraktı. Bir yerde yatan, ama kaşında sadece bir kanama ile elimden kurtulan Ateş'e bakıyordum, bir de kanayan elime. Kan tutardı beni. KAHRETSİN! Dedim ya kusma isteği geldi diye,Ateş' in üstünden kalkıp kenara geçtim. Ve kusmaya başladım. Hemen belimde bir el hissettim. Beni sardı, ve saçlarımı önümden çekmeye başladı. Artık durduğumda, yanıma bir peçete ile geldi. Ağzımı, yüzümü güzelce sildi. Sonra uzaklaşıp, bir odun parçasının üzerine oturdu, ve eliyle işaret edip beni de yanına çağırdı. Gittim ve yanında ki kütüğe oturdum. Derin bir soluk ver di ve yüzünde ki maskeyi, sıyırmaya başladı. Ve tamamen çıkardı. Tanıdık değildi. Ama onun, beni tanıdığı bir gerçekti. "Anlat." dedi emreder gibi. Neyi anlatacaktım ki? Hayatımımı? Hah! Yoktu ki! "Ben doğduğumda, sebebini bilmediğim bir sebeple, beni çöpün kenarına atmışlar. İnan bende bilmiyorum. Oradan, hastane yetkilileri bana sahip çıktı. Koruyucu bir ablam bile vardı. Hastanede kaldım, 4 sene. Bir de bir çocukla tanıştım... Bana gülmeyi, inanmayı, olmayan hayatımda yaşamayı öğretti bana... Ufuk. Ufuk bayraktar... Şu an nerede bilmiyorum. Ama keşke karşıma çıksa da, beni korusa, gülmeyi yeniden öğretse... 4 yaşında, hastanede ki koruyucu ablam Melek'te benden bıktı ve yetiştirme yurduna verdi. 13 yaşıma kadar, yani şuan ki yaşıma kadar kaldım orada. Ama daha fazla dayanamadım. Bugün, sabaha karşı kaçtım. Ve bu sokağı buldum. Korkmuyor değilim, korkuyorum. Ama senin gibiler beni korkutmaz. "

​Büyük bir kahkaha patlattı." Kaç yaşındasın sen? "diye sordum. Kaşları havalandı."17"dedi sadece. Aramızda çok yaş farkı yoktu. "Peki... Senden birşey isteyebilir miyim?" dedim masumca. Onaylayan bir mırıltı çıkardı. "Beni Ufuk'un yanına götürür müsün?" Birden, sanki boğazında bir şey kalmışçasına öksürmeye başladı. Suratı, mosmor oldu. Panikledim. Ama sonra durdu ve olumsuz anlamda başını iki yana salladı. "Neden!?" diye haykırdım. "Sen beni nereden tanıyorsun?" Derin nefes aldı, ikilemde kalır gibiydi. Sanki, ne cevap vereceğini bilmiyormuş gibi."Bana bak, küçük kız! Ben seni kimseye götüremem! Benimle geleceksin sadece! Başını sakın belaya sokayım deme. O dilinede hakim ol!". Dedikleri karşısında şok oldum. Beni nereye götürecekti?! Onunla bir yere gideceğimi sanıyorsa, yanılıyordu!

Loading...
0%