@candycore
|
Derin bir nefes aldım. Ege'ye anonim olarak yazmaya devam edip etmeme konusunda kararımı her an değiştirebilirdim. Anonim mesaj aşmanın tatlı olduğunu düşünüyordum ama bu... Bu gerçekten takıntıydı! Çocuk beni bir şekilde psikopata bağlamıştı. Engellediğimde tekrar tekrar yazıyordu ve bından vazgeçecek gibi de görünmüyordu. Kim olduğunu bulmam ve bildirmem gerekiyordu yoksa peşimi bırakacağını sanmıyordum. Ece'yi aramak için profiline girdiğimde ondan gelmiş mesajları gördüm.
Ecomm: Aşkımmm Ecomm: Ben çok hastalandım bugün yarın okula gelemeyeceğim muhtemelenn. Ecomm: Öpüyorum seni bir haber vereyim dedim
Ben, okula, gelmiyorum. Bu üç kelime ve üstelik bunları Ece'nin söylemesi en büyük kabusumdu. Kendimi güvende hissetmemeye başlamıştım ve Ece okula gelmiyordu!
"Serra nerede? Nerede o orospu!" diye bir bağırış duydum. Birkaç tane çığlık eşliğinde arkamı döndüğümde biri ani bir şekilde beni tutup dolaba yasladı. Sırtımı ve kafamı dolaplara çarpıttığımdan canım acımıştı ve telefonumu elimden düşürmüştüm. Kırıldığına emindim.
"Ne yapıyorsun!" diye bağırdığımda karşımdaki kişiyi görüp çığlık attım. Ata... Ama yüzü tanınmaz haldeydi. İki gözü de kocaman bir morlukla kaplanmış ve üst dudağı parçalanıp şişmişti. Kaşında ise bir dikiş izi vardı.
"Seni küçük orospu..." diye fısıldayıp beni sarstı. Yardım amaçlı çığlık attığımda birisi koşarak geldi ve Ata'yı üstümden çekiştirmeye çalıştı.
"Bırak beni." diye bağırdım bu sefer.
"Bırakayım ha? Yüzümü bu hale getiren sevgiline de aynı şeyi söyledim ama dinlemedi maalesef." dedi Ata.
"Neyden bahsediyorsun sen." dedim. Beni çok sıkı tutuyordu ve nefes almakta zorlanıyordum. Sonunda bir kişi onun yanağına bir yumruk geçirdiğinde beni bırakmak zorunda kaldı.
"Orospu evladı! Sıkıysa beni de öyle dolaplara çarp ha?" dedi ona yumruk atan kişi. Ege'nin arkadaşı ve futbol takımı kaptanı Emreydi bu. Derin bir nefes aldım. Telefonumu yerden aldığımda tahmin ettiğim gibi kırıldığını gördüm. Çalışıyordu ancak ekranı o kırık camların arasından görmek oldukça güçtü. Ata'nın bir de seni çekemem der gibi bir bakış attığı ve uzaklaştığını gördüm. Emre bana döndü, omzumun iki yanından nazikçe tuttu:
"Serra, iyi misin?" dedi. Başımı belli belirsiz salladım.
"Hemşireye görünmek ister misin?" dedi.
"Buz torbasından başka bir şey vereceğini sanmam." dedim
"Saçmalama. Hadi gidiyoruz." dedi ve hafifçe destek vererek beni revire götürdü. Kibarlık Ege ve arkadaşlarında ortak bir özellikti galiba. O pis pick me Deren hariç! Kötü Deren. Pis Deren.
Allahım! Neler düşünüyordum ben böyle ya. Daha demin kim olduğunu bile bilmediğim sözde sevgilim olan kişi tarafından sağlam benzetilmiş ex-flörtüm, bana saldırmış ve aşık olduğum çocuğun en yakın arkadaşı beni kurtarmıştı. Bense durmuş bu değersiz pick me Deren'e sövüyordum. Gerçekten iyi değildim. Bir dakika! Kim olduğunu bilmediğim sevgilim... Bugünkü sürprizini bekle... Anonim bana ilk yazdığında onu Ata sanıp peşimi bırakmasını söylediğimi hatırladım. Bu anonimi çok kızdırmıştı ve bana bu sabah sürprizini bekle demişti. Ve sabah da karşıma yüzü mahvolmuş bir Ata çıkmıştı. Hayır, hayır, hayır! Bu çocuk bu kadar ileri gidemezdi bu resmen, resmen onu hapse attırmaya yetecek bir darptı! Başımın ağrıdığını hissettim. Çok kötüydüm.
"Serra? İyi misin." diye belki 5. defa sordu Emre. Başımı hayır anlamında salladım.
"Tamam, hemşireye geldik. Sen biraz uzan ama muhtemelen müdür tarafından çağrılacağız." dedi Emre sanki bunu her gün yaşıyormuş gibi.
"Senin de başını belaya bulaştırdığım için üzgünüm." diye mırıldandım.
"Önemli değil." dedi ve beni revire bırakıp gitti. Hemşireyle zaten baledeki bitmek bilmeyen düşüşlerimden dolayı uzun zamandır görüşüyorduk. Olanları anlattığımda ağzı açık bir şekilde dinledi:
"Ah tanrım! O çocuk zaten belalı bir tipe benziyordu." dediğinde başımı salladım. Sırtımı çarptığım yer hassas cildim sağolsun hemen morardığı için buz gibi bir krem sürdü ve tişörtüme bulaşmaması için üstüne gazlı bez yapıştırdı. Tabikide başım için bir buz torbası vermeyi ihmal etmedi. 15-20 dakika rahat geçmiş olmalıydı ki kapı çaldı ve içeri kızıl saçlı ağzında sakızla bir kız girdi: Deren!
"Serra, sensin değil mi? Müdür seni çağırıyor. O koridordaki olay için." dedi. Son kelimeyi sanki hafif bir tiksintiyle söylemişti ama ondan nefret ettiğim için bunu hayal ettiğimi düşünüyordum -umuyordum-
"Tamam canım, kağıdını yazayım yolluyorum hemen." dedi hemşire abla. Başımı salladım ve kafama tuttuğum buzu çöpe attım. Deren bana şöyle bir bakış attıktan sonra:
"Gel." dedi.
"Sen de mi geliyorsun?" dedim.
"Evet, şahit olarak yani. Aslında olayı görmedim ama Emre'nin anlattıkları doğrudur herhalde. Senin sevgilin Ata dövmüş falan sonra Ata seni dolaba vurmuş Emre de kurtarmış falan işte.
"Ata'yı döven her kimse sevgilim değil." dedim sert bir sesle.
"Aman kime ne ki. Sonuç olarak çocuğun biri ilgi çekmek için Ata'yı dövmüş. Bazı salak kızlar böyle şeylerden hoşlanıyor sanırım." dedi.
"Kimse böyle şeylerden hoşlanmıyor." dedim. Cevap vermedi.
"Olayı bilmiyorsan neden şahit sen oldun?" dedim.
"Bilmiyorsun muhtemelen ama Emre çok yakın arkadaşım da, başının belaya girmesini istemem. Üstelik alakası bile olmadığı bir olay yüzünden." dedi itici bir ses tonuyla. Kızın o boyalı saçlarını teker teker yolmak istiyordum. Pick me cüce.
"Ah, bir de sen Ege'nin o ders çalıştığı kızdın değil mi. Dün söylemişti hatta Emreyle aynı sitede oturuyormuşsun." dedi.
"Evet." dedim kısaca.
"Ege de çok yakın bir arkadaşım." dedi.
"Tamam." dedim. Bu cümleye nasıl cevap verilir bilmiyordum.
"Geldik." dedi ve kapıyı açtı. İçeride Masasında oturan ciddi ve sinirli görünümlü müdürümüz ve karşısındaki iki sandalyede oturan Emre ve Ata. Kapının açıldığını gördüklerinde kısa bir süre bana kafalarını çevirdiler ama sonra geri önlerine döndüler. -Ata biraz daha uzun süre ateş saçan gözlerle bana bakmıştı.-
"Getirdim hocam." dedi Deren. Aferin amına koyayım çok iyi bir iş çıkardın.
"Güzel. Şimdi Serracım, sevgiline veya başka birine bu çocuğu dövdürdüğün doğru mu?" dedi Müdür. Değildi. Acaba ona anonimden bahsetmeli miydim? Ama ortalık bir yerde bahsetmek istemiyordum üstelik Deren'in yanında asla!
"Hayır değil. O söyleyene kadar bu konu hakkında en ufak bir fikrim yoktu." dedim.
"Peki bu çocuğun sana şiddet uyguladığı doğru mu?" dedi müdür. Eh belli değil miydi?
"Evet." diye cevap verdim.
"Peki sonra bu çocuğumuzun bu çocuğa yumruk attığı doğru mu?" diye sordu müdür sesini biraz yükselterek. Tam ağzımı açıyordum ki Deren söze girdi.
"Aslında yumruk atmak sayılmaz. Olaya şahit oldum sadece onu ittirmeye çalışıyordu!" dedi. Müdür biraz düşünceli bir tavıra büründü ama Emre konuşmaya başladı.
"Hayır, amacım yumruk atmaktı ve attım. Onu Serra'nın üstünden çekmeye çalıştım ama Ata çekilmek yerine onu dolaba çarptığında ona yumruk attım." dedi Emre. Yaptığından pişman değil gibiydi. Deren Emre'ye kaş göz yaparken de umursuyor gibi değildi. Müdür biraz düşündü sonra Emre'ye döndü:
"Şiddet okuldaki en önemli kurallardan biridir, her ne kadar amacın kötü olmasa da sana ceza vermek zorundayım. Bir haftalık detention alıyorsun." dedi Müdür. Detention okulumuzun uyguladığı garip amerikan sistemlerinden biriydi. Bir haftalık detention demek bir hafta boyunca okul bittikten sonra 3 saat daha okulda okuldakilere yardım ederek veya ders çalışarak zaman geçireceği demekti.
"Ve sana gelince Ata, bir kızımıza şiddet uygulaman ve uyarıları dikkate almaman yüzünden sana da bir ay detention veriyorum. Ayrıca üyesi olduğun basketbol takımında bu dönem yer almayacaksın. Kaptana bu durumu bildireceğim." dedi. Atanın gözleri büyürken Emre yerinde kıs kıs gülüyordu. Ata tam ağzını açacaktı ki Müdür elini kaldırdı ve:
"İtiraz istemiyorum." dedi. "Şimdi çıkabilirsiniz." diye ekledi. Emre, Deren ve son olarak olanları idrak etmeyi yeni başarmış Ata odadan çıktı. Ama ben çıkmadım. Müdür bana döndü:
"Bir sorun mu var Serra?" dedi. Başımı sallayıp az önce Emre'nin oturduğu koltuğa oturdum.
"Emreyi döven kişi kim biliyorum. Üstelik bizim okuldan." dedim ve ona her şeyi anlattım. Anonimi ve bana yazdıklarını. Hatta mesajları da gösterebildiğim kadar gösterdim. Müdür sadece sakince başını salladı.
"Pekala, gerekeni yapacağım. Şimdi dersine gidebilirsin." dedi. Başımı salladım ve odadan çıktım.
Bölüm geciktiği için çok çok üzgünüm ama okul vesaire falan derken pek zaman bulamadımm. Bölüm de normalde olduğundan biraz daha kısa oldu ama size çok önemli bir soru soracağım şimdi. Haftada bir uzun bir bölüm gelsin. 3 günde bir kısa(yani bunun kadar) bir bölüm gelsin. Hangisini istiyorsunuz yazın. Bir de kitabı okuyanlar oyladığında ve yorum yaptığında kendimi çookk güzel hissediyorum o yüzden lütfen kitabı yorum yaparak ve oylayarak okuyun. Benim için çok güzel bir motivasyon kaynağı oluyor💗💗 Hadi öptüm sizi aşklarımm bir sonraki bölümde görüşürüzz🫶🏻🫶🏻🫶🏻 |
0% |