@candypare
|
TUTULMAYAN SÖZLER Banktayım, oturuyorum, etrafı izliyorum. Parkta çoçuklar oradan oraya koşuşturuyorlar anneleride peşinden, sevgililer çimlere uzanmış adam kadının dizinde piknik yapıyorlar, hafta sonu çalışmayan beyaz yakalılar köpeklerini gezdirmeye gelmişler belli. Birlikte bir ömür devirmiş yaşlı çiftler temiz hava için buradalar ve mutlular herkes gibi çünkü yalnız değiller ben gibi. Ben mi? Ben Laçin Başer. Yalnızlığı ona lanet olan Laçin. Peki bu parkta bu bankta oturarak ne mi yapıyorum? İnanın ne ben ne de yalnız ruhlarım biliyor bunu. Küçüklüğümden beri severim etrafı izlemeyi, asla içinde olamayacağım durumları düşünmeyi, benim olamayacağını bildiğim şeyleri istemeyi ve şimdi burdayım. Yine etrafı izliyorum boş boş. Gökyüzüne bakmak için kafamı kaldırıyorum. Güneş yine orada parlaklığından hiçbir şey kaybetmemiş ve daha çok parlaması mümkünmüş gibi parlamayı istiyor sanki. Benim ışığımı almak ona yetmemiş sanırım. Bursa bu ilkbahar daha sıcak yazın habercisi gibi. Telefonumdan bildirim sesi yükseldi. Ekrana baktığımda Hatice Hanımı ne kadar sinirlendirdiğimi anladım. Tam tamına 16 mesaj 5 cevapsız arama vardı, duymamış mıydım ki ama bu imkansızdı telefonumun sesi açıktı. Hemen ona kendimi iyi hissetmediğimi mevsim geçişlerinden dolayı halsiz olduğumu bu yüzden bugünkü seansa katılamayacağıma dair bir mesaj gönderdikten sonra telefonu kapayıp çantamın içine atacaktım ki ekranadaki Eylem arıyor yazısıyla duraksadım. Bu kız beni niye şimdi arıyordu ki hele dün geceden sonra. Dün gece oda arkadaşım sıfatından fazla olmayan bu kız yani Eylem ile kavga etmiştik ilk kavgamız daha doğrusu ilk konuşmamızdı. Aramayı kabuk ettim. "Efendim Eylem.Eğer yine oda hakkındaysa istediğin şeyi yapa-" cümlemi tamamlayamadan karşı taraftan Eylem telaşla sözümü kesti. "Laçin bana yardım etmelisin bak dünden sonra böyle bir şey istemem yüzsüzce biliyorum ama başka arayabileceğim kimse yok. Sana gerçekten ihtiyacım var. Bana yardım edecek misin? " ne olduğunu anlayamaz bir halde dediği kelimede takılı kalmıştım. Başka arayabileceği kimse yok muydu? Nasıl? "Ne diyosun Eylem sakin bir şekilde anlatır mısın?" karşıdan Eylemin derin bir nefes alıp verdiğini duydum. "Arkadaşıma söz verdim ona bu gece bir paket teslim edeceğime dair ama acil bir işim çıktı şu an şehir dışındayım. Benim için paketi verdiğim adrese teslim edebilir misin? " klasik insanoğlu hangimiz verdiğimiz sözleri tutabildik ki işte bu yüzden sözlerden nefret ederim ve sözünü tutamayanlardan. "Arkadaşın bekleyemez mi çünkü kendimi gerçekten iyi hissetmiyorum Eylem. Dün geceden dolayı ricanı reddetmiyorum sadece halsizim" bu doğruydu halsizdim son 4 yıldan beri, kendimi iyi hissetmiyordum son 4 yıldan beri, mutlu olamıyordum son 4 yıldan beri, büyüdüğümü hissedemiyordum son 4 yıldan beri... düşüncelerimden beni ayrın Eylemin ağlamaklı sesi oldu. "Yalvarırım Laçin. Ne istersen yaparım bak ne istersen ama arkadaşım bekletilecek biri değil. Lütfen." Habersizce hayatımın en büyük pişmanlığı ve aynı zamanda en doğru kararı olan cevabı verdim. "Off tamam Eylem tamam." Karşı taraftan eylemin rahatlayan nefes sesini duyabildim. " Yatağımın altındaki siyah kutu lacivert bir poşetin içinde onu sana gönderdiğim adrese saat 21.30 da götürmen lazım sakın geç kalma. Bu iyiliğini hiç unutmayacağımı söz veriyorum. " dedi ve cevap vermemi beklemeden aramayı sonlandırdı. Söz vermese iyiydi çünkü birisi bana söz verdiğinde ya bana ya da yanımdakilere hep bir şey olurdu. Aklımdaki negatif düşüncelerden Hatice Hanımın bana öğrettiği bir kaç teknikle kurtuldum ve Eylemin bana attığı adrese baktım daha doğrusu bakakaldım. Çünkü bana bir gece kulübünün adresini atmıştı. Bu ricayı kabul etmekle hiç iyi yapmadığımı düşünmeye başladım ama ne olabilirdi ki. Altüst olacak bir hayatım kalmamıştı son 4 yıldan beri. Yurt odasına geldiğimde saat yediye geliyordu Eylemin yatağın altındaki lacivert poşeti çıkardım içindeki siyah kutuyu gördüğümde doğru paket olduğunu anladım ve yatağın üstüne koydum. Yavaş yavaş hazırlanmaya başlasam iyi olurdu çünkü yurt ve gece kulübü arasındaki mesafe yaklaşık 1 saatti yani metroyla. Banka hesabımı gördükten sonra taksi kullanmayı hiç istemiyorum. Gece kulübüne gideceğim için ona uygun giyinmem lazımdı. Dolabımdan dar siyah kotumu ve dar askılı üstümü giydim. Üstümdeki askılı göğüslerimi ortaya çıkarıyordu ama değiştirme gereği duymadım.Yurda gelirken yağmura yakalandığım için üstüme kısa oversize deri ceketimi ve altına yine aynı renk siyah uzun çizmelerimi giydim. Aynaya baktığımda dünyanın en basit kombinini yapmıştım fakat kendime yakıştırmıştım. Baştan aşağı siyahtım bunlara tezatlık oluşturan beyaz ten rengim ve bal sarısı saçlarım adeta parlıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım aklıma o an gelmişti parlayan alevler tıpkı onlar gibiydim. Bu hatıralardan uzaklaşmayı başardım ve çantamın içine gerekli her şeyi attıktan sonra hazırdım şarja taktığım telefonumu elime aldıktan sonra odadan ayrıldım. Eylemin attığı adrese doğru yola çıktım, her şeyden habersiz. O gece eğer gelecekti Laçin yanıma gelebilseydi eminim ki ben o odadan çıkamayayım diye her şeyiyle savaşırdı. Ama bu savaşı kazanamazdı. Güneşin doğup her yeri aydınlattığı, Ayın batıp Güneşe parlaması için yol verdiği gibi. Azrailin gelip ruhumuzu aldığı, Şeytanın Tanrıya ihanet ettiği gibi. Aslan tarafından kovalanan bir ceylanın yakalandığı, annesiz kalan kuşların uçamayacağı gibi.Bizimde onunla tanışmamız kaçınılmazdı. O Alpar Salmanoğluydu. Benim kaçınılmazlığımdı. |
0% |