Yeni Üyelik
17.
Bölüm

13. Bir çift ayakkabı

@canimsenhayirdir

ay benim ders çalışmam lazım ama çalışmıyom. WAWAWA . biraz matematik çözmeyi denicem

Götünüzü ısırmaya geldim

İyi okumalar...

Oy:5

Yorum: 10

Şarkı: Rütbeni bileceksin

 

 

 

Irmak’tan

Telefonuma bakarken kıs kıs güldüm. Yaşlı dedeleri trollüyordum. Evet, şaka gibi ama gerçek. Dedeye fotoğraf at demiştim ve yarım saattir atmamıştı. Hâlâ beklerken ekrana fotoğraf düştü. E ne olduğunu tahmin etmişsinizdir. Hızla telefonu uzandığım koltuğun diğer ucuna atarken gözlerimi kapadım. Ama dede ben sana bunu mu at dedim?

“Iy, kusasım geldi valla. O ne be! Kıllı kıll-”

“Ne diyorsun bıdır bıdır?” diye sözümü bölen abim ile telaşlandım. Hızla en uç köşeye fırlattığım telefonumu alıp ekranını kapadım. Elinde iki tane kupa vardı. Birini bana uzattığında gülümseyerek aldım. Abim de hemen ayaklarımın üstüne oturdu. Ses etmedim. Onun huyuydu bu. Sırtını koltuğa yaslarken kahvesinden bir yudum aldı. “Ee,” dedi tok sesi ile. “Haktan ile ne yapıyorsunuz?” demesi ile içtiğim kahvenin boğazımda kalması bir oldu.

“N-ne Haktan’ı be?” dedim. O gün travmam olmuştu cidden. Dudaklarımızın arasında bir karış mesafe…

Çapkın çapkın sırıttı. “Seninki işt-” Fırlattığım iki yastıktan da çevik hareketlerle kurtuldu. Bazen polis olduğunu unutuyordum.

“Ya abi! Susar mısın!” deyip yanımdaki sehpada olan bilgisayarımı dizlerimin üzerine yerleştirdim. “Şurada kitap yazıyorum.”

“Erkek karakteri öldürdün mü bari, neydi adı? Elli tane kası olan var ya, Huriye miydi? Abdulhamit?”

“Oha abi ya! Abdulhamit ne? Kenan adı. Ve öldürmedim. Çok yakışıklı o, yaşamalı.” Bu sefer ben onun attığı yastıklardan sıyrıldım.

“Sus kız. Keşke beni koysaydın ben daha yakışıklıyım hem.” Kahvesinden bir yudum aldı. “Poster istiyorsun ya, sana fotoğrafımı çıkartayım as onu duvara. Çok güzel olur.”

(Yn: Ben babamdan kutulu set kitap istediğimde bunu demişti…)

Gözlerimi belerterek ona baktım. “Abilere göz belertilmez,” dediğinde ise oflayarak ellerimi saçlarıma daldırdım.

Bu sırada abimin telefonu çalmıştı. Arayanı az çok tahmin edebiliyordum. Az önce konuşmuştum onunla çünkü.

“Alo, anne.” Dedi abim telefonu açarken. Evet, doğru tahmin etmiştim. Annem abim duştayken aramıştı, bu yüzden konuşamamıştı.

Annem, büyük bir şirketin çalışanıydı. 3 ay önce ise yurt dışına gitmişti. Hâlâ da oradaydı.

“İyiyim, sağ ol anne. Sen nasılsın?” Bir süre karşı tarafı dinledi abim. Bakışları bana döndü.

“Yapıyor ara sıra delilikler.” Bu delilikler yapan kişi ben idim. En ters bakışlarımı attım ona. Bu sırada içeriye Gözde abla da geldi. Hemen abimin yanındaki tekli koltuğa oturdu. Çok samimiydi. Onunla abla-kardeş gibiydik.

“Bende, bende. Görüşürüz.” Deyip telefonu kapattı abim. Hızla kolunu Gözde ablanın omuzuna atarken dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. Ellerimle gözlerimi kapadım.

“Aile var burada, AİLE! Bari gözümün önünde yapma şunu.” Derken gözlerimi aralamıştım.

“Sen yazarken iyiydi ama.” Elimdeki kahveyi kenara bıraktım. Bu ev Gözle abla ve abimin eviydi. Annem ve babam uzun süre olmadığından abim beni zorla buraya getirmişti. Burada biz odam vardı. Abim tuz tanesi kadar aklını kullanıp bana burada bir oda yapmıştı.

“Beyinsiz Götalp arıyor, beyinsiz Götalp arıyor.” Götümün altında titreyen telefonum ile yerimden sıçradım. Telefonumun her özelliğini kullanıyordum çok şükür. Abim bana uzaylıymışım gibi bakarken Gözde abla kıkırdıyordu. Bilgisayarımı kenara bırakıp Telefonumu götümün altından aldım. Hızla açtım. Abim hızla ayaklanıp aramayı hoparlöre aldı.

“Kızım nereye bıraktın sen telefonu, Everest’e mi?” Gözde abla başka bir gülme krizine girerken abim bana dik dik bakıyordu.

“Koyduysam ne yapacaksın Götalp, benimle mi geleceksin?”

“Ay neyse,” dedi. Birkaç hışırtı sesi geldi. Ve her şeyi çok net bir şekilde söyledi. “Haktan geldi buraya.”

Abimin gözü seyirirken, Gözde abla yüzünü abimin omuzuna gömmüştü. Tükürüğüm boğazıma kaçarken öksürdüm.

“N-ne,” dedim zar zor. “Nereye?”

“Cehenneme, gidecek misin?” dedi önce. Sonra ise; “Karakola geldi, nereye gelecek.”

“Ee,” dedim tırsarak. Abimin bakışları hayra alamet değildi.

“Neyse işte Soner’i falan sordu. Fakat bende Soner Başkomiserimi aramıyordu.” Ve hızla aramayı normal moda alıp telefonu kulağıma yasladım.

“Götalp sonra konuşuruz.” Deyip yüzüne kapadım. Hızla ayaklanırken yukarıdaki odama koştum. Abimin peşimden geldiğine emindim. Hızla odama girip kapıyı kilitlediğimde kötü kadın gülüşü attım. Üstüme krem bir gömlek, altıma ise bol bir pantolon geçirdim. Halka küpe taktım. Saçlarımı tepede atkuyruğu yaparken Ayağıma YSL topuklularımı geçirdim. Daha taksidi bitmemişti bunların. Üstüme ise Bim’den aldığım fakat mükemmel kokan o parfümü sıktım.

(Yn: Parfüm= Noir ‘erkekler için’ E2. Deneyin mükemmel)

Hızla aşağı inerken abime dil çıkardım. Ve evden dışarı fırladım. Geçen gördüğüm bankta oturan dede yine oradaydı. İlerlediğimde peşimden geldiğini hissettim. Sakin kalıp ilerledim. Daha da yaklaştığını hissettiğimde Ani bir şekilde arkama dönüp yüzüne elimdeki çantayı geçirdim. Gerilerken siyahlar içinden bir adam yaklaştı. Bir tane daha, ve bir tane daha… İçimi huzursuzluk kaplarken Onlardan kurtulmaya çalıştım.

Biri arkamdan eli ile ağzımı kapadı. Ayağımda tekme atarken kafamı Erkaya doğru attım ve avucunu ısırdım. Adam acıyla inlerken Diğer adam kasıklarıma bir tekme attı. Geriledim ama durmadım. Çantamdan abimin yanında taşı dediği silahı çıkarttım.

“Yaklaşmayın!” dedim nefes nefese. “Yaklaşmayın! Yaklaşanı vururu-” Omuzumda hissettiğim ince sızı ile bakışlarımı omuzuma geçirdiğim. Bu bir iğneydi. Dengemi kuramazken dizlerimin üzerine düştüm. Başıma çok şiddetli bir ağrı girmişti. Bedenim yeri boyladı. Bilincim kapanırken son gördüğüm şey bir çift, parlak ayakkabılardı…

 

 

Evet... Yine ne poh yedi acep Irmak??

Bölüm nasıldı??

Sizce benim yaşım kaç?

AY yine ben ve saçma sorularım.

Neyse öptümmm

Loading...
0%