Selamın hellüü
Evet bugün olacak sözlüyü zorla salı gününe ertelettik csedsawes
Özne konusundan bişe anladıysam arapım yani
Bu arada benim tripofobim var (delik korkusu foto koyacaktım da iğrendim araştırın siz)
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum (kesinlikle silah zoruyla değil)
İyi okumalar...
Oy: 13
Yorum: 23
Şarkı: Yaranamadım
Irmak’tan
Hızlıca aynadan kendime baktım. Üstümde Donald Duck’lu beyaz, kısa kollu bol bir tişört vardı. Altımda ise siyah bir kargo pantolon. Üstüme birkaç fıs parfüm sıktıktan sonra içeriye doğru bağırdım.
“Anne ben çıkıyorum.”
“Tamam, dikkatli ol.” Diye karşılık verdi annem. Gülümserken beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kapıyı da çektikten sonra kendi anahtarımı cebime atıp aşağı ilerledim. Evet, abime baskın yapacaktım. İnşallah babam yoktur.
Otobüs durağına ilerlemeye başladım. Aslında ehliyetim vardı ama çok çok eski olduğu için abim sürmeme izin vermiyordu. Boş zamanında öğretecekti.
Kısa süre içerisinde otobüs gelirken hızla ter gibi leş kokan- ay pardon leş gibi ter kokan otobüse bindim. Köşe bucağa sıkışıp kitabın kapağına gelen yorumları okuyordum. Herkes kapağı çok sevmişti.
Otobüs aniden durduğunda yola doğru camdan bakmaya çalıştım. Çevirme vardı. Geri yerime oturdum. Bir polis camdan şoförün ehliyetini isterken biri otobüsün etrafını dolaşıyordu. Bir saniye, abi?
Aynı anda bakışlarımız çakışırken kaşlarını çattı. Sen hayırdır dercesine elini sallarken dudaklarımı sana ne lan diye oynattım. Eli ile aşağı inmem için işaret yaptığında oflayarak aşağı indim. Birkaç bakış bana dönmüştü. Umursamadım. Size ne yani önünüze bakın kardeşim.
Yanına geçtiğimde öyle ters bakıyordu ki altıma etmiş olabilirdim yani. Tabii abim olmasaydı.
“Ne arıyorsun sen yine? Otur evinde ya,”
“Ay sanane, gezmeye çıktım.” Hayır, seni deli etmeye çıktım. Seni deli etmemin hobim olduğunu söylemiş miydim?
“Sen ve gezmek? Sen anca beni deli etmek için çıkmışsındır, zaten de deli ediyorsun.”
Gülümsedim samimi olmayacak bir şekilde. “Tam da üzerine bastın.”
“Haktan karakolda, gideceksen bırakayım.” Ani dediği şeyler ile afallarken geriledim. Kolumdan tuttu beni.
“N-ne?” dedim zorlukla. “Ciddi misin?”
“Adamın peşini bırakmayacağına adım gibi emin olduğum için umursamıyorum.” Umursadığına adım gibi emindim ama kanıtlayamazdım.
“Aferin, adam ol.” Dediğimde üstüme yürüdü. Kıkırdarken geriledim. Hızla onun arabası olduğunu bildiğim arabayı bildiğimde onun da başka bir polisle konuştuğunu gördüm. Görevini devrediyordu büyük ihtimal. Adamla tokalaştıktan sonra gelip şoför koltuğuna geçti. Kemerini takarken kontağı çalıştırdı.
“Ee, anlat bakayım,” Neyi dercesine ona baktım.
“Kitabını beğenmişler mi?” dediğinde yüzüme sıcak bir gülümseme oturdu. O da önemsiyordu.
“Beğenmişler, özellikle de kapağını.” O da gülümsedi. Torpidodan su çıkardım içmek için. Abim de bu sırada radyoyu ayarlıyordu.
Bu sırada ortamda bir ses yankılandı;
“Şule hanım da yerini aldı. Evet efendim, siz hangi seks posizyonunu kullanacaksınız. Uygulamadan önce anlatmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü seyircilerimiz daha iyi anlayıp, siz pozisyonu uygularken onlar da aynı anda uygulayabilsinler.”
İçtiğim su boğazımda kalırken ağzımda kalan suyu püskürttüm. Ben öksürürken abim titreyen eliyle radyoyu değiştirdi.
“Eşarbını yan bağlama, eşarbını yan bağlama
Ben söyleyim sen ağlama…”
Bu sefer aklıma Haktan’la ilk tanıştığımızda attığım mesaj geldiğinde daha şiddetli öksürmeye başladım. Abim bir eli direksiyondayken bir elini sırtıma attı. Vurdu hafifçe.
“Helal helal.” Öksürüğüm dindiğinde gözümden gelen yaşları sildim. Ay o neydi be? Rabbim, sen beni nelerle sınıyorsun?
Araba karakolun önünde durduğunda gülümsedim. Ela gözlüm kapıda birisi ile konuşuyordu. Dudak okuma gibi bir yeteneğim vardı, okumaya çalıştım.
“Allah’ın belası adam ya, sırf davayı onlar kaybetti diye ben suçlu oluyorum. Hayır suçlu o, yani haksız olan o. Ben nasıl bu durumda düşüyorum hâlâ anlamış değilim.” Diyordu ela gözlüm. Abim bu sırada kolumu dürtüklüyordu.
“İnmeyeceğim arabadan abi, sen git.” Dediğimde bana tip tip baktı. Arabanın anahtarını kucağıma bırakıp kapıyı sertçe kapadı. Ona bakmadım bile. Ela gözlüme bakıyordum ben.
“Onu bunu boşver,” dedi karşısındaki adam. Adam neredeyse dudaklarını oynatmıyordu. Nasıl okuyacaktım bunun dudaklarını ulen! Bir süre daha okumayı çalıştım ama adam konuşurken neredeyse ağzını açmıyordu. Tek anladığım cümle, “Mavi gözlü kız,” idi. Ne oluyordu? O kimdi?
“Irmak mı, yok ya. Ne nişanlısı. Sizde abartmışsınız amına koyayım. Kızdan hoşlanıyoruz gibi bir şey.” Bakışlarımı dudaklarından çekip onu inceledim. Ne yani? Benden mi hoşlanıyordu? Yok canım, karşı komşusu Irmak’tır o. O Irmak ben değilimdir, değil mi?
Karşısındaki adam kolunu dürttü. “İleri de o da olur be oğlum,” dedi. Dudaklarını bu sefer açarak konuşuyordu. Şükür ya rabbim.
Bu sırada Haktan’ın karşısındaki adam telefonunu cebinden çıkarıp kulağına dayadı. Biri aramış olmalıydı.
Haktan’ım ise beni hâlâ fark etmemişti. Telefonumu cebimden çıkarttım hızla.
Siz: Sağında olan 256 numaralı arabaya bak
Telefonunu cebinden çıkardı. Ekrana bakarken kaşlarını çattı ve bana doğru baktı. Bakışlarımız kesiştiğinde gülümsedim. Bocalarken içinde olduğum arabaya doğru ilerlemeye başladı. Arabaya ulaştığında kapıya elini uzattığı an kapıyı kilitledim. Kapının kolunu çekiştirdi. Çenesi ile kapıyı işaret etti.
“Aç,” diye dudaklarını oynattı. Kafamı hayır anlamında sallayıp gülümsedim. Tek kaşını kaldırarak bana baktı. Tekrar açmayı denediğinde kilidi hızla açıp arka koltuğa geçtim. Kilit aniden açıldığı için bir adım geriledi ama durmadı. Ön kapıyı kapatıp Arkanın kapısını açtı. Yanıma otururken ani bir hareketle elimden anahtarı alıp kapıları kilitledi. Haktan özel eğitim almıştı, değil mi…
“Hadi bakalım,” dedi bana dönerken. “Kendi kuyunu kendin kazdın.” Yutkunurken sırtımı arkamdaki kapıya yasladım. Gülümseyerek bana yaklaştı.
“Konuşarak anlaşabiliriz, değil mi?” dedim son umut kırıntısıyla. Gülümserken cıkladı. Dün akşam ona yazdığıma bin pişman olurken gözlerimi gözlerinden alamadım.
Dün akşamki yazışma
Siz: Haktan (Görüldü)
Siz: KOOOCAMMMM (Görüldü)
Siz: AY Böyle olmadı (Görüldü)
Siz: EY MÜMİN KARDEŞİM NASILSIN (Görüldü)
Siz: Ay böyle de olmasdı (Görüldü)
Siz: EY GÜZEL KOOACM, NBR? (Görüldü)
Siz: Ay bende ne fesatım ulan (Görüldü)
Siz: dışına baktım yeşil türbe (Görüldü)
Siz: içine girdim estafirullah tövbe (Görüldü)
Siz: FGUIUHGYCUI9JHIOJHBH (Görüldü)
Siz: Ay kitabımı yazarken senden esinlendiğimi söylesem mi (Görüldü)
Siz: Yok ya söyelmiyim (Görüldü)
Siz: Şuan toplantıya mola verildi (Görüldü)
Siz: mübarek adam öyle konuşuyoki (Görüldü)
Siz: Kağnı arabası daha hızlı (Görüldü)
Siz: GÜZELLER İÇİNDEN BİR SENİ SEÇTİM (Görüldü)
Siz: KALBİMİ SANA BEN SANA VERDİM (Görüldü)
Siz: dıldıdlılıklıklılılılılılılılklçılklılılılıllılılıl (Görüldü)
Siz: Toplantı bende kafa yaptı (Görüldü)
Siz: içtiğim içeceğin içinde alkol olabilir miydikine (Görüldü)
Siz: Dur bi içeriğini sorim (Görüldü)
Siz: LAN ALKOL VARMIŞ YA, (Görüldü)
Siz: neyseki 3 yudum içmiştim (Görüldü)
Siz: e ne ağır şeymiş mk 3 yudumda böyle yaptıysa bir bardağı düşünmüyom (Görüldü)
Siz: bu arada bi adam var burada taşşş (Görüldü)
Siz: ama senin kadar olamaz (Görüldü)
Siz: Dün rüyamda beni s*kiyodun mk (Görüldü)
Siz: o ksdar bağlanmışım ki (Görüldü)
Siz: bhvygujbhjokjnk (Görüldü)
Siz: Hsktan (Görüldü)
Siz: haeflwr kayıyo (Görüldü)
Siz: efsun gwldş ya-nıms (Görüldü)
Siz: Hsktan (Görüldü)
Siz: midem bulsnıyo (Görüldü)
Siz: ys efsun bwni arks bahçwye çwkiyor (Görüldü)
Siz: toplsntı dw bitms (Görüldü)
Siz: e bwn burds ne yapıyhm (Görüldü)
Siz: Biy sanie (Görüldü)
Siz: Nedwn görüldü yazsı çıkıo (Görüldü)
Siz: LAN (Görüldü)
Siz: Ananı skm ben tüm mesajları göndermişim ya
Haktanım: 😉
Şuan
Bacaklarımı kendime çektim. Bu sırada Haktan da koltukta yan oturup dizlerinin üzerinde durdu. Kokusu ciğerlerime şenlik yaşatırken kalbime zulümü yaşatıyordu. Ay acaba kalbimin sesini duyuyor muydu?
Ben iyice yumru halini alırken Haktan iyice üzerime eğiliyordu. Yüzlerimizin arasında bir nefeslik mesafe kaldığında bakışları her zamanki gibi dudaklarıma indi. “Demek kitabını yazarken benden esinlendin?” Ah o içecek. Neden içtim ki ben? Malım ben ya harbiden.
“Y-yoo, kim dedi?” derken bakışlarım dudaklarına inmişti. Kırmızı ve biçimli dudaklarına. Yutkundum tekrardan.
“Kuşlar dedi,” Nefesi yüzümü okşarken elini kuyruk sokumumun üstünde hissettim. İki parmağını birleştirmiş, yürür gibi hareket ettiriyordu. Biraz daha hareket etti parmakları. Tam kuyruk sokumumun üstünde durdu. Ve yavaşça orayı okşamaya başladı.
Vücudum ürperirken göz bebeklerimin titrediğine adım gibi emindim. Ama kanıtlayamazdım. Titrek bir nefes verirken yine Munzur sesini işittim.
“O kuşların ne kadar güzel olduğunu söylemiş miydim?” dediğinde ise son damla oldu. Burunlarımız neredeyse birbirine değecek şekilde yakındı. Gözlerimi kapatıp dudaklarına doğru nefesimi verdim. Allah’ım, şuan burada bu adamı yememem için bana sebep ver. İnlememek için zor tutuyordum kendimi. Bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı?
“O kuşlar seni tanıyor mu?” dedim bende. Azıcık daha yaklaşsa dudaklarımız birbirine değecekti.
“Hıhım,” dedi tok sesi ile. Gözlerimi araladığımda elalarının pür dikkat bana baktığını fark ettim. “Hatta şuan dibimde,” Gözlerinin içine bakarken götümdeki telefonum titremeye başladı.
“Babam arıyor, babam arıyor, babam arıyor, babam arıyor.” Haktan bir şeyler mırıldanıp geri çekilirken telefonu açtım.
“Kızım, Soner burada olduğunu söyledi. Neredesin, gelsene?” Yutkunarak Haktan’a baktım.
“Tamam baba, geliyorum,” diye mırıldandım. Telefonu kapadım.
“Ne dedi,” diye sordu.
“Yanına çağırıyor, buradaymış.”
“E gidelim o zaman.” Diyerek kapıların kilidini açtı. İkimizde arabadan inip hızla karakola girdik. Bizimkilerin her zamanki yerine geldiğimizde babamın ayakta bana ve Haktan’a baktığını gördüm.
“Kızım gurbete mi gittin? Şuncacık karakoldasın, bulamadım seni.” Abime kaydı bakışlarım.Tek kaşını kaldırmış bana ve Haktan’a bakıyordu. Aynen, hiç umursamıyordu bizi.
“Ay baba otoparkın oradaydık-oradaydım yani. Ne gurbeti.” Bu sırada Sedef gelip babama bir dosya uzattı.
“Efendim, Irmak Hanım’ın karakola düşme sebepleri.” Bir adım gerileyip babama baktım. Yutkunurken abime baktım bu sefer. Onunda haberi yok gibiydi.
“Sağ ol kızım.” Dedi babam. Hiç birimizin bakışlarını umursamazken Dosyayı aralayıp incelerken ben hafiften geriliyordum. Abimden rahat kaçıyordum ama babamdan kaçar mıydım, orası meçhul.
Babam dosyayı karıştırırken kaşları şaşkınlıkla havalanıyordu her sayfada. En sonuncu sayfaya, yani Haktan ile ilk defa yüz yüze görüştüğüm zamanki olaya bakarken sert bakışlarını bana kaldırdı.
“Irmak,” dedi. Sesi çok korkunçtu.
“Baba,” dedim bende. Benim sesim ise götüme kaçmıştı. Haktan kenara çekilmiş, sırıtışını saklamaya çalışırken beni izliyordu. Ne gülüyorsun be adam! Acı çekiyoruz burada. Aa, cık cık cık ayıp.
Bir adım daha gerilediğimde sırtım duvara çarptı. Sıçtım. Arkadaşlar helvam antep fıstıklı olsun. Yanında da döner verilirse iyi olur. Bende yararlanırım. Ya ne diyorum ben? Birazdan tahtalı köyü boylayacağım.
“Babacığım,” diye mırıldanırken hızla koşmaya başladım. Peşimden koşuyor muydu, bilmiyordum ama deli dana gibi koşuyordum. Koşarken Götalp’e çarptım lakin aldırış etmedim. En son çıkışa vardığımda arkama baktım. Kimse yoktu. Durup ciddi ciddi arkama baktım. Yoktu. Ne yani, boşuna mı Hussain Bold’un rekorunu kırmıştım? Oflarken karakoldan çıktım. Çok koştuğum için nefes almakta zorluk yaşıyordum. Başım da dönüyordu. Aldırış etmeden bir taksiye bindim. Hâlâ nefesim düzene girmemişken eve vardım. Annem de evde yoktu. Odama çıkıp kendimi yatağa attım. Ve istemsizce beni kendine çeken, garip bir uykuya daldım…
Ya bölüm bitti ağlıcamm
Kısa mı olmuş???
Irmak'ın babası cidden bordo bereli tarzı bişe (aklımdaki yane)
Ya öpüştürecektim de bunları üşendim sonradan
Fazla oy ve yorum gelmezse bölüm atmıyorum inadım da inattır
Öptümmm
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.39k Okunma |
4.1k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |