Herkese selamm
Ya önceki bölümü çok kşi istedi oy verip yorum yazan yok ama ??
Bu bölümü aslında atmayacaktım ama gönlüm el vermedi...
Neyseee
İyi okumlar...
Oy: 15
Yorum: 25
Şarkı: Yaman Sevda-Çelik (çelik hayranıyım)
Irmak’tan
Sinirle taksinin kapısını kapatıp sert adımlarla karakola ilerlemeye başladım. Sinirden migrenin tutmuştu. Avuç içlerim kaşınıyor, gözüm seğiriyordu. Neye sinirlendim diye soracaksınız, abime tabii ki de. Beyninin olduğundan şüphe ettiğim abime. Telefonumu satmıştı çünkü beyefendi. Ya bir insan kardeşinin telefonunu niye satar ki arkadaşım?
Karakola girdiğimde birkaç kişinin bakışları bana dönmüştü. Umursamadım. Oturdukları alana vardığımda hepsinin yayılıp oturduğunu gördüm. Haktan da vardı aralarında. Beni gören abim ayaklandı hızla. Tabii ayaklanırdı, ne bok yediğini biliyordu büyük bir olasılık. Karşıma geçti.
“Ben sana gelme demedim m-”
“Sen ne hadle benim telefonumu satıyorsun?” Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. Bense devam ettim. “Hani telefonun sahibi benim ya, bana sorman gerekiyor ya önce!” Gözlerini araladığında onunda mavilikleri alev saçıyordu. Ama ben alışkındım. Bunlar bana yaramazdı.
“Sen demiyor muydun, Bu telefonda çalışmıyor diye.”
“Ama içinde önemli dosyalarım vardı. Neden bana söylemedin!”
“Benimle düzgün konu-”
“Konuşmuyorum lan!” diyerek üstüne atılıyordum ki arkamda duran Gökalp, kollarımı arkadan birleştirip beni durdurdu. Kaçmayı denedim ama kaçamadım. “Gururun mu yemiyor? Bal gibi de yiyecek o gururun.”
“Irmak,” dedi dişlerinin arasından. Kendini zor tutuyordu. Tek boynuzlu su aygırı!
“Irmak ne Irmak? Bir kere bile ciddiye alınmayan Irmak mı, yoksa her zaman tek kalan Irmak mı?”
“Sen neyden bahsediyordun?” dedi kaşlarını çatarken. Tabii bilmezdi beyefendi. İçimize attık onca şeyi.
“Boşver, anlatsam da boş.”
“Irmak,” dedi yükselerek. “Açıkça anlat, neyden bahsediyorsun?”
“Hayır, anlatmıyorum. Geçmişe dönersen anlarsın. Anla da bir zahmet!” Yüzüme baktı boş boş. Sonra ise aydınlanış olacak ki kaşları havalandı.
“Sen onlara mı içerlendin?”
“Ya hatırlamıyorsun bile, önemsemene gerek yok. Bir daha da işime karışma benim.” Bir elimi kurtarıp işaret parmağımı ona doğru salladım. “Eğer karışırsan, aha buraya da yazıyorum, ibret alem olsun ki seni tüm mahalleye rezil ederim. Abim de demem. Ona göre takıl.” Başıma şiddetli bir ağrı girince gözlerimi kapamak zorunda kaldım. “Irmak,” deyip bana bir adım attığını hissettiğim an geriledim. Gerek yoktu. Tekrar gözlerimi açtım. “Dokunma bana,” Gökalp’e döndüm. “Bırak beni sende.” Beni dinleyip bıraktığında abime son bir bakış atıp çıkışa doğru yöneldim. Ellerimi saçlarıma geçirip geri atarken ağlamamak için dudağımı ısırdım. Hayır, ağlamayacaktım.
Hızla bir taksiye bindim.
“Nereye abla?” diye sordu taksici. Ay ben abla olacak kadar yaşlı değilim ki!
“Polis evini biliyor musun?”
“Evet abla,” dedi. Pos bıyıklı biriydi. Ortalama 30- 40 yaşlarındaydı. Dikiz aynasından bana bakıyordu.
“Oraya sür sen.”
“Tamam abla,” deyip arabayı çalıştırdı. Araba yavaş hareketlerle hareketlenirken kollarımı göğsümde bağlayıp başımı cama yasladım. Yoldaki arabalar sanki aceleleri varmış gibi hızlıydılar. Şehrin ışıkları etrafı aydınlatıyordu.
Yutkundum derince. Küçükken hep yalnız olmamdan dolayı onları suçlamıyordu. Çünkü onlarında bazı sorumlulukları vardı. Ama ister istemez içerleniyordum. Bende insandım ne de olsa. İlkokulda iken arkadaşlarımın ailemin benimle çok ilgilenmiyor diye dalga geçmesine içerlenmemek mümkün müydü? Ya da komşunun evinde, hiç tanımadığın kişilerle akşam yemeği yemek? Zordu, hem de çok. Fakat ben dışıma vurmamıştım bunları. İçime atmıştım hep. Dudaklarımda hep bir gülüş vardı, lakin içim kor bir ateşten farksızdı.
Radyoda kısık sele bir şarkı çalıyordu, dikkat kesildim.
“Ah o gülüşün, bana dönüşün,
Döner durur başım yaman bu sevda,
Nerede yüzün o kara gözün,
Yanıyorum her bakışta.
Bir daha mı aman, of aman aman,
Kaçıncı bu acı bilmem kaçıncı,
Bir daha aman, of aman aman,
Yanıyorum her bakışta.”
Bu sırada polis evine varmıştık. Taksi ücretini ödedikten sonra arabadan indim. Araba yanımdan uzaklaşırken başımı gökyüzüne kaldırıp yıldızlara baktım. Parıl parıldılar. Derin bir nefes verim yine ağlamamak için tuttum kendimi. Fakat migrenim bu işi zorlaştırıyordu. Yavaş ve ağır adımlarla ilerleyip içeriye girdim. Ferah bir hava karşıladı beni. Aynı yavaşlıkla danışmaya doğru ilerledim.
“Merhabalar, kimliğinizi alabilir miyim?” dedi sekreter kadın. Bu kadının sesi bu kadar ince olmak zorunda mıydı? Başım iyice ağrıyordu.
“Ben polis değilim, abimin haberi var. Onun odasında kalmaya geldim.” Kadın bir anlığına yüzüme bomboş baktı ama ifadesizlik maskesini hızla yüzüne geçirdi.
“Abinizin ismini alabilir miyim?” diye sordu. Biraz daha bu ses tonuyla konuşsa boğabilirdim.
“Soner, Soner Serçel.” Kadın bilgisayarda birkaç şeye tıkladı. Sonra ise arkadan odanın anahtarını alıp bana uzattı.
“Kolay gelsin,” diye mırıldanıp yukarı çıkmaya başladım. Asansör fobim vardı. O yüzden merdivenleri kullanıyordum.
5 kat çıktıktan sonra abimin odasının önüne gelmiştim. Anahtarı deliğe sokup çevirdim. Kapının çıt etmesi ile kapı aralandı. Kapıyı iterken burnuma abimin kokusu doldu bu sefer. Bu yüzden yüzümü buruşturdum. Abimden kaçıyordum ben, neden buraya gelmiştim?
Umursamayıp kapıyı kapattım. Kitleme gereksinimi duymadım. İsteyen rahatlıkla açabilirdi. Anahtarı yere attıktan sonra ayakta durdum öylece. Gözlerim doluyordu. Hayır, dolmamaları lazımdı.
Alt dudağımın titrediğini hissettim. Yumruklarımı sıktım en son çare olarak. O da işe yaramayınca bıraktım kendimi. Bir damla yaş aktı gözümden. Sağ gözümden. Diğer yaşlar ise onu takip etti. Omuzlarım da onları takip edip çökerken yatağa bıraktım kendimi. Her şey üst üste geliyordu. Ve bu beni yoruyordu. Yüzümü yastığa gömerken abimin kokusu burnuma doldu iyice. Bu beni daha sinir ederken sinirli lakin yastık yüzünden boğuk bir çığlık attım. Migrenimin iyice artması daha şiddetli ağlamama sebep oldu.
Bu sırada kapının açıldığını işittim. Başımı kaldırmadım. Zırlamaya devam ettim. Gelen kişi ses çıkartmıyordu. Ağlamam, kesik kesik iç çekmelere dönüşürken kimin geldiğini anlamaya çalışıyordum. Bu sırada kapının kapandığını işittim. Çok gıcırtılı kapanmıştı kapı. Migrenim iyice artarken kaşlarımı çattım. “Kimsen çık,” dedim. Sesim yastıktan boğuk çıkmıştı.
Ses çıkarmadı gelen kişi. Adım sesleri yaklaştı. Ve yatağın sağ tarafının çöktüğünü hissettim. Tam küfür edecektim ki başka bir koku işittiğimde duraksadım. Bu, Haktan’ın kokusuydu.
“Haktan?” dedim.
“Efendim.” Derken sesi öyle yumuşaktı ki onu yiyesim geldi anlığına.
“Neden geldin, git.” Dedim. Gülme sesi işittim. Elini saçlarımda hissettiğimde elini bileğinden tutup ittirdim. “Git,” derken sesim küçük bir çocuktan farksızdı.
“Migrenin mi var?” dediğinde kaşlarımı çatıp sonunda başımı yastıktan kaldırdım. Ve kaldırmamın etkisi ile burunlarımız birbirine değdi. Bu adam ne ara bu kadar yakınıma gelmişti?
“N-ne?” Boş boş göz kırptım. Nereden bilmişti? Ben daha bu olayın şokunu atlatmamışken bir anda beni oturur hale getirince bir şoka daha girdim. Kısık bir çığlık atmayı da unutmamıştım. Ona dönüp bakacağım sırada beni açtığı iki bacağının arasında kalan boşluğa oturtup sırtımı kaslı karnına yaslamamı sağladı. Başımı da göğsüne yaslarken kafamı kaldırıp ona baktım.
“Ne yapıyorsun?”
“Başın ağrımıyor mu?”
“Evet?” dedim.
“E ovacağım.”
“Geçmez ki,”
“Annemin de migreni vardı.” Derken parmaklarını şakaklarıma yerleştirdi. Üstten üstten de bana bakıyordu. “Babam evde olmayınca ben ovardım başını. Ağrısı geçerdi. Belki sende de işe yarar.” Parmaklarını yavaşça oynatmaya başladı.
Öyle ovuyordu ki cidden rahatlatıyordu. Başımı göğsüne daha da yaslarken bacaklarımı kendime çektim. Karşımızdaki aynadan görüntümüze baktım. Onun bir bacağı yataktan dışarı sarkarken bir bacağı yataktaydı, dizini kırmıştı. Bende hemen onun önündeydim. Öcü gibi duruyordum. Tenim beyazlamıştı.
Bu sırada aynada bakışlarımız kesişti. Hafifçe gülümserken o göz kırptı. İçim bir hoş olurken karnımda kelebeklerin uçtuğunu hissettim. Gözlerimi kapatırken duyduğum en son ses onun güzel nefesinin ritmi oldu…
Tüh ya bölüm bitti
Kısa oldu biraz ya özr dilerm
Kavga çıkartmazsam olmazzzz
Bu arada benim migren belirtilerim var ama migerim yok ne oluyooooo???
Çelik dinleyin tavsiye değil emir :)
Umarım bölümü sevmişsinizdir
Görüşürüzzz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.39k Okunma |
4.1k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |