77. Bölüm

49. Kalbimi mi çalacaksın?

★𝐓𝐚𝐝𝐨𝐰★
canimsenhayirdir

AY AY AY SELAMMM

NASILSINIZZZ

Umarım iyisinzidir

Bölüm biraz kısa ama affedinn çok heyecanlandım ya EDSAWEDSA

Bu bölümü @vic__ 'e ithaf ediyorum ALLAH ONDAN RAZI OLSUNNN

Onun yardımları olmasa yapamazdım gece gece yardım etti valla gfgthygfhg

Bir kanal buldum şahane ya

Kanal: @aemilst

WATTPAD KİTAPLARI VİBESİ VERİYO VİDEOLARI

Ay neyse

bölüm ile ilgili düşüncelerinizi aşırı merakkk ediyorum

öptümm

İyi okumalar...

Oy:35

Yorum: 45

Şarkı: Untıl I Found You- Stephen Sanchez/Em Beihold (benim en sevdiğim şarkı buu)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Havadaki gerginlik sanki gergin değilmişim gibi beni iyice geriyordu. Mahkeme salonundaydık. Dava hâlâ sürüyordu tüm gerginliği ile. Murat 1 saattir aralıksız bana dik dik bakıyordu. İğrençti bakışları. Midemi bulandırıyordu. Pis amaçlıydı bakışları.

Murat bu sırada Haktan’a laf attı. Tek kaşım havalanırken Haktan ona ağzının payını verdi. Bu sırada Murat bir şeyler dedi. İtalyanca. Ve bende İtalyanca biliyordum. Bu işin sonunda siz ağlayacaksınız. Demişti. En sonunda dayanamayıp bende ona aynı dilde cevap verdim.

“Gel de onu külahıma anlat!” Ve tüm bakışlar bana döndü. Neden bana bakıyorlardı? Yutkundum derince. Ay, benim İtalyanca bildiğimi kimse bilmiyordu, değil mi… REZİLLLL. GERİZEKÂLIII! MAL! Ne desen haklısın iç ses. Rezilim!

“Ay pardon, siz devam edin,” diye mırıldandım.

“Sessizlik!” dedi Hakim. Sonra ise Tercümana döndü. “Ne dediler?”

“Murat bey, ‘Bu işin sonunda siz ağlayacaksınız,’ dedi. Irmak hanım da, ‘Gel de onu külahıma anlat.’ Dedi.”

Duruşmayı izleyenler arasında abim, annem ve Gözde ablamın bakışları benim üstümdeydi. Benim bu dili nasıl bildiğimi sorguladıklarına adım gibi emindim. Haktan da bana bakıyordu. Ona baktım Ne oldu? Dercesine. Cevap vermeden önüne döndü. Ay götüm!

Dava biraz daha sürdü. En sonunda ise hakim tokmağı masaya vurup, “Karar verilmiştir!” dedi. Ellerim iyice üşümeye başlarken Haktan alttan elimi tuttu sıkıca. Onun elleri sıcacıktı. Herkesin odağı hakimdi. Adam Acun değilse konuşacaktı inşallah.

“Sanık Murat Kırbaç, davacı Irmak Serçel’in hiçbir suçu olmadan onu öldürmeye teşebbüs, tecavüz, tehdit ve ondan önceki suçları nedeniyle 31 yıl 5 ay hapis yatması karar kılınmıştır.” Duyduğum sözlerle donakalırken bizimkiler sevinmeye başlamıştı. Boş boş karşıma baktım ilk önce. Eyüp çıldırmış bir biçimde yanındaki avukatına sövüyordu.

Bakışlarımı Haktan’a çevirdiğimde bana pür dikkat baktığını fark ettim.

“Şimdi ne olacak?” dedim kısık çıkan sesimle. Gülümsedi.

“Murat ölene kadar hapiste çürüyecek. Belki de onu orada dövüp öldürecekler.” Bir elini yanağıma yerleştirdi. “Kazandık,”

Dayanmayıp kollarımı Haktan’ın beline sardığımda o da bana aynı şekilde karşılık verdi. Kıkırdadım. Sonunda…

Herkes yavaş yavaş dışarı çıkarken Murat bize sövüyordu. Arkasındaki polis yüzüne yumruğu geçirince gülümsemeden edemedim. Adalet yavaş yavaş yerini buluyordu.

Salondan çıktığımızda abim hızla bana döndü. “Sen İtalyanca nereden biliyorsun?” Ben durduğumda diğerleri de durmuştu.

“Ne güzel oğlum, ne diye sorguluyorsun?” dedi annem. Abim bir kaynana edasıyla elini beline atmış bana bakıyordu.

“Kaç dil biliyorsun?” dediğinde herşeyi anlamış olduğunu anladım. Haktan’a baktığımda o da anlamıştı. Abime döndüm. Yutkundum.

“Sekiz…”

“Çüş,” dedi Gözde ablam kendini tutamayarak. Annemde şaşkınlıkla bana bakıyordu.

“Ay ne yapayım? Sıkılıyorum, farklı dil öğreniyorum.”

“Sen dozunu kaçırmışsın,” dedi abim. Ve ilerlemeye devam ettik. Dışarı çıktığımızda muhabirler bizim etrafımıza toplandılar. Haberlere çıkmıştım. E bir o kalmıştı zaten, o da olmuştu.

“Haktan Bey, Duruşma hakkında ne düşünüyorsunuz?” dedi bir muhabir. Birkaç kişi daha aynı soruyu sordu. Haktan hâlâ elimi sıkıca tutuyordu.

“Duruşma istediğimiz gibi güzel geçti,” dedi.

“Sizce doğru bir karar mı verildi?” dedi bir başkası. Bu soruyu bir avukata sormak yanlıştı.

“Bu soruyu bana sormak doğru olmaz, gereği neyse o düşünülmüştür üslerim tarafından.” Bu sefer biri mikrofonu abime yöneltti.

“Peki siz Soner Bey, ne düşünüyorsunuz?”

“Bende aynı düşüncedeyim. Bu konuyu bizim değerlendirmemiz doğru olmaz.” Herkes başıyla onaylarken bir soru yöneltildi ben ile Haktan’a. Bu soru gözlerimin vahşetle açılmasına neden oldu.

“Haktan Bey, müvekkiliniz Irmak Hanımla yasak ilişki mi yaşıyorsunuz?” Utanmasam hönkürerek gülebilirdim ama gülmedim. Haktan’a baktığımda o da aynı anda bana baktı. Sonra soruyu soran muhabire döndü.

“Hiçbir ilgisi yok. Irmak ile çok önceden tanışmışlığımız var. Yasak ilişki değil ama,” Bana baktı yandan. “Müstakbel nişanlım sayılır,” Afallarken, “Ne?” diye mırıldandım. Bir anda, Haktan elimi bırakmazken önümde diz çöktü. Ağzım açık kalırken elini cebine attı ve bir kutu çıkardı. Açtı kutuyu. Ne yaptığının farkında mıydı? Gözlerim şaşkınlıkla büyürken bana öyle bir bakıyordu ki erimemek mümkün değildi.

“Irmak,” dedi. Gözleri birçok duyguyu barındırıyordu. Ayırt etmek imkansızdı. “Sevgilim, hayatımın anlamı, her şeyim. Belki çok erken, belki çok geç; bilmiyorum. Tek bildiğim sensin. Her gece sen uyurken yıldızlar gibi parlak mutluluklarla dolu bir uyku, her sabaha da güneşin eşsiz ışığı gibi bir huzur bulmak istiyorum. Sonsuza dek seni hiç yalnız bırakmamama izin verir misin? Irmak, benimle evlenir misin?” Donakalmış bir biçimde ona bakıyordum. Bu, şaka olmalıydı.

Her şey, belki de geleceğim tek bir kelimeye bağlıydı. Bir kelime… Dile kolaydı. Yüreğim ağzımda atıyor, midemde kelebekler uçuşuyordu. Sol elimi ağzımın üstüne kapamış, şaşkınlıkla ona bakarken gözümden bir damla yaş aktı. O yaş ile bende geleceğimi belirleyen sözü söyledim;

“Evet,” Sesim kısık çıkmıştı. O yüzden tekrar söyledim. “Evet, evet. Evet!” Mutluluk göz yaşları yüzümü kaplarken Ela gözlüm sağ yüzük parmağıma yüzüğü geçirdi yavaşça. Sonra ise ayağı kalktı. Sadece yoldan geçen kişiler bile bizi alkışlıyordu. Bizimkiler duygulu bir şekilde bize bakıyordu. Annem ağladığını saklarken abimin bakışları derindi. Gözde ablam ise ağlarken videomuzu çekiyordu.

Haktan ayağı kalktı ve bana sarıldı. Anı şekilde bende kollarımı boyuna dolayıp ona sarıldım parmak uçlarıma çıkarak. Bu anı kameralar kayıt altına almıştı. Ölümsüzleştirilmişti bu an.

Ben Ela gözlümle evleniyordum!

Geri çekildiğimizde öyle bir bakıyordu ki bana, o bakışlar için bile ölürdüm ben. Elimdeki yüzüğe baktım. Tam tur yüzüktü.

(Yn: lan keretalar ya, tam tur yüzüğü kıskanmadm değil he. Ulan bu karakterleri ben yazıyorum ben kıskanıyorum bu nasıl iş shjkdjchjksdj)

Abimlere döndüm. Hiç de şaşırmışa benzemiyorlardı.

“Siz, biliyor muydunuz?” dediğimde annem başıyla onayladı beni. Demek her şey planlıydı. Haktan’a döndüm tekrardan.

“Şimdi, biz evleniyor muyuz?” dedim. Şaşkınlığı hâlâ atamamıştım.

“Evet,” dedi o elaları ile bana bakarken. Dayanamayıp tekrar sarıldım boynuna. Hem ağlayıp hem kıkırdarken bu neşemi saçlarıma bıraktığı öpücüklerle taçlandırdı.

Evleniyordum…

~

Uzun bir süredir elimdeki yüzüğü inceliyordum. Çok garip bir histi. Midemde keleneler vardı sanki ve uçuşuyorlardı.

“Sevdin mi?” dedi Haktan bakışlarını yoldan ayırıp bana bakarken. Ona baktım.

“Sevmek ne kelime, bayıldım.” Yutkundum. Yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum. “Bu anın gerçekliğine inanamıyorum.”

“Emin ol, bende.” Dedi. Onun evine gelmiştik. Beni bir yerlere götürmek istemişti ama ben gerek duymamıştım. Israr etse de en sonunda o da vazgeçti.

Araba durduğunda tam inecektim ki, “Dur.” Dedi. Arabadan inip benim tarafıma geldi ve kapıyı açtı. Tam inecektim ki ani bir hamle ile beni kucakladı. Elimdeki çiçek demeti düşmesin diye sıkı sıkı tuttum.

“Haktan,” dedim şaşkın şaşkın. Bugün şaşkınlıktan ölmesem iyiydi. “Ne yapıyorsun?”

“Bugün emrindeyim,” dedi o Munzur sesi ile. İçim bir hoş olurken kıkırdayıp onun göğsüne sığındım. Bugün daha ne kadar hem mutlu olup hem şaşırabilirim diye düşünürken içeri giriş yaptık, ve yine benim ağzım bir karış açık kaldı.

Yerler gül yaprakları ile doluydu. Aynı şekilde masa aşırı güzel donatılmıştı.

“H-haktan,” dedim ve ona baktım. “Bugün beni kalpten mi götüreceksin?”

“Hayır,” derken masaya doğru ilerledi. “Senin o güzel kalbini çalmak planım.” Sandalyeyi çekip beni oturtturdu. Ben ona hem şaşkınlıkla hem de hayranlıkla bakarken mutfak tarafına geçip yemekleri masaya getirtti.

Yemek yedik, gerçi birbirimizi yemekten yiyemedik.

 

 

 

 

 

THE ENDDDDDDDDD

AY AY AY AY KERETALAR ELİMDE BÜYÜDÜLER YA,

Ölürüm ben bunlaraaaa

AMA ÇOK TATLI DEĞİLLER Mİ???

ÖLÜRÜMM BUNLARAAA

Nasıldı bölüm (kısa olduğu kesin)

Bu bahsettiğim kanal aşşşşşrıırırı iyi bakın çabuk

Bakın ders çalışmayıp bölüm yaızyorum bir yorumunuzu alırım (oy geliyor zaten sjhjskj)

şaka bir yana çok tatlılar dimii

öyle bir heyecanla yazdım ki bu bölümü anlatamammm

Öldüm öldüm dirildim

Bir adet haktan pls

Neyse

Boş yaptım yien

Öpüldünüzzzzzzzzz

Bölüm : 30.01.2025 13:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...