78. Bölüm

50. Ne avukatı utanma bey??

★𝐓𝐚𝐝𝐨𝐰★
canimsenhayirdir

HELLLÜÜÜÜÜÜ

AY NASILSINIZZ UMARIN İYİSİNİZDİRRR

Bölüm geldii sevinin bakim serfdsx

Bu bölüm birazcık kısa ama içinde bilin bakalım ne var????

Biraz riske girip anlaşılmasın diye üstünkörü yazdım ama tam smut değil (yani şey olmuyo) (şey opsiyonel)

SERFDSAWED

Ay önceki bölüm bir günde 100 yorum oldu çok hoşuma gitti xsdfcxc

Neyse çok tutmayayım sizi

İyi okumalar...

Oy: 36

Yorum: 46

Şarkı: Tadow, Kul olayım kalem tutan ellere

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazardan

Güneş daha yeni doğmaya başlıyordu. Etrafta sadece kuşların cıvıltısı yankılanıyordu. Günlerden Çarşamba’ydı. Haktan uyanıktı. Irmak ise uyuyordu. Haktan, uzun bir süredir uyuyan Irmağı izliyordu. Aslında kalkacaktı yataktan ama Irmak ona öyle bir sarılmıştı ki kalkmaya tenezzül etmemişti. Dün sevdiceğine evlilik teklifi etmişti. İçi içine sığmıyordu. Onun yamacında durmak istiyordu hep. O emretsindi, her şeyi yapmaya hazırdı.

Uzun ve kıvrık kirpiklerini okşamıştı bir süre. Saymayı bile denemişti hatta. Sonra ise o kırmızı dudaklarını izlemişti. Öpmek için kendini zor tuttuğu aleniydi. Küçükken yalnız kalmıştı, o yalnızlıkları doldurmak istiyordu.

Irmağın ise bilinci hafiften açılmıştı. Yüzüne çarpan ılık nefes uykusunu getirse de gözlerini araladı yavaşça. Bir çift ela gözle karşılaştı. Onu ilgiyle izleyen bir çift ela göz, hayatının temeli olan ela gözler…

“Ela gözlüm,” diye mırıldandı. Yüzleri çok yakındı. Aşırı yakındı hem de.

“Güzel gözlüm,” dedi Haktan da aynı şekilde karşılık vererek. O mavi gözlere ölürdü. Kurban olurdu o gözlere.

Irmak dudaklarına çapkınca bir gülüş yerleştirip Ela gözlüsünün dudağına minik bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde nazlı nazlı baktı ona.

“İşte şimdi uyandım.” Dedi Haktan gülümseyerek. Irmak bir daha uzanıp dudaklarına minik bir buse bıraktı. Tam geri çekilecekti ki Haktan elini Irmağın başının arkasına yerleştirerek kendine çekti onu. Dudaklarını dudaklarından ayırmasına izin vermedi.

Irmak ona istekle karşılık verirken Haktan hızlı hareketlerle Irmağı altına altı. Bir elini Irmağın yanağına yerleştirirken biri pikenin altından içeriye girdi…

Haktan, Irmağın dudağını dişlediğinde inledi Irmak. Bu Haktan’ın hoşuna giderken daha sert öptü. Daha da sert ve daha da…

Aralarındaki çekim giderek artarken Irmağın eli Haktan’ın saçlarını çekiştirdi. Daha sert öptü Haktan’ı. Haktan’ın bir eli, Haktan’ın ona rahat uyuması için verdiği eşofmandan içeri girdi. Irmağın beli gerildi, kıvrandı onun için. Dudakları ayrıldığında, “Haktan,” diye inledi. Arzu dolu gözlerle ona baktı Haktan.

“Emrindeyim,” dediğinde Irmak kısık sesle yine inlerken kalçasını hafifçe kaldırıp ikisinin de kasıklarının çarpışmasına sebep oldu. Çarpışan bedenleri titredi arzu ile. “Devam et,” dedi Irmak. Haktan onu dinleyip devam etti.

Parmakları iç çamaşırının üzerinden kadınlığına değince Irmak dişlerini sıktı inlememek için, ne zamandır tuttuğunu bilmediği çarşafı sıktı. Haktan’ın eli ise arsızca ilerlemeye devam etti, ilerledi ve ilerledi yine. Sonunda sıcak parmakları onun için ıslanmış kadınlığına değdi. Irmak inlerken Haktan dudaklarını dudaklarına kapadı. Daha sert öpüyordu ikiside. Daha arzu doluydu öpüşleri, daha tutkulu ve daha birbirlerine aç.

İlerledi parmakları içeriye doğru. Irmak, Haktan’ın dudağına dişlerini geçirip kendine çekti. Aşırı zor durumdaydı şuan. Bedeni ela gözlüsü için kıvranıyordu. Yanıp tutuşuyordu. Aşırı zor durumdu hem de.

Haktan’ın bir parmağı yavaşça ıslaklıkta kaydığında kasıldı Irmak’ın bedeni. Ne ara kapadığını bilmediği gözlerini aradığında haz ile dolu olan elalarla karşılaştı. Çaresizce baktı ona. Kasıklarındaki ağrı tanımlanamazdı. Tatlı da olsa acı veren bir ağrıydı. Ve bu sadece başlangıçtı.

“Haktan,” diye inledi Irmak. “Seni istiyorum!”

“Evlenmeden olmaz,” derken Haktan’ın parmakları bulunduğu bölgeyi okşamıştı. Islaklığı yaymıştı iyice.

“Ama,” dedi Irmak nefes nefese. Koşmadan nasıl terlenir sorusunun cevabı buradaydı. Haktan maalesef dercesine baktı. Irmak kaşlarına çattı. O kadar teri bunun için mi dökmüştü yani? Sinirleri tavan olurken bir eli ile yavaşça Haktan’ın omzuna vurdu. Ama bu vurmak sayılmazdı Haktan için, sinek dokunmuştu sanki.

“Kalk üstümden, gideceğim ben.” O kaçmayı denedi ama Haktan onu iyice hapsetti.

“Gideceğin de geleceğinde tek yer benim yanım olmalı be güzelim,” Çatık kaşlarıyla ona baktı Irmak. Haktan’ın parmaklarının hâlâ aynı yerde olduğunun farkında değildi. Bilerek hareket ettirmiyordu Haktan parmaklarını.

“Ama sende içim-” Haktan parmaklarını içeri itince sözleri bölündü ve gözleri vahşetle açıldı. O parmakların orada olduğunu unutmuştu.

“Soner zaten dün kıskançlık krizine girmiştir evde, şimdi de ona minik Irmakcıklar geliyor dersek intihara kalkışır.” Parmaklarını iyice itelediğinde Irmak titrek bir nefes verdi onun dudaklarına doğru. Haktan yüzünü onun yüzüne iyice yaklaştırdı. “Bu yüzden, şimdi uslu dur müstakbel karıcığım.”

“Haktan!” dedi Irmak zorlukla. “Tamam, yapma. Ne olur,”

“Güzel,” dedi Haktan ve Irmağın üzerinden kalkıp yanına uzandı. Başını koluna yaslayıp yanındaki güzelliğe baktı. Yanındaki güzellik tavana bakarken göğsü hızla inip kalkıyordu. Irmak bakışlarını Haktan’a çevirdi.

“Annem eve geç gelmemi söylemişti, yoksa abim bize füzeyle dalabilir diye uyardı.” Ayağı kalktı Irmak. Kenarda katladığı kıyafetlere uzandığında duraksadı. Onu pür dikkat izleyen Haktan’a baktı.

“Giyinirken de mi izleyeceksin beni?” diye sordu. Odada giyinme odası vardı aslında, ama şuanlık onlar için öyle bir oda yoktu.

“Hıhımm,” diye onayladı onu Haktan o muzip sesi ile.

“Olmaz,” dedi Irmak. “Arkanı dön.”

“Utandın mı sen?” diyerek hızla ayaklanıp Irmağın karşısına geçti. Yanakları al al olmuştu yine.

“Yoo,” dedi Irmak bakışlarını kaçırırken. “Ne avukatı utanma bey?” dediğinde güldü Haktan. Başını çenesi ile tutup ona bakmasını sağladı Haktan. “Eğer rahatsız oluyorsan tabii ki çıkarım odadan. Rahatsız mıs-”

“Hayır,” dedi Irmak hızla. “Asla. Rahatsız değilim. Sadece alışkın olmadığımdan…” diye mırıldandı Irmak. Güldü Haktan. Geriledi Irmak ve ellerini tişörtünün eteklerine yerleştirip çıkarttı yavaş hareketlerle. Haktan bir elini cebine yerleştirmiş, onu izliyordu. Onun karşısında ilk defa bordo bir sütyenle kalıyordu Irmak. Utanması çok normaldi.

Kenardaki Body’sini alıp üstüne geçirdi yavaşça. Vücudunu tam sarıyordu. Bu sefer ellerini eşofmanın lastiğine yerleştirdiği sırada Haktan onun karşına geçti. Çenesini okşadı yavaşça.

“Neden bu kadar güzel olmak zorundasın?” diye sorduğunda iyice ateş bastı Irmağı. Kirpiklerinin altından ona baktı. Ne sevap işleyip de böyle bir adama denk geldiğini sorguladı.

Irmak kısa süre içinde giyindikten sonra Haktan da giyindi. Kahvaltılarını yaptıktan sonra saat tam sabah yediyi vururken ikisi de evden çıktılar. E tabii yolda da yiyişmeyi unutmadılar…

~

Hava ılıktı. Barış yine her zamanki yerine kurulmuştu: Karakolun arkasındaki en kutu köşedeki banka. Dudaklarının arasında hiç eksik olmayan sigarası ve zihninden ayrılmayan düşünceleri vardı. Bir de, tek bildiği türkü. Katip Arzuhalim Yaz Yâre Böyle…

Sigarasını dudaklarından çekip dumanı yavaşça üfledi. Havada dağılan dumanı izledi bir süre. Arkasına yaslanıp gözlerini kapadı. Bacak bacak üstüne atarken istemsizce mırıldandı türküyü;

“Kul olayım kalem tutan ellere

Katip arzuhalım yaz yara böyle,

Şekerler ezeyim şirin dillere,”

Bu türküyü Grup Abdal da güzel söylüyordu ona göre. Ama en güzel Selda Bağcan söylüyordu. Bu türküyü daha güzel gösteriyordu sanki. Ya da sadece eskiden sadece Selda Bağcan’dan dinlediği için sevmişti. Nedenini bilmiyordu. Tam türküye devam edecekti ki naif bir sesin onun yerine türküye devam etmesiyle bocaladı. Kim olduğunu biliyordu. Açmadı gözlerini.

“Katip arzuhalım yaz yare böyle,

Güzelim emey birtanem emey güzelim emey hey…” Sesinin çok güzel olduğunu fark etti Barış. Selda Bağcan’dan daha güzel söylüyordu hatta. Neden her özelliğiyle bu kadar güzel ve özel olmak zorundaydı?

“Çok severim bu türküyü,” diye mırıldandı Sedef. Yine açmadı gözlerini Barış.

“Selda Bağcan mı Grup Abdal mı daha güzel söylüyor?” diye bir soru sordu Barış. Sormasına gerek yoktu. Sedef daha güzel söylüyordu.

“Grup Abdal da güzel söylüyor ama Selda Bağcan’ın ki ayrı. Hatta bende plağı bile var.” Bende de var demeye dili varmadı Barış’ın. Sustu onun yerine. Gözlerini yavaşça aralayıp yanındaki güzelliğe baktı.

“Sende güzel söylüyorsun,” dedi bir anda. Bir saniye, bunu dışından mı söylemişti? Sedef’in yanakları kızarırken o kendine sövmekle meşguldü.

“Yok be, ne alakası var…” diye mırıldandı Sedef. Yanaklarına ateş basmıştı. Sevdiği adamdan iltifat almıştı!

Bir kere çukura batmıştı Barış, devam etti. “Gayet de güzel sesin.”

“Ona bakılırsa senin de sesin güzel,” dedi Sedef hızla. Bunu söylemek planında yoktu ama söylemişti işte. Bazen gizlice Barış’ı takip eder ve ondan bu türküyü dinlerdi. Çok severdi Barış’ın sesini. Annesinden sonra en sevdiği ses Barış’ındı. Kendi sesinden de habersizdi tabii.

“Benim mi?” diye sordu Barış şaşkınlığını belli ederek. Bakışları gökyüzündeydi ama tüm dikkati yanındaki güzeldeydi.

“Evet,” dedi Sedef. “Sakın kendini küçümseme. Senin gayet güzel. Hatta,” devam ettirdi cümlesini Sedef utana sıkıla. “Sesine hayranım.” Barış duyduklarıyla bocaladı. Sevdiği kız sesine mi hayrandı? Başını kaldırıp ona baktı. Sedef ise bakışlarını kaçırmakla meşguldü.

“Teşekkür ederim,” diye mırıldandı Barış. Bunu bilmiyordu. Midesinde bir şeylerin hareketlendiğini hissetti Barış. Neydi ki bunlar diye düşündü. Kelebek doluydu sanki karnı, çırpınıyordular.

Sigarasından derin bir nefes çekip üfledi. Sonra ise türküye devam etti. Sedef ise kendini tutamamış mırıldanarak ona eşlik etmişti.

“Pir Sultan Abdal'ım ey Hızır Paşa,

Yazılan geliyor sağ olan başa,

Beni hasret koydun kavim kardaşa ,

Katip arzuhalım yaz yare böyle,

Güzelim emey birtanem emey güzelim emey hey....”

Bazı intiharlar sessizdir. Umutlarını asarsın mesela, hayallerini yakarsın, yaşama sevincini kesersin. Ölürsün ve kimse duymaz…

 

 

 

Aha da sedef

Aha da barış

 

 

 

 

 

 

 

LELELELEL

Fotolar gözükmüyorsa sory (evdekilere yakalanacağım diye götm çıktı aw)

THE END THE EDNDD

NASILDI KIZZZ

AY AY AY HAKTAN SEN NE AZGINSINNN DRTGFCXDFC

ay yarın BL 2 çıkıyo (920 sayfaymış...)

Ebesinin şeyi yani yuhh

İnş babama aldırabilirim (küsüz) bana dua edin plsss

Neyseemm

Barış timur vibesi veriyor yaa sankiii

Hatta aynısı diyebilir miyiz shjkjdbfh

Sabah ne güzel uyuyordum uyandırdılar beni ya..

AY OKUL DA VAR

ÖF KEYFİM KAÇTI,

Neyse ben kaçıyorum

Öptümmm

Bölüm : 01.02.2025 11:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...