Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm-2 ÖZÜR DİLERİM

@cannimkendim

 

BU HİKAYEDE GEÇEN OLAYLAR VE KİŞİLER TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR LÜTFEN OKURKEN BUNU UNUTMAYALIM...

"Derler ya kelebeklerin ömrü bir gündür. Bana sarıldığın zaman kelebekler utansın yaşantılarından çünkü omzun benim için bin yıllık yaşama bedel."

Tüm gece sersem sersem dizi izlemiş ardından oturduğum kanepede uykuya dalmıştım. Ailemle yaşarken hiçbir zaman bu kadar boşvermiş davranmazdım. Benden küçük 3 kız kardeşime her daim örnek olmak zorunda hissedirdim kendimi. Onlar için her daim çabalayan bir şeyler başarmaya mecbur hissederdim kendimi.

Daha 23 yaşındaydım ve kendimi bildim bileli hep okumuş hep çalışmıştım bunun yarısından çoğu da kardeşlerimin ilerde 'ablam çok çabaladı bende çabalayacağım' demeleri içindi. Ailem beni hiçbir zaman bunun için zorlamasada bilirdim ben...

Annem ile babam 19-20 yaşlarında anne-baba olmuşlardı ve her şeyi benimle öğrenmişlerdi tüm hatalarını tüm kusurlarını bende görmüş ve diğer kardeşlerimde ellerinden geldiğince uygulamaya çalışmışlardı. Bu onları iyi anne-baba yapar mıydı bilmiyorum ama ben bu hayata kardeşlerime göre ekside başlamıştım onu biliyorum.

Kafama geçirdiğim eşarba son iğnesini taktım ve vestiyerden kabanımı ve botlarımı alıp ayağıma geçirdim ardından anahtarı cebime koyup dış kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkamı dönüp tam kapımı kilitlerken arkamdan bir el omuzuma dokundu bende kendimi geri çekip arkamı döndüm.

"Merhaba." Arkamda hemen hemen benim yaşlarımda üzerinde tamamen pembe renkli bir takım giymiş bir kız duruyordu.

"Merhaba." Dedim ve kendimi biraz daha kapıya doğru çektim.

"Ben üst katınızda yaşayan askerin kız kardeşiyim. Geçen gece sanırım uykunuzu bölmüşüm." Dedi dedi ve gözlerinde üzüntüyle bana bakmaya başladı.

"Sorun değil, ertesi gün erken saatte dersim vardı o yüzden ağabeyinizi aradım aslında normalde böyle bir şey olmasını bende istemezdim. " Dedim ve sorun yok dercesine karşımdaki kıza baktım.

Çok güzel sarı renkli saçları vardı ve göz rengi ile o kadar uyumlu duruyordu ki sanki insanı hipnoz etmeye çalışır gibiydi gözleri. Üzerine giydiği pembe takım ceket-pantolon onu aşırı kadınsı ve güzel göstermişti.

"Aslında dün gelecektim yanınıza ama sıcağı sıcağına gelip sizi daha da rahatsız etmek istemedim. Hem ben bir süre burada kalacağım o yüzden de belki iyi anlaşırız diye düşünüyorum." Dedi ve elindeki -yeni farkettiğim- tabağı uzattı.

"Bu tatlıyı dün yaptım, aramızdaki buzları eritelim anlamında da size de getirdim." Dedi ve tabağı gözleriyle almam icin işaret etti. "Gerçekten dediğim gibi o an öyle tepki vermemin sebebi erken saatte işe gideceğim içindi ama yine de düşünceniz için teşekkür ederim." Dedim ve elindeki tabağı tek elimle tutup diğer elimi de uzattım;

"Ben Feraye bu arada." Dedim ve ufak bir gülümseme ile ona baktım.

Elimi uzattığımda onunda yüzünde bir gülümseme belirdi ve uzattığım eli sıkıca tuttu

"Narin ben." Dedi bir adım geri çekildi. "Teşekkür ederim tatlı için çok naziksiniz." Dedim ve kilitlediğim kapıyı tekrar açıp; "İçeri gel lütfen, çay içelim" dedim ve gözlerine baktım.

"Çok isterdim ama abim akşama görevden dönüyormuş ona yemek hazırlayacağım birkaç eksiğim vardı o yüzden markete gidiyordum, gitmeden sana uğrayıp tatlıyı vermek istedim." dedi ve gülümsedi.

"Aslında bende evden tam market gitmek için çıkmıştım başka bir işin yoksa birlikte gidebiliriz." Dedim ve içimde dolan sebepsiz sıcaklıkla ona baktım. İnsanlara değer vermekten ve onları kaybetmekten korkan ben için büyük bir adımdı bu.

"Ah. Çok iyi olur gerçekten hemde yolda giderken biraz sohbet ederiz." Dedi ve ellerine birbirine vurup gülerek bana baktı. Yaşımız hemen hemen birbirine yakın gibi duruyordu ama Narin'in içindeki çocuk kanlı canlı içinde duruyor gibiydi.

Elimdeki tabağı mutfağa bıraktıktan ve kurumasın diye üzerini peçete ile örttükten sonra kapıyı tekrar kilitledim ve beni kapıda bekleyen Narin ile aşağı indim. Ben lojmandan çıkacağımızı sanarken Narin otoparka doğru yürümeye başladı bir yandan da konuşmaya;

"Araba aslında abimin ve aldığımı duysa beni keser bitirir ama şimdi akşama abim dönüyor ya hem ona yemek yapmak için malzeme almam lazım hemde yarın akşam abimin arkadaşları gelecek bize. Sen şimdi bilmiyorsun şöyle ki; abimin çok kalabalık bir arkadaş grubu var aslında yakın dostum dediği sadece bir iki kişi var ama hem timden hem Mardin'den edindiği hemde yakın karakoldan bir sürü arkadaş grubu var. İşte bu arkadaşları genellikle abim ve timdeki askerler görevden sağsalim geldiğinde hem kafa dağıtmak için hemde dertleşmek için toplanıyorlar. Hatta bu arkadaş grubunda tanışıp abim sayesinde evlenen arkadaşı bile olmuş. Neyse konuyu çok dağıttım böyle işte yarında abimin evinde toplanacaklar zaten herkes gelirken kendi yemek istediği yemeği içeceği getiriyor ama ben aralarında ilk defa bulunacağım için ve bir süredir de depresyonda olduğum için bunun nedenini de bir ara anlatırım. Ay... Yoruldum. Neyse hem abime yemek yapıp hemde arkadaşlarına sürpriz yapmak için arabayı aldım çünkü çok alışveriş yapacağım. Oh... Bitti" dedi ve gözlerimin içine yorgun şekilde baktı.

O bunları anlatırken arabaya varmış, binmiş ve lojmandan çıkıp en yakın markete doğru yol almıştık bile. Onun nasıl bu kadar hızlı ve istekli konuşmasına anlam veremesemde azmine ufak bir gülüş çıktı dudaklarımın arasından.

"Anladım. Tabi ki çok iyi yapmışsın abini ve arkadaşlarını düşünerek bu arada ne zaman istersen bana gelebilirsin. Dertleşmek iyi olur ikimiz içinde."

"Bu arada sende gelmek ister misin yarın akşam sonuçta sende benim arkadaşımsın." dedi ve beklentiyle bana bakmaya başladı.

"Tabi ki arkadaşız ama ben yarın akşam gelmeyeyim hem sen olmasan da abin ve arkadaşları rahatsız olabilir hemde yarın dersim var akşama kadar o yüzden çok yorgun olurum."

"Abim rahatsız olmaz aksine mutlu olur çünkü o gece beni aradığında seni uyandırdığım için çok sinirliydi seninle arkadaş olduğumuzu duysa çok mutlu olur."

"Başka zaman inşallah dediğim gibi yarın dersim var."

"Bu arada ikidir soracağım unutuyorum sen okuyor musun burda?"

"Yok ben aşağıdaki okulda öğretmenim." Dediğimde yüzünde kocaman bir şaşkınlık geçti.

"Sen kaç yaşındasın ki?"

"23"

Gözleri hızla büyüdü ve marketin önüne geldiğimiz için arabayı yavaşlatıp güzelce park etti.

"Ben 22 yaşındayım ve seni ilk gördüğümde taş çatlasın bu kız 20 yaşındadır dedim içimden sen benden nasıl büyük olabilirsin ya." Dedi ve yanaklarımı sıkarak bana sarıldı. Bana sarılmasına şaşkınca kalırken müdahale etmeme gerek kalmadan geri çekildi ve arabayı kitleyip gülümseyerek markete doğru yürümeye başladı.

Bende birkaç saniye şaşkınca bakıp ardından arkasından yürüdüm. Markete girince hem yavaş yavaş sohbet edip hemde önümüzdeki alışveriş sepetini doldurduk. Marketin içinde arada Narin'in kahkahaları yankılansada kısa sürede alışverişimizi bitirip -benim ki sadece 3 poşetken Narin'in tam 9 tane ağzına kadar dolu poşeti vardı- zar zorda olsa poşetleri arabaya yerleştirdik.

Arabaya bindikten hemen sonra birbimize telefon numaralarımızı verdik ardından Narin arabayı çalıştırdı ve eve doğru yola çıktık.

"Ben teşekkür ederim alışverişte bana yardım ettiğin için eğer birgün ikimizde müsait olursak bana çaya gel olur mu sohbet edelim?" Dedim ve diz kapaklarımı şoför koltuğuna doğru yakınlaştırdım.

"Ben bir süre daha burda abimin yanında kalmayı düşünüyorum ve bu süre zarfında tabiki sana gelmek isterim. Sende bana gelirsin beraber alışverişe gideriz ben sana Mardin'i gezdiririm. Biz ailecek Balıkesir'de yaşıyoruz ama abim bu şehirde 6 yıldır kaldığı için buraya çok gelme imkanım oldu o yüzden iyi biliyorum yani burayı."

Narin ile ilgili farkettiğim bir şey varsa o da bir konu hakkında konuşurken bir anda başka bir konuya ışık hızıyla geçmesi ve konuyu bambska bir şekilde bitirmesiydi.

Son söylediklerine kafamı olumlu sekilde sallayıp gülümsedim ve aynı zamanda da lojmanın kapısından girmiştik bile.

Narin arabayı usulca park etti ve arabadaki poşetleri kollarımıza doldurup otoparktan çıkıp binanın ön tarafina doğru yürümeye başladık. Narin tam bana bir şey anlatırken binanın önünde birini gördüm.

Elinde ufak bir el valizi diğer elinde asker postalları üzerinde siyah dar düz bir tişört ve üzerinde siyah bir kapşonlu ayağında ise siyah bir eşofman vardı ve buraya -Narin'e- o kadar dikkatli bakıyordu ki gözlerim sadece ona odaklıydı çünkü burdan bile kocaman gözüken boyu ve omuzları vardı üzerine giydiği eşofman her ne kadar bana çuval gibi olacak olsa da onun üzerinde bir tık dar gelmiş gibi görünüyordu. Ardından Narin benim nereye baktığımı merak edip oraya bakınca ağzından sadece şu üç harfli tek kelime çıktı:

"Abi!"

Keyifli okumalar dilerim.

Feraye hakkındaki düşünceleriniz?

Narin hakkındaki düşünceleriniz?

Ve diğer şeyler?

Aşkla kalın.

Loading...
0%