Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Bölüm 8: #Okulun İlk Günü#

@cano_iste

 

Olixus'un yaptığı kahvaltının başına oturmuşken aklıma takılan bir şey vardı. Babamın arada söylediği kelimeler; küçükken ağaçlarla konuştuğumu ve saçımı hâlâ sakladığını söylemişti. Bu bir şifre gibiydi. Yediğim peynir boğazıma takılınca öksürmeye başladım. Benimle beraber masaya oturan ama hiçbir şey yemeyen Olixus konuştu;

"Çok fazla düşünüyorsun Mislina, bu sana zarar veriyor."

"Ne yapabilirim Olixus, dün okuldayken bugün başka bir evrendeyim. Yaşadıklarım aklıma ve mantığıma uymuyor."

"Seni anlıyorum ama okulda böyle davranma lütfen olabildiğince az dikkat çek."

"Peki Olixus, dikkat ederim. Ben doydum yavaştan kalkalım isterseniz."

Okulun nasıl bir yer olduğunu bilmiyordum ve bugün biraz soğuk gibiydi. Günler burada daha uzun olduğu için okulda normalden daha çok duracak gibiydik. Elime geçen şeyleri hemencecik giyindim.

(Çantayı görmeyin)

Elime büyük bir kol çantası aldım içine bir not defteri ile kalemlik attım; şimdi hazırdım.

Odamdan çıktığımda salonda oturan Demir ver Toprak'ı gördüm. Toprak ıslık çalarken Demir de ona eşlik eden bakışlar atıyordu.

"Ne kadar güzel olmuşsun böyle kaptan."

"Elime geçen şeyleri giyindim."

Olixus gerçekten zevkliydi.

Olixus'a döndüm;

"Sen geliyor musun?"

"Hayır, gelmiyorum Mislina halletmem gereken işler var." Elime birkaç kağıt parayı sıkıştırdı ve kulağıma fısıldadı;

"İhtiyacın olursa harcamaktan çekinme ve ayrıca -elime kınının içinde bir bıçak verdi- İhtiyacın olursa bunu da kullanmaktan çekinme."

"Teşekkür ederim Olixus gerçekten çok düşüncelisin."

"Burası Mondgek ne olacağı belli olmaz."

"Merak etme Dünya da öyle her gün bir cinayet haberi geliyor." dedikten sonra verdiği bıçağı belimin arka tarafına yerleştirdim. Demir ve Toprak'a işaret yaptım artık çıkmamız gerekiyordu. İlk günden okula geç kalmak istemiyordum. Dışarı çıktığımızda karanlık bir havayla karşılaştık. Yıldızların altında okula gidecektik. Demir ve Toprak okulun yerini biliyordu. Ben de onların bir adım arkalarından ilerliyordum. Okula geldiğimizde klasik bir üniversite gibiydi. Girişteki panoda kimin hangi dersleri işleyeceği yazıyordu. İlk ders olan Botanik sınıfına ilerliyorduk. Kocaman bir sınıfa girdiğimizde bu sınıfın büyük üniversitelerdeki sınıflarla aynı olduğunu fark ettim. Önden ikinci sıraya üçümüz yan yana oturduk. Sanırım okul dönemi yeni başlamıştı; yani hiçbir dersten geri kalmamıştık. Uygulama dersleri ve normal dersler vardı her gün sabahtan iki normal ders varken öğleden sonra bir uygulama dersi vardı. En sonunda ders hocası sınıfa girdi. Beyaz sakalları boynunu biraz geçen profesör önce kendini tanıttı.

"Ben Profesör Doktor Tairen Mati. Bana kısaca Profesör Mati diyebilirsiniz. Dersimiz Botanik yani bitki bilimi. Bu derste Mondgek'taki bitkilerin özelliklerini beraber inceleyeceğiz. Derse girmeden önce sorusu olan var mı?"

Etrafa göz gezdirdiğimde kimse parmak kaldırmamış ve söz hakkı istememişti. Önüme döndüğümde bizden bir ön sıradaki kızın telefonunu çıkardığını gördüm. Telefon bizimkinlerden çok farklı değildi ama bizim de onlardan almamız gerekiyordu. Saat 04:57'ydi. Bizim Dünyamıza göre çok erkendi.Profesör Mati konuşmaya başladığında çantamdan not defterimi çıkardım ve slayta döndüm. Slayta çıkan çicek göz alıcıydı.

"Evet çocuklar, bu slaytta çıkan çiçek zehir yapmak için kullanılır daha çok ağır zehirler yapılır çiçeğin adı Rxiyusan Flia'dır. Bu çiçekten benim atolyemde bulunmaktadır. Bu çiçeğin bir panzehiri yoktur."

"Evet çocuklar bu slayttaki de bir şifa çiçeğidir. Bu çiçek sadece özel yaralar için kullanılır. Gerçekten yüksek dozda panzehirler üretilebilir. Adı Dairenix Flia'dır."

"Şimdi ki ise savaş çiçeğidir. Sadece savaş olduğu zamanlar ortaya çıkar ve bu çiçeği ilk bulan tarafın savaşı kazanacağına dair rivayetler vardır ama şimdiye kadar hiçbir taraf bu çiçeği bulamadı yani tarihe geçen bir kesinliği yok. Teorem olarak ortada kaldı."

"Bu slaytta gördüğünüz çiçek yüzyıllar önce keşfedildi ve kehanette de yer alıyor. Çiçeğin özelliği ise Eternal Mondgek'a ayak bastığında açıcak olması. Peki çocuklar size güzel bir bilgi veriyim mi? Çiçek dün akşam açtı. Eternal adalet için Dünyamıza ayak bastı. Yakında kim olduğu ortaya çıkacak. Umarım gerçekten adaletli biridir ki adaletli olmama şansı yok. Çiçeğin adı Eternal Flia'dır."

"Bu çiçeklerin hepsi atölyemde mevcut bakmak isteyenler öğleden sonraki uygulama dersine mutlaka katılsın."

Profesör'ün ağzından çıkan bütün kelimeleri not almıştım sabah olan iki ders bitmişti. Sadece dört çiçeğin özellikleri iki dersi almıştı. Benim aklıma takılan birkaç soru vardı. Kehanet neydi? Çiçek nasıl açmıştı? Eternal'ın ben olduğum ortaya çıkar mıydı? Peki ya savaş çiçeği bir savaş olması durumunda nerede açardı?

Bu soruları sormak için profesör'ün peşinden çıktım.

"Profesör Mati bekler misiniz?"

"Buyrun küçük hanım."

"Öncelikle kendimi tanıtayım ben Mislina."

"Memnun oldum Mislina."

"Benim aklıma takılan sorular var. Bunları size sormak için ne zaman yanınıza gelmeliyim?"

"Öğleden sonraki uygulama dersi kısa sürecek. İlk günden sizleri sıkmak istemedim. Dersten sonra atölyede kalıp sorularını sorabilirsin. Sorularını bir kenara not al ki unutma."

"Peki efendim teşekkür ederim ve iyi günler dilerim."

"İyi günler."

Sınıfa geri döndüğümde Toprak ve Demir'in uyuduğunu gördüm. Onların ders boyu uyuması derslerden kalacak olmalarına küçük bir işaretti. Uzun bir ara olduğu için yurda geçmeyi planlıyordum. Demir ve Toprak'ı dürttüğümde uyanmadılar. İkisinin de ortasına geçtim ve bombayı saldım.

"Dayım doğum yapmış kalkın!!""

"Kalkın diyorum size dayım bekliyor. Yanında olmamız lazım."

Toprak birden yerinden sıçradığında uykulu uykulu Demir'i sallamaya başladı.

"Demir uyan. Dayımız doğum yapıyormuş." Demir de uyandığında kahkaha atmaya başladım. O kadar çok gülmüştüm ki gülmekten karnım ağrımaya başladı.

"Hadi çocuklar ders başlayana kadar yurda dönelim."

Toprak; "Benim daha iyi bir fikrim var Mislina. Önce okulu sonra da şehri turlayalım."

Demir de onayladı.

"Yurtta sıkılırız. Hem bir yerleri öğrenmiş oluruz."

Dedikleri şeyler mantıklı gelince bende kabul ettim. Sınıftan çıkarken slaytın bir çıktısını aldım. Ne kadar not alsam da görselleri çizemezdim.

Şehri turlamaya başladığımızda gerçekten çok güzel bir yerdi. Dünyamız gibi çöp içinde değildi. İsteyen istediği gibi giyinebiliyordu kimse kimseye laf atamıyordu. Bizim Dünyamızda olan g-roplar burada da vardı. Buradaki erkeklerin fiziğinin daha iyi olduğunu söyleyebilirdim.

Önümüzden gelen orta yaşlarda bir adam;

"Akşamki festivale herkesi bekleriz." diye bağırdı ve ardından yanımıza gelip üç tane broşürü hepimizin eline tek tek tutuşturdu. Anlaşılan akşam festivale gelecektik ama Olixus'a sormam lazımdı. Olixus'un buna izin verip vermeyeceğini bilmiyordum ve onun sözünden çıkmazdım.

Broşürü biraz incelediğimde her yıl okul açıldığı günün akşamı yapılan bir festival olduğunu anladım. Günlük festiveller gibiydi.. İçinde: konserler, panayırlar, yarışmalar ve eğlence aletleri bulunuyordu. En altta yazan şeyle ağzım açık kalmıştı.

!ÖĞRENCİLERDEN HERHANGİ BİR ÜCRET ALINMAYACAKTIR!

Bu tebessüm etmemi sağlamıştı burada öğrencilere değer veriliyordu.

Yavaş yavaş saatin geldiğini gördüğümde çok yer göremediğimiz için üzülmüştüm fakat sorularımın cevaplarını bir an önce öğrenmek istiyordum.

Okula gelip Profesör Mati'nin atölyesini bulduk ve içeri girdiğimizde çoğu öğrencinin toplanmış olduğunu gördük. Ortada büyük bir masa vardı ve masanın etrafına çember şeklinde sıralar dizilmişti. Sıraya üçümüz yan yana olacak şekilde oturduğumuzda etrafı inceleme şansı bulmuştum. Masanın üstünde derste gördüğümüz dört çiçek diziliydi. Eternal çiçeğini gördüğümde gerçekten büyülenmiştim. Güzelliği slayttakinden daha da etkileyiciydi. Profesör Mati sınıfa giriş yaptığında ilk cümlesi;

"Lütfen etraftaki hiçbir bitkiye dokunmayın sizin için zararlı sonuçlar doğurabilir." olmuştu.

Not defterimi ve kalemlerimi sıranın üstüne çıkardım ve Profesör'ün dediği herşeyi not aldım. Sıra Eternal çiceğine geldiğinde dikkatimi daha çok oraya verdim. Çiçeğe dikkatlice bakmamla içime enerji doldu. Bu enerjiyle herşeyi yapabilirdim. Parmak uçlarım karıncalanıyor, avuç içlerim kaşınıyordu. Neredeyse yerimde duramaz hale gelmiştim. Elimi masaya koymamla atölyedeki bazı saksılar yere düşüp kırılmaya ve Eternal çiçegi renk değiştirmeye başladı. Profesör gülümserken ağzından cümleler döküldü;

"Eternal bize yakınlaşıyor ve bu iyiye işaret."

Kendimi kontrol etmem lazımdı yoksa her şey ortaya çıkardı.

Saksıların daha çok hızlı düşmeye başlamasıyla herkes çığlık atmaya başladı.

"Atölyeden çıkalım çocuklar yoksa birinizin başına bişey gelecek."

Herkes sırayla çıkarken kapının önünde toplandık.

Profesör'ün; "Bugünlük bu kadar çocuklar atölyesi toparlamam lazım dersimiz bitmiştir." demesiyle herkes dağıldı. Ben tam arkamı dönmüş gidecekken Profesör Mati'nin sesini duydum.

"Mislina sen kal lütfen." Arkamı dönerek Profesör'e cevap verdim;

"Efendim, lavaboya gidip gelmem lazım siz beni bekler misiniz?"

"Tabiki küçük hanım atölyedeyim."

Hızla arkamı dönüp okulun bu katındaki kız lavabosuna girdim. Girmemle rahatlamam bir oldu. Elimi yüzümü yıkadım ve kafamı kaldırıp aynaya baktım.

Kendimi görünce şaşırmıştım. Yeşil gözlerimin arasına küçük küçük altın renginde parçalar eklenmişti ve kahverengi saçlarımın birkaç tutamı ışıl ışıl ışıldıyordu. Ayna yavaş yavaş çatladığında korkum artmıştı. Buraya gelene kadar aynaya bakmadığım için fark etmemiştim ve biri bana sorsa ben de şaşırıp kalacaktım. Bence bu bana verilen zehrin kallıcı bir etkisiydi.

TAMAM! Biri bana sorarsa saçlarımın boya olduğunu ve gözlerimin lens olduğunu söyleyeceğim!

Yüzümü kağıt havluyla kurutup lavabodan çıktım ve atölyeye doğru yol aldım.

Atölyeye girdiğimde Profesör Mati'nin elinde bir çalı süpürgesi vardı ve yerdeki kumları temizliyordu. Girdiğimi görünce sıranın birine oturdu ve karşısına oturmamı söyledi.

"Evet evlat sor bakalım sorularını."

"Eternal'ı önceden duymuştum ama hakkında çok şey bilmiyorum bana biraz anlatabilir misiniz?"

"Bende bilmiyorum Mislina ama onun hakkında yazılmış altı sayfalık bir kehanet var. Ben onun bir kız olduğunu düşünüyorum çünkü ona bunu gücü sağlayan annesi ve onun cinsiyetine sahip olduğuna inanıyorum."

"Profesör onun bizler gibi bir avcı, vampir ya da herhangi biri olduğunu düşünmüyorum çünkü sonuçta o ölümsüz."

"Cık, cık, cık o ölümsüz değil Mislina onu öldürebilecek bir şey var sadece ama ne olduğu bilinmiyor."

"Peki o kadar güçlü birini kim yada ne öldürebilir?"

"Ben onu öldürecek şeyin bir nesne ya da birey olduğunu düşünmüyorum onu öldürecek şey bence manevi bir şey. O kadar güçlü birini ancak kafasının içindekiler yenebilir."

"Eternal çiçeği ona güç verir mi?

"Bilmiyorum bunu daha araştırmadım. Araştıramayacağım da çünkü Eternal'ı görebileceğimi düşünmüyorum ama yine de tek isteğim onunla oturup karşılıklı konuşabilmek."

"Umarım bu isteğinizi gerçekleştirebilirsiniz Profesör." ;))

"Umarım Mislina."

"Eternal çiçeğinden kaç adet bulunuyor."

"Bir fikrim yok ama çok nadir olduğunu düşünüyorum."

"Anladım."

"Bana burayı toplamam için yardım edebilir misin küçük hanım?"

"Tabi ki ederim."

"Bitkilere dokunmamaya özen göster."

"Peki efendim."

Elime çalı süpürgesini alıp yerdeki toprakları süpürdüm. Saksı parçalarını toplamayı bitirdikten sonra sadece birkaç bitki gövdesi kalmıştı. Onlara da dokunmamalıydım.

"Profesör sadece birkaç bitki kaldı onları nasıl toplayacağım?"

"Sağ köşede dolabın içinde eldivenler var oradan alabilirsin."

Dolabı açtığımda kutudaki eldivenler yerine açıkta duran eldivenleri giydim ve bitkilere zarar vermeden onları yerden toplayıp tek tek paketledim. En sona tek bitki kalmişti bitkinin üstündeki dikenleri fark etmeden elimi uzattigimda elimi kesmişti.Kahretsin eldiven önceden kullanılmış ve yırtıkmış! Bu bitkinin ne bitkisi olduğunu bilmiyordum. Arkamı dönüp elimdeki kesiği göstermemeye özen göstererek bitkiyi havaya kaldırdım.

"Bu ne bitkisi Bay Mati?"

"O bitki bir zehir bitkisidir. Dikkatli olmalısın."

Kahretsin! O benim elimi çizmişti bile. Kesiğe tekrar baktığımda sadece dümdüz derim vardı. Yara kapanmıştı! Sevinmeli miydim?

"Bay Mati zehirli bir bitkiye dokunursak ne olur?"

"Zehir katsayısına göre sonuç değişir küçük hanım. Bazı zehirlerin panzehirleri kolayca yapılırken bazıları yüzyıllar sürer."

"Bu bitkilerin zehirlerinden etkilenmeyen var mıdır?"

"Usta element sahipleri, Alfa avcılar, yaşlı vampirler, işinde gelişmiş bireyler genellikle etkilenmez ama çok ağır zehirler onları öldürür. Eternal ne kadar zehir alırsa alsın bunu vucüdundan siyah kanı sayesinde atar. Kehanette yazıyordu."

Korkmama gerek yoktu, bazı şeyler kafamda oturmuştu bize zehir verdiklerinde siyah kan kusmamın nedeni buydu. Toprak ve Demir'in etkilenmemesinin sebebi ise onların temsilci olmaları ve daha az dozda verilmesiydi.

"Peki koyu lacivert tonundaki bir zehiri hangi bitki oluşturur ve hangi panzehir gerekir."

"O ilk derste işlediğimiz güçlü zehir bitkisi ile üretilir herkesi öldürebilir hatta o bitki Eternal'ı bile çok ağır etkiler. Sen bu zehri önceden nerede gördün?"

"Şey, önceden bana böyle bir zehir verilmişti ama işinde gelişmiş bir şifacı bana yardımcı oldu."

"Nasıl? O zehrin bir panzehiri bile yok. Bu büyücünün adını biliyor musun?"

"Hayır, o da beni bilmiyor. Yolda baygın olarak bulmuş beni sonra da günlerce uyanmam için bir şeyler yapmış. Ben uyandığımda yanı başımda ölmüştü." Bir nefeste bu kadar yalan söylemek benim için iyi değildi. Dürüst olmalısın Mislina!!

"Hmm, o sanırım sana kendi gücüyle bir panzehir yapmış ve bu da yüzyıllar boyunca tek kişide görüldü."

"O kişi kimdi Bay Mati?"

"Eternal'ın annesi, lanetli tür diyorlar ona ama bizim tarafımız için öyle değil. O Eternal doğduğunda bebeğinin çok güçsüz ve ölüme yaklaşmış olduğu nu gördü ve kendi gücünün tamamını Eternal için kullanıp can verdi. Belki de böyle bir şey olmasaydı Eternal olmazdı."

"Eternal hakında ne düşünüyorsunuz?"

"O çok güçlü bir kız çocuğu olacak ve büyüdükçe güçlenecek. Hayat onu yıldırmaya çalışacak ama o yılmayacak. Onun için endişeleniyorum çünkü kehanetin sadece bir sayfası biliniyor geriye kalan beş sayfa ortada yok. Ona ölümsüz diyorlar ama onun da öleceğini hissediyorum çünkü onu öldürebilecek tek şey var. Eğer ölümsüz olsaydı o tek şey de olmazdı. Umarım onun sonu kötü olmaz."

"Bu kehanetin sayfası sizde bulunuyor mu?"

"Meydandaki Büyülü Ruhlar Müzesinde var ama kopyalamak ya da fotoğrafını çekmek yasak. Bu konuda ilgiliysen inceleyebilirsin."

"Mutlaka inceleyeceğim efendim."

"Bu arada saçların ve gözlerin çok güzel doğuştan mı?"

"Keşke doğuştan olsa efendim, gözlerim için lens kullanıyorum saçlarımı ise her ay boyuyorum."

"Hmm, anladım. Atölyedeki işimiz bitti çıkabilirsin."

"Bu kırılan ve telef olan bitkilerin yenileri nasıl sağlanacak?"

"Ormana çıkıp yenilerini bulacağım istersen bana eşlik edebilirsin."

"Çok isterim. Hangi gün?"

"Bu günler içerisinde değil. Eksik olanları saymam lazım ve işe yarar bitki kalmış mı diye bakmam lazım."

"Peki efendim. Ben çıkıyorum; iyi günler."

"İyi günler küçük hanım."

Okuldan çıktım ve sabah geldiğim yolu geri döndüm. Kendimi yurda attığımda yorgunluktan ölmek üzereydim. Bugün Eternal hakkında öğrendiklerimi defterimin temiz bir sayfasına yazdım ve üstümü değiştirdim. Demir ve Toprak yurtta yoktu. Olixus"a rastlamamıştım. Demek ki hepsinin işleri vardı. Benim de Büyülü Ruhlar Müzesine gitmem gerekiyordu.

Bu işi tek başıma yapacak olmak beni mutlu etti. Şimdi hazırlanıp dışarı çıkmam lazımdı.

 

Selam canlarr

Çok uzun ve güzel bir bölümdü benim için umarım bir solukta bitirmişsinizdir.

Yeni bölüm için beklemede kalın. Sizleri seviyorum.

Aşağıya görseller koyuyorumm inceleyin lütfen

 

​​​​​​Mondgek 👇

​​​​​​

 

Fareanx (daha kitapta geçmedi)👇

 

 

Okul (daha büyük düsünün)

Bitki Atölyesi.(Temsili)

Loading...
0%