@cansu44
|
**Bölüm 10: Karmaşık Duygular ve Kararlar** Baran’ın sınıfına yeni gelen kızın adı *Elif*’ti. Uzun, dalgalı saçları ve çekici gülümsemesiyle dikkatleri hemen üzerine çekmişti. Daha ilk haftasında sınıftaki herkesle samimiyet kurmuş, özellikle Baran’la sık sık sohbet etmeye başlamıştı. Baran, Elif’in yanında rahat hissediyordu; onunla konuşmak, gülmek, zaman geçirmek Baran’ın Miray’dan uzaklaşmasına yardımcı oluyordu. Elif’in Baran’la olan yakınlığı, kısa sürede okulda dedikodulara yol açtı. Bir süre sonra Elif ve Baran'ın çıkmaya başladığı haberi yayıldı. Miray bu durumu öğrendiğinde içi paramparça oldu. Kalbindeki acı, onun nefes almasını bile zorlaştırıyordu. Baran, bir hafta bile geçmeden başkasını bulmuştu ve bu, Miray’ın kalbinde derin bir yara açmıştı. Alya ve Deniz, Miray’ı teselli etmeye çalışsalar da onun acısını dindirmek imkansızdı. "Biz haklıydık, Miray," dediler, ama aynı zamanda ona sarılıp, "Üzülme, her şey yoluna girecek," diye teselli ettiler. Miray’ın annesi, kızının bu halini fark etti. "Bu çocukla barışmayacaksın, Miray," dedi sert bir şekilde. "Bu ilişki sana sadece acı getiriyor." Miray, annesinin bu sözleri karşısında odasına kapanıp çığlık çığlığa ağladı. Yastıkları yüzüne bastırarak haykırdı, odasındaki eşyaları fırlattı. Ama Baran’ın ona verdiği hediyelerin olduğu kutuyu bir türlü atamadı. Bu kutu, onun Baran’a olan zayıf bağını simgeliyordu ve ondan tamamen kopmak istemiyordu. Sabah olduğunda gözleri şişmiş ve kırmızıydı. Alya ve Deniz, Miray’ın haline daha fazla dayanamayarak okulu ekti ve birlikte uzun uzun dertleştiler. Alya, "Siz bunları ne ara yaşadınız?" diye sordu şaşkınlıkla. Miray, her şeyi anlatırken gözyaşları bir an olsun durmadı. Ertesi gün, 11. sınıfta olan *Cem* adında bir çocuk, Miray’a açıldı. İlk başta Miray, onun teklifini reddetti. Ama içindeki acı o kadar büyüktü ki, ertesi gün kızlara, "Kızlar, ben çok acı çekiyorum. Galiba Cem ile çıkarsam onu unutabilirim, hem kafam dağılır, fena biri de değil gibi," dedi. Alya ve Deniz, Cem’in iyi bir çocuk olduğunu bildikleri için bu kararı onayladılar. Cem ve Miray çıkmaya başladılar. Cem, Miray’a karşı nazik ve anlayışlıydı, ama Baran bu durumu öğrendiğinde deliye döndü. Bir gün Cem’i köşeye sıkıştırıp tehdit etti. Cem, bu durumu Miray’a anlattığında Miray öfkeyle doldu ve Baran’a hesap sormaya gitti. Miray, Baran’ı okulun arka bahçesinde buldu. Baran, onun geldiğini görünce yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. "Sen ne utanmaz, ne adi, ne şerefsiz birisin ya!" diye bağırdı Miray, öfkesini kontrol edemeyerek. Baran, sakin bir şekilde gülümsedi. "Ne oldu küçük hanım?" dedi alaycı bir ses tonuyla. "Sanki bilmiyorsun," dedi Miray, gözleri dolmuş bir halde. "Yoo, anlat da bileyim," diye yanıtladı Baran, hala alaycı bir tavırla. "Önce benden ayrıldın, bir hafta sonra başkasını buldun, şimdi de Cem’i tehdit ediyorsun!" Baran’ın yüzündeki gülümseme kayboldu. "Cem ile aranızda ne var?" "Sanane!" "Nasıl sanane, kızım?" dedi Baran, sesini yükselterek. "Benimle olamayacaksın ama başkasıyla mı olacaksın? Yok öyle bir dünya!" "Annem misin, babam mısın, yoksa SEVGİLİM Mİ?" "Her şeyin olmak tercihim," dedi Baran, bu sefer daha yumuşak bir tonla. "Sen tercihlerini seçseydin madem!" diye patladı Miray. Baran, bir an duraksadı. "Mantıklı bir açıklamam var desem?" "**Deme!** Lütfen deme! Yapma bana bunu, üzme beni artık!" dedi Miray, gözyaşlarını tutamayarak. "Ya sevindirirsem?" dedi Baran, bir adım daha yaklaşarak. Miray, Baran’ın bu tavrından bıkmıştı. "Yarın kapının önünde," dedi ve ağlayarak oradan uzaklaştı. ** O akşam Miray, futbol sahasında Baran’a mesaj attı. *Baran ve Elif’i* öpüşürken görmek, onun için son darbe olmuştu. Cem, karşıdan geliyordu ve onları gördüğünde yüzü asıldı. İçinde Baran’a karşı büyüyen nefret, artık taşınamayacak kadar ağırdı. Miray, Baran’a yazdığı mesajı gönderdi ve kalbi kırık bir şekilde sahayı terk etti. Baran’ın kendisiyle oynamasına daha fazla izin vermeyecekti. Ancak bu son yüzleşme, onun için sadece bir başlangıçtı. Baran ve Cem arasındaki gerilim daha da artacak, Miray ise bu karmaşık duygular arasında kendine bir yol bulmaya çalışacaktı. Ertesi gün, Miray futbol sahasında Cem ile buluştu. Baran’ın tehdidine rağmen Cem, Miray’la birlikte olmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi. "Ben seni gerçekten seviyorum, Miray," dedi Cem, gözlerinde kararlılık parıltılarıyla. "Baran’ın tehditleri umurumda değil." Miray, Cem’in bu sözlerinden etkilendi ama aynı zamanda Baran’ın ona olan hislerinin gerçek olup olmadığını da merak ediyordu. İçinde Baran’a karşı bitmeyen bir sevgi vardı ama Cem’in ona sunduğu güvenli liman da cazipti. Cem ve Miray, o gün birlikte yürüyüş yaptılar, konuştular ve birbirlerini daha yakından tanıdılar. Baran’ın gölgesi her ne kadar üzerlerinde dolaşıyor olsa da, Miray bu ilişkide kendini daha iyi hissetmeye başladı. Fakat bu, Baran’ı tamamen unutabileceği anlamına gelmiyordu. Baran ise, Miray’ın Cem ile birlikte olduğunu bilmesine rağmen onu izlemekten kendini alıkoyamıyordu. İçinde kıskançlık ve öfke kaynıyordu, ama aynı zamanda Miray’a olan sevgisi de azalmamıştı. Onu geri kazanmak için ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ama Miray’ın hayatından tamamen çıkmaya da hazır değildi. Bu duygusal üçgenin nereye varacağını kimse bilmiyordu, ama Miray, Baran ve Cem arasında daha büyük yüzleşmeler ve duygusal patlamalar yaşanacaktı. Miray, kalbindeki gerçekleri anlamaya çalışırken, Baran ve Cem ise kendi içlerindeki savaşlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaklardı. |
0% |