@cansu44
|
* Miray, son birkaç gündür Baran’dan uzak durmaya çalışıyordu. Onun peşinden gelen bakışlarını hissetmek, kalbini hızla attıran bir şeydi, ama bu his onu korkutuyordu da. Ne zaman koridorlarda yürüse, Baran’ın gözlerinin üzerinde olduğunu hissediyor, ama başını çevirip bakmıyordu. Baran’ın soğuk ama aynı zamanda çekici tavrı, Miray’ın aklını allak bullak ediyordu. Bir gün, ders arasında Miray yalnız kalmıştı. Deniz ve Alya, erkek arkadaşlarıyla başka bir yerde takılıyorlardı. Baran’ın varlığını hissettiği an, kalbinin ritmi bir anda değişti. Miray, okulun bahçesine çıkıp biraz hava almak istedi. Hızla ilerlediği koridorda Baran’ı karşısında bulmayı beklemiyordu. Baran, kimseye fark ettirmeden onu takip etmişti. Miray, bahçeye adımını attığında Baran, ani bir hareketle onu kolundan yakaladı ve sessiz bir köşeye doğru çekti. Miray, neye uğradığını şaşırmıştı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu, sesinde hem şaşkınlık hem de korku vardı. Baran, onun gözlerine bakarak sakin bir şekilde cevap verdi. "Sadece konuşmak istiyorum, Miray." Miray, Baran’ın yüzündeki ciddiyeti gördü. Kaçmak istedi ama kalbi ona karşı koyuyordu. Baran’ın bu ani çıkışları, onu her seferinde daha fazla karışık duygulara sürüklüyordu. "Neden benden kaçıyorsun?" diye sordu Baran, gözlerini Miray’dan ayırmadan. "Kaçmıyorum… Sadece…" Miray bir an duraksadı, ne diyeceğini bilemedi. "Sadece seninle bu şekilde görüşmek istemiyorum." "Bu şekilde mi? Peki nasıl görüşmek istersin?" Baran’ın sesi sakin ama bir o kadar da derindi. Miray, onun bu sorusuna cevap veremedi. Gerçekten ne istediğini kendisi bile bilmiyordu. Ama bildiği tek bir şey vardı: Baran, onun tüm dengesini alt üst ediyordu. --- Bir sonraki gün, Miray ders çalışmak için kütüphaneye gitti. Sakin bir yer bulup kitaplarına gömülmek istiyordu. Baran’ın varlığını yanında hissetmekten kaçmak için en güvenli yerin burası olduğunu düşünüyordu. Ancak Baran, onun bu kaçışını görmezden gelerek peşinden gelmeyi bir alışkanlık haline getirmiş gibiydi. Miray, ders notlarına odaklanmışken, Baran usulca gelip masanın kenarına oturdu. Miray, onu fark ettiği an içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti, ama yüzüne yansıtmak istemedi. Baran’ın kütüphaneye gelmesi hiç alışıldık bir durum değildi. Onun ders çalışmak gibi bir alışkanlığı olmadığını herkes bilirdi. "Kütüphaneleri pek sevdiğini söyleyemem," dedi Baran, etrafındaki kitap raflarını göz ucuyla süzerek. Miray, ona kısa bir bakış attı, sonra yeniden kitaplarına döndü. "Beni rahatsız etmezsen daha iyi olur," dedi, soğuk bir şekilde. Baran, Miray’ın bu mesafeli tavrına aldırış etmedi. Aksine, onun bu tavrı daha da ilgisini çekmişti. "Bana karşı niye bu kadar soğuksun?" diye sordu, merakla. Miray, derin bir nefes aldı, ama sonunda ona bakmak zorunda kaldı. "Çünkü seninle ilgili kafam karışık, Baran. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum." Baran, bu itiraf karşısında kısa bir an için donakaldı. Onun bu kadar açık konuşmasını beklemiyordu. Ardından, yavaşça Miray’a yaklaştı ve onun kararlı bakışlarına karşılık verdi. "Benim hissettiklerimden mi korkuyorsun yoksa kendi hislerinden mi?" diye sordu, sesi bu sefer daha derin ve yumuşaktı. Miray, ne diyeceğini bilemedi. Baran’ın bu sözleri, kalbinin derinliklerinde bir yerlere dokunmuştu. Bu kadar cesur bir soruyla karşılaşmak, onun tüm savunma mekanizmasını yıkmıştı. "Senin hissettiklerin benim için bir şey ifade etmiyor," dedi, ama bu sözler dudaklarından dökülürken bile yalan olduğunu biliyordu. Baran, bu cevaba inanmamış gibi hafifçe gülümsedi. "Miray, birbirimizden kaçmak yerine, neden birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz?" Miray, Baran’ın bakışlarından kaçamadı. Onun kararlılığı, Miray’ın direnme gücünü zayıflatıyordu. Ama o an, kendini toparladı ve masadaki kitaplarını topladı. "Gitmeliyim," diyerek hızla ayağa kalktı. Baran, onun bu tepkisi karşısında sadece onu izlemekle yetindi. "Bu konuşma bitmedi," dedi, Miray’ın arkasından. Miray, onun bu sözlerini duymamazlıktan gelerek hızla kütüphaneden çıktı. Baran’ın karanlık dünyasına çekilmek istemiyordu, ama her geçen gün onun girdabına biraz daha kapıldığını fark ediyordu.
Baran, Miray’ın kütüphanedeki bu beklenmedik çıkışının ardından, onun peşini bırakmamaya karar vermişti. Ancak Miray, Baran’ın kararlılığı karşısında nasıl duracağını bilmiyordu. Onun varlığı, her geçen gün daha da büyüyen bir gölge gibi üzerine çöküyordu. O gün, okul çıkışında Baran, Miray’ı bir kez daha yalnız yakalamıştı. Bu sefer onu okulun arka bahçesine değil, daha ıssız bir yere çekti. Miray, bu durumdan biraz ürkmüş, ama kaçmak için de bir yol bulamamıştı. "Neden benimle bu kadar uğraşıyorsun, Baran?" diye sordu, artık iyice sabırsızlanarak. "Benden ne istiyorsun?" Baran, onun bu sorusuna cevap vermek yerine sadece gözlerinin içine baktı. "Sadece seni anlamak istiyorum, Miray. Senin kim olduğunu bilmek istiyorum." Miray, Baran’ın bu içten bakışları karşısında daha fazla dayanamadı. Ona gerçekleri söylemekten kaçınıyordu, ama aynı zamanda onun içindeki o derin duyguyu da anlamak istiyordu. "Ben sadece normal bir hayat yaşamak istiyorum," dedi Miray, gözlerini ondan kaçırarak. "Senin gibi biriyle olmak, benim için çok karmaşık." "Senin için karmaşık olan benim karanlık tarafım mı?" diye sordu Baran, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. "Yoksa seni bu kadar korkutan şey, hissettiğin çekim mi?" Miray, bu soruya cevap veremedi. Baran’ın içindeki karanlık, onun korkusunun bir parçasıydı, ama asıl sorun bu değildi. Onunla yakınlaşmak, Miray’ın kendisiyle bile yüzleşmekten korktuğu duyguları ortaya çıkarıyordu. Tam o sırada Baran, bir adım daha atarak Miray’ın elini tuttu. Miray, bu ani temas karşısında ne yapacağını bilemedi. Baran’ın elleri sıcaktı, bu sıcaklık onun kalbini bir anda yumuşattı. "Korkma," dedi Baran, sesi bu sefer daha yumuşak ve nazikti. "Sadece seni anlamak istiyorum." Miray, onun bu sözleri karşısında ne yapacağını bilemedi. Onun sıcaklığı, içindeki soğuk duvarları yıkıyordu. Ama aynı zamanda Baran’ın karanlık dünyasına daha fazla çekiliyordu. O an, Baran onu daha da kendine çekti ve sarıldı. Miray, bu yakınlık karşısında bir an için donakaldı, ama sonra yavaşça onun kollarında kendini bıraktı. "Aşkım," diye fısıldadı Baran, onun kulağına. Miray, bu kelimeyi duyduğunda bir an için nefesini tuttu. Baran’ın bu kadar hızlı ve beklenmedik bir şekilde kendini açması, onu şaşkına çevirmişti. Ama Baran’ın kollarında, tüm korkularını bir anlığına unutmuş gibiydi. Baran, Miray’ı yavaşça bıraktı ve onun gözlerine tekrar baktı.
|
0% |