@cansu44
|
---
**BÖLÜM 1: GÖRÜNMEZ ÇİZGİLER**
Miray, 9. sınıfın ilk haftalarını geride bırakırken, okulun kalabalık bahçesinde yavaşça yürüyordu. Elinde sıkıca tuttuğu kitabı, dikkatini dağıtacak her türlü unsuru dışarıda tutmak için bir kalkan gibiydi. Gözlerini sayfalardan ayırmadan, adımlarını dikkatlice atıyor, okulun karmaşasında kendine sakin bir alan yaratıyordu. Fakat ne kadar dikkatli olsa da, uzaktan gelen gürültüye kayıtsız kalamadı.
İleride, birkaç adım ötesinde, iki öğrenci arasındaki sert bir tartışma dikkatini çekti. Miray, kavganın başladığını fark edince, hızla adımlarını yavaşlattı ve olanları anlamaya çalıştı. Bir an için kavgayı görmezden gelmeyi düşündü; sonuçta bu tür olaylar, onun gibi düzenli ve kurallara uyan biri için uygun değildi. Ama bir şey onu durdurdu. Kavga edenlerden biri, tanıdığı bir yüzdü: Baran.
Baran, okulda bilinen biriydi. Sert tavırları, mesafeli duruşu ve en önemlisi hakkında dolaşan söylentilerle dikkat çeken biriydi. Annesiz büyümüştü ve babasının mafya olduğunu herkes biliyordu. Miray, Baran’ı hep uzaktan izler, onun soğuk bakışlarından ve etrafında yarattığı tehlikeli auradan etkilenirdi. Ancak şimdi, Baran’ın yüzündeki ifade, bir an için savunmasız görünmesine neden oldu. Birkaç dakika süren kavganın ardından, Baran yere oturdu. Diğer çocuk ise uzaklaşıyordu, fakat Baran’ın yüzünde küçük ama belirgin bir yara vardı.
Miray’ın içinden bir ses, oradan uzaklaşması gerektiğini söylüyordu. Ama başka bir ses, Baran’ın yardım edilmesi gereken biri olduğunu fısıldıyordu. Kararsızca çantasını açtı ve içinden küçük bir buz torbası çıkardı. Tereddüt ederek Baran’a doğru yürüdü.
“Şey… Merhaba,” diye seslendi Miray, sesi titrek ve alçaktı. Baran, başını yavaşça kaldırıp Miray’a baktı. “Bunu al. Yaran için iyi gelir,” dedi, ona uzattığı buz torbasını göstererek.
Baran’ın bakışları Miray’ın elindeki torbada bir an duraksadı. Ardından, hiç teşekkür etmeden buz torbasını aldı. “Sağ ol. Artık gidebilirsin,” dedi soğuk ve mesafeli bir sesle.
Miray, Baran’ın sert tavrına şaşırsa da, sesini çıkarmadan geri çekildi. Hızlı adımlarla okulun bahçesini geçti, kalbi hızla çarpıyordu. Bu karşılaşma, onu düşündüğünden daha fazla etkilemişti. Neden Baran’a yardım ettiğini sorguluyordu. Ama cevabı bulamıyordu.
Akşam olduğunda, Miray hala olanları düşünüyordu. Ailesiyle birlikte akşam yemeğini yedikten sonra, odasına çekildi. Kapıyı kapatır kapatmaz, masasının üzerinde duran günlüğünü eline aldı. Duygularını kağıda dökmek her zaman ona iyi gelirdi. Günlüğünü açtı ve bugünü detaylıca yazmaya başladı.
“Bugün çok garip bir şey oldu,” diye başladı Miray, düşüncelerini toparlamaya çalışarak. “Baran’ı gördüm… Kavga ediyordu. Ona yardım ettim ama neden bilmiyorum. O kadar tehlikeli biri ki... Bunu Alya ve Deniz’e anlatmalı mıyım? Hayır, anlatmamalıyım. Bu sadece benim sorunum... Neden böyle hissediyorum?”
Miray, günlüğünü kapatıp yatağına uzandı. Olanları düşündü, tekrar tekrar kafasında canlandırdı. Baran’ın soğuk tavrını ve onun gözlerindeki mesafeyi hatırladı. Onun gibi biri neden bu kadar ilgisini çekiyordu?
Ertesi gün okulda her şey normale dönmüştü. Miray, derslerine odaklanmaya çalıştı ama Baran’ı düşündüğü her an dikkati dağıldı. Öğle arası geldiğinde, Miray ve arkadaşları Alya ile Deniz, koridorda yürürken Baran’ı tekrar gördü. Yanında her zamanki arkadaşları vardı. Miray, onların arasından süzülen Baran’a bir bakış attı. Baran, onu fark etti, ama hiçbir şey söylemeden soğuk bir ifadeyle yoluna devam etti.
“Miray, neye bakıyorsun?” diye sordu Alya, onun sessizliğini fark ederek.
“Hiç,” dedi Miray hızla toparlanarak, “sadece dalmışım.”
Alya ve Deniz, kısa bir bakışla birbirlerine gülümsediler. Ama Miray’ın aklı hala Baran’daydı. O soğuk bakışlar, ona bir şeyler anlatmak ister gibiydi, ama ne olduğunu anlamak zordu. Kafasında dönüp duran bu düşüncelerle Miray, günün geri kalanında kendini tamamen derslerine veremedi. ---
|
0% |