@cansu44
|
5. Bölüm: Yıkılan Güven
Alara, Kerem’le aralarındaki mesajlaşmaların getirdiği heyecanla kantine indi. Son günlerde onunla olan sohbetleri, aklını sürekli meşgul ediyordu. Kerem’in sıcak yaklaşımı, sürekli yazmaları ve samimiyeti, Alara’nın kafasında ona dair bir gelecek çizmesine neden olmuştu. Kantinde sıraya girdiğinde, gözüne ilişen bir manzara tüm bu hayalleri darmadağın etti. Gözleri Zehra ve Kerem’i gördüğünde, adeta dünyası başına yıkıldı. İkisi, kimsenin umurunda olmayan bir rahatlıkla kantinin köşesinde, dudak dudağa duruyorlardı.
Alara’nın nefesi kesildi. Elindeki tost parasını sıkarak geri döndü, görmemiş gibi yapmak istedi ama mümkün değildi. Gözleri onları gördüğü andan itibaren aklından çıkmıyordu. Her adımı ona daha da ağır geldi, sanki sınıfa değil, bir girdaba doğru yürüyordu. Kafasında milyonlarca soru belirdi; “Neden? Nasıl? Ne zamandır böyleler?” Ama hiçbirinin cevabını bulamıyordu. Kerem’le o kadar yakınlaşmışken, nasıl olur da başka biriyle olabilirdi? Üstelik Zehra’yla?
Sınıfa vardığında Melis, Alara’nın yüzündeki solgunluğu fark etti. “Kanka, iyi misin?” diye sordu endişeyle.
Alara bir şey diyemedi, sadece başını salladı. Nereye oturduğunu bile fark etmeden sıraya çöktü. Melis, onun normal olmadığını anlamıştı ve sessizce onu dışarı çıkardı. Kimsenin olmadığı arka bahçeye gittiler. Orada, sessizlikte, Alara’nın gözyaşları dökülmeye başladı. Bir haftadır içinde büyüttüğü umutlar, bir anda paramparça olmuştu.
Melis, Alara’ya sarıldı. “Kanka, ne oldu? Anlatsana, böyle yapma. Beni korkutuyorsun.”
Alara gözyaşlarını silip derin bir nefes aldı, sonra titreyen sesiyle konuşmaya başladı. “Zehra ve Kerem… onları kantinde gördüm. Dudak dudağa.”
Melis, duyduklarına inanamadı. “Ne?! Emin misin, yanlış görmüş olamaz mısın?”
Alara, gözleri dolu bir şekilde başını iki yana salladı. “Eminim Melis. Onlar resmen kantinde öpüşüyordu. Kerem’e olan hislerimi biliyorsun. Ama Zehra… nasıl böyle bir şey yapar? Benim en yakın arkadaşım!”
Bu sözler Melis’in de canını acıttı. Zehra’nın böyle bir ihanet yapabileceğine inanmak istemiyordu, ama Alara bu kadar emin konuşuyorsa, demek ki ortada gerçekten bir şey vardı.
“Alara, belki bir açıklaması vardır,” dedi Melis sakinleştirmeye çalışarak. “Belki Kerem’in ona karşı duyguları var ama seninle olan yakınlaşması yanlış anlaşıldı.”
“Hayır, Melis! Bu böyle olmayacak. Ben her şeyi açıkça gördüm,” dedi Alara kararlılıkla. “Zehra benimle böyle bir şeyi asla konuşmadı, hiçbir şey demedi. Bitti. Zehra ile konuşmam artık. İhanet bu.”
Melis, Alara’nın gözlerinde kararlılığı görünce, onu durdurmanın mümkün olmadığını anladı. O sırada teneffüs bitiş zili çaldı. Sınıfa geri dönmek zorundaydılar. Alara, sınıfa geri dönse de aklı sürekli Kerem’de ve Zehra’da kaldı. Sırasına oturdu ama ders boyunca gözleri defterine takılı kaldı. Melis yanına oturmuş, sessizce ona destek olmaya çalışıyordu. Ama Alara’nın zihni sürekli geçmişte dolanıyordu.
Son birkaç haftadır Kerem’le olan yakınlaşmalarını düşündü. Her mesajı, her konuşmayı kafasında tekrar canlandırmaya çalıştı. “Bu sadece bir oyundu belki de. Kerem benimle hiç ciddi değildi,” diye düşündü. Ama bir yandan da Zehra’nın ona böyle bir şey yapması çok daha acıtıcıydı. Alara, bir insanın en yakın arkadaşına böyle bir şey yapabileceğini düşünemiyordu.
Ders sonunda Melis, Alara’ya baktı. “Kanka, Zehra ile konuşacak mısın?”
“Hayır,” dedi Alara, kesin bir kararlılıkla. “Onunla artık hiçbir şey konuşmayacağım. Bunu asla affetmem.”
Melis ona hak verdi. “İyi misin peki? Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Bir süre yalnız kalmam lazım,” dedi Alara derin bir nefes alarak. “Düşünmek istiyorum. Ama Zehra’yla aramızdaki dostluk artık bitti. Kerem de… onunla ne yapacağımı bile bilmiyorum.” |
0% |