@caramel_latte
|
UYARI: ŞİDDET, ÖLÜM, KAN, SAVAŞ, HASTALIK İÇERİR!
-🌌-
Uyandığımızda... Etrafta insanlar vardı! Heyecanla kalktım. Karlar erimişti! Bora boynuma atladı. Sıkıca sarıldım. Ağlamaya başladık.
Bora: Blaze kurtardın bizi!
Blaze: Bu toprakların size ihtiyacı var. Benimde bir ablaya.
Bizden 1-2 yaş büyük duruyordu. Beyaz gözlerini sildi. Beyaz saçlar, beyaz, gözler, bembeyaz ten ve kabarık gümüş elbise. İşte Buzul Kayalıkların varisi Bora... Bizi ayıran Blake oldu. Dolu gözlerle prensese sarıldı.
Bora: Geldin! Blake benim için geldin!
Tekrar ağlamaya başladı. Çok mutluydum. Etrafıma bakındım. Karlar erimiş, buz yollar, taş yollar açılmıştı. Bitkiler, ağaçlar, hayvanlar, evler, dükkanlar ve saray görünüyordu. Buzul saray tepede tüm görkemi ile donuktu. Diğer evler taş, ya da buzdandı. İnsanlar evlerini düzeltip hayata dönüyordu.
Bora: Blaze sen niye...
Sinirle ona baktım. Eiden kırmızı sim, Blake mor sim, O ise beyaz sime sahipken benim niye sıradan göründüğümü sorguluyordu.
Blaze: Beynin mi dondu Bora?! Dönüşemedim! Lanetlenmişim!
Bora: aaaa hallederiz.
Sinirimi bozan kızı şuan nefeseiz bırakabilirdim. Bu arada cidden benim yüzüğüm nerede?! Etrafa ve üstüme bakındım. Bu sırada Eiden'ın elinde oynadığı yüzüğü fark edince sırıttım. Aklıma gelenle Bora'ya döndüm.
Blaze: Hava varisi ve Toprak varisi ne oldu? Toprak askerleri?
Bora: Fırtınaya dayanamadılar.
Pis pis sırıttı. Gerçekten son derece sinir bozucu bir çifttiler! Birbirleri harici kimse umurlarında değildi şuan! Eiden bana sarılıp boynumu öptü.
4 Gündür buradaydık. iç çektim... O kadar yorulmuştum ki! Eiden ve Blake krallıklarından yiyecem ve eşya desteği yapmıştı. Bense kendimi boşlukta hissediyordum.
Çıkmış vadide yürüyordum. Burasının ortamı hiçbir zaman bana normal gelmemişti. Değişik bir yerdi. Kuzey ışıklarının altında, donmuş kayalarda yürüyordum. Evet, yol kayayla yapılmıştı. Etrafta bir kaç heykel vardı. Herhalde dışardan bakan biri beni deli sanıyordu... Üzerimde gümüş bir elbise vardı. Dizlerimde bitiyor ve askılı kolluydu...
Ben diğerleri gibi değildim. Olabikcek miydim? Sanmıyorum. Ben niye kendim olamıyordum? Eiden'a sorduğumda, "Görünüşün ve gücün haricinde aynısın." diyordu. Bu delirmeme yetiyordu!
Ben kimdim ki! O günlükte yazılanları okuyor, anlıyor ama ertesi sabaha tekrar unutuyordum. Sıkıca lanetlenmiştim... Sanırım asla onlar gibi olamayacaktım... Dünyaya çekip gitse miydim?
Eiden: Güçlerini mi düşünüyorsun aşkım?
Sesiyle, korkarak sıçradım. Gülümseyerek ona sokuldum.
Blaze: Ben sizin gibi değilim. Bora'ya bak güçlerini kullansrak nasılda halkına yardım etti!
Gözlerim dolarken, kalbimde bir sızı hissettim. Yavaşça saçımı öptü. Dayanamıyordum. Düşman her yerdeydi ve ben dövüş hariç bir şey bilmiyordum. Bu sefer dönüş şansım olmayacaktı. İşte bu beni tüketiyordu.
Eiden: Çözücez güzelim. Bora her şeyi ortaya çıkardı. Büyücüleri yarın iş başı yapacak.
Biraz daha ilerlemiştik. Balkonun korumalıklarına oturdum. Dümdüz vadiyi izleyebiliyorduk. Tehlike çayırı olarak geçiyordu. Bilmeyen için riskliydi. Kollarını belime sardı.
Eiden: Düşüceksin.
Blaze: Kar var...
Tutardı beni... Keşke bir zamanlar olduğu gibi "Düşmem ben havayım." Diyebilseydim. Şimdilerde ise aldığım hava bile yoğundu sanki. Gözlerimi yumdum.
Eiden: Ne düşündüğünü biliyorum. Eskisi gibisi olucaksın. Blaze sen her zaman cesur ve dayanıklıydın. Şimdide öylesin.
Acıyla tebesssüm ettim. Yorgunca başımı omzuna yasladım. Bilmiyorum Eiden, kayboldum. Kendi gücümde boğuluyorum. Gerçekler ile eziliyorum. Günlüktekiler ve şuan ki davranışlar tutmuyor...
Blaze: Eiden ya hiç kendim olamazsam?
Eiden: O zaman, nasıl hissediyorsan o kişi olursun. Bende hep seni kucaklayan aynı kişi olurum.
Dudakları dudaklarıma yavaşça değdi. Hızlıca çekildi. Gülümsedim. Gerçekten bazen oturup ağlayasım geliyordu ve bu benim kişişiğime zıttı... Eiden'ın kollarında kutup ışıklarını izlemeye koyuldum... |
0% |